Yeniden Dirilişi Gerçekleştiren ve Kurtuluş Yolunda Emin Adımlarla Yürüyen Halkımıza 15 Ağustos Atılımı’nın Yıldönümü Kutlu Olsun!
Tarihte yitirilen bir ülkenin en eski halkı, günlerin en anlamlısı olan bu günü 15 Ağustos Atılımı’nın yıldönümünü, kendini her yönüyle yeniden yaratarak, insanlıkla tanışmasını en temel insan hakları savaşımıyla ve bağımsız bir ülke, özgür halk kimliğiyle karşılayarak kendine layık olanı artık iyi anlamış, hiçbir gücün elinden koparamayacağı tarihi bir savaşımı başarıyla verme şansına erişmiştir.
Bugün artık me...
Savaşan Kürdistan Halkına!
Değerli Halkımız!
15 Ağustos Atılımı’nın 11. yılını geride bırakıp 12. savaş yılına girerken, hepinizi büyük coşkuyla selamlıyor ve bu yılında sizin zafer yılınız olması için başarı sözünü tekrarlıyor ve selamlıyorum.
Siz halkımız bu yılda da büyük bir savaşı yaşadınız. Düşman, geçtiğimiz yılı bizim için büyük umutsuzluk, karanlık ve bitiş yılı haline getirmek için bütün imkanlarını seferber etti. Belki de hiçbir savaşta kullanılmaması gereken kirli savaş yöntemlerini dayattı. Çok iyi biliyoruz ki, eğer bu savaşı...
Sivas’ta iki erkek, iki bayan arkadaşın şehit düşüşüne baktığımda, yine yaşam tarzınızla bağlantısını kurmaktan kendimi alıkoyamadım. Düşman o cenazeleri sergilerken, yaşamınızda bu gerçeği tespit etmek hiç de zor değil. Yaşamdan kaybettiler. Baharın bu günlerinde gerillanın kaybetmesi, kesinlikle koşulların elverişsizliğinden değil, kendini doğru yaşamsallaştıramaması ile çok yakından bağlantılıdır.
Tabii burada eskisi gibi öfkelenmem de, çünkü kazanabilme imkanını yakalamışken büyük oynayamamak, büyük savaşamamak tamamen o kişinin sorunudu...
Genelde Mayıs ayı, şehitler ayıdır. Mayıs'ın 18'i bizim açımızdan ve Türkiye devrimcileri açısından da Şehitler Günü'dür. Her gün şehitlerimiz var.
Saldırıda kahramanca bir rol oynamış. Yine her gün çatışmalar var, şehitlerimiz var. Şehitsiz bir gün olmadığı gibi, bir güne artık çok şehidi yerleştirme dönemi içerisindeyiz. Ama ilk şehitlerimiz de bildiğiniz gibi bu baharın sıcaklığında yaşama çekilmesinde verilmişti. Haki Karer şahadetinin on beşinci yıldönümü neye ulaşmıştır? Olumlu bir kişiliğin yoldaşça anılması, ona bağlı kalınmasının, b...
Olağan gelişmelerde kahramanlık aranmaz. Olağan ulusal ve parti gelişmelerinde kahramanlık yoktur. Lügattaki anlamıyla kahramanlık, daha çok olağanüstü durumlarda bireyler, halklar, uluslar tarafından politik bir rolün oynanmasında yapılan fedakarlığa, gösterilen cesarete, harcanan emeğe ve bu temelde yaratılan esere verilen addır.
Bir halkın, kahramanlara, su ve hava kadar gereksinmesi vardır. Kürdistan halkı, tarihinin hiçbir döneminde, şimdi olduğu kadar buna ihtiyaç duymadı. Bu, son derece anlaşılır bir şeydir. Çünkü; Kürdistan halkı, t...
Heval ABBAS
Öncelikle başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların 15 Ağustos Diriliş Bayramlarını kutluyorum. 38. 15 Ağustos yılında üstün başarı dileklerimi de ifade ediyorum. Ölümsüz komutanımız Agit yoldaş şahsında tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. ‘Özgürlük Zamanı Hamlesi’ temelinde düşmanın amansız saldırılarına karşı direnen herkesi selamlıyorum.
Zaman halkların zamanı, zaman gerillanın zamanıdır. Artık düzenli ordularla, baskı ve sömürüye hizmet eden güçlerle ayakta kalmanın, var olmanın çağı geçmiştir.
Zaferi görme...
HEVAL ABBAS
Tarihsel Toplum Gelişiminde Kahramanların Önemli Bir Rolü Vardır
Bugün 28 Mart, Ulusal Kahramanımız, komutanımız olan Agit Yoldaşın şehadetinin 35. Yıldönümü. Ulusal kahramanlarımız Mazlum ve Agit Yoldaşlar şahsında tüm kahramanlık dönemi şehitlerimizi, özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın kahramanlık gününü kutluyoruz.
AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Rosida Mardin’in sorularını cevapladı. Karayılan, 2019 Newrozu, Türk devletinin mevcut durumu, Kürdistan Savunma Güçleri’nin gerçekleştirdiği Komuta Konseyi toplantısı, Şengal’deki provokasyondan Baxoz’da ilan edilen zafere kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.
...
PKK Yürütme Komitesi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Stêrk TV’deki Özel Programa konuk oldu. Rosida Mardin’in sorularını cevaplayan Karayılan 15 Şubat 1999 devletlerarası komplosu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişe ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Artık söze yer kalmadı, bıçak kemiğe dayandı, vicdan hareketi başlamalı" diyen Karayılan sürecin olağanüstü olduğunu, herkesin elini taşın altına koyarak sürecin kendisine yüklediği sorumluluğ...
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Kürdistan Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, uluslararası komplonun Önderlik, Hareket ve halk mücadelesiyle boşa çıkarıldığını, ancak tümden parçalanmadığını belirterek, “Uluslararası komplo ancak Önder Apo özgürleşirse tümden yenilmiş olur” dedi. Gerillanın Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında köklü bir yenilenmeyi yaşayarak önemli taktik çıkışları yapmayı hedeflediğini kaydeden Karayılan, olanaklar dahilinde çağın teknolojisinden de yararlanılacağını kaydetti.
PKK Yürütme Komitesi Üye...
Yaşamda Kazanmayan, Savaşta da Kazanamaz
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anlatımlardan etkilenerek Önderliği görme merakı bende gelişmişti.
Belli halk Önderlerini, Che’yi, Kastro’yu okuyup, bazı peygamberleri incelemiştim. Önder kişilikleri okudukça ve araştırdıkça Önderliğe karşı olan ilgim ve görme istemim arttı. Bu bende bir tutku haline geldi. Okul çağında Arap liderlerini de okumuştuk, onlar üzerine de anlatımlar vardı. Bu konuda en çok babam Önderliği, PKK gerçekliğini örnekleriyle bizlere anlatıyordu. Önderliğin Suriye’de yürüttüğü çalışmayla birlikte halkın bağlılığı gelişmişti. Birçok genç, kadın, yaşlı ve çocuklar Önderliği görmeye geliyorlardı.
Öğrenci iken gençlik örgütlemesi çalışmalarına katılmıştım. Önderlik sahasına gittiğimde Önderliğin bizim bulunduğumuz alandaki çalışmalara ilişkin eleştirileri ve perspektifleri vardı. Yine çalışma tarzından, çalışmaya yaklaşımdan kaynaklı çıkan birçok eksiklik vardı. Önderlik sürekli bunları eleştiriyor, değerlendiriyordu. O süreçte bazı ailelerin üzerinde Şener’in etkisi vardı. Önderlik ‘96 yılında o aileleri kendi yanına çekerek ilgileniyor, Şener’in etkisinde olan aileleri yeniden kazanmaya çalışıyordu.
O süreçlerde ben ve babam birlikte Önderliğin yanına gittik. Önderliğin yanına bir yurtsever öğrenci olarak gittim, daha sonra bir karara ulaşarak, kadrolaşıp çalışmalara katıldım. O dönemde halkı, gerçekliğimizi ve Önderliği tanımıyordum. Biz aile olarak gitmiştik. Önderliğin yaklaşımı beni ve ailemi daha çok etkiledi. Önderlik halkı kazanmaya, yaşadıklarını anlamaya çalışıyor, onların duygu ve düşüncelerine büyük bir önem veriyordu. Ben de arkadaşlara söyledim, bizim Önder bu mu? Bana çok yakın, mütevazı ve yoldaşlık yapılabilecek biri gibi geliyordu. Bu duygu bende büyük bir sevinç yaratmıştı. Bizi yanına çağırdığında ben büyük bir korkuyla yanına gittim. Önderlik, “Merhaba, sen niye o kadar korkuyorsun” diye bana sordu. Ben de yaşadığım korkuyu Önderliğe anlatmaya başladım. “Sizden çok bahsediyorlardı, bunun için sizi ilk gördüğümde üzerimde büyük bir korku oluştu.” Şeklinde kısaca yaşadığım duyguyu anlatmaya çalıştım. Önderlik benimle konuştu, güldü ve bana sarıldı. Bende o anda çok büyük bir rahatlık oluştu. Onun duruşu, yaklaşımı, yaşamı beni çok etkiliyordu ve ben de bu yönüyle Önderliği gözlemlemeye çalışıyordum. Birçok halk Önderleri anlatılırken daha çok onların politik yönleri ortaya konuluyordu. Ama Önderlik bütün siyasi, askeri ve yaşamsal sorunlarını, gelişmeleri, bizimle tartışıyor, paylaşıyordu. Bu tarzda yaklaşmasının nedeni halkı yeniden kazanabilmekti.
Halk içerisinde yaşanan birçok sorun karşısında kadro olan arkadaşlar çözümsüz kalabiliyordu. Bize çalışmalara dönük yaptığı bir toplantıda Önderlik; “Siz halkı nasıl kazanıyorsunuz, halka nasıl yaklaşıyorsunuz?” diye sordu. Biz de çalışma tekmilimizi verdik. Bunun üzerine bize kızarak; “Siz halka hitap edemiyorsunuz, halkın yurtseverlik duygularını örgütleyemiyor, halkı kazanamıyorsunuz. Siz her şeyi çok abartıyorsunuz, sorunları çok büyütüyorsunuz. Çalışmalarınıza ciddi yaklaşmıyorsunuz. Çalışmasına ciddi yaklaşmayanların üzerine herkes şikâyet eder. Halk sizleri çok şikâyet ediyor.” değerlendirmesini yaptığında hepimiz çok etkilendik. Önderlik her zaman örgüt çalışmalarına çok büyük önem ve öncelik veriyordu. Önderlik “Ben çalışmalarımı çok sevdiğim için bu kadar yoğun çalışıyorum” diyordu.
Bir ara Önderliğin bu değerlendirme ve eleştirilerine anlam veremiyordum. Önderlik neden bu kadar üstümüze geliyor, neden sürekli bizleri eleştiriyor, diyordum. Bir süre benimle diyaloglar da geliştiriyordu ve ben zorlandığım birçok konuda düşüncelerimi söylüyordum. Hem bana hem de diğer arkadaşlara; “Sizlerin halkın kültürüne ve yaşayış tarzına yaklaşımınız büyük bir halk sevgisi, bilinçle olmalıdır. Çocuklarla, kadınlarla, yaşlılarla nasıl konuşulacağını öğrenmelisiniz, zengin bir hitap gücünüz ve insanları kazanma üslubunuz olmalıdır” diyordu. Bu noktalarda sürekli arkadaşları eleştiriyordu. Önderlik yaşayış tarzında ve yaşama bakış açısında birçok farklılık taşıyordu. Duygu ve düşünce dünyasında sürekli dirilişi, yaratmayı, moralli ve coşkulu mücadele etmeyi kendine esas alıyordu. Saha çalışmalarında bizleri çok eleştiriyor, bazen kızıyordu. Fakat her zaman değer veriyordu. Bizlere; “Sizlerin derin yaralarını açıyorum, fakat o yaraları da hiçbir zaman ilaçsız bırakmıyorum. Özellikle Kürt insanı yıllardır bastırılmış ve zorlanmış. Ben bunu aşıyor ve sizlere eğitim veriyorum ama sizler beni anlamıyorsunuz. Nasıl bir yöntem ve üsluptan anladığınızı söyleyin ben ona göre yaklaşayım. Ben Türkler ve Araplar gibi sizlere kamçılarla vurmayacağım. Düşman sizlerin üzerine mermi yağdırıyor, ben de sizleri konuşmayla, eleştiriyle eğitiyorum. Ya sizler insan olacaksınız, ya da sizleri böyle kabul etmeyeceğim. Sizler hiçbir zaman normalleşmeyi kabul etmemelisiniz. Büyük düşünün ve büyük hayal edin.” diyordu. Bizlere her zaman Zilan ve Agit arkadaşların örneklerini verip “Sizler kendinizi bu insanların düzeylerine ulaştırmalısınız. Sizler küçük düşünüp, küçük hayal ettiğiniz ve dünyalarınız çok küçük olduğu için, kişiliklerinizde cüce kalıyorsunuz.” diyordu.
Biz bir süre eğitim görüyorduk. Eğitim Kürt gerçekliği, Kürt tarihi üzerineydi. Birçok arkadaşla diyalog geliştirdi. Bizlere dedi ki; “Sizler tarihinizi tanımazsanız, geleceğinizi de tanıyamazsınız.” Bazı arkadaşlara soruyordu, “Senin gerçekliğin nedir?” O arkadaşlar kendilerini tam tanıyamadıklarından cevap vermiyorlardı. Bunun üzerine diyordu; “Ben daha çocuk yaşlarda iken, Kürtçe bir şarkı dikkatimi çok çekmişti. Ondan başlayıp, günümüze kadar uzandım. Bu gerçeklikten, daha farklı bir gerçeklik yarattım, örgütlü bir ruh yarattım. Sizler de böyle yaklaşmalısınız.”
Önderlik her zaman arkadaşlarla ilgileniyordu. 24 saatini bile bu istem ve yaratma duygusuyla geçiriyordu. Halk onu çok seviyordu. Birçok zaman kendi kendime diyordum, bu nasıl bir insan, peygamber mi, filozof mu, olağanüstü bir insan mı? Bazen yapılanlara kızar, sert bir biçimde üzerlerine giderdi. Ama bunun yanında kızdığı kişilere de kazanmak ve doğru olanı göstermek için de emek harcardı. Yani sadece eleştirmekle yetinmezdi onun alternatifini sunar ve kızdığı kişilerle ilgilenirdi. Bu yönüyle Önderliğin kazanma üslubu vardı. Bizlere her zaman şunu vurguluyordu; “Kendinizi ideolojide ve yaşamda derinleştirmelisiniz. Kendinizi her yönlü yetiştirmelisiniz.”
Önderliğin yaşamdaki duruşu beni çok etkiliyordu. Her zaman insanların değişeceğine ve kazanılacağına inanıyordu. Diyordu; “İnsandır, hata yapabilir ya da onun zayıflıkları olabilir. Ama önemli olan bunu nasıl aşacağı ve kendisini yeniden nasıl örgütleyeceğidir. Kendi içerisinde güdüsel yaşayacağına, her şeyi bir aşk düzeyinde ele almalı ve yaşamalıdır. Zayıflıklarıyla yaşayacağına, kendisiyle büyük bir savaş içerisine girsin. Kendisini geliştirmeyen bir insan, sonunda ya kaçar ya da intihar eder.” Bir ara bazı sorunlar yaşandı. Bunun üzerine Önderlik çözümlemeye başladı ve dedi ki; “Sizler kendinizi özgür kılmamışsınız, iki kişi yan yana oturdu mu, mimikleri ve yaklaşımlarından bu gerçeklik ortaya çıkıyor. Bir kadın ve erkek bir araya geldi mi, büyük çirkinlikler yaşayabiliyor. Bunu görmelisiniz ve dikkatli olmalısınız. Sizler erkeğin kurnazlığından ve kadının geriliğinden kendinizi korumalısınız.” Önderliğin bu sözü beni çok etkilemiş ve düşündürtmüştü. Bu sözü halen defterimde yazılıdır. Erkeğin ve kadının gerçekliğini çözümlüyordu. Önderlik “Sizi örgütsüzlüğe, köleliğe, resmiyetsizliğe, ciddiyetsizliğe çeken ve yaşamınızla oynayan erkeği kabul etmemelisiniz. Tarihsel kurnazlığını, Enki gerçekliğini iyi anlamalısınız. Kendisini yaşama dayatan kadını da kabul etmemelisiniz” diyordu. Önderlik yaşamsal olarak bu gerçeklikleri çok iyi görüyordu. Bir erkeğin ve bir kadının yaklaşımını iyi tanıyordu. Bunu eleştirip, çözümlemeye tabi tutuyordu. Bazı kadın arkadaşların bu konuda yaşadıkları zayıflığı iyi görüyor, çözümlüyordu.
Bir ara bazı gerçekliklerin, yaşanılan çirkinliklerin farkında olmadığım ve kişilikleri çok iyi tanımadığım için bir zorlanmayı yaşadım. Bana “Sen yaşamda çok gençsin ve çok toysun. Gerçekliğimizi tanımadığın için çok zorlanıyorsun. Sen çok hırslısın ama bu hırsını nasıl örgütleyeceğini bilmiyorsun. İçimizdeki hırs örgütlenmelidir. Eğer örgütlenmezse çok zorlanma yaratır ve insanı birçok şeye sürükler. Bunun için sen de bilinçsizce, tanımadan bazı şeylerin içine girdin ve zorlandın. Gericiliği ve bilinçsizliği dayatan insandan kendini sakınmalı, uzaklaştırmalısın” diyordu. Bunun için her zaman Önderlikle tartışma ihtiyacını duyuyordum. Onu anlamaya ve kavramaya çalışıyordum.
Geç bir saatte ben nöbetçiydim. Her yeri kontrol ettikten sonra Önderlik odasına girdim. Ve Önderliğin hala çalıştığını ve yoğunlaştığını gördüm. Kendi kendime; Önderlik hiç uyumuyor, çok geç olmasına rağmen halen de çalışıyor diyordum. Bunu görünce Önderliğe olan bağlılığım daha çok artıyordu, Önderlikten güç alıyordum. Önderlik hem çok çalışıyor hem de yaşamını çok iyi örgütlüyordu. Bizden önce kalkıyor, spor yapıyor ve diğer çalışmalarını örgütlü bir biçimde sürdürüyordu. Bu yönü benim çok dikkatimi çekiyordu. Ben kendi kendime; amaçları çok büyük olduğu için, çabası da büyüktür, diyordum.
Yine bir gün ben kamelyayı düzenliyordum. Kamelyalı uzun bir süredir kullandığım için orada oluşturulan düzeni iyi biliyordum. Sofrayı düzenledim. Önderlik gelip yemek yiyince bana “Belli ki sen yaşamda çok uyanık bir insan değilsin” dedi. Önderliğin niye öyle söylediğini anlamayarak, “neden?” diye sordum. Önderlik; “Kamelyanın düzeni bugün iyi değil” dedi. Kendi kendime düşündüm; ben bir aydır kamelyaya gelip, yemek yiyorum. Ben hiç fark etmemişim. Önderlik nasıl bunu hemen fark etti? Bana dönerek; “Ben kimin zevkinin ne olduğunu, nasıl olduğunu, kim nasıl gülüyor, hangi yemeği seviyor, her şeyi biliyorum. Ben hepinizi sürekli izliyor ve tanıyorum. Uyanıklık ve takip etmek, insanı her zaman tedbirli olmaya itiyor. Sen bir kurt gibi olmazsan, kurtlar sofrasına girersin, kurtlar seni yer. Uyanık ve dikkatli olamazsanız koyun gibi olursunuz. Her zaman uyanık olun. Bir keçi gibi başınız hep dik olsun ve yaşamda uyanık olun. Siz şimdi burada kendinizi geliştirmezseniz, savaşta da kazanamazsınız.” değerlendirmesini yaptı. Kendi kendime hep söylüyordum, bizler yaşamda kazansak bile, savaşta nasıl kazanacağız? Önderliğin ne demek istediğini, neyi vurgulamak istediğini tam olarak anlayamıyordum.
Daha sonra ülkeye geldim. Gerilla pratiğinin içerisine girdim. Ve aslında burada yani pratik içerisinde Önderliğin ne demek istediğini daha iyi anladım. Bir insan yaşamda ne kadar güçlü ve yaratıcı ise savaşta da o kadar başarılı olur. Bunu çok geç de olsa fark ettim. Çünkü ben bu gerçekliği yaşayarak gözlerimle gördüm. O zaman kendi kendime sordum. “Neden bizler yerinde ve zamanında her şeyi anlamıyor, kavrayamıyoruz?
15 Ağustos 1984 gerilla atılımımızın 38. yıldönümünü yaşıyor ve Devrimci Halk Savaşı’nı zaferle taçlandıracağımız 39. Zafer Yılı’na yürüyoruz. Bu temelde öncelikle işgalci ve sömürgeci düşmana her gün ağır darbeler vuran gerilla güçlerimizi ve 15 Ağustos çizgisinde özgürlük için savaşan herkesi selamlıyoruz. Başta Önderliğimiz olmak üzere halkımızın, bütün yoldaşların ve devrim için mücadele ede...
3. Dünya savaşının ortaya çıkarttığı fırsatlar ve hakim sistemin yaşadığı kaos süreci ezilen toplumsal kesimler için tarihi bir öneme sahiptir. Bu sürelerde eski dengeler yıkılıp ve yeni dengeler kurulmaktadır. Bu süreçler stratejik anlamda değişim, dönüşümün yaşandığı ve hegemon güçlerin tam anlamıyla hakimiyet sağlayamadığı ve bu sayede boşlukların ortaya çıktığı sistem karşıtı devrimci mücade...
16. yüz yılda gelişmeye başlayan kapitalist modernite sistemi Birinci Dünya savaşı sonrası kendini tekelleştirerek hegemon sistem haline getirdi. Birinci Dünya savaşı ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarını gasp etme ve pazar paylaşımını amaçlıyordu. Pazar kapma arayışı iki dünya savaşında yüz milyondan fazla insanın canına mal oldu. Almanya ve İngiltere arasında sistemin hegemon gücü olma sava...
Bilindiği gibi Uluslarası Komplo’nun 23. yıldönümünü yaşamaktayız. Bu komplonun amacı Rêber APO şahsında Kürt Özgürlük Hareketi’ni yok etmektir. İmralı tecrit ve işkence sisteminde normal bir insanın bu kadar süre direnmesi mümkün değildir. Önder APO adeta çelikten irade, büyük bir inanç ile bu saldırılara karşı tarihi bir direniş sergiliyor. Önder APO sadece komployu boşa çıkarmadı, aynı zaman...
Önderliğimizin doğum günü olan 4 Nisan’ı öncelikle Önderliğimize ve tüm halkımıza, tüm yoldaşlarımıza kutluyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz yılın direniş çizgisini belirleyen, Önderlik üzerindeki tecridi kırmak için canlarını açlık grevine yatırarak Önderlik etrafında kenetlenen açlık grevi direnişçilerine Önderliğimizin doğum gününü kutluyoruz. Yeni bir 4 Nisan’ı karşılarken Önderliğimizin...
Çağlar boyunca insanlık tarihinde tanıklık edilen bir çok devrimsel çıkış olmuştur. Ve damgasını insanlık mücadelesinde, zulme ve zalimliğe karşı duruşuyla bilinmektedirler. Direniş geleneğini İnana, İştar ve Mezopotamya tanrıçalarından devralan Zerdüşt, Maniden, ta ki Budalardan, İbrahimlerin Nemrutlara karşı çıkışından tutalım, İsaların, Firavununun, insanlara karşı yağdırdığı talan ve insanlı...
Ateş, Newroz bir efsanenin, bir halkın yeniden yaratılmasıdır. Belki de en yalın sözlük anlamı budur. Çünkü bu efsane ile Kürt çocukları ve kuşakları tarihin satırlarının arsından dağ başlarına teker taşımış, zalimler ve kahramanlar yeniden vücut bulmuştur.
Newroz' un "uzak" tarihinden bahsetmemek olmaz... Kral Cemşit'in devrilmesi ile yerine geçen Dehaq kısa zamanda etrafına dehşet salar. Bir ha...
Cezaevinden yazan ve üzerinde durduğum hususlarla yakından ilgilenen bir arkadaş mektubunda mürşit-mürit ilişkisi üzerinde duruyor, bu ilişkide önemli olan şeyin edep halkasını yakalamak olduğunu belirtiyordu. Mürşitle ilişkide adabı gözetmek demek, yüksek bir anlama gücü temelinde Mürşidi izlemek demektir. Mürşidi taklit eden, kendini Onun yerine koymuş sayılır ve bunun edeple ilgisi yoktur. Bu a...
Özgürlük öncümüz PKK’nin resmi kuruluşunun 40. yılına giriyoruz. Kürt özgürlüğünün 40. yılına adım atıyoruz. 40. tarihi Kasım’ını yaşıyoruz. Öncelikle daha şimdiden PKK’nin 39. resmi kuruluş yıl dönümünü başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara halkımıza ve insanlığa kutlu olmasını, başarı ve zafer getirmesini diliyoruz.
Önder Apo’nun “benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer yoldaş şahsın...
Son süreçte KDP’nin Ankara ziyareti ve ardından Şengal’e saldırması ile birlikte KDP, Kürt halkına yönelik ihanet savaşının startını verdi. KDP’nin Şengal saldırısında da ortaya çıktı ki; KDP başta Güney Kürdistan halkının nezdinde ve dört parça Kürdistan’da ihanetçi olarak damgalandı ve teşhir oldu. Ve tüm...
Kemal'i anlamak, bir anlamda Önderliği anlamaktır. Kemal Pir'in kişilik ve mücadele özelliklerini, onun felsefe ve mantığını, yaşam ve mücadele tarzını anlamak, bizi Önderliği anlamaya, doğru pratikleşmeye ve başarıya götürür.
PKK'nin kurucuları arasında yer alan Cemil Bayık, Kemal Pir'in Apocu Hareketin ilk çıkış yılları ve sonrasındaki sürecini değerlendirdi. Bayık, yeni paradigmanın ve zihni...
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anl...
“Acıya, gözyaşı dökmeye zamanımız olamaz.”
Partimizin 5. Kongre süreciyle beraber, ülkede yeniden bir hareketlilik süreci başlamıştı. Eyalette yaşanan kayıplar ve kongreden eyalete gelen arkadaşlarla, fırtına birliklerinin oluşturulması gündemleşmişti. Biz de, Hamza arkadaşın sorumluluğunda, Habizbına bölgesinin Dilveria alanındaydık.
Dilveria alanı; Hasankeyf, Gercüş Savur üçgenini kapsayan ...
“Onun kalbi, benim de şuurum durmuştu sanki”
’1994 yazını yaşıyor ömürlerimiz... Aylardan Haziran. Hakkari’de Karnesa alanındayız. Bu alanda dört mevsimi bir günde yaşar insan. Bir yandan yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığıyla terden sırılsıklam bedenlerimiz... Diğer yandan üst üste birikmiş, yıllanmış karlarla örtülü toprak... Hemen yanında tüm bunların ortak emeğiyle yaratılmış gibi duran rengare...
Evet sonbaharda bile yaprakları dökülmeyen iki çiçekti onlar. Kışları kar’ın altında ölmediler. Yazların kavurucu sıcağında hiç… Bütün zorluklara inat hep canlı kalmayı bildiler. Güzellikler, zorlukları tanımaz. Onlarda güzellikleriyle her zaman zorlukları yendiler. Sorxwin ve Nucan yoldaşlar hep İlkbaharın ve Sonbaharın çiçekleriydiler. Onlar yaşam ve doğanın birer ikizi gibi hep bütünlük sağlayı...
Üç yıl sonra. Yıl 96. İçinde olduğum tabur Avaşin'den Ertuş'a doğru geceleyin yol aldı. Bahar takvimlerde bitmiş, yaşamda ise hala hüküm sürüyordu. Bir su çıktı önümüze, kabaran, yatağından taşan, gürültülü bir su. Karanlığın içinde el ele tutuşup gruplar halinde geçtik suyu, dizin üzerine kadar ısl...
2011 Yılının 10 Nisan sabahıydı. Bu sabah keşifçi bendim. Dorşin’nin Kelasor vadisi sisten görünmüyordu. Sabah saat 8’e kadar etrafı keşfetmiştim. Yakın çevrelerin dışında hiçbir şey göremeyince kendimi noktaya arkadaşların yanına bıraktım. Nokta küçük bir vadinin içinden akan bir dereciğin kenarında idi. Renas, Fırat, Er...
Sabah olmuş, akşam yapılan uyarılara güneş doğuncaya kadar harfiyen uyulmuştu. Bütün günümüz manga yerleri yapmakla geçmişti. 10 Mart 1997 senesiydi.
Günler günleri kovalıyordu ve bizi en çok yağmurun yağışı veya ondan daha kötüsü adeta bazen yaşamı felç eden dolu yağışı zorluyordu. Newroz bayramı gelip çatmıştı. G...
Bir hayalim var
Kimseye anlatamadığım
Kırılmasından korktuğum
Bir hayalim var
Hayalimde büyük bir umut,
Kocaman bir sevgi var.
Başkan’ım,
Hayalimle her yerde seni arıyorum, dağların yüceliğinden bakışlarını istiyorum. Rüzgârlardan sesini istiyorum! Çiçeklerin canlılığında, kuşların kanadından her yerde, her şeyde seni arıyorum.
Ve yüreğimd...
Üç metrelik bir yaşam alanında mahkûm edilen bir Güneş… Bir Güneş sistemi bir odada nasıl mahkûm kılınabilir ki? Bu güneşin yüceliğinin hala farkında değil karanlıkların içinde kendilerini kaybedenler. Bu Güneş ki bütün ışınlarını dünyanın bütün özgürlük kokan yüreklerine ulaştırır. Ve ulaşt...