HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

kasim engiŞengal Kürtlüğün tarihi mirasıdır. Kürt Ezidiliğinin son kalesidir. Bir avuç Kürt Ezidisini korumasını bilemeyen, bilmeyen bir Kürtlük, Kürtlük olmadığı gibi, Kürtlük sözünü kullanma hakkı da yoktur, olamaz da.

Gerçeklik böyle iken, KDP’nin profesyonel ve özel güçleri DAİŞ’in Şengal’e saldırısı ile gerisin geriye Şengal’i terk ettiler. Terk etmenin de ötesinde arkalarına bakmadan alanda uzaklaştılar. Kameralara, ekranlara yansıyan bunlar. Herkesin izledikleri ve gördükleri de bunlardır. Ancak 60 yıllık askeri deney ve tecrübesi olan bir gücün eğittiği, hazırladığı, dünyanın en modern teknolojisiyle donattığı bir gücün böyle arkasına bakmadan Şengal’i terk etmesi doğrusu düşündürücüdür. Bir de kime karşı Şengal terk ediliyor? Dünyanın dört bir yanında rastgele, düzensiz, disiplinsiz, kuralsız, başka bir yerde geldiği için bu coğrafyaya yabancı kişilerden oluşmuş olan bir DAİŞ’e karşı. Bu durumun kendisi bile tek bir sözcük ile ifade edecek olursak, ayıptır. Utanç verici bir durumdur.

Ama gerçekten de durum böyle midir? Yani on yıllarca deneyimi olan bir güç neredeyse tek bir mermi sıkmadan gerisin geriye kaçması mantıklı mıdır? Ortam farklı olsaydı anlaşılabilirdi. Örneğin DAİŞ’in saldırıları şiddetli olsaydı, bu “seçme” güçler de çok kayıp verseydi, ani darbeler gibi darbeler sonucu koordinasyon merkezi dağıtılmış olsaydı, direnmiş ama daha sonra da büyük kayıplar vermiş, cephanesi azalmış ya da bitmiş bir güç olsaydı, gerisin geriye gidişi, bırakışı anlam vermek, -kabul edilmese bile -mümkün olabilirdi. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi gerçeklik böyle değildir. Sapa sağlam, tek bir mermi sıkmadan Şengal terk edilmiştir. Sadece bu yapılmamıştır. Üstelik Şengal’de halka daha önce verilen silahları da KDP toplamış, halkı silahsız bırakarak kaçmıştır.

Şimdi sormak gerekiyor, KDP’nin bu seçme güçlerinin tümü neden, Şengal’i terk etti? İçlerinde tek bir mermi sıkacak olan bir kişi yok muydu? Vicdan sahibi hiç mi bir kimse yoktu? Herhalde kaçanların tümünü aynı kategoriye koymak doğru olmayacaktır ama genel tablo budur.

İşte o zaman yeniden soralım, KDP Şengal’de neden çekildi? Ya da neden KDP HPG güçlerinin Şengal’e geçmesine izin vermedi? Bırakalım izin vermesine, neden Şengal’e giden HPG komutanlarını tutukladı? Ve neden tüm bu gerçeklerle bağlantılı olarak meydanı terk etti?

İlk günden beri dile getirdiklerimizi yeniden dile getirelim. KDP ilk günden beri örneğin Rojava Devrimine karşı sömürgeci güçlerden daha fazla saldırdı ve karşı durdu. Hatta birçok provokatör hazırlayarak, devrimi sabote etmek için Rojava’ya göndererek kirli birçok çalışmanın içerisinde oldu. Hendek kazdı, köprüleri kapattı, Rojava halkını aç bırakarak dize getirmek istedi ve tabi ekranlara yansıdığı gibi günlük olarak Rojava devrimine hakaret yağdırdı. Ve tuhaf gelebilir ama daha birkaç gün önce “DAİŞ’in Kürtler için tehlike olmadığını” söyledi. Halbuki deseydi ki; “DAİŞ KDP’ye zarar vermez” daha doğru söylemiş olacaktı.

Rojava’yı bırakalım Kuzey parçasındaki özgürlük hareketine karşı -AKP hükümeti başta olmak üzere,- iktidarda kim varsa onların yanında yerini alarak, özgürlük hareketine saldırdı. AKP’nin kuzey Kürdistan'da oy alabilmesi için Mesut Amed’e gitmiş, Neçirvan ise Van’a gitmiştir. Bunlar yetmemiş ağızlarına ne kadar hakaret gücü varsa sarf etmişlerdir.

Ve tabii birde yakın tarihte Rojhılat’ta ne kadar Rojhılat devrimcisini katlettiler. Ne kadar çok Doğu Kürdistan devrimcisini faşist İran rejimine teslim ederek katledilmelerine yol açtılar.

Ve tabii yine kuzeyde Dr. Şıvanları hangi hile ve oyunlarla, hangi işkence yöntemleriyle katlettiğini öğrenmek isteyenler Dr. Şıvan’a ilişkin yapılmış olan belgeseli izlemelidir. Burada, Dr. Şıvan’ın KDP’nin etkisinde sıyrılma ve kendi yolunu çizme planlarını ve hazırlıklarını yaparken, Türkiye’de 12 Mart 1971 yılında ABD’nin onayı ve planlaması ile Nihat Erim’in başa getirileceği darbe gerçekleştirmişti. 12 Mart 1971 yılında gerçekleştirilmiş olan askeri darbenin, Muhtıra’nın Türkiye devrimci solunu nasıl biçtiği gözler önüne getirildiğinde Barzani’nin “kendi bölgesindeki Amerikan karşıtı unsurları temizlemeye hazırdır” sözleri çok daha iyi anlaşılırdır.

Dikkat edelim, birilerinin düşmanlarını temizleme gücüdür KDP. Ve bu uzun yıllardır böyledir. İlk günden olmazsa bile uzun yıllardır bunun böyle olduğunu en çok Doğu Kürdistanlılar, ardından Kuzey Kürdistanlılar ve tabii daha iyi bir şekilde ise Güney Kürdistanlılar ve onların devrimci, demokrat ve farklı düşünenleri iyi biliyor.

Sözü uzatmadan belirtelim ki KDP’nin tüm gerçekten de Şengal’deki kaçışın içerisinde saklıdır. Öyle sanıldığı gibi peşmergeler kaçmamıştır. Kaçmış olanlarda olabilir-sonuç itibariyle para ile çalışan, maaşlı olan bir güçtür-lakin esas olan bu değildir. Esas olan Ortadoğu’da kemik kırma hareketini DAİŞ’in eliyle yürüten ABD’nin politikaları gereği peşmergelerine talimat vererek Şengal’de çekmiştir. Şengal’de peşmergeleri kaçırtarak Şengal’i DAİŞ’e teslim etmiştir. Ve hedefi ise kendince Musul’u tümden bu çetelere bırakarak, güney ile Rojava’nın arasını kapatarak kendisini sağlama alacaktır. Ve tabii bunun karşılığında ise kendince 140. Maddenin pratikleştirmesini sağlama alacaktır.

Bir Kürdistani güç Kürtlükten bu kadar uzak olabilir mi, olabilir. Olabilir çünkü KDP neredeyse ilk günden beri tüm rengi Kürdistan'da gelişen her türlü özgürlükçü eğilimlere karşı durmak olmuştur. Bu sözü Amerika’ya vermiştir. Bu sözü Türkiye’ye vermiştir. Bu sözü İran’a vermiştir. Bu sözü Irak’a vermiştir. Ve bu sözü Esatlara vermiştir.

Özcesi kendi ailesel çıkarlarına hangi güç prim vermiş ise o gücün hizmetine girmekten geri durmamışlardır. Ve bu aile çıkarları için ne kadar Kürt'ün feda edilmesi gerekli olmuş ise o kadar Kürt’ü feda etmişlerdir. Bunu yaparlarken de tek bir kaygı duymamışlardır. Çünkü KDP ve Barzaniler on yıllarca bu ahlaki uzaktan politik duruşu istikrarlı bir şekilde sürdürmüşlerdir.

En son Şengal’i DAİŞ’e bilinçli bir şekilde bırakmış oldukları gibi. 

KASIM ENGİN