HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Bu hareketi ve bu ideolojiyi yaratan Önder Apo için kendimi milyonlarca defa parça parça da etsem   borcumu ödeyemem!

Gerçek ismim Vedat Acar kod ismim de Derwêş Şino’dur .1984 Wan doğumluyum. Partiyi Türkiye şehirlerinde tanıdım.  Katılma kararımı 1996 yılında vermiştim.  Olanak bulamadığım için ancak 2005’te katılabildim.

Bugün 14 Temmuz büyük ölüm orucu direnişinin gerçekleştiği gündür.Bu direnişi gerçekleştiren büyük şehitlerimiz Kemal pir Hayri durmuş, Ali çiçek ve Akif yılmaz şahsında hareketimizin bütün şehitlerini anıyorum. Temmuz ayı bir kahramanlık ve mucizeyi gerçekleştiren bir ay olarak ele alıyorum. Böyle bir ayda eylem sözümü vereceğim için mutluyum.

Fedai bir eylemi gerçekleştirme gerekçem Önder Apo, Kürt halkı ve gençliği, Kürt anaları üzerindeki baskılara, şehitlerimizin cenazelerine yapılanlara karşı bir cevap olma çabasıdır. Karşımızda bulunan düşman öylesine barbar bir gerçekliğe sahiptir ki insan kendini parça parça da etse onun bize karşı beslediği nefreti, kini bitirmeye yetmiyor. Bu düşman cenazelerimize bile tahammül etmiyor, parça parça ediyor, köpeklere yediriyor, panzerlerle çekiyor, asitle yakıyor, Kürt adını duymaya bile tahammül etmiyor, Kürt dilini yasaklıyor, halkımız üzerinde baskılar devam ediyor, çocuklarımız   zindanlara atıyor, öldürüyor.  İnsanlık karşıtı ne varsa yapıyor, böylesi bir düşman geçekliğinin var oluşu   eylemimin en büyük gerekçesidir. Bunlara karşı sessiz durmamız bile kendi başına ihanetle eş değerdir. Ben böyle ele alıyorum.

 Eylemimin temel gerekçesi Önder Apo’ya yönelik sürdürülen ve üzerinde artan baskılardır. Bu komplo ve baskı vicdanen kabul edilecek bir durum değildir. Artık yeter dememiz gerekiyor

  Yaptığımız her şeyin bir nedeni var. Nedensiz hiçbir şey yoktur. Direnişimiz de nedensiz değildir.  Fedai eylem yapma isteğimde, yukarıda belirtiğim gibi nedenleri vardı. Bugüne kadar düşmanımızın halkımıza karşı uygulamadığı sömürü, baskı yöntemi kalmamıştır. Her anlamda Kürt halkı üzerinde uygulanan bir sömürü var. Zalim Dehak’ın Kürt çocuklarının beyinlerini yediği gibi, Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar ve oradan günümüze kadar Kürt halkının, çocuklarının kanı emilmektedir. Binlerce yıl geçtiği halde günümüzdeki zihniyet de aynı zihniyettir. Bu gerçeği anlamak için kitaplar okumaya gerek yoktur, parti ideolojisini çok derin incelemeye de gerek yoktur. İnsan düşmanın her gün yaptığı barbarlığı görmesi yeterlidir. Normal bir misilleme eylemi buna cevap olmuyor. Böyle bir düşmana karşı kendini ateş topu yapsan, bomba olup patlasan azdır ve de yeterli değildir.

 Bu vahşete karşı da kaç yıldır fedai eylem yapma kararımı vermiştim. Fedai eylem yapma konusunda beni engelleyen ve oldukça zorlayan tek şey sağlık durumumdu.  Kaç yıldır sürekli önerimi yaptım. Fakat sağlık durumu engel oldu. Düşüncelerim, önerim, isteğim göz önünde bulunduruluyordu fakat sağlık durumu engel olarak görülüyordu.  Sürekli raporlar yazdım, ısrar ettim ama tatmin edici bir cevap alamadım. En çok zorlandığım nokta hastalığımın önüme engel olarak konulmasıydı. PKK bir insanlık hareketi olduğu için hasta veya gazilere her zaman dikkat ediyor ve önem veriyor. PKK’de durumları en çok dikkat edilen Durumlar hasta ve gazi arkadaşlardır.  Bu gerçeklikten yola çıkarak eylem önerim kabul edilmiyordu

 Eyleme kendimi hazırlamam için tedaviye gittim bir yıla kadar tedavi sürecinden geçtim. Örgüt benim iyileşmem için büyük bir fedakârlık yaptı. Hastalığım düzeldi, iyileştim. Bir rahatsızlığım kalmadı. Artık önümde hiçbir engel bulunmuyor, zaman iş yapma zamanıdır, sesini duyurma, borcunu ödeme zamanıdır. Şu anda sağlık durumum çok iyidir ve çok mutluyum çünkü fedai eylemi için bir öneri ve isteğim var şahsen gidişimi o temelde ele alıyorum. Önerimi tekrar tekrar yapacağım. Bunda ısrarlı olacağım, kabul edilene kadar dayatacağım.

Önder Apo yarattığı örgüt ve hareketi başlangıcından bugüne kadar   halk olarak yok oluştan bizi bu düzeye getirdi. Bu durum hepimize güç ve inanç verdi. Bu hareketi ve bu ideolojiyi yaratan Önder Apo için kendimi milyonlarca defa parça parça da etsem ona olan borcumu ödeyemem. Kahraman şehitlere borcumu ödeyemem. Kahraman yurtsever halkımızın borcunu veremem.  Yoldaşlarım, şehadete gidene kadar da kendilerini borçlu görmüşlerdir. Ben de kendimi bu yoldaşlardan biri olarak görüyorum. Milyonlarca defa kendimi parçalasam da Önder Apo’nun, bu hareketin, bu halkın emeklerinin karşılığını veremem.

PKK’nin mücadele gerçekliğinde Viyanlar, Zilanlar, Beritanlar gibi Önder Apo gerçekliğini anlamış, bu ruhu yaşatan binlerce fedai kişilik bulunmaktadır. PKK ‘de fedailiğin bilinçle yaratılması gerçekliği vardır. Fedai ruhun bu temelde yaratılması ve buna hazırlanma vardır. Önder Apo gerçekliğini, mücadele gerçekliğini tanıma bu ruhu geliştiriyor. Kendini yaksan da Önder Apo’nun verdiği emeğin karşılığını veremiyorsun.  

Önder Apo birçok örnek veriyor. Kuş örneğini veriyor. Düzende birçok zaman “kuş beyinli” tabiri yapılıyor. Önder Apo bunu bile boşa çıkardı. Bazı insanların beyni kuş beyni gibi bile değil diyor. Neden böyle diyor? Doğada bir kuşa baktığında yuvasına karşı bir tehlike olursa yuvasını kesinlikle bırakıp gidiyor. Çünkü biliyor ki orada bir tehlike var, ölüm var. Özgürlüğüne karşı saldırı olduğunu anlıyor ve hemen yerini değiştiriyor. Bugün baktığımızda Kürdistan’da mayınsız, bomba patlamayan, kan akmayan bir yer kalmamıştır. İşkencesiz, ölümsüz, copsuz bir yer kalmamış. Yani Kürdistan’da bu konuda binlercesini dile getirebileceğimiz baskı, sömürü yönetiminin yaşanmadığı yer kalmamıştır.  Ancak refleks göstermiyor insanımız bir kuş kadar bile refleks göstermiyor. Keşke Önder Apo’yu anlamada bir kuş kadar beynimiz olsaydı. Gülün kendisini savunması örneği gibi bu basit örnek var   bu basit örnek ele alınsa bile her şeyi anlamak için yeterlidir. Yani bu kan emici düşmanın nasıl yola getirileceği, bu halkın nasıl özgürleştirileceği açıkça görülmektedir.  Dolayısıyla halkımız üzerinde yürütülen vahşete karşı daha büyük bir direniş, daha büyük işlerle cevap olabilmek için daha büyük eylemler yapmak gerektiği açıktır.

 Köleci dönemin zorluklarını, baskılarını ele aldığımız da o dönemi çok geri görürüz. Fakat içinde bulunduğumuz 2010 yılını ele aldığımız da düşmanımızın Kürt halkına   ve gerillasına karşı gösterdiği kin ve nefreti, köleci döneme göre daha  geri bir düzeydir.  Bir köle   kendini ve çoçuklarını yaşatmak için, krallara, sömürenlere hizmet ediyordu. Bunun için de olsa o yönde emek veriyordu ve karşılığını alıyordu. Bugün baktığımızda halkımız bin yıldır bu düşman için   hizmet etmeye ve kölelik yapmaya mecbur bırakılmıştır. Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar bu durumu sürdürülmektedir. Dünyada hiçbir padişaha, hiçbir krala bu tarzda kimse kölelik yapmamıştır.  Fakat bu denli yapılan köleliğe rağmen düşmanımızın halkımıza karşı beslediği büyük bir kin vardır. Halkımıza karşı yürütülenlere bakıyoruz, kinlerine bakıyoruz sanki biz değil de onlar bize hizmet etmiş, kölelik yapmışlar. Bu anlamda tüm halkımızın bu gerçekliği iyi bilmesi, kendini ve düşmanı iyi tanıması gerekir.

Bir atı bile ele aldığımızda; ata iyi bakarsan, beslersen, ilgilenirsen o at sana bağlanır. Seni sever, seni düşürmez. O ata verdiğin emeğin karşılığında o da sana böyle davranır. Burada anlatmak istediğim bu kadar yıldır halkımız bu kan emici düşman için kölelik yaptı. Fakat bugün baktığımızda bize karşı büyük bir kin besliyor. Ormanlarımızı yakıyor, çocuklarımızı zindanlara dolduruyorlar, çocuklarımızı öldürüyorlar. Amed zindanında 80’lerden bu yana işkenceler, ölümler bitmemiştir. Gerillanın cansız bedenini bile yakıyorlar. Öyle bir kin besleme durumu var ki sözle dile getirilemiyor. Yaptığımız köleliğin karşılığı bu kin miydi?  Bırakalım PKK’yi Kürtçe bir söze bile nasıl bir kinle, nasıl bir nefret duygusuyla ve saldırganca yaklaştıklarını hepimiz biliyoruz ve yaşamışızdır. Bunları bilmek için okumak, duymak gerekmiyor.  Bakmakla, izlemekle de bize karşı ne kadar büyük bir kin beslendiklerini anlayabiliriz.

İlginç bir örnek daha vermek istiyorum. Güney Kürdistan halkımız hacca gittiğinde anons yapılıyor. Kürdistan’dan gelen hacılar şu tarafa gitsin denildiğinde Türk milliyetçileri orada niye Kürdistan diyorsunuz diye itiraz ediyor. İslam dininde hac için, cennetin kapısı deniliyor. Cennet’tin kapısında bile biz Kürtlere karşı olan nefret ve kinlerini kusuyorlar. Bu nedenle kendimizi tanımak, gerçekliğimizi bilince çıkarmak zorundayız.

Bu anlamıyla ben bir yaşımdan on dokuz yaşıma kadar bu düşman için yaptığım köleliğin acısını hala çekiyorum. Halkıma, ülkeme, dilime karşı böyle bir kin ve nefreti besleyen bir düşman için yaptıklarımı ben kölelik olarak değerlendiriyorum ve bunun acısını derinden his ediyorum.  Çünkü her şeye rağmen seni kabul etmeyen, seni yakmak isteyen, seni dünyada bitirmek isteyen bir düşman gerçekliği var ortada. Böyle bir düşmana hizmet etmek, kölelik yapmak dünyanın en lanetli durumudur.

Önder Apo sayesinde bu gerçekliğimizi anladık, kendimizi ve düşmanımızı tanıdık. Kendimizi tanımada, gerçekliğimizi her yönüyle bilince çıkarmada hala da çaba sarf ediyoruz. PKK olmasaydı bugüne kadar da bu düşman için kölelik yapıyor olacaktık. Kendimizi bu düzeyde tanımayacak ve düşman için askerlik de yapacaktık. Bilinçsizliğimizden, anlamamamızdan dolayı bu düşman için birçok başka şey de yapardık.  Anlayamamadan ve bilinçsizlikten dolayı ister istemez bu düşman için manevi ve maddi olarak iş yapar durumda oluyorsun. Bu mücadele sayesinde bu azaptan, bu kölelikten çıktık.

Birkaç yıldır bu mücadele içerisindeyim ve hala burada olmak bana bir rüyadaymış gibi geliyor. Sanki hala bu harekete katılmamışım gibi geliyor, çünkü bu harekete doyamıyorum. İlginç bir durum ama birkaç yıl geçmesine rağmen katılma istemini bir türlü doyuramıyorsun. Bazı örnekler vermek istiyorum, bazen uzun yürüyüşlerde bedenin ister istemez zorlanıyor. Bu durumlarda çok mutlu oluyordum. Ben “harekete gerçekten katılmış mıyım, gerçekten PKK’li olmuşmuyum” diye kendime soruyordum. O güç, o istek ben de olan değil de PKK’de olan bir güçtür. Önder Apo’nun, şehit yoldaşların gücüdür. Ben öyle ele alıyorum. Baharın, kışın soğuğa karşı da aynen öyledir. Bende öyledir, tüm arkadaşlarımda da öyle olduğunu düşünüyorum. Niye üşüyorum, niye halim böyledir deme yerine anlam veriyorsun ve mutlu oluyorsun. Bu zorluklara karşı yoldaşlarım böylesi güçlü bir direniş sergiliyorlarsa bu çok güçlü bir cesaret ve ideolojinin varlığını da gösteriyor diyorsun.  Gerçekliği de budur. PKK gerçekten de çok farklı ve gizemli bir güçtür.

Partinin başlangıcından itibaren ele aldığımızda Kemal Pir, Mazlum Doğan gibi yüzlerce arkadaş daha parti kurulmadan, daha silahlı mücadele başlamadan büyük bir inançla büyük bir kararlılıkla sanki bu günleri o zamandan görmüşler, hissetmişler. İnsan inanamıyor, böyle bir şey olamaz diyor. Ama gerçekliği de odur. Bu anlamıyla onların Önder Apo’dan aldıkları inanç ve gücü bugün bizim almamızın olanakları daha fazladır. Bizim daha çabuk anlamamız gerekiyor. Önder Apo otuz yıldır bu halk için mücadele etti, hizmet etti, örgüt yarattı. Büyük bir fedakârlık, büyük bir direniş ortaya çıkardı. Bizim de buna sahip çıkmamız gerekiyor. Önder Apo’nun emeğine, yarattığı değerlere sahip çıkmamız gerekiyor. Önder Apo’nun militanları olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmek zorundayız. Artık borçlarımızı ödeme zamanıdır diyorum. Önder Apo’nun bize verdiği bilinç ve kendini tanıma imkanlarını artık pratikleştirme zamanıdır. Önder Apo’nun bize verdiği emekleri bir borç olarak bilip artık onun karşılığını vermemiz gerekiyor. Ben yine söylüyorum; biz milyonlarca kere kendimizi parçalasak da Önder Apo’nun borcunu tam olarak ödeyemeyiz. Zilan arkadaş da “keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı da bu mücadeleye verseydim” diyor. PKK’de gerçekleşen şehadetler böyledir. Yani canlarından daha değerli bir şeyleri olsaydı Önder Apo, halk ve bu mücadele için vereceklerdi. Bizim de bu arkadaşlara layık olmamız gerekiyor.

Geçmişten günümüze kadar kadının erkek egemen sistem tarafından ezilmesi, düşürülmesi ve kadına karşı geliştirilen bir inançsızlık durumu vardır. Önder Apo’nun kadına yaklaşımına baktığımızda ise kadının kurtuluşuna büyük bir değer veriyor.  Kadında çok büyük bir güç, büyük bir inanç yaratıyor. Bu konu da yüzlerce örnek vardır. Beritanlar, Rahşanlar, Viyanlar, Zilanlardan, Beritan Şemzinan’ a kadar yüzlerce kahraman kadın militan vardır.  Bu militanlar Önder Apo’dan aldıkları güç ve inançla her saldırıya, her komploya karşı hazır olmuş ve gerekli cevabı vermişlerdir. Önder Apo’nun kadına verdiği güç kadında büyük bir inanç yaratmıştır.  Kendim mücadele içerisindeki bu kadın yoldaşlardan büyük bir güç aldığımı belirtebilirim. Çünkü kadın, geçmişten günümüze kadar sistemin kendisi üzerinde yarattığı sömürü düzenine karşı daha 15 yaşlarında mücadele ederek, savaşarak özgürleşiyor. Bu kirli sisteme karşı böylesi büyük bir direniş sergileyen bu kadın yoldaşlardan güç alıyorum. Önder Apo’nun sürekli değer vermesi, kadın arkadaşlara sürekli selam göndermesiyle itiraf etmeliyim ki bazen kıskanıyordum.

Kürdistan özgür kadın hareketi şahsında kadın artık kendi iradesiyle özgürlüğü için savaşabileceği kanıtlanmıştır. Şimdiye kadar dünyanın hiçbir ordusunda PKK’deki gibi kadının örgütlü savaş gücü yoktur. YJA Star, PAJK gibi büyük bir kadın gücü dünyanda az rastlanır bir durumdur.

Kadına karşı bir yetersizliğim olmuşsa kadın yoldaşlara özeleştirimi veriyorum.  Birbirimize daha fazla destek olmalıydık, birlikte daha büyük işler yürütmeli, daha güçlü ilişkilenebilmeliydim.  Benim açımdan bu eksik kaldı. Biz “Jin Jîyane!” diyoruz. Kadının gerçekliği artık ortaya çıkmıştır.  Toplum artık kadınsız örgütlenemez, özgürleşemez. Mücadelede de en büyük rol kadına düşmektedir. Bu anlamıyla da Viyanların, Zilanların, Beritanların anılarını her zaman canlı tutmak gerekiyor. Onları mücadelemizin sembolleri olarak yaşatmalıyız ve onlara layık olmalıyız. Kadın yoldaşların çok daha büyük adımlar atacaklarına inanıyorum. Dünyaya, topluma kadın gerçekliğinin tanıtılması   kadın yoldaşların büyük rol düşmüştür. Bu anlamıyla PKK kadınlarının omuzlarında çok ağır bir yük bulunmaktadır. Bu yanıyla hazırlıklı olduklarına olan inancım da tamdır.  Tüm kadın yoldaşlara çok güzel günler bizi bekliyor diyor ve tarihi yazma fırsatı hepimizin elinde olduğunu belirtiyor   her zaman Zilanların, Beritanların takipçisi olma inancımla SERKEFTİN diyorum.

Son olarak tüm arkadaşlara büyük direniş dileklerimi ve selamlarımı gönderiyorum. Zaman direniş zamanıdır. 4. mücadele dönemine girmiş bulunmaktayız. 14 Temmuz direnişi gibi onu da aşan daha büyük bir direnişle düşmana yönelmeliyiz. Bu kan emici düşmana varlığımızı kabul ettirmeli ve PKK’nin gücünü göstermeliyiz. Önder Apo’nun gücünü onlara göstermeli ve onları Önder Apo’ya muhtaç etmeliyiz. Bu anlamıyla ben tüm arkadaşları selamlıyorum. Birlikte kaldığım şehit düşen çok değerli arkadaşlar vardı. O arkadaşların şahsında tüm şehitleri bir kez daha anıyorum. Onlara layık olmak zorunda olduğumu bir kez daha dile getiriyorum.  Üzerime düşen görevleri o onurlu şehitleri, anılarını yaşatarak onlardan aldığım güçle yapacağım. Yine çalıştığım kurumlarda olan ve birlikte kaldığım tüm arkadaşlara da tek tek selamlarımı gönderiyorum.  İsim belirtmeye imkanım yok bu örgütteki tüm arkadaşlara, Önder Apo’yu, PKK yaşamını vicdanen hisseden tüm arkadaşlara selamlarımı gönderiyorum.

Bu anlamıyla bir daha   Önder Apo’ya, şehit arkadaşlara, dağda direnen arkadaşlara, direnen yurtsever halkımıza söz veriyorum ve   fedai bir eylem için hazır olduğumu, bu temelde verdiğim sözü mutlaka yerine getireceğimi belirtiyorum.

 

Önder Apo’suz yaşam olmaz!

Direnmek en onurlu yaşamdır!

PKK direniştir, karanlıkta aydınlık, ölüme karşı diriliştir!

Bê Rêber Apo Jiyan Nabe!

Biji Rêber Apo!

 

Şehit Derwêş Şino(Vedat Acar)