Ataerkil ve kapitalist modernite sistemi derin bir kriz içinde bulunmaktadır. Kapitalizm ve ataerkil iktidar yaşadığı krizi yeni birikim alanlarına el koyma, yeniden sömürgeleştirme, savaş ile çözmeye ve kendini sürdürmeye çalışır.
İçinde bulunduğumuz süreç böylesi bir kriz sürecidir ve buna 3. Dünya Savaşı tanımı yapılmaktadır. 3. Dünya Savaşı cinsiyetçilik ve dincilik ideolojisi ekseninde yürütülmektedir. Ülkeler, halklar, kadınlar hegemonik güçler tarafından yeniden paylaşılma ve sömürgeleştirme saldırısı altındadır. Dünyanın her yerinde yaşanan savaşlarda neoliberalizm ve radikal dincilik bir madalyonun iki yüzü olarak kadın düşmanlığı, kadın katliamı, kadın bedenine el koyma yöntemini temel uygulamalar olarak yürütmektedir. Kadına karşı binlerce yıldır ilan edilmiş savaş derinleşerek yürütülmektedir. Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika bu savaşın hinterlandı olarak her gün kadın katliamlarının yaşandığı bölgelerdir.
İran, Afganistan, Hindistan, Kurdistan, Irak, Türkiye, Bangladeş, Libya, Latin Amerika başta olmak üzere ulus devlet ve egemen erkeklik krizi kadına karşı savaş ile aşılmak istenmektedir. Her zamankinden daha büyük bir tehdit ile karşı karşıya bulunmaktayız. Irak-Türkiye-KDP Bağdat anlaşması ile Şengal siyasi partisi PADE kapatılmış ve öz savunma güçleri YBŞ-YJŞ’nin yasa dışı ilan edilip tasfiye edilmesi hedeflenmektedir. DAİŞ’in kadın kırım siyasetinin startını verdiği ve oradan dünyaya yayıldığı Şengal’e karşı kurulan Türkiye-Irak-KDP ittifakı gizli DAİŞ ittifakıdır. Bu ittifak göstermektedir ki tüm dünya kadınları yeni bir saldırı konsepti ile karşı karşıyadır.
Kadın katliamı fiziki, siyasi, ekonomik, ahlaki çok boyutlu yürütülmektedir. Bu katliam, tecavüz ve kadın kırımına karşı kadın öz savunmasını, fiziki, siyasi, ahlaki ve ekonomik eylem ve örgütlenmelerini tüm boyutlarda geliştirmediğimiz durumda kadın özgürlüğü ve yaşamının büyük ve trajik kayıplarını yaşamamak mümkün değil. Kadın ayaklanması, kadın örgütlülüğü, kadın silahlı direniş araçları birer öz savunma savaşlarıdır. Yaşamakta olduğumuz 3. Dünya Savaşı'nın devrimci ve demokratik direniş cephesi kadın özgürlükçü direniş ve alternatif sistem olacaktır. Bir tarihsel eşikteyiz ve kadın direnişi böylesi bir tarihsel rol ve devrimci misyon kazanmıştır. ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesinin dünya kadınlarının direniş şiarına dönüşmesinin anlamını burada görmekteyiz. Hindistan’da ve Afganistan’da kadın katliamlarına karşı yaşanan isyanları bir öz savunma direnişi olarak selamlıyor ve tüm kadın hareketlerine bu direnişleri büyütme çağrısında bulunuyoruz. Tüm kalbimizle Hint, Afgan, Fars, Arap, Afrikalı; doğu ve batının tüm kadınlarının yanındayız.
Şimdi her yerde ‘Jin Jiyan Azadî’ şiarı ile kadın özgürlük cephesini, direnişini ve öz savunmasını geliştirme, kadın konfederal sistemini inşa etme ve özgürlüğü dünyanın tek seçeneği yapma zamanıdır. Örgütlülüğünü sağlamayan direnişlerin sistemi aşamayacağı açıktır; bu anlamda direnelim, örgütlenelim ve başaralım anlayışı temelinde kadın hareketleri olarak gücümüzü birleştirme zamanıdır.