HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Özgürlük hareketinin demokratik çözüm ve barış için 2009 Nisanın da tek yanlı ilan ettiği eylemsizlik kararından sonra faşist TC devleti ve onun tüccar hükümeti bu iyi niyete karşı her hangi bir adım atmayınca hatta bunu bir fırsat gibi değerlendirerek Önderlik ve halkımız üzerindeki inkar ve imha siyasetini daha ince ve sinsi yöntemlerle devam ettirmek isteyince örgüt 2010 baharından itibaren eylemsizlik kararının anlamını yitirdiğini açıkladı ve demokratik özerkliği ilan etme temelin de meşru savunma hakkının kullanılması için aldığı kararı açıkladı. Bu karar çerçevesinde her yerde olduğu gibi biz de saha ve bölge olarak askeri eylem hazırlıklarına giriştik. Tim ve küçük birimlerle yapılacak eylemlerin yanı sıra kapsamlı eylemler için de karar aldık. Düşmanı sarsacak, burnunu sürtecek ve HPG’nin gücünü ve kararlılığını gösterecek düşmanın kendi basınına ve kamuoyuna uyguladığı ambargoyu kıracak bir eylemin yapılması gerekiyordu. Ayrıca böylesi bir eylem Botan sahası için de gerekliydi. Çünkü botan, silahlı mücadelemizin sembolü durumundaydı. Ve güçlü bir eylemle yeni başlayan dördüncü dönemin ruhu gösterilmeliydi.

Alınan karar çerçevesinde haziran ayının başında itibaren hazırlıklara başlandı. Eylem yapılacak düşman tepesi, Akir tepesiydi. Buranın hedef alınmasının sebepleri vardı. Pek çok tepe ve karakol üzerinde yapılan keşifler sonuncunda en uygun hedef bu tepeydi. Ayrıca Bestanın ortasında duran bir işgal abidesi gibiydi. Ve sökülüp atılması gerekiyordu.

Bir ay boyunca eylem için hazırlıklar yapıldı. Tepe her taraftan en ince ayrıntısına kadar keşfedildi. Gündüz keşiflerinin yanı sıra gece keşifleri de yapıldı. Saha koordinesindeki arkadaşlar başta olmak üzere eyleme katılacak gücün büyük bir kısmı bu keşiflerde yerini aldı. Keşif hazırlıklarında en fazla emek ve çaba harcayan arkadaş Kahraman arkadaştı. Alanı biraz tanıyordu. Gurupların sağlam geliş- gidişleri için bu fedakârlığı yapıyordu. Sadece gündüz keşifleri değil, gece keşiflerini de o yapıyordu.

Kahraman arkadaş küçük yaşlarında gerilla saflarına katılmış ilk şekillenmesini askeri ve gerilla terbiyesini Agitlerin yurdu Gabar da almıştı. Uzun bir süre hareketin yönetimindeki arkadaşların yanında kalmıştı. Ve uzun bir süre Özel kuvvetlerin içindeydi. 2007 yılında sonra ismini Erdal olarak değiştirmişti. Hem Şehit Erdal (Engin Sincer) arkadaşın adını almak istemişti. Fakat arkadaşlar ona genelde Kahraman diyordu. Özellikle de eski arkadaşlar Kahraman ismi ona daha çok yakıştırıyordu. İsmiyle uyuşan o kadar çok özelliği vardı ki.

Kahraman arkadaşı ilk defa 2001 yıllında Dola Êyşe de görmüştüm. O zaman Başkanlık Konseyinin güvenlik sorumlusuydu. PKK 6. Konferansı için toplanmıştık, o zaman bende çok havalı kendisini çok beğenen bir izlenim bırakmıştı. Ondan sonra bir birimizi görmedik ta ki 2009 da Kato Jirka da görüşene kadar bu sefer gördüğüm kahraman bambaşkaydı. Son derece mütevazı alçak gönüllü, hoş sohbetleriyle çekici, dürüst ve temiz bir arkadaştı. Yıllar öncesinde üzerimde kalan bu izlenimi keşiften sonra Zorava sırlarından Derye Kaçe ye doğru giderken Kahraman arkadaşa söylediğimde kahkahalarla güldü ve ‘ aynı şeyleri bende sende görmüştüm’ dedi. Çünkü çok yüzeysel bakıp geçmiştik. Oysa yoldaşlığı derinden tanımlamak apayrı bir bakış gerektiriyordu.

Keşifte bizim grubumuzun da öncüsü Kahraman arkadaştı. İki gün boyunca gece ve gündüz keşfi çalışmamızı yaptık. Bu keşifte arkadaşın isteği ve kararlılığı hat safhadaydı. Eylemin başarısı hakkında en ufak bir tereddüdü yoktu, hatta yaptığı esprilerle keşfimize renk katıyordu. Tankı ele geçirmemiz halinde nasıl kullanacağımız gibisinden esprilerdi. Bestanın o kavurucu havasında bu şakalarla zamanımızı doldurduk.

Keşif ve diğer hazırlıklarımız bitince eyleme katılacak güçleri topladık. Bazı tartışmalardan sonra, tepenin küçük toprak maketi üzerinde planlamayı ve eylemin nasıl yapılacağını tartıştık bu maketi de kahraman arkadaşla beraber yapmıştık. Maketimiz küçük bir Akir tepesi gibiydi ve maketimizdeki en ilginç görüntüler tank ve panzer sembolleriydi. Onları andıran bir şey bulamayınca yan tarafımız da kurulmuş bulunan katır artıklarını kullanmıştık. Kahraman arkadaş ‘bu tankın bir pislik olduğunu arkadaşlara gösterelim’ diyordu. Namlu yerine de boş bir BİC kalemi kullanarak tankı tepe ye indirdik. Düzenlemeler eylem planlamasının aktarılmasından sonra arkadaşlara okundu. Büyük bir merakla ve heyecanla dinlenen düzenlemeler arkadaşların simalarında direk rengini gösteriyordu. Bir çok arkadaşın ilk defa katılacağı böylesi bir eylemde özelikle saldırı gruplarında yerini alacak olanlarda büyük bir sevinç vardı. İsmi uzak gruplarda okunan arkadaşlarda ise burukluk ve yüz ekşimesi vardı. Yaklaşık yüz arkadaşın katılacağı Akir eyleminin toplantısı bittikten sonra, özgürlük şarkılarımızla sevinç ve başarı halayımızı tuttuk.

Yılların geleneği olan gerilla ‘govendi ‘ eylem öncesinin, başarası ve intikam haykırısı gibidir. Özgürlük, yiğitlik ve intikam türkülerinin söylendiği bu govendler büyük hesaplaşmalar öncesinde özgürlük savaşçılarının son sözleşmeleri ve yeminleri gibidir. Eyleme katılacak her arkadaşın bu halayda yeminini haykırması gerekir. Tüm arkadaşlar bu iddia ile govende girdi. El ele tutuşan özgürlük savaşçılarının intikam çığlıkları Katoların tarih görmüş kayalarına çarparak göğe yükseliyordu. Bir yeraltı şehrini andıran mağaramızın duvarlarına çarpan bu çığlıkları da başarı iddiası hat safhadaydı.

Eylem, Zilan arkadaşın şahadet yıl dönümü olan 30 Haziran da ‘Botan Şehitlerinin intikamı’ adı ile saat 23 00 de başlayacaktı. İki gün öncesinden ayrılan gruplar bu saatte eylemdeki yerlerinde hazır olacaktı. İçin de iki yüz askerin bulunduğu tepe ye imha amaçlı yöneliyorduk. 5 saldırı ve 3 saldırı- savunma grubunun yanı sıra ağır silah grupları ve uzak savunma grupları da vardı. Eylem saati yaklaştıkça heyecanımız ve merakımız artıyordu. Bu eylemde tek kaygımız vardı. O da grupların yerini almadan önce görüntü vermeleri ve düşmanın bizden önce harekete geçmesiydi. Korktuğumuz şeyde başımıza geldi eylemi başlatacak olan birinci savunma grubu yerini almadan görüntü verdi ve düşman grubu vurdu. Grup mevzilendirmesini yapmadan, düşman vurunca sistemleri biraz dağıldı. Ayrıca ilk tank atışı ile Sılav arkadaş şehit düşünce yeniden mevzilenemediler. Diğer iki savunma grubu yerini almıştı. Ve onlara düşmanı vurma talimatı verildi. Özelikle kahraman arkadaşın sorumlusu olduğu savunma grubu, düşmanın 20 çadırı ve iki nizamiyesine çok yakın bir yerde mevzilenmişti. Bu grup çok etkili bir şekilde çadırlardaki düşmanı vurdu. Bu vuruşlarda tepe komutanı da öldüğü için tepeleri koordinesiz kalmıştı. Kendi cihazlarındaki muhabere adeta Osyan’a yalvararak yardım istiyorlardı. Eylem planlama saatinden yarım saat önce başladığı için saldırı grupları yerini alamamıştı. 5 saldırı grubundan sadece en son harekete geçecek olan grup yerini almıştı. 4 grup uzaktı ve kısa bir süre içerisinde yerlerini alamayacaklarını söyleyince gruplara geri çekilme talimatı verildi. Bu eylemde zorlama yaratan bir meselede bağlantı sorunuydu. Cihaza çıkan arkadaşlar yerlerini almadığını söylüyordu. Yerlerini alan arkadaşlarda cihaza çıkmıyorlardı. Kahraman arkadaşın cihazında bir sorun çıktığı için, eylem başladıktan ancak 13 dakika sonra konuşabildik. Büyük bir coşku için de gelen tekmilinde yoğun bir şekilde çadırları vurduğunu söylüyordu. Cihazları dinleyen bütün arkadaşlara moral veren kahraman arkadaşın bu sözleri, duyacağımız son sözleriydi. Çünkü mevziden mevziiye koşan kahraman arkadaş, düşmanın korku ve panik içerisindeki rast gele kurşunlarına denk gelmişti. Onun cihazını alan arkadaşlar kahraman arkadaşın yaralandığını söyleyince hemen oraya Dr.arkadaşı gönderdik. Meğerse birkaç dakika sonra şehit düşmüştü. Genel arkadaşlar etkilenmesin diye cihaz da söylenmemişti. Ertesi gün şehit düştüğünü öğrendik, tepe de süren çatışmada iki arkadaş şehit düşmüştü. Düşmanın ise 24’e yakın kaybı vardı. Gece yarısı Osyandan yardıma gelen çeteler de vuruldu ve 3 korucu öldürülmüştü. Ayrıca takviye getiren helikopterler de doçkalarla vuruldu. Ve geri dönmek zorunda kalmışlardı. Eylem sabote olmuş olmasına rağmen, düşman felç olmuştu ve neye uğradığını şaşırmışlardı. Böylesi bir eylemi hiç beklememişlerdi. Eylemden sonraki havamız sabaha kadar farklıydı. Ta ki düşman kendi basının da ondan fazla kaybımızdan bahsedene kadar oysa akşam bir şehidimiz ve bir yaralımız vardı. Bu haberlerden sonra tekrardan gruplarla bağlantı kurmak istedik. Görüntü veren grupların sorumlusu arkadaşlar 8 arkadaşın kopuk olduğunu söyleyince adeta şok olduk ve sözlerimiz kursağımız da kaldı. Eylem gecesi tüm gruplar yerinden çıkıncaya kadar bağlantımız vardı. Ve kimse böyle bir tekmil vermemişti. Bir grubun kaldığı söylenseydi. Tepenin etrafını bırakmayacaktık ‘nasıl olsa onlarda gelir’ denilerek cihazlara yansıtılmak istenmişti. Fakat grup tepenin altında, düşmanın denetiminde bir yerde sabahlayınca çıkamamışlardı. Düşmanda sabah erkenden aldığı darbenin hıncı ile grubu kuşatmaya almıştı. Büyük ihtimalle kimyevi maddelerin kullanıldığı bu çatışma da 8 arkadaş şehit düşmüştü. Cenazeleri yanmış, parçalanmış olması ve iki arkadaş dışında cenazelerin toplu gömülmesi kendi vahşetlerinin göstergesiydi.

Bazen öyle anlar olur ki: tebessüm mat olur, sevinç donar ve sözler boğazda düğümlenir. Sadece gözler konuşur ve sesiz bir diyalog başlar gözlerin dili arasında, bu bakışlarda geri de kalan birkaç gün öncesine ait diyaloglar, görüntüler ve anılar dolaşır. Yeminler, haykırışlar ve o anda orada hazır olmayanlar hatırlanır. Daha birkaç gün öncesinin coşkusu, morali ve gidenlerin intikam yeminleri dillenir bu sözsüz diyaloglarda, bir hesaplaşma yöntemimiz ve ‘keşke’lerin hüküm sürdüğü bir vicdan sorgulamasıdır. Militanca bağlılık, yoldaşlık dediğimiz duygu ve bilinç bu sözsüz diyalogun en ince derinliğidir. Sanık sandalyesinde pişmanlıklarımızı yargıladığımız lal olmuş diyaloglarda.

Niçin oradan çıkmadıklarını sadece kendilerinin bildiği 8 arkadaş orada şehit düşmüştü. Yıllarca savaş ortamlarında kalmış Havin Çırav arkadaş, 2009 yıllında büyük bir moralle Botana geçen Herekol Kemal, Ali ve Mahsun arkadaşlar iki üç yıldır. Sahadaki çalışmalara aktif katılan Azad, Hebun ve Şahin arkadaşlar orada şehit düşmüşlerdi. Neydi onları orada düşman kontrolünde bırakan sebep? Yorgunluk muydu acaba? Yoksa eylemin sabote olmasını mı? Gururlarına yedirmemişlerdi? Bu şahadetler kadar tüm arkadaşları üzen başka bir konuda bu cevapsız sorulardı işte,

Büyük bir coşku ile başlayan Akir eyleminde böylesi talihsiz ve hak edilmemiş şahadetler tüm arkadaşlar üzdü. Örgütü ve halkı zorladı. Hatta büyük bir darbe yemiş düşmanın kayıplarını bile görmezden geldik. Genelkurmay başkanı ve tüm kuvvet komutanlarıyla, devşirme Kılıçdaroğlunun ertesi gün tepeyi ziyaret etmeleri de yediği darbenin göstergesiydi. Düşman gerçekten de şok olmuştu. Böylesi bir saldırıyı Besta da beklemiyordu.

Tüm talihsizliklere rağmen düşmana intikam alma ve hesap sorulacağı mesajı verilmişti. Bu alandaki gerilla tasfiyeci ruhun artıkları değildi. Kendilerine en fazla güvendikleri, kendilerini taburlarla, tanklarla korudukları yerde baskın uğratacak bir gerilla vardı karşılarında, sonuna kadar savaşarak son kurşununu kendisine sıkarak ve bombasını kendisinde patlatacak yürekler vardı artık Besta da, intikam yeminlerini, özgürlük umutlarını ve davaya bağlılıklarını namluların ucu ile faşistler karşısında kusan KAHRAMANLAR vardı.

İntikam yeminlerimiz, geride kalan yoldaşlarımızın da intikam yeminleri olacak, aylarcadır, yoldaşlarımız tarafından yapılan intikam eylemleri hep sizlerin anısına yapılıyor. Bundan sonra da bu yeminler tutulacaktır.

Yoldaşlığınız, anılarınız ve siluetleriniz her zaman yüreklerimizin zirvelerinde olacaktır.

Haci Gever