Yeniden Dirilişi Gerçekleştiren ve Kurtuluş Yolunda Emin Adımlarla Yürüyen Halkımıza 15 Ağustos Atılımı’nın Yıldönümü Kutlu Olsun!
Tarihte yitirilen bir ülkenin en eski halkı, günlerin en anlamlısı olan bu günü 15 Ağustos Atılımı’nın yıldönümünü, kendini her yönüyle yeniden yaratarak, insanlıkla tanışmasını en temel insan hakları savaşımıyla ve bağımsız bir ülke, özgür halk kimliğiyle karşılayarak kendine layık olanı artık iyi anlamış, hiçbir gücün elinden koparamayacağı tarihi bir savaşımı başarıyla verme şansına erişmiştir.
Bugün artık me...
Savaşan Kürdistan Halkına!
Değerli Halkımız!
15 Ağustos Atılımı’nın 11. yılını geride bırakıp 12. savaş yılına girerken, hepinizi büyük coşkuyla selamlıyor ve bu yılında sizin zafer yılınız olması için başarı sözünü tekrarlıyor ve selamlıyorum.
Siz halkımız bu yılda da büyük bir savaşı yaşadınız. Düşman, geçtiğimiz yılı bizim için büyük umutsuzluk, karanlık ve bitiş yılı haline getirmek için bütün imkanlarını seferber etti. Belki de hiçbir savaşta kullanılmaması gereken kirli savaş yöntemlerini dayattı. Çok iyi biliyoruz ki, eğer bu savaşı...
Sivas’ta iki erkek, iki bayan arkadaşın şehit düşüşüne baktığımda, yine yaşam tarzınızla bağlantısını kurmaktan kendimi alıkoyamadım. Düşman o cenazeleri sergilerken, yaşamınızda bu gerçeği tespit etmek hiç de zor değil. Yaşamdan kaybettiler. Baharın bu günlerinde gerillanın kaybetmesi, kesinlikle koşulların elverişsizliğinden değil, kendini doğru yaşamsallaştıramaması ile çok yakından bağlantılıdır.
Tabii burada eskisi gibi öfkelenmem de, çünkü kazanabilme imkanını yakalamışken büyük oynayamamak, büyük savaşamamak tamamen o kişinin sorunudu...
Genelde Mayıs ayı, şehitler ayıdır. Mayıs'ın 18'i bizim açımızdan ve Türkiye devrimcileri açısından da Şehitler Günü'dür. Her gün şehitlerimiz var.
Saldırıda kahramanca bir rol oynamış. Yine her gün çatışmalar var, şehitlerimiz var. Şehitsiz bir gün olmadığı gibi, bir güne artık çok şehidi yerleştirme dönemi içerisindeyiz. Ama ilk şehitlerimiz de bildiğiniz gibi bu baharın sıcaklığında yaşama çekilmesinde verilmişti. Haki Karer şahadetinin on beşinci yıldönümü neye ulaşmıştır? Olumlu bir kişiliğin yoldaşça anılması, ona bağlı kalınmasının, b...
Olağan gelişmelerde kahramanlık aranmaz. Olağan ulusal ve parti gelişmelerinde kahramanlık yoktur. Lügattaki anlamıyla kahramanlık, daha çok olağanüstü durumlarda bireyler, halklar, uluslar tarafından politik bir rolün oynanmasında yapılan fedakarlığa, gösterilen cesarete, harcanan emeğe ve bu temelde yaratılan esere verilen addır.
Bir halkın, kahramanlara, su ve hava kadar gereksinmesi vardır. Kürdistan halkı, tarihinin hiçbir döneminde, şimdi olduğu kadar buna ihtiyaç duymadı. Bu, son derece anlaşılır bir şeydir. Çünkü; Kürdistan halkı, t...
Heval ABBAS
Öncelikle başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların 15 Ağustos Diriliş Bayramlarını kutluyorum. 38. 15 Ağustos yılında üstün başarı dileklerimi de ifade ediyorum. Ölümsüz komutanımız Agit yoldaş şahsında tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. ‘Özgürlük Zamanı Hamlesi’ temelinde düşmanın amansız saldırılarına karşı direnen herkesi selamlıyorum.
Zaman halkların zamanı, zaman gerillanın zamanıdır. Artık düzenli ordularla, baskı ve sömürüye hizmet eden güçlerle ayakta kalmanın, var olmanın çağı geçmiştir.
Zaferi görme...
HEVAL ABBAS
Tarihsel Toplum Gelişiminde Kahramanların Önemli Bir Rolü Vardır
Bugün 28 Mart, Ulusal Kahramanımız, komutanımız olan Agit Yoldaşın şehadetinin 35. Yıldönümü. Ulusal kahramanlarımız Mazlum ve Agit Yoldaşlar şahsında tüm kahramanlık dönemi şehitlerimizi, özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın kahramanlık gününü kutluyoruz.
AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Rosida Mardin’in sorularını cevapladı. Karayılan, 2019 Newrozu, Türk devletinin mevcut durumu, Kürdistan Savunma Güçleri’nin gerçekleştirdiği Komuta Konseyi toplantısı, Şengal’deki provokasyondan Baxoz’da ilan edilen zafere kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.
...
PKK Yürütme Komitesi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Stêrk TV’deki Özel Programa konuk oldu. Rosida Mardin’in sorularını cevaplayan Karayılan 15 Şubat 1999 devletlerarası komplosu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişe ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Artık söze yer kalmadı, bıçak kemiğe dayandı, vicdan hareketi başlamalı" diyen Karayılan sürecin olağanüstü olduğunu, herkesin elini taşın altına koyarak sürecin kendisine yüklediği sorumluluğ...
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Kürdistan Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, uluslararası komplonun Önderlik, Hareket ve halk mücadelesiyle boşa çıkarıldığını, ancak tümden parçalanmadığını belirterek, “Uluslararası komplo ancak Önder Apo özgürleşirse tümden yenilmiş olur” dedi. Gerillanın Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında köklü bir yenilenmeyi yaşayarak önemli taktik çıkışları yapmayı hedeflediğini kaydeden Karayılan, olanaklar dahilinde çağın teknolojisinden de yararlanılacağını kaydetti.
PKK Yürütme Komitesi Üye...
ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI VE KÜRT HALKINA YÖNELİK İMHA SALDIRILARI (1)
16. yüz yılda gelişmeye başlayan kapitalist modernite sistemi Birinci Dünya savaşı sonrası kendini tekelleştirerek hegemon sistem haline getirdi. Birinci Dünya savaşı ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarını gasp etme ve pazar paylaşımını amaçlıyordu. Pazar kapma arayışı iki dünya savaşında yüz milyondan fazla insanın canına mal oldu. Almanya ve İngiltere arasında sistemin hegemon gücü olma savaşı yaşandı. Savaş Ortadoğu’yu ele geçirme şeklinde gerçekleşti. Dünyaya hakim olmak için Ortadoğu’ya hakim olmak gerekiyordu. 1. Dünya savaşıyla Osmanlı İmparatorluğu parçalanarak Ortadoğu İngiltere ve Fransa arasında bölüşüldü. Rusya’da Ekim 1917 devrimi gerçekleşince ve Rusya savaştan geri çekilince İngiltere ve Fransa Ortadoğu’yu paylaştı. 2. Dünya savaşından sonra İngiltere hegemonyayı taze güç olan ABD’ye devretti.
Kapitalist modernite, imparatorluk sistemlerini dağıtarak onun yerine Ulus-devlet modelini geliştirerek kendini ikame etti. Üç sac ayağı olan Kapitalizm, Ulus-devlet ve Endüstriyalizm ile küresel sistem şeklinde kendini yaydı. Liberalizmle milliyetçiliği, dinciliği, cinsiyetçiliği, bilimciliği bir ideoloji şeklinde azami biçimde kullandı. “Çok milletli” küresel şirketler-tekellerle ekonomik alana hâkim oldu. Küresel düzeyde ekonomik hakimiyet sağladı. Gelişen teknolojik gelişmelere bağlı olarak dünyamız küçük bir köye dönüştü. İç ve dış, merkez ile çevre ayrımının bir anlamı kalmadı. Coğrafik olarak ulaşılmadık alan bırakılmadı. Neo-liberal ekonomik politikalarla siyasi sınırlar anlamsızlaştı ve dünya ortak bir pazara dönüştürüldü. 1990’larda Sovyet Blokunun yıkılışıyla iki kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçildi. Tüm sorunlar hâkim sistemin sorumluluğunda çoğalmaya ve gündeme gelmeye başladı. Dar kalan ve sorun hale gelen ulus devlet ve iki kutuplu dünya gerçekliğine göre şekillenen ideolojik, siyasal, ekonomik ve askeri yapılar kapitalist pazara göre yeniden reforme ve restore edilmeye başlandı. Buna göre “eski dünya düzeni” nin “Yeni Dünya Düzeni” istikametinde dizayn edilme ihtiyacı doğdu. Eski işlevselliğini yitirmiş eski yapılar “Yeni Dünya Düzeni” stratejisine göre uyarlanmalıydı. Birinci Dünya savaşıyla oluşturulan Ulus-devlet ve klasik yönetim şekilleri daha esnek, dışa açık, uluslararası sermayenin çıkarlarına uygun ve küresel pazara entegre olacak şekilde dönüştürülmesi planlandı. 1991 Birinci Körfez savaşıyla Ortadoğu’ya müdahale ve Üçüncü Dünya savaşı böyle gündeme geldi. Kullanılacak yöntemler ve müdahale şekilleri belirlendi. Amaçlanan dünyanın küresel pazar, yani finans kapital sistemine göre biçimlendirilmesidir. Bunun önünde engel olacak siyasal ve toplumsal yapıların aşılması veya dönüştürülmesi hedeflendi. Üçüncü Dünya savaşı bu temelde 1990’larda gündeme geldi. Müdahale iki yönlü gerçekleştirildi. Birincisi: Ekonomik ve siyasi müdahale. Ekonomik ambargo, tecrit, içte sorunları kışkırtarak yönetim ve rejim değişikliğini sağlamak. İkincisi: Birinci müdahalenin yetmediği durumda, Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’da olduğu gibi askeri müdahalelerle eski iktidarları devirmek veya istenen noktaya çekmek tarzında oldu.
Sovyet Blokunun yıkılışı sonrası kapitalist sitem iki noktada yoğunlaştı. Sovyetlerin ardından doğacak boşluktan demokratik halk hareketlerinin gelişimini engellemek ve kendi sistemini yeni dünya koşullarına göre bir an önce dizayn etmek. 3.Dünya Savaşı Ortadoğu’ya yönelik bir küresel sermaye müdahalesidir. Bir taraftan Küresel sermaye güçlerinin statükocu bölgesel ulus-devlet sistemiyle yaşadığı çatışma ve savaş durumu yaşanırken, diğer taraftan bu iki kesim ile devrimci ve demokratik halk hareketleri arasında yaşanan mücadele söz konusudur. Esas savaş bu olmaktadır. Yani demokratik Modernite ile kapitalist Modernite güçlerinin savaşı ana belirleyici savaştır. Bir yandan küresel iktidar güçleriyle yerel iktidar odakları arasında, bir yandan da tüm iktidar güçleriyle demokrasi-halk güçleri arasında savaş yaşanmaktadır.
3. Dünya savaşının Birinci aşaması; 2 Ağustos 1990 günü Irak-Saddam iktidarının Kuveyt’i işgali sonrası 1991’de ABD’nin Irak’a yönelik başlattığı Körfez Savaşıyla başlamıştır. ABD Irak’ta Saddam iktidarını devirerek Ortadoğu’yu merkezden denetlemeyi amaçladı. Bir taraftan da Ortadoğu’daki demokratik halk direnişlerinin önüne geçmeyi hedefledi. Filistin halk devrimi Oslo Barış süreciyle etkisizleştirirken, denetime alamadığı Önderliğimize ve Hareketimize karşı NATO tarafından uluslararası komplo planlanarak hayata geçirildi. PKK öncülüğündeki Kürdistan devrimini NATO düzeyinde kararlarla önce “Çekiç güç” operasyonuyla kuşatılması, sınırlandırması ve sonra komployla tasfiye edilmesi kararı alındı. Benzer şekilde küresel düzeyde de Balkanlar, Kafkaslar, Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi alanlarda da devrimci ve demokratik hareketlere karşı saldırılar gerçekleştirildi.
3. Dünya Savaşının ikinci aşaması 9 Ekim 1998’de Önderliğimize karşı geliştirilen ve PKK’nin imhasını hedefleyen uluslararası komployla başlamıştır. 11 Eylül 2001 El-Kaide’nin Amerika’daki ikiz kule saldırısı ardından ABD’nin Afganistan ve Saddam Hüseyin iktidarının tümden yıkılmasını amaçlayan kapmalı Irak müdahalesi de bu aşamaya tekabül etmektedir. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ardından kapitalist güçler Suriye-Irak-İran eksenini “Şer Üçgeni” olarak tanımladı ve bunu parçalamayı amaçladı. 1991 Körfez savaşıyla Irak’a müdahale edilmiş ve Saddam iktidarı sınırlandırılmıştı. Ancak bu bölgenin denetlenmesi için bu yeterli görülmemişti. Daha geniş bir müdahale ön görülüyordu. Müdahalede doğan boşlukta PKK önderliğinde gelişen Kürdistan devriminin Ortadoğu devrimine dönüşme riski vardı. Bolşevik tarzı bir dünya devriminin çıkması olasılığı yüksekti. Sistem güçleri buna karşı tedbir alma ihtiyacı duydular. Ortadoğu’yu tümden hakimiyet altına almak için Kuzey’de başlayıp Güney Kürdistan’ı içine alan ve giderek bölge gücü haline gelen Kürdistan Devriminin engellenmesi ve tasfiye edilmesi bir zorunluluk olarak görüldü. Bu düşünce doğrultusunda Kürdistan Devriminin Önderliği ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin imhasını amaçlayan 9 Ekim 1998 uluslararası komplosu planlanıp hayata geçirildi. Böylece 1991 Körfez savaşıyla başlayan birinci aşamadan 9 Ekim 1998 komplosuyla ikinci aşamasına geçilmiş oldu. Bugün bile yirmi beş yıl sonra 2018 Efrin işgal saldırısı ve 9 Ekim 2019 Rojava, Girê Spî ve Serêkaniyê’ye işgal saldırısı, 9 Ekim 2020 TC-KDP-Bağdat arasında yapılan Şengal anlaşması bu komplo çizgisi üzerinden gerçekleşmektedir. Komploya bağlı saldırılar bir seyir halinde çeşitli yöntem ve biçimlerde günümüzde de devam etmektedir.
3. Dünya Savaşının üçüncü aşaması, 2010’dan başlayıp 2017-2018’e kadar devam eden faşist ulus-devlet diktatörlüklerine karşı Arap toplumunda gelişen “Arap Baharı” süreciyle başlayan süreçtir. Gelişen halk ayaklanmaları beş bin yıllık despotik iktidar-devlet ve sömürücü sistemlerine karşı demokratik bir arayış ve tepkiyi içerse de stratejik bir önderlik, örgütsellik ve paradigmaya sahip olmadığından süreklilik kazanmamış, alternatif oluşturamamış ve sistem tarafından manipüle edilip saptırılarak kullanılmıştır. Kapitalist modernite güçleri askeri müdahaleyle Afganistan’da ve Irak’ta zorla başardığını, “Arap Baharı” denen halk hareketleriyle daha kolay başarmak istemiştir. Böyle bir ortamda, 2010’dan itibaren “Arap Baharı” adı altında gelişen halk hareketleri ABD ve küresel güçler için fırsat yaratmıştır. Fırsattan yararlanarak Tunus ve Mısır’dan başlamak üzere hemen bütün Arap ülkelerinde var olan yönetimleri bir biçimde değiştirdiler. Mısır’da Hüsnü Mübarek Yönetimi bu temelde devrilmiş, ardından gelen İxvani Müslümîn yönetimi ordu darbesiyle devrilerek ABD’nin istediği bir yapıya kavuşturuldu. Yemen’de çatışmalar geliştirilmiş, Libya’da Muammer Kaddafi yönetimi devrilmiş, tüm bu çatışmalı süreç Suriye’de derin bir iç savaşa dönüştürülmüştür
Afganistan ve Irak savaşlarının sonuçları ortadadır. Sistem krizi daha da derinleşmiştir. NOTO Ortadoğu’da bir çöküş yaşamıştır. Sistemin öncü gücü ABD başarılı bir sonuca gidememiştir. Saddam Hüseyin Yönetimini yıkılması ve Irak işgali ABD’ye pahalıya mal olmuştur. Binlerce askeri kayıp yaşanmış ve başarısız kalmıştır. Merkezi devlet yapılanmasını parçalamanın devrimci-demokratik gelişmelere zemin oluşturduğunu ve imkân verdiğini, denetimi zayıflattığını gören ABD, benzer bir yöntemi başka ülkelere uygulayamaz duruma düşmüştür. Afganistan’da yirmi yıl boyunca savaştı ama başarısız oldu. Taliban ile anlaşma yaparak iktidarı devretmek zorunda kalarak geri çekilmiştir. Benzer çekilmeyi Irak ve Suriye’de de gerçekleştirmiştir. Kendisi de askeri müdahalelerin başarısız kaldığını itiraf etmektedir. Her türlü desteği sağladığı AKP-MHP faşizmi çöküşe doğru gitmektedir. Bunu gören ABD bile eskisi kadar destek sunmamakta ve bazı değişimlere zorlamaktadır. Kısacası sistemin Ortadoğu’ya dayattığı savaş ve çözüm yöntemleri sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Yapısal krizi derinleşen ABD ve diğer küresel güçler çözüm gücü olmaktan çıkmıştır. Devrimci güçler için objektif koşullar doğmuştur.
3. Dünya Savaşının Dördüncü aşaması: Daiş başkenti olan Rakka’nın Kürt özgürlük güçlerinin öncülüğünde düşürülmesi ve DAİŞ çete devletinin yıkılması 3. Dünya Savaşının yeni bir aşamasını yani 4. aşamasını ifade etmektedir. Daiş’in yenilgisi ve çökertilmesi tıpkı M.Ö 612 de Kürtlerin (Medler) zalim Asur başkenti Ninova’yı yıkmalarına benzemektedir. Her iki örneğin benzeşen çok yönleri vardır. İnsan kalelerinden kale yapan zulümleriyle meşhur Asur imparatorluğu ile insan kellelerini kesmesiyle meşhur Daiş çeteleri aynı iktidar zihniyetine sahiptir. Asur İmparatorluk başkenti Ninova Kürtlerin öncülük ettiği konfederasyon güçlerinde ele geçirilmiş ve Asur despotluğuna son verilmiştir. Rakka’da da aynı şey yaşanmış ve adeta tarih tekerrür etmiştir. Kürtlerin öncülüğünde, Demokratik Konfederalizm tarzında gerçekleşen iki devrimsel hamlede Ortadoğu haklarının özgürlük mücadelesinde tarihi bir öneme.
Sömürgeci Türk devletinin Başur Kürdistan, Efrin, Serékaniyé, Gırésipi işgalleri 3.Dünya savaşının en önemli parçasıdır. Türk devletinin işgal ve soykırım saldırıları küresel güçlerin Türk devletine sunduğu destekle gerçekleşmektedir. Türk devletinin Kürt soykırımını gerçekleştirme amacı ve Uluslararası emperyalist güçlerinin bölgeyi ele geçirme, İran’ı kuşatma, ona bağlı milis güçlerinin tasfiyesi ve İsrail’in güvenliğini sağlama amacıyla ortak bir ittifaka dayanmaktadır. Gerilla direnişi karşısında hezimet yaşayan ve yüzlerce kez kimyasal silah kullanarak savaş ve insanlık suçu işleyen Faşist Türk devletine seyirci kalınması, işgal saldırılarına, katliamlarına göz yumulması ve destek sunulması gerici bu ittifaka dayanmaktadır.
3. Dünya savaşında üç çizgi vardır. Birinci çizgi: Bölgeye müdahale eden küresel sermaye güçlerinin çizgisidir. ABD, Rusya, AB ve Çin gibi güçler kapitalist modernitenin küresel eğilimini temsil etmektedirler. İsrail kapitalist modernitenin Ortadoğu’daki hegemon uzantısı olduğundan bu güçlerin içinde yer almaktadır.
İkinci çizgi; Türk, Arap ve Fars ulus-devlet modeline dayanan varlığını tekçi-milliyetçi, dinci ve statükocu faşist diktatörlük biçiminde sürdüren bölgesel işgalci-sömürgeci güçlerin çizgisidir. 3. Dünya Savaşı küresel sermaye tekellerinin Ortadoğu’yu yeniden işgal ve düzenleme saldırısıdır. Bu anlamda küresel sermaye tekelleriyle 1. Dünya savaşı sonrası oluşturulan bölgedeki statükocu ulus-devlet sistemleri arasındaki çatışma ve savaş yaşanmaktadır. Her iki çizgide kapitalist modernite zihniyetine dayanmaktadır. İktidarcı, cinsiyetçi, milliyetçi, sömürücü güçlerdir.
Üçüncü çizgi: Halkların özgürlüğünü ve demokratik birliğini temsil eden Demokratik Modernite çizgisidir. Diğer iki çizgiye karşı alternatif olarak özgür birey ve demokratik toplum perspektifine dayalı gelişen Demokratik Ulus sistemidir. Kadın özgürlükçü, ekolojik, adil ve eşitlikçi demokratik sosyalist çizgidir. Çözüm alternatifi olarak gelişen Demokratik Modernite çizgisidir. Demokratik Ulus modeliyle alternatif güç ve çözüm haline gelen halkların Demokratik Ortadoğu Konfederasyonudur. İnsanlığın yüzbinlerce yıllık komünal toplum geleneğine, Politik ve Ahlaki Toplum hakikatine dayanır. Rojava Devrimi’yle kendini üçüncü çizgi olarak uygulamaktadır. Demokratik Modernite çizgisi toplumun binlerce yıllık komünal ilkelerine ve dört yüz yıllık kapitalist modernite karşıtı direnişlerin ve demokratik değerlerin mirasına, PKK’nin grup aşamasından bugüne geçen elli yıllık devrimci mücadele birikimine dayanmaktadır.
15 Ağustos 1984 gerilla atılımımızın 38. yıldönümünü yaşıyor ve Devrimci Halk Savaşı’nı zaferle taçlandıracağımız 39. Zafer Yılı’na yürüyoruz. Bu temelde öncelikle işgalci ve sömürgeci düşmana her gün ağır darbeler vuran gerilla güçlerimizi ve 15 Ağustos çizgisinde özgürlük için savaşan herkesi selamlıyoruz. Başta Önderliğimiz olmak üzere halkımızın, bütün yoldaşların ve devrim için mücadele ede...
3. Dünya savaşının ortaya çıkarttığı fırsatlar ve hakim sistemin yaşadığı kaos süreci ezilen toplumsal kesimler için tarihi bir öneme sahiptir. Bu sürelerde eski dengeler yıkılıp ve yeni dengeler kurulmaktadır. Bu süreçler stratejik anlamda değişim, dönüşümün yaşandığı ve hegemon güçlerin tam anlamıyla hakimiyet sağlayamadığı ve bu sayede boşlukların ortaya çıktığı sistem karşıtı devrimci mücade...
16. yüz yılda gelişmeye başlayan kapitalist modernite sistemi Birinci Dünya savaşı sonrası kendini tekelleştirerek hegemon sistem haline getirdi. Birinci Dünya savaşı ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarını gasp etme ve pazar paylaşımını amaçlıyordu. Pazar kapma arayışı iki dünya savaşında yüz milyondan fazla insanın canına mal oldu. Almanya ve İngiltere arasında sistemin hegemon gücü olma sava...
Bilindiği gibi Uluslarası Komplo’nun 23. yıldönümünü yaşamaktayız. Bu komplonun amacı Rêber APO şahsında Kürt Özgürlük Hareketi’ni yok etmektir. İmralı tecrit ve işkence sisteminde normal bir insanın bu kadar süre direnmesi mümkün değildir. Önder APO adeta çelikten irade, büyük bir inanç ile bu saldırılara karşı tarihi bir direniş sergiliyor. Önder APO sadece komployu boşa çıkarmadı, aynı zaman...
Önderliğimizin doğum günü olan 4 Nisan’ı öncelikle Önderliğimize ve tüm halkımıza, tüm yoldaşlarımıza kutluyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz yılın direniş çizgisini belirleyen, Önderlik üzerindeki tecridi kırmak için canlarını açlık grevine yatırarak Önderlik etrafında kenetlenen açlık grevi direnişçilerine Önderliğimizin doğum gününü kutluyoruz. Yeni bir 4 Nisan’ı karşılarken Önderliğimizin...
Çağlar boyunca insanlık tarihinde tanıklık edilen bir çok devrimsel çıkış olmuştur. Ve damgasını insanlık mücadelesinde, zulme ve zalimliğe karşı duruşuyla bilinmektedirler. Direniş geleneğini İnana, İştar ve Mezopotamya tanrıçalarından devralan Zerdüşt, Maniden, ta ki Budalardan, İbrahimlerin Nemrutlara karşı çıkışından tutalım, İsaların, Firavununun, insanlara karşı yağdırdığı talan ve insanlı...
Ateş, Newroz bir efsanenin, bir halkın yeniden yaratılmasıdır. Belki de en yalın sözlük anlamı budur. Çünkü bu efsane ile Kürt çocukları ve kuşakları tarihin satırlarının arsından dağ başlarına teker taşımış, zalimler ve kahramanlar yeniden vücut bulmuştur.
Newroz' un "uzak" tarihinden bahsetmemek olmaz... Kral Cemşit'in devrilmesi ile yerine geçen Dehaq kısa zamanda etrafına dehşet salar. Bir ha...
Cezaevinden yazan ve üzerinde durduğum hususlarla yakından ilgilenen bir arkadaş mektubunda mürşit-mürit ilişkisi üzerinde duruyor, bu ilişkide önemli olan şeyin edep halkasını yakalamak olduğunu belirtiyordu. Mürşitle ilişkide adabı gözetmek demek, yüksek bir anlama gücü temelinde Mürşidi izlemek demektir. Mürşidi taklit eden, kendini Onun yerine koymuş sayılır ve bunun edeple ilgisi yoktur. Bu a...
Özgürlük öncümüz PKK’nin resmi kuruluşunun 40. yılına giriyoruz. Kürt özgürlüğünün 40. yılına adım atıyoruz. 40. tarihi Kasım’ını yaşıyoruz. Öncelikle daha şimdiden PKK’nin 39. resmi kuruluş yıl dönümünü başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara halkımıza ve insanlığa kutlu olmasını, başarı ve zafer getirmesini diliyoruz.
Önder Apo’nun “benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer yoldaş şahsın...
Son süreçte KDP’nin Ankara ziyareti ve ardından Şengal’e saldırması ile birlikte KDP, Kürt halkına yönelik ihanet savaşının startını verdi. KDP’nin Şengal saldırısında da ortaya çıktı ki; KDP başta Güney Kürdistan halkının nezdinde ve dört parça Kürdistan’da ihanetçi olarak damgalandı ve teşhir oldu. Ve tüm...
Kemal'i anlamak, bir anlamda Önderliği anlamaktır. Kemal Pir'in kişilik ve mücadele özelliklerini, onun felsefe ve mantığını, yaşam ve mücadele tarzını anlamak, bizi Önderliği anlamaya, doğru pratikleşmeye ve başarıya götürür.
PKK'nin kurucuları arasında yer alan Cemil Bayık, Kemal Pir'in Apocu Hareketin ilk çıkış yılları ve sonrasındaki sürecini değerlendirdi. Bayık, yeni paradigmanın ve zihni...
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anl...
“Acıya, gözyaşı dökmeye zamanımız olamaz.”
Partimizin 5. Kongre süreciyle beraber, ülkede yeniden bir hareketlilik süreci başlamıştı. Eyalette yaşanan kayıplar ve kongreden eyalete gelen arkadaşlarla, fırtına birliklerinin oluşturulması gündemleşmişti. Biz de, Hamza arkadaşın sorumluluğunda, Habizbına bölgesinin Dilveria alanındaydık.
Dilveria alanı; Hasankeyf, Gercüş Savur üçgenini kapsayan ...
“Onun kalbi, benim de şuurum durmuştu sanki”
’1994 yazını yaşıyor ömürlerimiz... Aylardan Haziran. Hakkari’de Karnesa alanındayız. Bu alanda dört mevsimi bir günde yaşar insan. Bir yandan yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığıyla terden sırılsıklam bedenlerimiz... Diğer yandan üst üste birikmiş, yıllanmış karlarla örtülü toprak... Hemen yanında tüm bunların ortak emeğiyle yaratılmış gibi duran rengare...
Evet sonbaharda bile yaprakları dökülmeyen iki çiçekti onlar. Kışları kar’ın altında ölmediler. Yazların kavurucu sıcağında hiç… Bütün zorluklara inat hep canlı kalmayı bildiler. Güzellikler, zorlukları tanımaz. Onlarda güzellikleriyle her zaman zorlukları yendiler. Sorxwin ve Nucan yoldaşlar hep İlkbaharın ve Sonbaharın çiçekleriydiler. Onlar yaşam ve doğanın birer ikizi gibi hep bütünlük sağlayı...
Üç yıl sonra. Yıl 96. İçinde olduğum tabur Avaşin'den Ertuş'a doğru geceleyin yol aldı. Bahar takvimlerde bitmiş, yaşamda ise hala hüküm sürüyordu. Bir su çıktı önümüze, kabaran, yatağından taşan, gürültülü bir su. Karanlığın içinde el ele tutuşup gruplar halinde geçtik suyu, dizin üzerine kadar ısl...
2011 Yılının 10 Nisan sabahıydı. Bu sabah keşifçi bendim. Dorşin’nin Kelasor vadisi sisten görünmüyordu. Sabah saat 8’e kadar etrafı keşfetmiştim. Yakın çevrelerin dışında hiçbir şey göremeyince kendimi noktaya arkadaşların yanına bıraktım. Nokta küçük bir vadinin içinden akan bir dereciğin kenarında idi. Renas, Fırat, Er...
Sabah olmuş, akşam yapılan uyarılara güneş doğuncaya kadar harfiyen uyulmuştu. Bütün günümüz manga yerleri yapmakla geçmişti. 10 Mart 1997 senesiydi.
Günler günleri kovalıyordu ve bizi en çok yağmurun yağışı veya ondan daha kötüsü adeta bazen yaşamı felç eden dolu yağışı zorluyordu. Newroz bayramı gelip çatmıştı. G...
Bir hayalim var
Kimseye anlatamadığım
Kırılmasından korktuğum
Bir hayalim var
Hayalimde büyük bir umut,
Kocaman bir sevgi var.
Başkan’ım,
Hayalimle her yerde seni arıyorum, dağların yüceliğinden bakışlarını istiyorum. Rüzgârlardan sesini istiyorum! Çiçeklerin canlılığında, kuşların kanadından her yerde, her şeyde seni arıyorum.
Ve yüreğimd...
Üç metrelik bir yaşam alanında mahkûm edilen bir Güneş… Bir Güneş sistemi bir odada nasıl mahkûm kılınabilir ki? Bu güneşin yüceliğinin hala farkında değil karanlıkların içinde kendilerini kaybedenler. Bu Güneş ki bütün ışınlarını dünyanın bütün özgürlük kokan yüreklerine ulaştırır. Ve ulaşt...