PKK, enternasyonalist kimliğiyle sorunların çözüm adresi haline geldi. Farklı halklardan ilk şehitleri de bu mücadelenin sembolleri oldu.
27 Kasım 1978'de Önder Abdullah Öcalan'ın öncülüğünde Bakûrê Kürdistan'da Amed’in Licê ilçesine bağlı Fîs köyünde kurulan PKK, aynı zamanda evrensel bir harekettir. Özellikle kuruluşundan bugüne kadar Türk, Arap, Alman ve daha birçok halktan devrimciler PKK saflarında yer almıştır. Bu uğurda şehit düşen devrimciler, bugün enternasyonalist mücadelenin, halkların ortak yaşamının ve özgürlüğün sembolleri haline geldiler.
PKK'nin kuruluşunun 46. yıldönümü vesilesiyle farklı kimliklerden ilk şehitlerin yaşam ve mücadelelerini paylaşıyoruz.
ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN'IN GİZLİ RUHU: HAKİ KAERER
Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin ilk şehidi olan Haki Karer, 1950’de Ordu'nun Ulubey ilçesinde doğdu. Kendisi Türk kökenlidir. İlkokul, ortaokul ve liseyi Ulubey'de okuyor. 1971-1972 öğretim yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'ne kaydoluyor.
Aynı tarihte Önder Abdullah Öcalan da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okuyor.
30 Mart 1972’de Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu/Cephesi’nin (THKO-C) kurucusu Mahir Çayan ve arkadaşları, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde katledildi.
Katliamın ardından Önder Abdullah Öcalan üniversite derslerinin boykot edilmesini önerdi. 7 Nisan 1972'de Önder Abdullah Öcalan ve çok sayıda öğrenci dersleri boykot ettikleri gerekçesiyle tutuklandı. Önder Abdullah Öcalan 7 ay boyunca Ankara Mamak Zindanı'nda tutuldu.
Önder Abdullah Öcalan zindandayken bir arkadaşı, zindandan çıktığında gidebileceği bir adres vermişti. Verilen adreste de Haki Karer ve Kemal Pir kalıyorlardı. 1972’nin sonbaharında Önder Abdullah Öcalan'ın eve gelmesiyle tanışıyorlar ve daha sonra Apocular Grubu olarak tanınacak bu birliktelikle devrimci mücadeleyi başlatıyorlar.
Önder Abdullah Öcalan'ın "gizli ruhum gibiydi" dediği Haki Karer, 1975’e kadar Ankara'da Önder Abdullah Öcalan ile birlikte ideolojik-örgütsel çalışmalar yürüttü.
Grubun 1975’te Ankara'nın Dikmen semtinde gerçekleştirilen toplantısında Önder Abdullah Öcalan'ın yardımcısı olarak seçilen Haki Karer, 1975-77 yılları arasında Êlih, Agirî, Adana, Wan, Riha, Mereş, Semsûr ve Dîlok kentlerinde devrimci ve örgütlenme çalışmaları yürütüyor. Bu çalışmalarla grubun örgütlenme ağı genişleyerek büyük bir etki yaratıyor. Bu nedenle devlet ve ajanları tarafından hedef alınıyor. Büyük bir rol oynayan Haki karer, alçakların hedefi haline geliyor.
Karer, 1977’de Dîlok'ta çalışmalar yürütürken, Alaattin Kapan adlı bir kişi “Stêrka Sor (Beş Parçacılar)" grubu adına onunla konuşma bahanesiyle bir kahveye davet ediyor. Ancak bu, devlete bağlı bir casus grup olan “Stêrka Sor’un”pusu kurduğu bir tuzaktı.
Kapan, devletin Türk solcuları arasına sızmış bir casusuydu ve "Stêrka Sor" adlı grubu kurmuştu. Üyeleri, Türk devletinin istihbaratı tarafından eğitilmişlerdi. Bu casuslar grubu, Apocular Grubu ve üyelerini yakından takip ediyordu. Haki Karer, Kapan’ı, Adana’ya geçip oradaki devrimci güçlerle çalışmaya başladığında tanıyor. Haki Karer, Dîlok'a geçtiğinde Kapan da oraya gidiyor ve 18 Mayıs 1977'de Haki Karer'i kahveye davet ediyor. Haki Karer arkadaşlarının tüm uyarılarına rağmen grubu tanıdığını söylüyor ve toplantıya gidiyor. Ancak tanıdığı bu ajan grup tarafından kendisine pusu kurulduğunu bilmiyordu. Kahvede çıkan tartışma sonucunda alçakların silahlı saldırısına uğruyor ve şehit düşüyor.
BÜYÜK İNTİKAM
Önder Abdullah Öcalan, yoldaşı Haki Karer için, "O benim gizli ruhum gibidir" değerlendirmesini yapıyordu. Şehadetinden sonra ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Biz Örgütlü bir hareket kurarak, direnişçi halkların öncülüğünde, özgürlük ve başarıyla Kürdistan’ın özgürlüğünü sağlayacağız ve yoldaşımızın intikamını alacağız.”
Haki Karer'in anısını yaşatmak ve büyük intikam için parti kurma kararı alınır. 27 Kasım 1978'de Amed’in Licê ilçesine bağlı Fîs köyünde gerçekleştirilen ilk kongreyle PKK kuruldu.
KAPAN CEZALANDIRILDI
Şehit Haki Karer'in katilleri de daha sonra cezalandırıldı. Alaattin Kapan, Hatay'ın İskenderun ilçesinde şehit Kemal Pîr öncülüğündeki devrimci birlik tarafından cezalandırıldı.
İLK ARAP ŞEHİT: EZÎZ EREB
Arap halkından olan Şehit Ezîz Ereb (Nadir Şêx Hesen), 1964’te Efrîn-Şehba Kantonu’nun Miryemîn köyünde dünyaya gözlerini açıyor.
Arap halkından PKK’nin ilk şehidi olan Ezîz Ereb, "Arap olarak öleceğim ancak yaşasın Ortadoğu halklarının kardeşliği" şiarıyla bugüne ışık tutmuştu.
1983'te Kürdistan devrimine katılan Ezîz Ereb, Önder Abdullah Öcalan'ın Ortadoğu halklarının geleceğine ilişkin düşüncelerinden etkileniyor ve Lübnan'da aldığı eğitimin ardından Kürdistan dağlarının yolunu tutuyor.
Şehit Ezîz Ereb, Kürdistan dağlarındaki mücadelesini günlüklerine şöyle aktarıyor: "Bir yıldır Kürdistan'dayım. Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin gerillalarından çok şey öğrendim. Her dakika, her saat elde edilen birçok devrimci gelişmeye şahit oldum. İmkanlar sınırlıydı ancak hareketin kahraman direnişçileri, Türk askerlerini bozguna uğratarak yüreklerine korku salıyorlar."
ENTERNASYONALİST SAVAŞÇI
Şehit Ezîz Ereb, günlüğünün bir başka bölümünde ise şunları belirtiyordu: "Ben bu gelişmelere tanık olmuş enternasyonalist bir savaşçıyım. Hareketin güçlü yönetimi, savaşçıların kahramanlık destanları mutlaka Kürdistan'ı özgürleştirecektir. Elbette zafere ulaşacağız. Savaşçılar açlık ve susuzluk nedir bilmiyorlar. Çünkü bu uğurda hiçbir şeyi engel olarak görmüyorlar. Düşmana karşı direnişi büyütüyorlar ve gerçek anlamda büyük bir direniş sergiliyor. Gerçekten de bu destan kutsal olduğu kadar aynı zamanda çok da kıymetlidir. Her arkadaş, son kurşununa kadar direniyor ve şehadete ulaşıyor. Bu nedenle Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin adı her yerde yankılanıyor."
Şehit Ezîz Ereb, 17 Nisan 1986'da Bakûrê Kürdistan'ın Colemêrg (Hekari) kentine bağlı Qewalê köyünde şehadete ulaşıyor.
İLK KADIN ŞEHİT
PKK'nin kuruluşundan bugüne kadar kadınlar öncü ve yaratıcı olarak ön saflarda yer almış ve bu uğurda çok sayıda şehit verilmiştir. Kadın özgürlük çizgisi bugün tüm dünyayı aydınlatmanın yolu haline gelmiş ve bu yolu açan öncülerden biri de Besê Anûş'tur.
Besê Anûş, 1960’ta Bakûrê Kürdistan'ın Mereş kentine bağlı Bazarcix ilçesinin Esmapur köyünde dünyaya gözlerini açıyor. 10. sınıfa kadar okuyor.
O dönemde Mereş devrimci çalışmaların arttığı bir yerdi. PKK kurulduğunda bu çalışmaların yapıldığı yerlerden biriydi. Besê Anûş da bu dönemde burada Apocular Grubu tarafından yürütülen çalışmalardan arkadaşlarıyla birlikte etkilenerek gruba katılıyor.
Ancak Türk devleti de bu süreçte vahşi saldırılarnıa başlıyor. 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında, yani PKK'nin kuruluşundan yaklaşık bir ay sonra Mereş'te solculara, Alevilere ve Kürtlere karşı bir katliam gerçekleştirdi. Bu katliam Besê Anûş'un Kürdistan Özgürlük Hareketi saflarına katılmasının nedenlerinden biri oluyor. Mereş katliamına bizzat şahit olmuştu. Bu nedenle küçük bir grupla birlikte gerillalara katılmaya karar veriyor ve Mereş dağlarının yolunu tutuyor.
BÜYÜK İRADE
Devrimci Besê, Kürt halkının mücadele tarihinde cesareti bugün de anlatılan bir isimdir. Grubuyla birlikte köy köy dolaşarak kimlik, ülke ve dil bilincinin oluşmasında öncü rol oynuyor.
12 Eylül 1980 faşist darbesinde tutuklanarak işkencelere maruz bırakılan Besê Anûş, dik duruşundan asla geri adım atmıyor. Bir işkenceci daha sonra onun hakkında: "Ona çok işkence yaptık ancak hiçbir şeyi itiraf etmediği gibi çığlık bile atmadı" diyecekti.
Serbest bırakıldıktan sonra da hiç durmuyor ve köy köy dolaşarak kadınları eğitiyor, onlara kendilerini savunmayı öğreterek mücadelesine devam ediyor. Arkadaşlarına hep şunları söylüyor: "Şehit olduktan sonra Kürdistan'da yüzlerce direnişçi kadının silahlanarak Kürdistan dağlarında mücadele edeceğine inanıyorum."
Besê Anûş ve beraberindeki arkadaşları, Mart 1981'de Bazarcix’ın Musolar ve Şoiyonên köyleri arasındaki Aksu Nehri kıyısındaki "Keleha Biçûk" olarak adlandırılan bölgede Türk devleti askerleriyle çıkan çatışmada şehit düşüyor.
3 bin kişinin katıldığı bir törenle Bazarcix'ta son yolculuğuna uğurlanan şehit Besê’nin mezar taşında şu sözler yazılmıştır:
"Sarp kayalıklarda bir ceylan,
Gülün dalında mutlu bir güvercin idim
Arkadaşların sohbetlerinde can idim,
Büyük davanın yolunda yoldaş oldum,
Anayurdun halkının özgürlüğüne arkadaş oldum."
ENTERNASYONALİST MÜCADELENİN SEMBOLÜ: ALMAN DEVRİMCİ RONAHÎ
Ronahî (Andrea Wolf), 15 Ocak 1965’te Almanya’nın Münih kentinde doğdu. Sosyalist bir ailede büyüyen Wolf, Almanya’nın en karmaşık zamanlarına (1970-80) tanık oldu. 15 yaşında siyasetle tanıştı ve küçük yaşına rağmen Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin gençlik kollarına üye oldu. Wolf ailesiyle birlikte sisteme karşı mücadele ediyor.
Andrea ve arkadaşları daha sonra Özgürlük Zamanı 81 adlı bir organizasyon kurdular. Böylece gazete manşetlerinde görülmeye ve tanınmaya başladı. Andrea daha sonra Alman polisinin hedefi haline geldi ve onlarca kez gözaltına alındı. Bu zorluklara rağmen mücadeleden vazgeçmedi ve devrimci çalışmalarını sürdürmeye devam etti.
Dünyadaki devrimci hareketlerle ilgili kitapları okuyan Andrea, bu süreçte Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni de tanıyor. 1997 yılında Kürdistan dağlarına giderek gerilla saflarına katıldı. Alman hükümetinin Kürtlere yönelik baskılarına karşı 1994 Newroz’unda bedenini ateşe veren Şehit Ronahî’nin (Bedriye Taş) adını alıyor.
Andrea, Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne katılmasının nedenini şöyle açıklıyor: “İnsanlığın şu anda yaşadığı kirliliğin ortasında yaşamak istemiyorum. Bu pislikten kurtulmak benim için en büyük şereftir. Bu yolda büyük bir çaba ve özenle yürüyeceğim. Burada farklı bir kültürden gelmeme rağmen hiç yabancılık hissetmedim. Burada aldığım sorumluluk beni değiştirecek ve dönüştürecek. Artık bu topraklarda bir Alman devrimci olarak yaşayacağım. Buradan aldığım güçle topraklarmı savunacağım ve bunun için tüm gücümü kullanacağım. Başaracağıma inanıyorum.”
Andrea 1 Eylül 1997’de Kürdistan dağlarında günlüğüne şunları yazdı: “Şehirlerdeki savaşı durdurmalıydık ama olmadı. Bize dağlardan başka çıkış yolu bırakmadılar.”
23 Ekim 1998’de Wan’ın Şax bölgesinde 23 arkadaşıyla Türk devleti ile girdiği çatışmada sağ ele geçirildi ve daha sonra şehit edildi. İşgalci Türk devleti gerilla cenazelerine insanlık dışı işkenceler yapı ve dünya gündemine girdi. Türk devleti birkaç yıl öncesine kadar da Şehit Andrea’nın cenazesini teslim etmiyordu ve bu nedenle Türk devleti ile Almanya arasında bir krize neden oldu. . Yıllarca mezarı bile bulunamadı. 2011 yılında Şax’ın Dökmelitaş köyünde toplu mezarda bulunduğu öğrenildi.
RONAHÎ ŞEHİTLİĞİ
Andrea Wolf (Ronahi) ve arkadaşlarına karşı işlenen vahşeti araştırmak için dünyanın dört bir yanından insan hakları savunucuları tarafından 2011 yılında uluslararası bir soruşturma komisyonu kuruldu. Ancak Komisyonun olayı soruşturma çabaları engellendi. Bölge halkı, 15 Eylül 2013’te Şehit Ronahi ve arkadaşları için “Ronahi Şehitliği” anıtı yaptı. Daha sonra Türk devleti “Ronahi Şehitliği”ni yıkma kararı aldı, ancak halktan büyük tepki geldi ve halk günlerce anıtta nöbet tuttu. Ronahi Şehitliği, 2015 yılında Türk savaş uçakları tarafından bombalanarak yıkıldı.
Andrea Wolf, enternasyonalist mücadelenin sembolü olarak adlandırıldı ve anıları yaşatıldı. Şehadetinin ardından Almanya, İngiltere, Latin Amerika ve daha birçok ülkeden yüzlerce kadın PKK saflarına katılarak Ronahî ismini yaşatmaya devam ediyor.
Şehit Andrea Wolf’un anısına 2019 yılında Andrea Wolf Enstitüsü kuruldu. Bu enstitüde dünyanın her yerinden kadınlar, kadınların özgürlük sorunlarına çözüm bulma odaklı tartışmalar yürütüyor.