Hakikatini yitirmiş, varlığı sadece anlamsız ve kuru bir homurtudan ibaret hale getirilen bir toplum; körce bir yaşam kadar, düşmanına hizmet eder hale gelmiş bir ulus; beyni ve yüreği fazla kaldırmayan, umutlarını, büyük aşklarını, iddialarını yitirmiş, yenik düşmüş, tarihin ve insanlık camiasının dışına itilmiş kadim bir halk; ne geçmişinden, ne de geleceğinden be haber; zamanın ve tarih olmayan kurgulanmış tarihin sisli ortamında kaybedilmek istenen, “var” olup ta “yok” sayılan, hatta lanetli bir yaşama mahkum edilmiş ve kitapsızlaştırılmış halk geçekliği en çok Kürtler için geçerli olmuştur. Çünkü Kürtler evrensel tarihte insanlığa en fazla katkısı bulunan halkların başında gelmiş, ancak buna karşılık en çok inkara ve aşağılanmaya uğrayan bir halk konumunda bulunmuştur. Dolayısıyla Kürtlerin düşüşü aynı zamanda tüm insanlık değerlerinin düşüşü anlamındadır. Dolayısıyla bu denli düşürülmüş bir toplumun ayağa kalkışı insanlık değerlerinin ayağa kalkışı ve öz kimliğine kavuşmasıdır. Öz kimlik; kendi bilincine ve varlığına erişmedir. Kendini fark etmedir. Felsefi açıdan kendini bilmedir. Bundandır ki, “kendini bilme tüm bilmelerin temelidir” der Önderlik.
Elbette böyle büyük düşüşlerin büyük kalkışları da sıradan olamaz. Ancak ve ancak Tanrıça ve tanrılara mahsus kahramanlık düzeyinde gerçekleşebilir. Bir gökkuşağı gibi Mazlumlardan, Agitlere, Zilan ve Arinlere ulaşan kahramanlık destanı bu tarihin özüdür. PKK’de yoğunlaşan Devrimci bilincin en yoğun bir biçimde eyleme ve toplumsal mücadeleye dönüşmesidir.
Bazı eylemler tarihte ender rastlanan türdendir. Tarihi bir anlama sahiptirler ve tarihe yön verirler. Her dönemin kendine has özellikleri ve zorlukları vardır. Ve her dönemin içinde büyük bir irade anlamına gelen ve kilit-şifre diyebileceğimiz eylemleri vardır. Bu tarihsel eylemler kendiliğinden gün yüzüne çıkmazlar. Tarihin sadece en kritik dönemlerinde görülebilecek bu destansı çıkışlar ancak hakikatle donanmış büyük anlam gücüne ulaşan, cesur, fedai kahraman kişilikler tarafından gerçekleştirilebilir. Bu çıkışlar büyük iradenin eseridirler. Tarihin gidişatına müdahale edip yön verme anlamındaki bu eylemler toplumsal düzlemde yaşamda, ilişkilerde, moral- maneviyatta, ideolojik, siyasal ve askeri mücadele tarzında büyük etkilere yol açarak yeni perspektifler sunarlar. Adına mücadele yürütülen Partinin ve toplumun simgesi ve sembolü haline gelirler. Böylesi kahramanlık eylemleri sergileyen devrimcilerin ardıllarına bıraktığı mesajda; militan ölçüleriyle, dönemin yeni eylem tarzını ve doğru yaşamın yolunu vasiyet ederek hakikatin nişaneleri haline gelirler.
Sözün tek başına anlamı ancak sınırlı derecede olabilir. Ancak eyleme dönüşen söz büyük bir güce-enerjiye ve etkiye yo açar. Çünkü “ söz eylemdir eylem de tanrı” (V.Hugo). Eyleme dönüşen sözün ağırlığı toplumun zihniyetinde daha kalıcı izler bırakır. Zilan yoldaşta böyle bir eylemin sahibi olmuştur. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen 30 Haziran eylemi anlamından hiçbir şey kaybetmemiştir. Bıraktığı mektup, eylem tarzı hala güncelliğini koruyan bir çizgidir. Çünkü eylemi ve manifesto düzeyindeki mektubuyla Zilan yoldaş özürlüğün esaslarını, onurlu yaşamın ölçülerini, söze bağlılığın ilkelerini ve Önderlik hakikatiyle buluşmanın kıstaslarını belirlemiştir. Bu nedenle Zilan bir eylem manifestosudur.
30 Haziran Tanrıça Zilan’ın tarihe iz düşümüdür. Bir kadın özgürlük savaşçısının beş bin yıllık erkek egemenlikli sisteme, onun yarattığı geri erkek zihniyetine ve bu zihniyetin sonucu olan köleleştirilmiş kadına karşı Kürt kadınının Tanrıçalaşma, yeniden xwebun olma ve Sterkleşme eylemidir.
30 Haziran, tek kişilik bir eylem gibi görünse de bir ordu gücünden daha etkili sonuçlar yaratmıştır. Düşmanın siyasal, ideolojik ve askeri yönelimlerine karşı çok güçlü bir cevap olmuştur. Kürt halkının özgürlükteki ısrarını ve teslim alınamazlığını göstermiştir. Askeri açıdan 30 haziran eylemi Önderliğe karşı aynı yıl yapılan suikaste, sömürgeci devletin Kürdistan’da uyguladığı katliam ve askeri imha seferlerine karşı meşru savunma temelinde gerçekleşen bir eylemdir. Sömürgeci orduyu sarsan ve darmadağın eden bir eylem olarak gelişti. Bunun yanı sıra mücadelemize karşı içten ve dıştan dayatılan çeteci anlayışlara karşı parti çizgisinin hakim kılınmasında önemli bir rol oynamıştır.
30 Haziran eyleminin neden ve sonuçlarını kısaca özetlemek gerekirse: Birincisi: Dersim gibi bir bölgenin seçilmesi bilinçlidir ve tarihsel bir anlama sahiptir. Dersim “Tunceli” kimliğiyle Kürt varlığının her boyutta inkara ve imhaya uğratıldığı bir alandır. Eylemin özellikle “Cumhuriyet meydanı” denen merkezde gerçekleşmesi sömürgeci sistemin “Tuncelileştirme” siyasetine karşı Dersim hakikatiyle stratejik bir cevap niteliğindedir. Eylem sadece o anla sınırlı olmayıp, oligarşik cumhuriyetin inkar ve imhacı tüm tarihine büyük bir darbedir. 30 Haziran Zilan şahsında sömürgeci ordu ile özgürlük ordusunun çarpışmasıdır. Bu bakımdan Zilan Yoldaşın fedai eylemi gerek Kürt tarihi ve gerekse Parti tarihinde yeni bir dönemi aralayan önemli bir yere sahiptir.
İkincisi: 30 Haziran eylemi sadece sömürgeciliğe değil, onun dayanağı olan emperyalist kapitalist sistemin kadını metalaştıran uygulamalarına karşı da etkili bir karşı koyuştur. Beritan duruşun da somutluk kazanan kadın kurtuluş ideoloji bir kez daha ve güçlü bir biçimde Zilan arkadaşın eyleminde yaşam bulmuştur. “Halkımın özgürlük isteminin ifadesi olmak istiyorum. Emperyarlizmin kadını köleleştiren politikalarına karşı bombayı kendimde patlatarak hıncımı ve öfkemin büyüklüğünü göstermek ve Kürt kadınının dirilişinin sembolü olmak istiyorum”
Üçüncüsü:30 Haziran eylemi, Özgürlük mücadelemize marjinalleşme politikasının dayatıldığı, ÜNİTACILIK anlayışıyla Parti içinde çetecilik üzerinden ideolojik çizginin saptırılarak yozlaştırılmaya çalışıldığı, Önderliğe imha amaçlı suikastın düzenlendiği, taktik tıkanıklığın yaşandığı bir dönemde güçlü bir çıkış yaratan eylem tarzı olmuştur. Yeni bir sürecin eylem tarzını, taktik ve ideolojik doğrultusunu göstermesi bakımından çizgi savaşçılığını temsil eder. Zilan arkadaş PKK çizgisini, eylem ruhunu tüm benliğiyle hissetmiş, söz ve eylem bütünselliğine kavuşturmuştur. Zilan arkadaşı Tanrıça düzeyine yücelten büyük irade, cesaret, kararlılık ve olağanüstü eylem gücüyle fedailiğin manifestosu olmasıdır. “Mücadele tarihine baktığımızda, PKK, akıl sınırlarının anlamakta zorlandığı büyük kahramanlık, direniş, emek, kararlılık ve inançla yaratılmıştır. Direniş, PKK’nin temel karakteri olmuştur.
Bu tarihi mirasa sahip çıkmamız ve sürecin gereklerini getirmek gerekiyor. Süreç, intihar eylemlerini gerekli kılıyor. Bu, hem bir taktiksel çıkış olacak, hem de bizim açımızdan büyük moral etkileri olan bir eylemlilik olacaktır. Öndeliğimize suikast girişiminde bulunarak sonuç almaya çalıştığı bu süreçte düşmana verilecek en iyi bir cevap olacaktır. Bu tür bir eylemlilik, moralmen bozguna uğrayan düşmanı çıldırtmak, onu bulunan her alanda çepeçevre kuşatmak, ülkeyi ona zindan etmek anlamına geliyor. Bizim açımızdan ise; başta halkımıza, bütün savaş güçlerimize moral vermek, cesaret ve direnişi güçlendirmek, dost düşman herkese davamızda ne kadar kararlı olduğumuzu ve bu uğurda özgürlüğün bedelini bombaları kendimizde patlatarak gerçekleştirdiğimiz mesajını bir kez daha vermek, halkımızın özgürlük istemini bütün dünyaya duyurmak ve ileriki süreçte halkımızın bu yönlü direnişler geliştirmesini öncülüğünü yapmak, savaşın her yerinde ivme kazandırmak anlamına gelecektir.”
Dördüncüsü:Zilan yoldaş, Parti ve gerilla saflarına iki yıl gibi kısa bir süre katılmış olmasına rağmen PKK militan ölçülerine ulaşmanın bir örneğidir. Zilan arkadaş kendi şahsında Bese ve Zarifelerin geleneğinden gelen Dersim’li Kürt kadınının ayağa kalkışını ve mücadeledeki öncülük rolünü ortaya koyar. Çok uzun süre saflarda bulunmuş daha sonra ihanete gitmiş bazı kişiliklerin düşkünleşerek Partiye çeteleşmeyi dayattığı bir dönemde Zilan arkadaş görkemli bir yükselmeyi ve tanrıça olarak yücelmeyi yaşadı Bu onun Önderliği anlamadaki gücünü, süreci tahlil yeteneği, şehitlere, halka ve insana olan sevgisini gösteriyor. Bu özellikleri özgür yaşam tutkularıyla birleştirince büyük bir eylemin sahibi oluyor. Derin bir görev ve sorumluluk bilinciyle hareket ederek Kemal Pir arkadaşın “biz yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz” şiarıyla, özgür yaşam uğruna nasıl soylu bir ölümün sahibi olunacağının timsali olmuştur. Bu açıdan zilan devrimci iradenin eylemde zirveleşmesi eylemin zaferle taçlanmasıdır. Özcesi devrimci iradenin zaferidir. Önderlğin belirttiği gibi: irade örgüttür. İrade önderliktir, irade savaşan gücün savaşma azmidir, savaşma kararlılığıdır ve hedefe kilitlenerek sonuna kadar yürüme gücüdür.
Zilan arkadaş bu hususta mektubunda çarpıcı vurgular yapar.”Başkanım! kendimi intihar eylemini gerçekleştirmek için aday görüyorum. Bizler, sizin bitmez tükenmez emek ve çabalarınıza karşılık canımızı bile versek yeterli değildir, keşke canımızdan başka verecek şeylerimiz olsaydı. Bu eylemi gerçekleştirmem gereken bir görev olarak görüyor ve kendimi sorumlu hissediyorum. Mevcut geriliklerimi aşmanın, özgürleşmenin ve kendini gerçekleştirmenin savaştan geçtiğini ve bu savaşında gereğinin yerine getirilmesinin gereğine inanıyorum.(…) Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Yaşam ve insanları çok sevdiğim için bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum.”
Zilan arkadaşı sadece geçmiş eylemiyle ifade etmek büyük yanlış olur. O, bir çizgi, bir ilke, inanç, kararlılık ve fedai militan kadın olarak aynı zamanda bugündür. Geçmiş, şimdi ve geleceği eyleminde buluşturan bir karaktere sahiptir. Zilan, bir ruh, bir zihniyet ve zikir-fikir-eylem bütünselliğidir. Bu fedai ruh Arinlerin, Gulanların, Hebunların, Viyanların, Xebatların, Devrimlerin, Gelhatların, şahsında evrenselleşen bir efsaneye dönüştü. Bunun için ZİLAN KOMUTAN BİZLER EMİR ERLERİYİZ. Ve Zilanların mirası ve değerlerini her açıdan savunmak korumak ve demokratik sistem temelinde özgür bir ülke inşa etmek Zilan erlerinin temel görevi olmaktadır. Tarih bunu emrediyor, İnsanlık bunu emrediyor ve Komutan Zilan bunu emrediyor.
Devrimci selam ve saygılar
Dıjwar Sason
11.05.2015