FAŞÎST DEVLETİN YANINDA
KORUCULUK YAPMAK, EN BÜYÜK ONURSUZLUKTUR
Koruculara
ve Kamuoyuna;
Yüzyıllardır
Kürdistan’ı işgal eden, sömürgeleştiren ve Kürt halkına soykırım
uygulayan güçler, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için
ülkemizi ve halkımızı bölme-parçalama politikalarıyla
yönetmektedirler. Bölme parçalama politikalarının en kirli ve
acımasızını uygulayan da hiç kuşkusuz Türk devletidir. Kürt
halkının, kendi özgürlüğü için hiç kesintisiz olarak devam eden
kahramanca direnişleri, bu kirli politikanın yarattığı ihanet ve
işbirlikçilikle sürekli engellenmiştir.
Kuşkusuz Kürtlerin özgürlükleri için yürüttükleri mücadele
tarihinin en görkemli yılları Önder APO ve PKK önderliğinde
gelişen mücadele yıllarıdır.
Geçen 30 yılda Türk devleti, düşürdüğü Kürtleri savaşta hep
ön saflara sürmüş ve ordusunun öncüsü olarak kullanmıştır.
Koruculuk adı altında geliştirilen uygulamalar, bir taraftan
böl-parçala politikalarını ifade ederken, diğer taraftan da “kürdü
kürde kırdırtma” adı altında, bölünen ve parçalanan
halkı imha etmeyi amaçlamıştır.
Önderliğimizin ve hareketimizin geliştirmiş olduğu
halklarla özgür birlik ve barış çabalarına rağmen; Kürdistan’ı
işgal, sömürge ve soykırım statüsünde tutan güçler inkar ve imha
siyasetlerinden vazgeçmemişlerdir. Büyük bir soykırım tehdidi
altında olan halkımızın en kutsal ve doğal haklarını savunmak
amacıyla geliştirdiğimiz 1 Haziran Hamlemize karşı Türk
devletinin tavrı değişmemiştir. Gerillanın kahramanca direnişi
karşısında bir şey yapamayan Türk ordusu, eskinin çok çirkin
olan böl-parçala-yönet ve kürdü bir birine kırdırma
politikalarını halkımıza layık görmüştür.
Yüzlerce yıla yayılan direniş tarihinin ardından, halkımız
ilk defa ulusal birliği ve bütünlüğü gerçekleştirmenin ve
özgürleşmenin imkanlarını yakalamıştır. Hatta denilebilir ki bu
mücadele ile onuruna, namusuna ve şerefine kavuşmuş olan Kürt,
bir namus ve onur devrimini gerçekleştirmiştir. Türk devleti
yıllarca korkutarak, sindirerek ve açlıkla terbiye ederek teslim
aldığı Kürt; bu gün büyük bir cesaret, fedakarlık ile onurlu bir
yaşam ve direnişin sahibi olmuştur.
Bu durum karşısında Türk devleti yeniden tehdit, şantaj ve
yalan teşviklerle Kürtleri düşürüp savaşta kullanmak
istemektedir. Geliştirdiğimiz ateşkes ve barış arayışı süreçleri
boyunca, ağır savaş suçları işlememiş olan bütün kesimler ulusal
birlik içerisinde yer almak istediklerini göstermişlerdir. Bu
süreçte halk olarak geliştirmek istediğimiz barış ve kardeşlik
istemlerimize karşı Türk devleti, Kürtleri düşürüp parçalamak ve
inkar imha siyaseti dışında hiçbir yaklaşımı kabul etmemiştir.
Savaş süreci boyunca halkımızın köyleri yakılmış, çocukları
katledilmiş, yerlerinden yurtlarından sürgün edilerek yoksul
düşürülmüş ve açlıkla terbiye etme gibi çirkin politikalarla
ajanlaştırılıp koruculaştırılarak ihanet batağına düşürülmek
istenmiştir. 1 Haziran Hamlemiz ardından bir taraftan eski
korucular yeniden aktifleştirilmek ve sayıları artırılmak, diğer
taraftan da JİTEM yoluyla ajanlık ve ihbarcılık geliştirilmek
istenmektedir.
Türk devleti ve ordusunun bu uygulamalarının amacı esas
olarak ulusal birliğimizi parçalama ve halkımızı birbirine
düşürerek güçsüz bırakma politikalarından kaynaklanmaktadır.
Türk devletinin, milyonluk ordusu, tankı, topu, uçağı ve her
türlü tekniği olmasına rağmen yürüttüğü bir savaşta Kürtlerin
eline hiçbir etkisi olmayan silahlar tutuşturarak savaşı
kazanamayacağı ortadadır. Buna rağmen koruculuk ve ajanlığı bu
kadar dayatmasının tek amacı, kürdün birliğini parçalayıp
onuruyla oynamaktır.
İlgili
kesimlere;
Ana dilinizi
çocuklarınıza öğretmeyi ve geliştirmeyi bile yasaklayan,
kardeşlerinizi sadece Kürt oldukları için işkenceden geçiren,
köylerinizi yakan, en doğal haklarınızı ve onurunuzu korumak
için mücadele eden çocuklarınızı katleden bir devletin yanında
koruculuk ve ajanlık yapmak büyük bir onursuzluktur. Bu
uygulamalar ne yurtseverliğe, ne dine, ne de insanlığa
yakışmaktadır.
Bizler en
kutsal ve doğal hakları dışında hiçbir talebi olmayan Kürt
halkının onurluca yaşama hakkını savunma güçleri olan HPG
olarak, halkımızı devletin bu kirli oyunları ve politikaları
karşısında duyarlı olmaya ve tavır almaya çağırıyoruz.
Bunun için
de;
1. Halkımız,
Türk devleti ve ordusunun koruculaştırma ve ajanlaştırma gibi
onursuzlaştırıcı dayatmalarına karşı sonuna kadar direnmeli ve
onuruna leke sürmemelidir. Ne devletin baskı ve şantajları ne de
yalan vaatleri karşısında hiçbir Kürt insanı, çocuklarının ve
torunlarının bile alnından silinmeyecek bir leke sürülmesine
izin vermemelidir. Koruculuk yapmak zorunda bırakılmış olan
insanlarımız, alnına bu lekeden bir an önce kurtulmalı ve derhal
silah bırakmalıdır.
2. Korucu
olan kesimler, köy güvenliği dışında hiçbir operasyon ve askeri
faaliyete katılmamalıdır. Korucular devletin kışkırtmasıyla
kendilerinin komşusu ve kardeşi olan halka baskı uygulamamalı ve
ihbarcılık yapmamalıdır.
3. Gerillaya
karşı çatışmalara girmemeli ve gerillayı ihbar etmemelidir.
Devletin korucuları halk ve gerilla ile çatıştırmak için
uyguladığı baskılara karşı korucular toplu silah bırakarak tepki
göstermeli ve tavır almalıdır. Bu durumda gerillamız HPG
4.Konferansımızın kararları çerçevesinde, Önderliğimizin 1999
yılında geliştirdiği affı esas alarak, suça bulaşmayan
koruculara yönelmeyecek, canınız, malınız ve ailenize zarar
vermeyecektir.
4. Türk
devleti ve ordusu, son yıllarda halkımızın bazı kesimlerini
JİTEM yoluyla ajanlaştırarak, milis adı altında gerilla
sahalarına göndermekte, avcı adı altında araziye çıkarmakta ve
böylece gerilla noktalarını deşifre etmeye çalışmaktadır. Ayrıca
düşürüp ajanlaştırdığı kişilerin eliyle gerillamıza karşı
komplolar geliştirerek kanına girmektedir. Bu kişiler er geç
açığa çıkarılarak suçlarının hesabı sorulacaktır.
5. Devletin
bazı kesimleri ajanlaştırıp gerillaya karşı kullanma yaklaşımı
son dönemde bize karşı bir taktik olarak geliştirilmektedir.
Ajanlıkta ısrar edenler bundan sonraki süreçte gerillamız
tarafından aktif savaş tarafı olarak kabul edilip hedeflenerek
cezalandırılacaklardır.
HPG ANAKARARGAH KOMUTANLIĞI |