HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Türkiye yeni günlere gebedir. Bunun da işaretleri her gün bir bir ortaya çıkıyor. Yeter ki zihin gözlerimizi açmasını bilelim.

Türkiye toplumu ilk kez bir vücut olmaya doğru gidiyor. Toplumu rahatsız eden baskıcı kesimlere ve kan emicilere ortak bir karşı duruş adım adım yükseliyor.

Toplum parçalanmayı, karşıtlaştırılmayı, birbirine düşürülmeye artık tahammül etmiyor, edemiyor. Çünkü yaşam onlara “böyle yürümemelidir” diyecek tecrübeyi çok fazladan öğretmiştir. Yaşam en büyük öğretmendir derler. evet yaşam Türkiye toplumlarına bunu iyi öğretmiştir. Geçte olsa bu öğrenme halklar adına sevindirici bir gelişmedir.

Kürtler yekvücut olmayı ilk gören toplumsal kesittir. Ve bu Kürtleri şanslı kılmaktadır. Çünkü hazırlıklı olan Kürtler yekvücut olmanın motor rolünü oynamaları gerektiğini de biliyorlar. Bu görev ya da misyon onlara biçilmiştir. Ne de olsa en çok ezilen, horlanan, dıştalanan, kapı dışarı edilen, öldürülen, faili meçhule giderek ölüm kuyularına atılan, evleri köyleri yakılıp yıkılan, ötekileştirilen bir toplum olarak en çok acıyı yaşayanlardır. Acıyı yaşayanlar acımasını bilirler. Acı çekenler acı yaşayanı anlarlar. Acılara maruz bırakılanlar acılara kimselerin maruz kalmaması için mücadele ederler. Ve Kürtler bugün bunu yapıyorlar.

Türkiye’de diğer acı çektirilen bir toplum kesimi de dini duygularına göre yaşamak isteyen İslami kesimler olmuştur. Din haline getirilen laisizmin kurbanı olarak dıştalanmanın ne olduğu iyi bilen başka bir ötekileştirenlerdir. Her ne kadar son zamanlarda iktidara bulaşmış olan bir kesim İslam’ı bozan dindar geçinenler bu yekvücut olmayı engelleseler de bu kesim giderek kardeşliği benimsemektedir.

Türkiye’nin başka kanayan bir yarası Alevilerdir. Adeta Kerbela’nın susuzluğu bu topluma hep yaşatılmaya çalışılmıştır. Acı ve ızdırap denildiğinde ilk elden Alevilerin gelmesi bundandır. Artık aleviler yekvücut olmuş bir Türkiye’nin olmazsa olmaz olduğunu biliyorlar.

Başka acı çeken kesimler de vardır. Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Romanlar, Hıristiyanlar ve tabii ki diğer azınlıklar.

Türkiye’nin başka acı çekenleri olarak solcular vardır. Her ne kadar hep sindirilmeye çalışılmışta olsa alttan alta bildikleri yoldan şaşmadan yaşamasını bilmişlerdir. Ve onurlu olanları halkların kardeşliğine olan inançlarını yitirmeden bugüne gelmişlerdir.

Türkiye’nin başka bir kesimi ise yukarıda dile getirdiğimiz kesimlerden çoğu zaman çıkarlardan, acımasız politik oyunlardan, apolitiklikten derken birçok farklı nedenlerden dolayı uzak duran liberal çevreler olmuştur. Bireycilik bir hastalıktır. Liberaller bireyciliklerinden dolayı acı çeken toplumlara hep uzak durmuşlardır. Ancak faşizmin kol gezdiği Türkiye’de artık liberaller de nefes alamaz duruma gelmişlerdir. Faşizm gerçekten nefes kesen ve nefessiz bırakmanın kendisidir. Ve giderek bu nefessiz bırakılmayı liberallerde geçte olsa görüyorlar.

Ve tabii ki bu tabloya çok sayıda aydını, demokratı, onurlu duruşa ant içmiş insanı, çevreciyi, feministi, anarşisti, sivil toplumcuyu, insan hakları savunucusunu, antifaşisti, anti militaristi ve burada sayamadığımız daha başka kesimleri de sıralamak gerekiyor.

Hepsinin ortak noktası; yeni ve adil bir Türkiye’nin yaratılmasıdır. Herkesin kendisini özgürce ifade edeceği, siyasal, dinsel inançlarından, milliyet aidiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadığı bir Türkiye.

Evet, Türkiye yeni günlere gebedir. Ortaklaşmanın, kardeşleşmenin, hoşgörünün gelişeceği günlere gebedir Türkiye. TEKEL işçi direniş bu birleşmenin iyi bir örneğidir.

Ve buna en fazla öncülük edecek olanlar ise Kürtler ve Kürtlerin demokratik siyaset güçleridir.

K. Nurhak