Rojhat Zilan
Adım Özkan Şahin, 1994 Wan / Erdîş doğumluyum. Doğup büyüdüğüm yer; Erdîş’e bağlı Geliyê Zîlan olarak bilinen Kardoğan köyündenim.
Ailem yurtsever olduğu kadar dini etkileri ön planda olan feodal kapalı bir yapıya sahiptir. Aile Kürtlük adına olan duygu ve düşüncelerini gelenek ve göreneklerini derinden yaşamakta ve korumaktadır.
Aileden benden başka bir kardeşim 1999’da Önder Apo’ya karşı geliştirilen komplo döneminde katılmış ve en son 2011’de şehit düşmüştür. Partiyi tanımam hem çevre ve ailenin yurtseverliğinden hem de yoğun olarak arkadaşları görmemden dolayı çok zor olmadı. Fakat Önderliği ve Partiyi, sadece Kürtlük adına mücadeleye girdiğini sanma, Kürt Özgürlük Hareketi’ni derin ve dar bir milliyetçilik anlayışıyla tanıma vardı. Bu da giderek bir katılıma gerilla olma istemine gidiyordu.
İlk okulu köyde okuduktan sonra orta okulu yatılı bölge okulunda okudum. Bu okulda düşmanı yakından görme ve tanıma fırsatı yakaladım. Düşman gerçekliğini, ırkçılığını, faşizmin ne yapmak istediğini görüyordum. Fakat isimlendiremiyordum. Nasıl Kürt çocuklarını küçük yaşta devşirip işbirlikçi, hain, ajan haline getirdiklerini görüyor ve bu bende büyük bir kaçışa neden oluyordu, gidemiyordum. Aynı kandan olmadığımız olamayacağımız beyaz bir örtü üzerinde olan bir leke gibi defalarca bas bas bağırıp ve sırıtıyordu. Benim burada olmamam gerekiyordu, diyordum. Ama ailenin TC okullarında okuyup büyük adam olma istemleri hiçbir zaman beni ikna edemedi. Her Kürt ailesi gibi benimki de büyük yatırım yapmak istiyor ve bunu garantilemek gerek, diyordu. Bu, bende büyük çelişkilere yol açıyordu. Fakat benim çelişkilerimin gidereceği yola girmek yetmez yürümek gerek diyordum.
2006’da okuldayken heval Dengtav’ın Wan merkezinde yaptığı fedai eylemi büyük yankı yapmıştı. Bana bir işaret gibiydi. İlk defa fedai kavramıyla karşı karşıyaydım. Anlam ve bilinç yoktu, fakat bilinçsizce de olsa bir etkilenme vardı. 2007-2008 yılları arasında arkadaşlara katılacağımı söyledim. Arkadaşlar ise koşulların uygun olmadığını, benim beklememi istediler. En son 2008’de bir grup arkadaşla katılacağımız gün bizleri almaya gelen arkadaşlar şehit düştüler. Düşman kimyasal kullandı. Cenazeleri yerlerden sürükleyerek getirdiler, bu yetmedi cenazelerle oynandı. Bu faşist TC’nin her zamanki gibi somut bir görüntüsüydü, gözlerimizin önünde bir gün sonra arkadaşların kaldıkları yere giderken onlara ait bir Rusi bomba, bir gabardin gömleği, çaydan, birkaç bardak, bir tane de beyaz rengi anımsatacak kanlı bir mendil bulduk. Bu benim için yeniden söz verme ve intikam alma durumuydu.
Toplumumuzdan birinin celladına yeniden bir sevdalanmasıydı. Bu ihanetin, işbirlikçinin, kendini satanların kendini yaşatma durumuydu. Düşkünler somuttu, fakat Partimizin onları köy ortasında falakaya bağlamamaları benim içimde bir dert olsa da PKK’nin bir intikam hareketi olduğu ve hesap soracağından zerre kadar kuşkum yoktur. Zîlan Deresi Agirî’nin bir devamıydı. Düşman tarafından katliamın, kırımın, talanın, yakma ve yıkımın yoğun yaşandığı, insanları sayım var diye toplayıp sonra da mitralyöz ile katledilen bir yerdir. Canlı canlı kadınların karnını deşerek “içindeki çocuk kız mı, erkek mi? Yarın başımıza bela olmasın” diyerek başlarına sıkılarak öldürmüşlerdir. Bir yandan böyle kanlı ve hafızalarda iz bırakan bir tarihimiz varken diğer taraftan düşmanın bel kemiği olan işbirlikçi hain ajan haline gelen kesimler de vardır. Hiçbir şey olmasa bile bu tarih bizde mücadele etme ve intikam alma duygusunu geliştirmelidir.
2008-2013 yılları arası Türkiye metropollerinde kaldım. Kaldığım süreç içerisinde bir yandan çalışırken diğer yandan artık benim Kurdistan’da değil Türkiye metropollerinde katılmam gerekiyordu. Fakat arkadaşları görme, onlara ulaşma arayışı olsa da esas umduğum ve beklediğim bir sonuca ulaşamadım. Şehir yaşamına bir türlü ayak uyduramamamın nedeni köy toplumundan kopamayışımdı. Şehir ortamında köy toplumunun insanları sudan çıkmış balık gibi yalnızlaşarak sosyal ve kültürel olarak yaşamı kapsayan tüm alanlarda giderek enerji kaybına yol açıyordu. Bu kaybediş maneviyatın giderek zayıfladığı ve en önemlisi de insanlara olan maddi bakışın daha ön planda olduğuydu. Yani özünde yaşanan tarih ve değerlerin kaybedişiydi.
Partiye katılım noktasında en çok ilgimi çeken Apoculuğun temsilini yapan arkadaşların yaşam tarzlarıydı. Kuşkusuz sadece onları ortak noktada buluşturan yaşam tarzı tek değildi. Aynı zamanda sözcüleri oldukları Önderliğin, Partinin, halkın ruh birliğiydi, yoldaşlığıydı. Her türlü zorluğa baş kaldıran mütevaziliğin, sadeliğin, dürüstlüğün, mücadelenin dorukta verilmesinin ısrarıydı. 2013-2014 kış sürecinde katılarak Garê’de yeni şervan eğitimini gördüm. Bu eğitimde ne kadar geç kaldığımı bilince çıkarmış olsam da, aslında yeni bir başlangıcın yeni bir insan olmanın savaşıydı. Önderlik, Parti, yaşam, özgürlük noktaları ilgi çekiciydi. Yine birçok noktada yol açıcı oldu. Bir yanda özgürlük kanunu olan ilke ve ölçüler, diğer yanda sistemin şerbetiydi. Buna büyük savaş gerekiyordu. Farkındalığı ve bilinci vardı. Fakat katılımım bilinçli bir katılımdan çok, duygusal yönü ağır basan bir katılımdı. Bunun avantajını, dezavantajını, tehlikesini sezebiliyordum. İki yıla yakın genel güçte alanda kalarak çalışmalara katıldım. Sonra özyönetim direnişlerinin kıvılcımıyla büyüyen esas ateşin bir parçası olmak istedim. Sur, Cızîr, Nısêbîn direnişleri dorukta yaşanıyordu ve bu direniş giderek sürecin öncülüğünü yapıyordu.
Bu süreç, her anlamda kendin olma süreciydi. Yine fedai eylemlerin hız kesmeyip düşmana büyük darbeler vururken, uzaktan bakmanın verdiği vicdani rahatsızlıktan dolayı kendime kabul edemiyordum. Ama kendimde olan ideolojik ve askeri yetersizliği görerek kendimi yetkinleştirmem gerektiğini biliyordum. Artık sıradan bir katılım pozisyonundan çıkıp sürecin ruhuna denk bir katılım gerçekleştirme zamanıydı. Ve o temelde Özel Kuvvetler’e öneri yaptım. Önerimin kabul edilmesiyle Partimizin bana verdiği bu şansı en güzel ve en doğru yerde kullanacağıma söz verdim. Kurum bünyesinde çalışmalara dahil olurken esas kurumun kuruluş nedeni, rolü ve misyonunun yüklediği sorumlulukla pratiğe yönelmek istedim. Sadece istemekle savaşın zafere, başarıya ulaşamayacağı bilinirken amaca giden yolun hangi sancılarla geçtiğini görmek ve anlamak gerekiyordu. Bu süreç zarfında arkadaşları ve kurumu tanıdıkça ağır bir yükün omuzlarımda olduğunu daha da derinden hissettim.
Sürecin gidişatı yeni ve tarihi bir evreyi işaret ederken insanın süreç karşısında yetersiz kalışı kabul edilecek bir durum değildir. Beklenilene ve istenilene cevap olmamak sıradanlığı kabul etmektir, sıradanlık ise var olana alışmaktır. Önderlik üzerinde ağırlaşan tecrit, soykırım saldırıları, insansızlaştırma politikaları her geçen gün daha yoğun ve pervasızca dayatılmak istenmektedir. Bizim de bu vahşi saldırılara karşı tarihi hamlelerle cevap olmamız gerekmektedir. Bizden istenilene mütevazice katılmaktır. Dönem her zamankinden daha fazla kendini yenileme, yaratma, kişilik sahibi olmak iken düşmanına ise büyük vurma dönemidir.
Değerli yoldaşlar!
Büyük eylemlerin büyük başarısının büyük sabırlardan geçtiğine inanıyorum. Ama eylemsizliğe yol açan sabır da başarısızlığın kendisidir. Kurum olarak uzun bir aradan sonra sürece aktif katılmak heyecan verici, bunu süreklileştirmek ise sürecin inisiyatifini eline almak demektir. Savaş olgusunun insanlara dayattığı bazı şeyler vardır. Ölmek, öldürmek ve sahiplenmek gibi ölmemek için öldürmek gerek. Bize bırakılan tek seçenek yaşamak için savaşmaktır. Büyük savaşabilmek için de doğru yaşamak gerekiyor. Fedai bir ordunun yarattığı güzel amaçlar ve yüce değerler uğruna anlamlı savaşabilmek her zaman yaşamak demektir. Fedailer güvendikleri değerler uğruna eylem yaparlar. Bu, en başta Önderliğe bağlılık ve çizgi savaşçılığını geliştiren yoldaşların yoldaşı olabilmek demektir. Fedailik kendini yenme akışıdır. Kendini yendikçe yaratılan ve yaratacağın başka kişiler için olacaktır. Zaten fedailik başkaları için olabilmeyi gerektirmez mi? Amaç ile anlam arasındaki bağlantıyı iyi görmek gerekiyor. Yoldaşlarımızın dediği gibi “can muhafaza edilerek aşık olunmaz” aşkın esası erimedir erime. Başarı ve zafer büyük bir anlam, insanın sürekli ulaşmak istediği tek anahtardır. Hepimiz kendi deneyimlerimizle yeni başlangıçların temelini atıyor o temel üzerinde kendi öz doğamızın benliğimizin farkına varıyoruz. Kendinleştikçe hakikatin ayrılmaz bir parçası en nihayetinde hakikatin kendisi olacağız. PKK’ye doğru katılım yeni bir kimlik kazanmanın adıdır. Mücadeleye sıkı sıkıya bağlanma, bütün yönleriyle özgür yaşam adına harekete geçme ve insan olmanın gereğidir. Farklı düşünme, farklı arayışlar peşinde sürüklenme, dayatılan ve yaratılmak istenen köleliğe koşmadır.
Bugün özgürlük savaşımızın ulaştığı düzey her kesin kenetlendiği özgür yaşamın ifadesi olmaktadır. Bu savaşın hayali Kurdistan’dan çıkıp birden binlere, binlerden milyonlara ulaştığı kitlesine ruh, bilinç, güç, heyecan, coşku sunmaktadır. Giderek savaşan bir halk gerçeğine ulaşması devrimimizin ayak seslerinin habercisi olmaktadır. Burada önemli olan şey; sadece tarihin bize bırakılmış bir mirası olarak değil, ona kendimizden bir şeyler katabilme zorunda olduğumuz anlayışına ulaşabilmektir. Tarihi sorumluluklardan kaçan birey yaşama, geleneğe ve inandıklarına karşı sorumluluğunu görmezden gelen bireydir. Kurdistan’da yaşamın direnmekten geçtiğini Mazlum Doğan yoldaş net olarak bizlere göstermiştir. Özgür yaşam uğruna verilen büyük bedeller, her zaman yeniden mücadeleyi yükseltme ruhunu aşılamıştır. Tarih ve insanlık adına verilen özgürlük mücadelemizin büyük bedellerde saklı olduğunu, bu bedelin de halk savaşımızın kendisi olduğu gerçeğiyle yaklaşıp katılmamız gerekmektedir. PKK hareketiyle başlayan özgürlük mücadelemiz özgür insan adına yaşam, özgürlük, kimlik, kişilik, mücadele ve savaş ilişkilerini çok farklı bir biçimde sorgulamaya tabi tutmaktır. Kurdistan gerçeğinde PKK Kürde nasıl yaşanılması gerektiğini öğreten bir rehber konumundadır. Herkes kendini PKK gerçeğiyle ortaya çıkarıp boy aynasının karşısına geçip kim olduğunu, ne olmak istediğini rahatça görebilmektedir. Bu aynada Önderlik gerçeğinin, binlerce fedai yoldaşın kendilerini tarihe nasıl mal ettiklerini ispatlamış gerçeğidir.
Fedailikte cinsiyetçilik yoktur. Yaşanan ve kutsanan gerçeklik vardır. PKK’nin yaşayan özü olarak kendini ifadelendiren bu gerçeklik büyük bir olayı ifade eder. Bu olay aşkın kendini fedailikte nasıl erittiğinin somut ifadesi olmaktadır. Haki, Mazlum, Kemal, Hayri, Dörtler, Bêrîtan, Zîlan, Sema, Ronahî, Bêrîvan gibi ismini anamadığım binlercesinin bu gerçeklikle yaşamalarıdır. Okyanusun dev dalgaları gibi coşarcasına kilometrelerce hiç durmadan o gücü, enerjiyi birbirine devretmeleri sadece kıyıya yani istedikleri yere ulaşabilmeleridir.
Aşk ve sevgi; sevmenin ve olmanın dilidir. Farkındalığa götüren, fedakarlığı geliştiren, her türlü zorluğa katlandıran büyük anlamın yarattığı güçtür. Bu güçtür ki; bizi ayakta tutar, yaşamımızı anlamlandırır ve bizi biz yapar. Eğer yaşamamızda doğrular egemen olmazsa yanlışlar egemen olur. Yanlışların kölesi olmak kadar aşağılayıcı ve düşürücü bir şey yoktur, Onun için yaşama saygı duymak, ona hakkını vererek yaşamak insan olmanın bir gereğidir. Zîlan aşkının alevlendiği özgürlük dağlarında anlamlı yaşama olan sahipleniş, sevginin somutça ifade edilmesidir. Ben de kendimi yanan bu ateşin bir kıvılcımı olarak ifadelendirmek istiyorum. Bunu yaparken de benim bir görevimin olduğu bilinciyle yapıyorum. Anlamanın ve adamanın yolunda kendimi eriterek özgür yaşama olan sevgimi büyük bir intikam duygusuna çevirerek binlerce yılın köleleşmesini insana ve yaşama olan bağlılığımla ifadelendireceğim. Bundan büyük heyecan ve moral alırken başaracağıma inanıyorum.
Zîlanlaşma Yolunda Yürüyen Tüm Kadın Yoldaşlara;
Değerli yoldaşlar, sizin dünya devrimleri arasında Kurdistan devrimine öncülük etmeniz yeniden anaya dönüştür, kendi öz doğanızda ve tanrıça kültüründe ısrar etmek demektir. Önder Apo tarafından gerçek Zîn ve Edûlêlere dönüşmeniz gelecek toplumun, özgür yaşamın esas gücü ve özü oldunuz. Bu öze ulaştıkça aşkın, hakikatin, sevginin, yaşamın ve savaşın gerçek güzelliğini içinde barındıran gizemli bir sır haline geldiniz. Kadının sevgi ve duygularıyla gerçek yaşam ortaya çıkmıştır. Kadında olan enerji akışının yarattığı duygu, hareketliliği yaratmaktadır. Hareketlilik ise yeni oluşumlara dikkat çekmektedir. Özgürlüğü işaret etmektedir. Fakat sizin özgürlüğünüz üzerindeki tehdit hala kalkmış değildir. Bu tehdit sizin şahsınızda tüm toplumadır. Özgürlüğü mutlak sınırlar içinde ele alamayız. Onu sadece görünenle ifadelendirmek çok fazla gerçekçi olmayacaktır. Çünkü özgürlüğün esası yakalanabilecek değil, yaşanabilecek bir olgudur. Özgürlük bir doğrultu olduğu kadar esasında bir çizgi olayıdır. Bizim de doğrultumuz ve çizgimiz nettir. Özgürlük şehitlerimizin izleridir. Bêrîtan, Zîlan, Ronahî, Bêrîvan ve daha niceleri bu doğrultuyu özgür kadın rengiyle buluşturmuş, özgür yaşamın teminatı haline getirmiştir.
Ben de bir erkek yoldaşınız olarak egemen zihniyetimi çözümledikçe sizinle olan uzak duruşumun yetersizliğini fark ettim. Sizleri tanıdıkça sizlerle paylaştıkça gerçek yaşamın keşfini güzelliğinizle hissettim. Egemen tarihin genlerime kadar işlendiği anlayış ve bakış açılardan boşanmanın gerektiğini fark etsem de, ne yazık ki bunu tam başarmış değilim. Ama bunu rahatlıkla söyleyebilirim; özgür yaşam paradigması çerçevesinde sürekli mücadele içinde olduğumu belirtebilirim. Bunu sadece bir savaşçı olduğum için değil, uğruna mücadele ettiğim özgür insan olma gereğini hissettiğim içindir.
Hepinizi sevgi saygıyla selamlıyor, mücadelenizde başarılar diliyorum. Yapacağım bu eylem sizinle doğru bir yoldaşlığın özeleştirisi olacaktır.
Özgürlük Bilinciyle Mücadele Eden Kurdistan Halkına
Tarihin doğuşunda insanlığa öncülük eden, bunu Mezopotamya topraklarında giderek klan, kabile süreçlerine evrilen bir zamanın en zorlu koşullarında bu yaşama olan tutkunuzla küçümsenmeyecek kadar onurluca yaratılan bir destanın baş rolü haline gelmeyi başardınız. Ana kadın öncülüğünde insanlık adına verilen mücadelede köprü rolü oynarken, ana kucağında büyüyen hayırsız evlat bugün yaratılan değerleri, insanlığın, halkların ve yaşamın doğuş beşiğini kanla yıkayacak duruma getirmiştir. Hayırsız evlat böyle şaha kalkmışken, kanla beslenirken doğduğu yeri ana yurdunu unutmaktadır. Kürt ve Kurdistanlı bir halk oluşunuz her zaman gurur vermiştir. Düşman tarafından ne kadar kapana kıstırılmış olsanız da katliam, kırım, talanla yüz yüze bırakılmışsanız da sizin iradeniz, duruşunuz ve direnişçi karakteriniz önünde düşman binlerce defa yenilmiştir. Özgürlüğe ne kadar susamış bir halk olduğunuzu ve ne olursa olsun özgür bir halk gerçekliğine ulaşacağınızı ödenmiş bedellerle defalarca kanıtladınız. Bunun için hep ayakta oldunuz. Yeri geldi büyük bedeller verdiniz, yeri geldi kendi canınızı bir kalkan haline getirdiniz. Kesinlikle bugün de bu mücadele ruhunu en üst düzeyde özgürlük hareketinin kadro ve militan adaylarına aşılatan sizlersiniz. Bugün PKK bir Önderlik mirası ve emeği olduğu kadar sizlerin de PKK’leşen bir halk gerçeğine ulaşmanız demek, çirkin ve yaşanılmaz bir yaşama karşı tutum sahibisiniz demektir.
Biliyorsunuz, tarihten bu yana özgürlük ateşinde bedenlerini cayır cayır yanan ateşin kutsallığına bırakan, fedaileşen bir halk oluşumuz kadar celladına aşık olan, kendini inkar eden ihanetçi işbirlikçi çizgiyi temsil eden, özgürlük mücadelemizi geriye çeken Bekolarımız da vardır. PKK hareketinin çıkışına kadar insanlığımızdan kültürümüzden kaçan, bundan büyük bir utanç duyarak dilsiz, kimliksiz, iradesiz adı bile duyulmayan korkak, zayıf, çaresiz ve başkalaşmaya doğru giden bir konumdan çıkıp insan olmayı Önderlik gerçekliğiyle tanıdık, farkındalığımıza vardık. Kürt demek potansiyel suçlu demekti. Sadece ismi bile büyük bir soykırıma tabi tutmak için yeterliydi. İşte Önderlik Gerçeği tüm bunları ters yüz eden bir intikam alma hareketini geliştirdi. Kurdistan tarihinde birçok önderin sadece kendi aile ve aşiretiyle sınırlı kalıp yaşanan isyanları doğru bir örgütlülüğe çevirmeyerek bir düzeye ulaşmadan hemen bastırılmasının nedeni; ulusal bir bilinç yoksunluğundan özgürlükten, örgütlülükten uzak bir adımın ortaya çıkmamasıydı. Bundan dolayı Önderlik Gerçeği ve PKK hareketi 29. isyan olarak ortaya çıkıp tüm bastırılmış serhildanlardan ders çıkartarak özgür yaşama olan ısrarın inadın özgür insanı yaratma eylemi oldu. Bugün giderek savaşan halk gerçekliğine ulaşmamızın devrim coşkusuyla coşmamızın temelinde ödenmiş büyük bedellerin mirası, kırk beş yıllık özgürlük mücadelemizin zaferin eşiğine gelmiş durumudur. Her zamankinden daha fazla mücadele ruhunu azmini yükseltip mutlaka özgür Önderlik ile bu devrimi yaratmamız gerekmektedir. Bu savaşımız bize tarihi günlerin yeniden yaşanmasına büyük zemin olmaktadır. Verdiğimiz tarihi mücadelenin bize tanıttığı imkan ve fırsatlar devrim içinde devrim yapmamızı emrediyor. Böylesine bir gerçeklikten kaçmak mensubu olduğumuz halk, insanlık ve tarihe karşı karalama, ihanet sayılacaktır. Bugün; çektiğimiz acı ve çığlıkları göğüsleyerek zaferi kalıcılaştırma günüdür. Analarımızın bu devrim yolunda bizlere büyük heyecan, moral, coşku güç veren başarıya olan inancımızı kat be kat artan “em namirin û em bernadin” sözleriyle direniş adına zılgıtlar eşliğinde dökülen her sözleri özgür yarınların teminatı olacaktır.
Aileme!
Sizlerden ayrı yeni bir yaşam yolunu seçerken belki de bu konuda en çok sizler zorlandınız, bunu anlıyorum. Kanınızdan olan birisinin sizden ayrılışı sizin için elbette kolay değildir. Ama aynı zamanda sizin emeğinize layık olmak için burada olduğumu da unutmayın. Sizlere ikinci bir evlat acısını çekmeye hakkım olmayabilir, fakat düşman tarafından Kurdistan’da evlat acısı çekmeyen kimse kalmamıştır. Düşman yönelimleri karşısında hep ayakta kaldınız. Kürt olduğunuzu Kürtlük değerlerinize hep sahip çıkarak korudunuz. Düşman tüm pervasızlığıyla Önderliğimize, halkımıza, özgürlük Hareketimize saldırırken benim bunları görmezden gelmemi, istemez tersine karşı çıkmamı istediğinizi biliyor ve hissediyorum. Bunun hem ulusal hem de insani bir görev olduğuna yürekten inanıyorum.
Değerli ailem; sizlerden aldığım ahlak ve kültürün beni hangi düzeye getirdiğini bilmeniz gerekiyor. Gördüğünüz her yoldaşta bizi görebilirsiniz. Çünkü onlar bizim yaşayan ifademiz olacaktır, sadece biz sizin oğlunuz değiliz. Binlerce oğul ve kızınızın bu özgür dağlarda özgürlük halayında olduğunu unutmayın. Bizler onlarda dile gelirken onlar da güneşin doğuşundalar.
Benim şehadetimden sizler, özellikle annemin güçlü ayakta duracağına inanıyorum. Biliyorum, sesini çıkartmaz ama yüreğinde sessizce volkanların patlayacağını biliyor ve hissediyorum. Bu volkan verdiğin anlam gücünün dile gelmesidir. Abimin şehadetinde gösterdiğiniz duruşu bunda da göstereceğinize inanıyorum. Böyle bir eyleme giderken kendi öz irademle, önerim ve dayatmalarımla olmuştur. Bu konuda Partiyi zorladığımı da biliyorum. Düşman yönelimi veya etrafta bulunanların eylemimi çarpıtmasına izin vermeyin, ne olursa olsun buna kanmamanızı, Partiyle sıkı sıkıya bir ilişki içinde olmanızı ve eylemime sahip çıkmanızı istiyorum.
Sizleri en içten duygularımla sevgi ve saygıyla kucaklarken size, yoldaşlarıma layık olacağımın sözünü Önderlik ve şehitler gerçeğinde veriyorum.
Hakikat Aşkım Önder Apo’ya;
Paha biçilmez değerlerle yaratılan PKK ve Önderlik aşkının yaşam bütünlüğü içinde yer almak ve bu değerlerde yaşamak kadar anlamlı bir hakikat yoktur. Bu hakikatin yaşamı bize yeniden doğduğumuzu hissettirdi. Bir çocuğun doğduğunda anne sütüne ihtiyacı vardır. Bir toprağın yaşam bulması için suya ihtiyacı vardır. Yağmur tanelerinin yaşama akması ve güzelliklerle dolu doğayı yaratması için bulutların görkemli aşk bütünlüğüne ihtiyacı vardır. Bizim ise çürümeye yüz tutmuş halk, insanlık ve kişilik gerçekliğini yeniden hissettiren ve anlama kavuşturan, bize yeniden yaşamayı öğreten Önder Apo’ya ihtiyacımız var.
Önderim, hakikatin aşkı; sana karşı olan yetersiz yoldaşlığımın özeleştirisini veriyorum. Çok utanıyorum. Sen her şeyini biz insanlık için feda ettin. Bundan bir gün olsun vazgeçmedin. Her zaman büyük düşündün, inandın ve yaşadın. Fakat senin şu anda bir odada yalnız bırakılmanı izliyoruz. Senin orada kaldığın her dakika her saniye bana bir ölüm gibi geliyor. Şu an içimde cehennemi yaşıyorum. Her gün bu cehennem beni öldürüyor ve sizi her düşündüğümde yeniden yaşam buluyorum. Seni her zaman yaşamımla bütün tutmaya çalışıyorum. Ama demek ki bunu tam anlamıyla başaramıyorum ki sen daha oradasın, bizden uzaktasın. Hakikat aşkım sana söz veriyorum ki, sizi oradan çıkartmayana kadar hiçbir zaman rahat yaşamayacağım. Yediğim her yemek, içtiğim her su, aldığım her nefes, baktığım her güzel yüz bana haram gelecek. Dünyanın bütün güzellikleri sende can bulmuş. Siz olmadıktan sonra bu güzellikler anlamsız ve zehirlidir. Hakikat aşkım sizi oradan çıkartmak için büyük yaşayacağım ve savaşacağım. Bunu başarmanın yolu ise yarattığınız değerlerin hakikati fedailikle cevap olur.
Umutla beslenen fedailerin ardılı olmak bizim için en büyük ve en kutsal görevlerden ilki olmuştur. Onları yaşamda yaşayarak anlamlandırmak onlara vereceğimiz veya verebileceğimiz ilk cevap olacaktır. Aynı zamanda düşmana da en büyük darbe olacaktır. Güneşe yani Önderliğe doğru olan maratonda cevap olmak, buradan güçlü bir çıkışla olacaktır. Onlar umutla beslenerek güneşe ulaştılar. Bizler ise onların o umuda baktığı gözlerdeki parıltıya sarıldık ve onunla başaracağız. Onların yani kaybettiğimiz değerlerin intikamını fedailer misali alacağız. Zaten onların ardılı olmak için buradayız. Hiçbir zaman pes etmedik etmeyeceğiz. Önemli olan yenilmek değil, pes etmemektir. Önemli olan kaybetmek değil, tecrübe alıp geri çekilmemektir. Önemli olan arkanı dönüp gitmek değil, kalıpta yeniden yaratmaktır. Yeniden yaratmak için ise Önderlikten aldıkları umutla beslenen fedailerin ardılı olmak için Önderlikle buluşmak için fedai eylem önerimi sunuyorum.
Öyle anlar vardır ki, insan beyninde bir kaos çıkmazı yaşar. Her kaosun içinde müthiş bir kurtuluş mücadelesi verilir. Verdiğin o mücadele seni yaşamda yeni doğan bir bebek misali hissetmeni sağlar. Yeniden doğmak ve yaratmak için içimdeki kaos savaşımından güçlü çıkmam gerekiyor. Her şeyi kalbime sığdırmalıyım. Her şeyi bütün yaşamalıyım. Aşkı, sevgiyi, güzelliği, tutkuyu, anlamı, umudu, intikamı, kini, öfkeyi, yanan bedenleri, yok edilen toprağı, düşman gerçekliğini, her şeyi bu yaşamda can bulan ne varsa hepsini bütünlüklü yaşayarak kalbime sığdırmalıyım. Ve tüm kötülükleri güzelliğe çevirmeliyim. Bunu yapmak ve başarmak için Önderliğin mavili okyanusunda kendimi yıkamalıyım. Önderlikle temizlenmeliyim. Ancak bunu başarırsam karanlığı aydınlığa çevirme mücadelesinde bir umut meşalesi olurum. Bunun için doğru yaşam, doğru savaş, doğru katılım ve doğru inanç. Bunun için bir kez daha önerimi sunuyorum. Kabul edilmezse bile bunda ısrarcı olacağım. Çünkü artık başka yol kalmadı. Her geçen zaman beni öldürüyor. Ta ki önerim kabul oluncaya kadar kendimle savaşacağım.
Yaşasın Önder Apo!
Yaşasın Özgürlük Mücadelemiz PKK!
Kahrolsun Her Türden Gericilik!
Kahrolsun Faşist TC Gerçeği!
Devrimci Selam ve Saygılar
Rojhat Zîlan