Gezi bir devrim çığlığıydı ve bu devrimci çığlık halen sürüyor ve zorbacılar var oldukça da kesintisiz sürecektir.
Gezi Direnişine kim ne derse desin, kim nasıl yaklaşmak isterse istesin ve hatta kim nasıl kullanmak isterse istesin, ancak bir gerçek vardır ki o da gezinin; ezilenlerin, dışlanmışların, dilleri susturulmuşların, kadınların, kimsesizlerin, horlananların ve de boyun eğmeye yeter diyenlerin direnişi ve devrim çığlığıydı ve çığlığıdır.
Türkiye’de zulme ve baskıya karşı durulmak isteniyorsa Gezi Direnişi gibi direnişler şarttır. Hatta Gezi Direnişi sadece Gezi’de değil türkiye’nin ve Kürdistan’ın her yerinin, birer Gezi olması gerekiyordu. Lakin bu Gezileşme sınırlı kaldı. Halbuki aralıksız ve daha yüksek bir dozajla Gezileşmenin sürdürülmesi gerekiyor.
Yukarıda ifade edildiği gibi Gezi için kim ne derse desin, hatta dediğimiz gibi bazı Kemalist ve milliyetçi çevreler bu Direnişi kendi kirli emelleri için kullanmaya kalkışsalar bile nasıl ki güneş balçıkla sıvanmıyorsa Gezi Direnişi’ne de gölge düşürülemez. Evet bunun için her yerin ve her zamanın bir Gezi Direnişi ve Gezi zamanı olması gerekiyor.
Şimdi Gezi Direnişi ve Zamanı Rojava’da yaşanmaktadır. Tüm baskılara, geriliklere, zorbalıklara, kendi beğenmişliklerine, maşa olmalarına, horlamalara, faşistliklere, ırkçılıklara derken her türlü kadın rengine karşı düşmanca ve erkeksiliklere karşı duruşun yaşanması gereken yer Rojava’dır. Başka bir deyişle bugün Gezi Rojava’dır, Rojava Gezi’dir.
Gezi Direnişine katılanların, katılmayıpta kendi içlerinde katılanların, uzak durup gönlünde destek verenlerin, bu çığlığa bir hecede benden diyip evlerinde haykıranların, birşeyler söylemek isteyipte bir türlü söyleme cesareti gösteremeyenlerin, temiz bir ülke isteyen çevrecilerin, günlük olarak kadın katliamlarında ciltleri diken diken olanların ve de kendi içlerinde haykırmak istediklerini bir türlü haykıramayan ve de bu fırsatı yakalamamış olanların bu haykırışı yakalayabilecekleri yegane yer bugün Rojava Devrimi’dir.
Evet Gezi’den Rojava’ya bir devrim çığlığı olmak, olabilmek isteyenlerin, yapmaları gereken tek eylem biçimi; Türk ve Türkiyeli Ciwan Tırko gibi yönünü Rojava’ya vermeleridir. Ciwan Tırko arkadaşın dile getirdiği gibi “Özgürlük kavgasına atılmak için Rojava’ya geldim” diyerek özgürlük hedeflerine kilitlenerek katılmaları gerekiyor.
Gezi haksızlığa, ezilmişliğe, hiçleştirilmişliğe karşı bir devrim çığlığı ise o zaman bu devrim çığlığı bugün en güçlü bir şekilde rojava’da yaşanmaktadır. Rêber Apo’nun dediği gibi: “Bizim felsefemiz bir atın gözlerindeki anlamı sezmekten tutalım, bir kuşun sesindeki anlamı çözmeye kadar yaşamı bir bütün olarak algılar. Yaşlı bilgeye büyük saygıdan başlayıp, bir ceylan kadar ürkek bir genç kızın gözlerindeki arayışa yanıt olmaya kadar her şeye anlam yükler” diyerek, yanıbaşımızda yaşanan Gezi Direniş ruhunu tüm benliğimizle yaşatmalıyız ki Gezilerde direnişimiz sonuç alsın. Bu ruhun ise özgürlük ruhu olduğu açıktır.
Evet bugün Rojava’da inadına Özgürlük ve Özgür yarınlar için büyük yüreklerin oraya aktığı bir ortamda yapılması gerekli olan tek doğrunun da bu olduğunu bilerek Özgürlüğe doğru yani Rojava’ya akmalıyız.
Arap ve Alevi Kadir Usta’mızın yıllar önce gür haykırdığı gibi:
ÖZGÜRLÜK
Bazen haykırıştır
Bazen gülüştür
Bazen kaşlarını çatmaktır
Namussuza karşı
Bazen yürümektir
Dolunaylı bir gecede
Bazen şafakta
Yükselen güneş ışınlarını
Özlemektir
Bazen ıssız vadide ilerlemektir
Kuşların cıvıltılarıyla
Yarının hayalini kurmaktır bazen
Bazen yüreğin sesini dinlemektir
Bazen yârin elini tutmaktır
Bazen dudağına öpücük kondurmaktır
Yaz yağmuru altında
Akdeniz’in sesiz sakin sahilinde
Bazen savaştır
Bazen tavırdır
Bazen yağlı kurşunlar göğüslemesini bilmektir
“nihayetinde hepsini bir arada yaşamaktır.
Kasım Engin