HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

"Alman, Türk, Kürt asıllı Ekim şehitleri, Mizgin (Çiğdem Türkmen), Ronahi (Andrea Wolf-Alman), Meryem, Zeynep, Zinarin, Leyla, Sarya, Rotinda... Bu bileşim insanlığın kurtuluşunu kadının kurtuluşu ekseninde, kadının gerçek özünü açığa çıkaran bir kadın dünyası yaratma ve tüm dünya kadınlarını bu dünyada bütünleştirme hedefindeydi."

Özgürlük Hareketimizde ekim ayı yoğun bir mücadele sürecini ifade ediyor. Bu, öyle bir mücadele ki, destansı ve mitolojik savaşları andırıyor. Ana tanrıçanın tanrılara karşı verdiği mücadeleye benziyor.  Komplo ve yalanlar sonucu yaratıcılık kültürünü çalmak isteyen tanrılara karşı, ana tanrıçanın verdiği mücadele misali. Şehitlerimizin büyük yaşam özleminin kaynağı; Verimli Hilal'de, uygarlığın doğuş merkezi olan Zagros silsilelerinde saklıdır. Ekim ayı kavgasınının tanrıçaları kökenini, tarihin şafağında ana tanrıçanın ilk kavgasından aldı. İnsanlık bir kez daha özgürlük mücadelesini bu çağda canlandırıyordu. Bu ay, tarihin şafağında yaratılan yaşam gibiydi. Ortak yaşam için mücadele edilerek yaşam hukuku ve kanunları oluşturulup ana tanrıça kültürü ile uygarlığın yaratılışı ve onurla sürdürülüşünün gerçekleştirilmesi gibi ekim ayının özü de bunu yeniden yaşamsallaştırmaya dönüktür. Ekim ayının özgürlük şehitleri tanrıçalar gibi düşünerek kadın topluluğunu yarattılar. Onlar tüm sınıf ve ırk ayrımlarından arınarak, eşitlik ve özgürlük ekseninde erkeğin ayrım ve farklılıklar gözeten, sınırlar koyan sistemini aşarak, sınırlara kendi sisteminde yer vermeyerek, ana tanrıça kültürünün zirvesinde temsil gerçekleştirdiler. Alman, Türk, Kürt asıllı Ekim şehitleri, Mizgin (Çiğdem Türkmen), Ronahi (Andrea Wolf-Alman), Meryem, Zeynep, Zinarin, Leyla, Sarya, Rotinda... Bu bileşim insanlığın kurtuluşunu kadının kurtuluşu ekseninde, kadının gerçek özünü açığa çıkaran bir kadın dünyası yaratma ve tüm dünya kadınlarını bu dünyada bütünleştirme hedefindeydi. Amaç cinsler arası eşitliği ve özgürlüğü geliştirmek; din, ırk, mesafe ayrılıklarını aşmak; demokratik uygarlığı geliştirmek; insanlar arasında oluşturulan sınırları kaldırmak ve aynı zamanda toplumları kadının düşünüş ve yaşam rengiyle yaratarak, neolitik kültürün çağdaş temsilcileri olarak bu kültürü tarihin yıkıntıları arasından çıkarıp yeniden büyütmektir. Ekim ayı şehitlerinin gerçeği barışla yaşam bulan, özgür yaşam için; egemen zihniyetin, halklar mozaiğine yönelik saldırılarına karşı bir duruştur. Onlar yaşam felsefeleriyle halklar mozaiğinin hayat bulmasının öncülüğünü yaptılar. İnsanlığa barışçıl bir yaşam armağan etmek için tereddütsüz özgürlük mücadelesini büyük bir fedakârlıkla yürüttüler. Onların mücadele istemi insanlığın barışçıl yaşam ihtiyacını gerçekleştirmek içindi. Onlar eşit özgür ve barışçıl yaşamın kadının sade ve arınmış özünde yattığı gerçekliğinden hareketle bu değerleri insanlığa sundular. Bu şehitler enternasyonalist olma gerçekliğinin yanında, evrensel özleriyle özgür geleceğin yaratıcı mimarları da oldular. Farklı halklardan birçok kadının bir araya gelişi, kadın örgütlülüğünün en yalın göstergesidir. Bu örgütlülük, perspektifini Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nden alıyor. Bu örgütlülük, ideolojik güç ile pratik dilin güçlülüğünü göstermektedir. Onların eylemleri egemen zihniyetin ihanetçi çizgisine, sömürgeci ve emperyalist özüne bir karşı çıkıştır. Aynı zamanda kadın eksenli uygarlığın felsefesi ve kadın rengiyle yaratılmak istenen cumhuriyet gerçeğine bir örnektir. Bu sistem analık hukukuna dayalı, insan kimliğinin evrensel özünü esas alan bir sistemdir. Halklar arası savaşa yol vermez. İnsan hakları ve iradesine saygı temelinde ortak yaşamı birlikte gerçekleştirir. Bu üslup ve dil ile insanlar arasında yaşanan tüm sorunlara çözüm getirir.

Ekim ayı aynı zamanda kutsallık ve lanetliliğin savaşımlarına da tanık oldu. Bu savaş kökenini tarihten aldı. Bu ayda Ekim Devrimi kapitalist ve emperyalist sistem karşısında başarı kazandı. Bilinen yetersizliklerine rağmen bu devrim, tarih karşısında önemlidir ve kutsallığını hala yitirmemiştir. Tüm güncel sonuçlarının yanında kadın da bu devrimde aktif rol oynamıştır. Bu ayda lanetlilik kutsallığa karşı bir savaş başlattı. Komplocu güçler özgür yaşamın mimarı ve yaratıcısı Başkan Apo'ya karşı savaş için seferber oldular. Lanetlilik ve komploculuk kutsallık karşısında saldırganlaştı. Karanlık ve aydınlık, kutsallık ve lanetlilik birbirinden ayrıştı...

'92 yılında ihanetçi ve gerici güçler, özgürlük savaşçılarına karşı kapsamlı bir savaş başlattılar. Uygarlığın doğduğu kutsal topraklar tekrar tarihi savaşlara sahne oldu. Medeniyetin ve tarımın geliştiği bu topraklarda, Zagroslar silsilesindeki ana tanrıça ülkesinde zalim, despot, komplocu tanrılar bu görkemli yaşama karşı saldırı ve savaş başlatmışlardı. İlk komplo egemen tanrıların ana tanrıçaya gerçekleştirdikleri komploydu. Bu komployla birlikte egemen sınıf gelişerek kadın ve erkeği tanrının kulları haline getiriyordu. Tarih, aynı dağlarda ve mevzilerde  bir kez daha  savaşlara, mücadelelere tanık oluyordu. 1992 Güney savaşı sömürgecilik, çetecilik ve ihanete karşı bir savaştı. Bu savaş, kutsal topraklar tarihine ihanete karşı bir savaş olarak yazıldı. Önderliğimiz de Beritan arkadaşın şahadet çizgisine değiniyordu. Şehit Beritan arkadaşın çizgisi iki felsefenin, iki çizginin ve iki ideolojinin savaşıydı: egemenlik ve özgürlük. Mitolojik destanlara konu olacak bir savaş. Bu direniş kahramanca ve ilkeliydi. Bin yılların köleliğine karşı kin ve öfkenin akışıydı. Ana tanrıça mutlulukla, kutsal toprakları üzerinde ana kültürünün yeniden diriltme mücadelesini veren çocuklarını karşılıyordu. Kutsal topraklar, komplocuların ve gerici güçlerin binlerce yıldır üzerinde yürüttükleri egemenliğe karşı öfkeliydiler.

Gülnaz Karataş'ın direnişi de ihanet ve komploculuğa karşıydı. Tarihi bir bilinçle, bir Dersim kadını olarak, Zarifelerin ve Beselerin teslim olmayıp kendilerini uçurumlardan atan gerçekliğinin sembolü oldu. Ana tanrıçanın komploculara teslim olmayan gerçeğinden aldı kaynağını Beritan; onun soyluluğunu taşıyor. O, özgür yaşam çizgisi ve felsefesinin temsilcisidir. Yaşam gerçekliğine net ve keskin bir bakış açısıdır. "Nasıl yaşamalı ve bunun için nasıl mücadele edilmeli?" sorusunun somut yanıtıdır. Mitolojik destanlarda Tiamat'ın küçük oğlu Marduk, Tiamat'a karşı savaş ilan eder. Onun gücü ve yaratımlarını elde etmenin savaşımı içerisine girer. Marduk komplo ve yalanlarla Tiamat'ın silahlarını etkisizleştirerek onu yener. Ardından da Tiamat'ın cesedini parça parça eder. Şehit Beritan bilincini tarihin bu derinliklerinden aldı. Kandırılmadı ve cesedinin komplocuların eline geçmesine bile izin vermedi. Çünkü, ucuz ve özgürlüğü içerisinde barındırmayan bir yaşamı kabul etmedi. O, tanrıça Tiamat'ın yenildiği mevzilerde kahramanca ve büyük bir direnişle savaşarak komplo ve ihaneti, onların çizgi ve felsefesini yenilgiye uğrattı. Kendini, kayalıklardan uçuruma bırakmadan önce, son mermisine kadar savaştı. Mermisi kalmayınca, silahını parçalayarak imha etti. Bu anlamda direnişi ve silahını komploculara bırakmaması, Tiamat'ın yenilgisini, yengiye dönüştürmesinin ifadesi oluyor. Ona karşı savaşan düşmanları, onun yengisinin şahitleridir.

Destanlaşan bu kutsal direniş, onların da kabullendiği bir olgudur. O'na karşı savaşan peşmergelerden biri savaş anında Beritan arkadaşı yaralandığında, yanındaki öbür peşmerge arkadaşına kızarak, bu büyük direnişçiye saygı duyması gerektiğini belirtmiştir. Uçurumun kıyısında efsaneleşen Beritan yoldaşın cansız bedeninin yanına gelen ve onun kahramanlığından etkilenen peşmerge, Beritan yoldaşın belindeki raxtı alarak, bugüne dek Şehrazor'daki evinin başköşesine asmış, büyük direniş karşısındaki saygı ve etkilenişini dilden dile anlatmıştır, hala da anlatmaktadır. '97'de parti olarak haber gönderip ondaki o kutsal anıyı istediğimizde bize "O benim için de kutsal ve anlamlıdır. Kutsal bir anı olarak yanımda tutmak istiyorum." dedi. Beritan yoldaşın gerçekliği böylesine yüce ve düşmanın dahi O'na karşı saygı duyduğu bir gerçekliktir. O, ışığında aydınlanacağımız bir manifestodur. Komploculuğa ve lanetliğe karşı bir mücadele çizgisidir. Tüm geriliklerin ve olumsuzlukların zeminine karşı bir başkaldırıdır.

Meryem Ana'ya gelince; O kutsal bir anadır. Kızına yazdığı günlüğü bana okurdu. Kızının adı Şilan. Benim adaşımdır. Kızı için kaleme aldığı duyguları, denizleri ve okyanusları aşan derinlikte ve kutsallıktaydı. O  duygular ki, bir ananın közden yüreği kadar sıcak ve güneşin merkezinden yükselen alevler kadar yakıcıydı. O duygular ki, güneşin yakıcılığı ve canlılığından alırdı kaynağını. Yüreğinin büyüklüğü en yüksek dağları bile aşardı. Bu yürek büyüklüğü karşısında en yüksek ve asi dağlar dahi utançla baş eğerlerdi. Bir ana olarak tarihi görevinin bilincindeydi. Devrim karşısındaki görevi sadece canından çok sevdiği kızı için değil; annesi, babası, katledilen yüzlerce çocuk, yine ülkesinden ayrı, yabancı topraklarda büyüyen çocuklara özgür bir gelecek yaratmak içindi. Özgür bir ülke yaratmak için omuzlamıştı devrim görevini. Özgür ve onurlu bir yaşam içindi her şey. Devrim görevleri ile analık duygusu ve derin istemleri arasında müthiş bir bütünlük oluşturmuştu. Kadın Kurtuluş Hareketi'nde öncü bir misyona sahipti. Orduda komutandı. Derin ideolojik yaklaşımı, cins bilinci ve yoğun birikimiyle ihtiyaç duyulan her yerde hümanist olduğu kadar, örgütsel gereklilikler ve örgütsel işleyişte tavizsizdi. Gerektiğinde güçlü ve cesaretli bir savaşçıydı.

1997'de bir grup bayan arkadaşla Haftanin ve Metina arasında hainlerin kurduğu bir pusuya düştü. Büyük bir direniş ve kahramanlıkla savaşarak, '97 Ekim ayının tanrıçaları arasında yerini aldı.

Ekim ayında şehit düşen, Çiğdem Türk, Ronahi Alman, Sarya, Gurbetelli Ersöz ve Zinarin yoldaşlar kendi gerçeklikleriyle birlikte özgürlük çizgisinin zirveleşen sembolleri ve özgür insanın kadınla yaratmak istediği yaşamın mimarı oldular. Onlar Ekim ayında lanetliliğe, komploculuğa ve tüm karanlıklara karşı kutsal bir çizgi ve sönmeyen ışık oldular. Zinarin yoldaşın "Sorun cennette melek olmayı başarabilmektir." sözünün güçlü gerçekleştiricileri olmayı başardılar. Ekim şehitleri cennet ülkesinde birer melek oldular. Bu ayın ölümsüz şehitleri şahsında, tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyor ve onların çizdiği yolda, yine Beritan yoldaşın çizgi ve felsefesinin takipçileri olacağımızı belirtiyoruz.

 

Şilan Kobani