Sürekli bir arayış içerisindeydim. Çünkü var olan durum beni tatmin etmiyordu. Dünyanın neresinde bir devrimci hareket varsa onları araştırıyordum. Araştırmalarım sonucunda Rojava Devrimini gördüm ve ondan çok etkilendim.
PKK’yi de bu yolla tanıdım. Devrimin bir parçası olabilmek için katılmaya karar verdim. Daha gençlik dönemimde sisteme karşı kafamda çelişki vardı. Ve etrafıma baktığımda insanların anlamsız bir yaşam sürdürdüklerini görüyordum. Sistem robotlaşmış bir toplum yaratmıştı. Yaşamın içeriği maddi değerlerin alım satımı üzerine kuruluydu. Tamamıyla maneviyattan kopuk bir yaşam vardı. Ve ben de böyle bir yaşamı kendim için kabul etmedim. Dünyadaki adaletsizliği kabullenemedim. Aslında var olan sistemde yaşayamazdım ve buna karşı arayış içerisine girdim.
Söylemde sosyalist görünseler de devrimin koşullarını yaratmaktan oldukça uzaktılar. Belki bireysel anlamda bir çaba vardı fakat bu kapitalist sistemi alaşağı etmek için yetersiz oluyordu. Var olan adaletsizliğe ve iktidar güçlerine yanıt olma noktasında yetersiz oluyordu. Ben de teorimi ve pratiğimi birlikte yaşama geçirmek istiyordum. Bu da beni daha farklı arayışlara sevk ediyordu. Çünkü sosyalizm için mücadele etmem gerekiyordu. Çünkü yeni bir dünya için anlamlı bir özgürlük için arayışlarım vardı. Bu arayışlar sonucunda PKK’yi tanıdım. Ve arayışlarıma cevap olabilecek tek hareket PKK’ydi. PKK’de beni en çok etkiyen şey teori ile pratiğin bir olmasıydı. Eğer eşit, özgür ve alternatif bir yaşam yaratılacaksa teori ile pratiğin birlikte yaşamda oturtulmasıydı. PKK gerillasının bütün halkların umudu olma yolundaki canlarını feda etmesi ve bu yoldaki cesaretleri beni çok etkilemiştir.
PKK felsefesini Önderlikten öğrendikçe kendimi, ailemi, içinde bulunduğum toplumu daha iyi tahlil etmeye başladım ve bu da beni daha da mutlu ediyordu. Sanki dünyaya gözlerini yeni açmış bir çocuk gibiydim. Çünkü daha önce iktidarlı sistemi anlayıp çözümleyemiyordum. Hangi çerçeveler üzerine kadını ve erkeği köleleştiriyordu bunu anlamak için çabam vardı; fakat sistem bizi o kadar zihnen kör etmişti ki bunu ancak katıldıktan sonra fark edebildim.
Aslında sistemdeki var olan çarpık özgürlükçü liberal yaklaşımın farkına vardım. Sistemde yaşadığımız bireyci özgürlük anlayışı ve niçin yaşadığını bilmeyen sadece tüketim üzerine kurulu olan yaşamın özgürlük alanı olan dağlar karşısında ne kadar cüce kaldığını gördüm. Gerçek anlamda özgür ve anlamlı yaşamı hissettim.
Dünya gençliği devrimin mücadelecisi olmalıdır. Çünkü Avrupa’daki gençliğin çoğu bu sistemin yaşanılamayacağını farkına varmalı. Sistem kendi yalanlarıyla toplumu kandırmaktadır. Kapitalist sistem sahipleri, devrimin zamanının geçtiğini ve sosyalizmin yenildiğini söylüyor. Bu tamamıyla bir çarpıtmadır. Bunun ispatı Rojava Devrimi ve Önderliğin felsefesi ve ideolojisidir. Bunun için bütün gençlerin gerilla saflarına katılarak; eşitlik, özgürlük ve sosyalizm için mücadele etmeleri gerekiyor.