.TÜM MAZLUM VE YİĞİT KÜRDİSTAN HALKI VE PKK'Lİ YOLDAŞLAR!
Partimiz'in 20. yıl dönümünü geride bırakırken gerçekten sadece kendimizin değil, anlamsızlıkta, çılgınlıkta sınır tanımayan bir düşmanın bu son dayatmasıyla birlikte, yepyeni bir sürece girdiğimizi bu temelde bu yıldönümünü oldukça anlamlı ve görkemli kutladığımı, sizleri bu temelde selamladığımı belirtmik istiyorum.
Özellikle günlerden beridir düşmanın başını 1 Ekimden beri sıtatını verdiği hucümuyla birlikte başlayan bu yeni süreci bizde Ortadoğu'dan 9 Ekim çıkışımızla birlikte yine bir süreç bir iş değil, bir uluslararası yürüyüştür. Nitekim bunun en parlak ifadesi çarpıcı bir biçimde halen etkileri, yansımaları binlerin dikkatini çeken anlamlı ve şanlı Roma yürüyüşüdür. Roma'nın tarihine de yaşarı bir yürüyüşdür. Herşeyden önce özel olarak, tüm zorlukları göze alarak her türlü fedakarlığı yaparak bu yürüyüşe katılan gece-gündüz demeden, yine soğuğa karşı olduğu kadar, ayakta günlerce bekleyerek bu yürüyüşe tarihi anlamını veren tüm halkımızı, tüm değerli dostlarımızı İtalyan halkını ve dostalarını da bu vesileyle kutluyorum, selamlıyorum.
Yine bu süreçte en başta Önderliksiz olamamanın acısıyla veya Önderliğin tehlikede olduğu ve hatta biraz da aşırıya yorumlayarak, neredeyse Önderliksiz yaşama gibi bir tehlikenin kapıya dayandığını hisederek, en değerli canlarını gerçekten kahramanca ateş topu haline getirerek tarihi rolünü oynayanlara da büyük bir minnetle anıyorum. Ve yaralı olanlara da candan selamlarım, sevgilerimle birlikte, sağlıklarına kavuşmalarını ve gerçek bir mücadele kahramanı olarak tarihi yürüyüşlerini devam etmelerini diliyorum. Ve bu arada yine çok çeşitli nedenlerle yeniden ulusal harekete, insanlık hareketine katılan tüm yeni insanlarımızı bu katılışlarından dolayı kutluyor ve selamlıyorum. Yine Avrupa'ya, Roma'ya gelişimiz münasebetiyle şüphesiz başta İtalyan halkı olmak üzere, ilgi duyan tüm Avrupalı dostlarımızı bu yıl dönümü dolayısıyla kutluyorum, selamlıyorum.
Şuna her şeyden önce değinme gereği duydum. Gerçekten büyük bir felaket hazırlanmak isteniliyordu. Kendi duygu dünyamız bu süreç içinde şunun için çok özce dile getirmek istesem bir halkın başsız kalmasının vehametini iliklerimizi kadar duydur. Bunu kendi fiziki varlığımız için değil, gerçekten bu hiç umurumuzda bile değildi, ama gerçekten milyonların bizzat ayağa kalkarak gösterdikleri Önderliksiz "Olamayaz, yaşayamaz" gibi durumunu görünce bunun en dayanılmaz acı ve çaresiz bir hastalık olduğunu görerek sarsıldığımı belirtmek istiyorum. Örneğin bizim soğuk kanlılığımızı yitirmemekle birlikte, hiç bir halkın bu duruma düşmemesi gerektiğini ve hiç bir halkında öyle bağlı olmaması gerektiğini ve hatta hiçbir kişinin ne kadar olağanüstü olursa olsun, böylesine bir duruma dayanamayacağını hissederek, ama yine de iğne ucu kadar bir imkan olsa buna halkımız, haklarımız için.. en ufacık bir sarsıntı getirmeden hatta ve hatta eğer bu son şerefli bir ölüm gibi bir ölüm olacaksa bunu gördüm ki, bu en rahat eylem biçimidir. Tekrar vurguluyorum, inanılmaz bir yaşam bağlılığı ve gerçekten hem de yaşama af derecesinde olağanüstü bağlılığın en çok kendini hissettirdiği bu süreçte tanıdığım en şerefli bir duygululukla hiçbir çare kalmadığında düşmanın alabildiğine "Yakaladık, teslim alıyoruz, teslim almaya gidiyoruz" dedikleri koşullar altında tek kelime düşman karşısında söylemden, şahane bir ölüme gitmeninde onurlu ve şerefli bir eylem olduğunu düşündüm ve kendimi buna oldukça hazırlamıştım. Ve kesinlikle bunda alınacak, üzülücek bir yan olmadığını, hatta en rahat... yine bu noktada tümüyle hazırlığımızın bir parçası gereğini yerine getirmeye heran ayaktaydık ve hatta şunu da söyledimki, o kahraman direnişlerimizin yanında bizim yaptığımızın bu kadar ahım-şahım olmadığınıda kendime söylemek durumunda kalmıştım. Ama buna rağmen, esas olarak endişelerim kendimiz için değil, sizin durumunuz için olduğunu, bir yandan Partimiz içinde yıllardan beri oldukça zafere yakın çalışma imkanları verilmesine rağmen, bu çalışma imkanlarını zafere dönüştüremeyen geri kadro yapımızın acıları şüphesiz yarım işleri bizi zorlamıştır. Bunlar bizi çok sarstı ve bunların giderilmesine herşeyden önemli ve incelikli olduğunu ve fırsat bulur bulmaz bunun gereklerinin sonuna kadar yerine getireceğimize birinci görev planında yer verdik.
Yine özellikle halkımızın büyük beklentilerinin çok zorda olsa kesinlikle yine daha sağlam esaslara bağlanılarak cevap olunması gerektiği, özellikle özgür yaşam imkanlarını bu kadar yakalamış iken, bunun yarım kalmaması buna mutlaka kalıcı, sarsılmayan, düşmanın o çılgınca hesaplarına yenilmeyen bir özgür halk hareketinin daimi sürmesi için yaşamak gerektiğini iliklerimize kadar hissetmiştik. Önderliksiz halk olmanın çok zor olacağını, felaket olacağını düşünmüştük ve bunu tüm yolları, yöntemleri deneyerek önümüzdeki süreçte kesinlikle gidererek ve bir daha bu zor durumlarda böyle bir halkı bırakmayarak yanıt vermek gerektiğini yine iliklerimiz kadar hissederek, bu göreve sahip çıkacağımızı kendimize bin defa and içme temelinde ve yine sıradan bir imkanı çok iyi değerlendirerek, her sözü, her adımı yerinde atarak, ki inanıyorum şimdiye kadar hep böyle atmaya çalıştık, ama bundan sonra daha anlamlı ve b a-şarılı bir biçimde böyle adımların sahibi olmaya kararlılığımız son derece gelişti demek durumundayım. Yine bu ara, özellikle bu günlerde kadınlarımızın-kızlarımızını gösterdikleri ister açlık grevleriyle, ister yürüyüşleriyle aslında özünde özgür yaşam tutkularının büyük önem arz ettiğini, bu konuda yarım kalan işlerin tamamlamasının söz ve eylemlerinin geliştirilmesi gerektiğinin büyük önemini ve mutlaka tamamlanması, başarılması gerektiğini iliklerimize kadar hissederek bundan sonra gerçekten bu yönlü özgürleşme çalışmalarımıza kesin başarı derecesinde bir yer vererek daha büyük başarıların ortaya çıkacağının heyecanı içinde de olduk ve bu konuda özellikle özgür yaşam tutkularının başlı başına büyük bir kuvvet, büyük bir yaratıcılık olduğu duygularınada sonuna kadar ulaştık. Umarım bunu bundan sonra güzele dönüştürürüz. Ve bu arada özellikle düşmanın oldukça küçülen, hiçbir insani sınır tanımayan yani 30 bin kişinin ölümünden ben sorumluymuşum, o kadar utanmazlar ve yalancıki! Sen bu halk topraklarını bin yıldır sahibi olan halkları ne yaptın? Ey düşman demek gerekiyor.Sen kendin diyorsun: "1070'te bilmem Malazgirt Zaferiyle Anadolu'yu işgal ettim" peki binlerce yıldır bu toprakları kim tarıma aştı? Kim uygarlığa aştı?Hangi dillleri vardı? Hangi kültürleri vardı? Hani o görkemli tarihi tarihi eserleri? O Roma'nın güçlü tarihi eserleri halen insan yanına gitti mi ürperir! O eserlerin sahiplerı kimlerdir? Sen geldin bunları talan etmedin mi? Sen geldin bunları işgal etmendin mi? Sen geldin bunları yakıp-yıkmadın mı? Bir büyüklük bunun neresinde? Şeref bunun neresinde? Anlı-şanlı Türklük bunun neresinde? Sen nasıl bir düşmansın ki, sonuna kadar yakıp-yıkmaya, sonuna kadar el koymayı, sonuna kadar işgal etmeyi şeref bileceksin, ama bin yılların en görkemli uygarlık eserlerinin sapihlerini ise katletmeyi, soykırıma uğratmayı hak bileceksin.Bunu nasıl böyle çılgınca insanlığa karşıt, şimdi de sana can veren kendi değişleriyle bilmem iç elbiselerine kadar bağlı olduğun Avrupa'ya bile kafa tutacaksın. Haklılık bunun neresinde? Vicdan, şeref bunun neresinde? Sen kendini yine ne sanıyorsun? Bu topraklara emek verenlere hiç saygın olmayacak mı? Bu uygarlığı yaratan halk-lara hiç saygın olmayacak mı?Hep öldürme, hep yok etmeyi kahramanlık sayacaksın! Yeter, diyorum artık buna. Şimdi bu düşmün düşman şunu gördü benim şahsımda: "Bu adam tarihi suçlarımızı yüzümüze vuracak." İşte "Avrupa çıktı orda biraz daha teslim olmamış, haklılığa da, yüreğine de sahip Avrupa'ya anlatacak" ve burda paniğe kapıldı. Ve bu son çılgınlığa girişti. Türk halkı, Türk aydını biraz gerçekten kendine gelmeli.
Bu kadar şönevizi, bu kadar.. ama düşmandır yine yaptı, bu düşmanı küçüklüğü bizim veya benim büyüklüğümü gösterir. Beni öldürebilir, bu hiç bir şekilde büyük olduğunu göstermez.Ben şunu gördüm yani bu düşmanda, plan yapmış güya Türkiye'yi satmış o efendilerine bunun karşılığında iki yıl benim kellemin peşinde. Şu zavallı Mesut'a bakın "Yakaladık" Çocuk gibi sokağa düşüp bayram ediyor.Başbakanlığı kurtaracakmış, bilmem neyi kurtaracakmış. İnsan bu kadar düşmez. Osmanlılar hani çok..ama Osmanlılarda savaşmışlardı. Hatta Mustafa Kemal'de savaşmıştı.Yunan Generali Krikopis'i esir de almıştı. Ama Krikopisi ne bayrağını çiğnedi, ne de bilmem işkence yaptı, geri bıraktı. Şimdi bunlar çok Kemalist geçiniyor, ama Mustafa Kemal ile de bunların alakası yok.Bunlar gerçekten çok düşmüşler.Bunu gördük. Sınır tanımaz bir çılgınlık gördük. Yani dediğim gibi tarihle ilişkileri yok.Son mafya-çete işte siyaset ilişkisiyle böyle.. bir takım oluşturmuşlar.Bunu bile bir çılgınlıkla işte "Elimden gitmesin o dünya" gerçekten yani bir sürü çete, belkide bu normal çetelerinde belli bir kuralı vardır onlarında çok dışında bu histerikle üzerimize geldiler. Bu tabii sizi ürküttü, halkımızı ürküttü ama ne yapalım bu düşman türüdür, son düşman türüdür. En gerici, en sınır tanımaz, en aşağılık bir düşman türüdür. Tekrar söylüyorum, yani ne hakla yani halkların kaderini bu kadar yok edip hiçbir hak onlara tanımayacaksın? Şimdi bunu gördüm tabi, bu bana göre çok büyük bir küçüklük! Ne kadar dar da, zorda olsamda bu süreçte bende uyanan en büyük duygulardan birisi, insanlar büyük işler için yaşamalılar. Ve hatta madem ki, bir düşman seni bu kadar hedef-lemiş, haksız ve acımasız o zamanda sen de de biraz şeref, onur veya yansıtma kabiliyeti varsa bundan kolay yem olmamanın tedbirlerini alacaksın. İğne ucu kadar bir imkan, bir günlük zamanı kutsal değerlendireceksin. Namus buradadır, şeref buradadır. Bunu göstermeyene saygının olamaycağını ve yine ben yaşayacaksam bunun gereklerine göre yaşamam gerektiğini bin defa and içerek, bin defa insan olmanın, yeni insan olmanın bir gereği olarak hissetim ve eminim ki siz halkımız bunu derinliğine hissettiniz. Çarpıldınız, büyük öfkeye bağlandınız ve kendinizi yaktınız. Onlara göre tekrar vurgulayayım, bu büyük öfkeyi ve acınızı kendini yakarak değilde, daha inanılmaz bir halk gücünü, yaratıcılığını, örgütlülüğünü yaratarak göstermenin zamanıdır diyorum. Örneğin daha çok bu fırsat elinizdedir. Bu fırsatı gerçekten değerledirmelis iniz.Acılarınızın büyüklüğüne, bu kin, öfkenizinde büyüklüğüne bağlı olarak, ki bu aynı zamanda zayıflığınızın bir sonucudur onu güce dönüştürerek yanıtlamalısınız.Bunu derinden hissettim. Bağlılığınızın böyle anlam bulmasının büyük önemini hem kendim için bilince çıkardım, hem de bilince çıkartığınıza dair oldukça umutlandım.
Bunun yanında kendi tarihimizi düşündüm, bu kadar direnmenin tecrübesine de dayanarak çok tarjik, çok acılı bir tarih olduğunu gördüm. Her tür Önderliği'nin ya çok köklü bir teslimiyet, -ki halen günümüzde bu adın sahipleri belli- ya hızla darağacında biten bir ömür, ya vahşi katledilme! Şimdi tabiii benim başıma en büyüğü getirilmek istenildi. Yanlız bir bölgesel isyan gibi değil, bir yine ulusal çapta değil, uluslararası çapta çok amansız hazırlanmış bir komplo şebekesi içinde şunu yine gördüm: Nereye adım attıysak diyor "Orayı tutmuşuz" bu Mesut Yıl-maz'ın ağzında sanıyorum efendilerine dayanarak söylüyor onu, verdiklerin söze göre herhalde konuşuyor. "Orayı da tuttum, burayı da tuttum" diyor. "Hiç bir yer bulamayacak" Şimdi tekrar söyleyeyim yani buda insanlık dışı bir durum. Böyle savaşmak, yani hiçbir düşman demez bu dünyada senin gireceğin bir delik kalmamıştır. Şimdi sen kimsin? Allah bile olsa günah işlemiş kullarına karşı bir affedilecek, bir sığınılacak yer bırakır. Bunlar bu kadar dinsiz, imansız, Allahsız bir kesim oluyor. Yani dediğim gibi insan düşmanları içinde sanmıyorum başka yerde, başka tarihte böyle birşey olsun. Ama böyle oldukları ortaya çıktı. Önümüze daha tehlikeli, en tehlikeli bir süreci bizimde başımıza getirmek istediler ve halen de istiyorlar.
Şimdi burada kendin için söylemiyorum sadece, sizler için çok önemli. Dikkat ederseniz siz bize büyük bağlılık gösterdiniz, şimdi bu bağlılık bir kişiye bağlılık değildir, o kişiyi aynı zamanda gösterilen bağlılık sizin kendi özünüze, kendi şeref, onurunuza, kimliğinize, özgürlüğünüze gösterdiğiniz bağlılıktır. Böyle anlayın, en doğrusu budur. O halde sanki benim yerimde sizin için girilecek bir delik bırakılmamıştır. Ve her an imha ile karşı karşıyasınız.Bunu hissetmenizi, bunu düşünmenizi önemle istemek durumundayım, veya bu gerçeği bu vesileyle size belirtmek durumundayım. Ve gerçekte budur.Belki siz bunu halen bilmiyorsunuz, tehlike o kadar size yaklaşmadı veya belki yaklaşmayacakta, ama eğer tehlike ulusalsa, onursalsa, özgürlüksel, şerefselse o kadar yakınlıktadır. Odanızda bile sizi rahat bırakmaz. Bunu böyle bilmenizi önemle vurguluyorum. Ama bu herşey bitmiş anlamına gelir mi? Hayır! Nasılki benim için herşey bitmediyse sizin içinde herşey bitmemiştir. Tam tersine bir çok şey yeni başlıyor. Ben buraya gelirken ne bir ser.. vardı, ne bir ilişkim vardı, vardıysa bir ufak yeni yeni kurulmuş bir iki dostluk ilişkisi başka hiçbir şeyim yoktu. Kürdistan'a çıkışı yaparkende öyleydim. Ortadoğu'ya çıkış yaparkende gerçekten tek bir ilişkim yoktu. İlişkim yanımdakı kuryeydi. Avrupa'ya çıkarken de bu böyleydi. Sağlam, beni ilk kez yürütecek bir ilişki olduğunu ben görmedim. Mecburen başlamak zorundaydım bu yürüyüşe. Ve direncim vardı, kendime de güvenim vardı. İnancımda çıkış yapmakta teredüt etmedim. Tekrar edeyim ben kimseden rica, minnetle yer istemem. Bir dostuma söyleşim ne diyorsun, gelinebilinir mi, gelinmez mi? Davet çı-karmışlardır bazı dostlar. Ben dostluğa inanırım, dostluğa güvenirim. Devletlerden daha çok dostlara güverim ve sağlam dost bildiklerime dayanak adım atmakta çekinmedim. Ve şimdi gerçekten yani olduğumuz yerin tarihi büyüklüğüne benzer, bu düşmanın kıyamet koparması-nan rağmen, bizi konuk eden insanlar görebildiğimiz kadarıyla ve siz halkımızda geldiniz Roma'nın meydanlarında, sizi iyi misafir ettiler. Bana bu oldukça değerli gibi geldi. İnanıyorum ki, devam edecektir ve bizi de konuk etmişlerdir. Bu dostluk temelindedir, ne kadar istenilirse dostluğa göre biz davranacağız. Ama şimdiden belirteyim ki, biz sağlam basmışız ve sarsılmamacasına yürüceğiz de, Roma yürüyüşü devam edecektir.
Bunu düşman böyle bilmeli ve bu çılgınlığından vazgeçmeli. Öyle yoksun Ortadoğu halk-larına, Ortadoğu devletlerine esirvari kükrerek bunları sindiremez, bunu bilmek zorunda. Yine ekonomi vardır, bilmem "Abluka uygulayacağım" diye de sonuç almayacağını bilmelidir. Ama buna rağmen bizim kendimiz için çıkarmamız gereken derslerin temelinde mademki, birisi bize bir karış bile yer bırakmıyor hem de başka milletlerin, şerefli milletlerin saflarında bile bizi kıskaca almak istiyor biz o zaman ne güne duruyoruz? Onun için ben sıkça söylüyorum namuslu nedir peki? Böyle bir düşmana karşı ben bir karış yerimi bile sağlam tutamayacaksam, sağlam bir ilişkim, sağlam bir örgütüm olmayacaksa ben o zaman kaç paralık adamım? Şimdi bunu derinine düşündüm ve hepinizin böyle düşünmesinin mutlaka gerekli olduğunu, kendinizi yakacağınıza, kendinizi mahvedeceğinize böyle düşünüp sağlam yere basma, sağlam ilişkilere, sağlam bilince, sağlam dostlara, sağlam örgütlere sahip olmak şerefli, namuslu olmanın tek izahıdır.Bunun dışında herşey yalan!Bunu tekrar önemle bilmenizi hissettim bu yaşadığım süreçlerde. Şimdi tabii bunun için zamanın kıymetinin çok iyi bilinmesi gereklidir. Hatta özgür zamanın, özgür günlerin kıymetini çok iy bilmeniz gerektiğini size belirtmek durumundayım. Yine.. bir olmayı, çünkü ben çok kısa bir süre içinde tek yaşamanın en zor yaşam tarzı olduğunu, her ne kadar kendimle de konuşsam, kendimle derin derin düşünsem, gücüme güç katsam da insanlarla ilişkide olmanın, insan ilişkilerine sahip olmanın, özgür olmanın hele hele büyük bir.. ve bunun kıymetini çok iyi bilmeniz gerektiğini size söylüyorum. İlişkilerden sıkılmayın, ilişkileri anlamlı kılın, ilişkileri çelikten halatlar haline getirin.Bunun değeri herşeyden daha öncelikli gelir.Bunun çok bilinmesini ve kendinize mal etmesini bu süreçte istedim. Acıklı tarihten bahsetmiştim, şimdi bu tarihi artık tersine çevirme gerevini duyuyorum. Zaten bu kadar yaşamaya tutkuyla bağlı olmanın bir nedeni de, bu tarihi tersine çevirmek. Şimdi bu tarihi tersine çeviremezsek o bütün yüz yıllardan beri amansız katliamların kurbanı olmuş insanlarımızın acılarını hiçbir zaman dindiremeyeyiz. Ve unutursak..gibi, bizden alçağı yoktur. Bir halk ne kadar düşerse düşsün bu acı tarihini mutlaka anlayabileceği kadar, duyabileceği kadar bu günlerde yaşayabilmelidir. Zaten bunu sizlerde gördüm. Ama bu yetmiyor birde bunun tersine çevirmek, yenilmeyen bir tarih, acılarını, öfkelerini bilinçlendiren bir tarihi yürüyüş, savaşçılığı çok bilinçli ve her tür acı yenilgiye, dar ağaçlarına, teslimiyete, kapalı bir yürüyüşe mutlaka çevirmenizin herşeyden önce geldiğini bizzat istedim. Kendim bunun başındayım yine, en ufacık imkanlarla birlikte bu yürüyüşü düzenleyeyeceğiz. Ama sizlerinde gerçekten bir de bu yeni yılın başlangıcının bir şans olduğunu bilerek yaşınız, başınız ne olursa olsun kendinizin böyle bir girişi bir şans olarak değerlendirip hakkını vermeniz gerektiğini önemle yine belirtmek durumundayım.
Partimiz'in içinde bunlar olacak. Ülkemizin dağlarında da insanlarımız iyi direnecekler, ama halkımız olarakta dünyanın neresinde olursanız olun oldukça yepyeni, özgürlük yolunda bir halk olmanın kıvancıyla, ama bunun gerekli kıldığı bilinciyle, sürekliliğiyle kendinizi ileriye taşırmalısınız.Bunun gereğini derinden hissettim, ki bu acılar, bu lanetli tarih, bu acımasız düşman bir daha bu kadar haksız, acımasız, çirkin bir biçimde herşeyimizin üzerine gelmesin! Bunun başka bir ilacı yoktur. Ancak özgürlük yürüyüşü, başarı yürüyüşüyle siz bu düşmanın kabul edilemiz, afedilemez bu çılgınlığına karşı gereken cevabı verebilirsiniz... yer şüphesiz bazı hususlar vardır ondan önce de tekrar söylemeliyim ki, 20 yılda bir çocuk büyür, delikanlı olur ve 20. yılında her tür yürüyüşü yapar. Ne kadar çocukta olsanız, bilinçsiz de olsanız bu Parti'nin 20 yıllık tarihinde büyüdünüz, bir gürbüz delikanlı haline geldiniz. Artık çocuk bir halk değil, oldukça delikanlı, hatta olgunluğa doğru seyreden genç bir halkı temsil ediyorsunuz. Yürüyüşünüz bu gençlikle orantılı almak zorundadır. Çocukluğu bırakın olgunluğun gereklerini yerine getiren bir yürüyüşün sahibi olun. Parti'den bu temelde öğrenmelisiniz. 20 yıldır bize ne öğretiyor? Ne veriliyor? En önemlisi bugün ardına kadar bunun tersini kendim veriyorum. Bu Parti'ye çok verdiniz, en değerli..öğrendiniz. Bunlar toprağın altın.. çıkış kabili. Onun özgürlüğü açan yaşam gerçekleridir. Ama dersleri var, onları kendinize maletmelisiniz. Bu büyük kahramanlar ordusunu, kahraman şehitler ordusunu mutlaka yaşlı-genciniz, çocuk-ihtiyarınız, kadın-erkeğinize nakşetmek durumundasınız. Tehlike budur! 20 yıllık PKK'yi belki tam size veremedik, ama siz alabilirsiniz. İşte kitaplar, işte şehitlerin kendileri, işte düşmanın kendisi ! Size bu yılın nasıl öğrenilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Eğer bu PKK'yi 20 yıllık PKK'yi alırsanız kendinize bu dünyada hem şerefli yeriniz vardır ve hem de hiç bir düşman bir daha şerefi, onuru elinizden alamaz. Ama öğreneceksiniz, örgütleneceksiniz, yorulacaksınız, bunu görev bileceksiniz, hakkını vereceksiniz. Bende çalışacağım, PKK'lilerde çalışsın, ama gerçekten asıl yük omuzunuzda. Çünkü siz çok acı çekiyorsunuz. Kadroda daha acıları..daha duyarlı bir haldesiniz. O halde onlardan daha iyi de yapabilirsiniz.
Tekrar vurgulayayım yani, yine ben yapacağımı yaparım, ama dönem artık kendi özgücüyle yürüyebilen bir halk durumuna gelmeli. Çünkü öyle olmazsa bu acıya gerçekten ben nasıl dayanacağım diye kendimi yaşatamıyorum. Nasıl yaşatacağım? Yani milyonlar bana bağlanmış, benimde kaderim şurda-burada, bilmem bir kişinin elinde, iki kişi bilmem şu devletin, bu devletin adına beni şöylede-böylede yapabilir. Onun için diyorum acı çok büyüktür. Bu bilimsel iyi-likle aşılmıyor, dünya böyle bir dünya değil. Yine yaşayacağım, dayanacağım sonuna kadar, ama bu acılara bir daha düşmemeniz için, bir kişiye bu kadar bağlı olmanın acılarına düşmemeniz için hani diyeceğim ne siz beni gördünüz, ne ben sizi gördüm, bir anlamda böyle. Ama şerefle, onurla yürüyecek gücüde gösterirseniz buna gerçekten en çok ben memnun olurum.
Bunun yanında söylenmesi gereken, şimdi Avrupa'ya geldik. Avrupa'ya gelmem gerekliydi. Aslında düşman her kritik dönemde üzerimize geldiğinde, ki bana göre çareler tükenmez öyle geldiğinde panik içinde kalmak, veya işte herşey elden gidiyor gelmese de işte rahatım böyle bir durumumuz yoktu. Şunu her zaman bilmelisiniz ki, nereye gitsek orada bir hamlenin yolunu açabiliriz, ama bu seferki geliş gerçekten bir fırsata dönüştürüyoruz, büyük bir şansa dönüştürüyoruz ve şimdiden de en önemli adımları atılmıştır. Yanlız karşımızdaki gerçeklik kendi kurallarıyla, kendi yasalarıyla yürüyor, kendi siyasetiyle yürüyor. Bunlara dikkat edeceğim, dikkat etmek zorundayım. Hatta en uygarca bir biçimde dikkat etmek zorundayım. Kendimi anlatacağım, yani sizleri anlatacağım, tarihi anlatacağım, acıyı-zulmü anlatacağım. Artık gücüm ne kadar yeterse. Sadece benimle olmaz tüm dostları, tüm aydınları, tüm enternas-yonal yoldaşları da gerçekleri anlatmaya da çağırıyorum bu vesileyle, bu yeni hamle sürecinde. Belki istediğimizi tam anlatamayız, anlamak isteyebileceklerini anlatamayız. Özellikla halklar adına anlatmak istediğimiz çok şeyler var. Bu dünya biraz kapalı, ama buna rağmen zorlayacağız. Kesinlikle bu benim meselem değildir. Zaten dünya belkide hiç kimseye nasip olmayacak kadar beni tartıştı, beni tanıdı da. Sizleri tanıtmak gerekiyor, siz halkı, siz halkları. Haksızlığa uğramış halkları tanıtmam gerekiyor. Onun için hepinizi, bütün dostları yardıma çağırmak durumundayım.Bütün uluslardan, enternasyonal yoldaşları, güçleri yardıma çağırmak zorundayım. Onlarla birlikte bu Avrupa hamlemizin inanıyorum yani Avrupa uygarlığında değerli olan şeyler var. Kesin halkımızın yararına olan şeyler. Onlarla buluşacağız, onları güce kuvvete dönüştüreceğiz. Onları barışa gerçekten halk demokrasisine dönüştüreceğiz.Bunun için gerçekten elden gelen her şey yapılacaktır. Ama peşinen şu kadar başaracağım demem doğru olamaz. Çünkü herşey benim elimde değil, ama benden beklenebilinecek herşeyi en mütevazi, en duyarlı bir biçimde göstermekte de teredüt etmeyeceğimi ve en başarılı bir biçimde göstereceğim. Bu noktaları bir kez daha elimden geleni yeni bir hamle ruhuyla, akıllıkla dediğim gibi daha çokta kendileri için, amaçları,özlemleri için daha yüksek bir tempoyla, ustalıkla yerine getirmeye çağırıyorum.
Yine son bir kez de Türk halkına bir-iki çağrıda bulunmak istiyorum. Hiç bir halk kendi egemenlerinin elinde böyle güç bir duruma düşmesin diye ilan ediyorum herşeyden önce. Bile bile bu kadar haksızlık ve en kötüsü de hiç bir savaş geleneğinde olmayan, hiç bir savaş kuralında olmayan yani bir kişiyi hedeflemiş, bir kişi için ittifaklar kurmuş, en kapsamlı bir dünya ittifakı kurmuş, bütün Türkiye'yi bunun için satmış hem de gizli ve kirli bir biçimde. İşte düştü, mafya ile ilişkisinden dolayı düştü. Bütün bunlar niçin hepsi? Bir kişinin kellesi için. Siz eğer Türk halkı, hatta Türk ulusu bilemiyorum yani benim kellemle ne kazanacak! Ve 30 bin kişi hikayesi var. Resmi rakamlardır "20 bin gerillayı biz öldürdük" diyen Olağanüstü Hal valiliğiydi, her hafta bunu açıklar. Biraz vicdan, biraz iman, biraz insanın doğrulara-gerçeklere saygısı varsa resmi rakamlar bunlar. 4 bin köyü resmi rakamlar olarak boşaltan kim? 4 bin 5 bin faali meçhul cinayet, çeteler beli değil mi? Resmi raporlar da bunlar açık değil mi? Yine ortada ekonomiye bakın, sosyal yaşama bakın tanınmaz hale getirenler kimdir? Yine yaşamlarına bakın hiç çalışmadan kazananlara bakın! Öldürdükleri askerlere bakın, kendi çocuklarına bakın bu egemenlerin. Bunlar kim? Şimdi Türk halkı varsa ona bağlı aydınlar biraz düşünmeli ve mümkünse biraz adalete gelmeliler. Böyle çılgınca bir şönevizme bayrak sallamanın insanlık onuruyla hiçbir alakası yok. Varsa bir Türklük şerefi onunla da hiçbir alakası yoktur. Şimdi sizden ne isityoruz? Biz Türkiye'den ne istiyoruz? Türk halkıyla ne yapmak istiyoruz? Bakın bu toprakların 4 bin 5 bin yıldır en eski halkıyız. İlk defa insanlık şahittir ki, burayı tarıma açan, bu hayvanları evcilleştiren halkız. Bu bağların başlarında, bu insanlığa en eski hizmetlerde bulunan bir halkız. Kimseye zarar verilmemiş, kimseye işgal-talan dayatılmamış. Geldiniz, tamam vurdunuz, düşürdünüz, egemen olduğunuz, bey, paşa, vali oldunuz. Bunlarda sizin olsun, ama nedir şimdi kimliğini yok ediyorsunuz, son ulusal varlık adına ne varsa onuda ortadan kaldırmak istiyorsunuz. Bununla da yetinmiyorsunuz, benim bütün yaptığım çok iyi biliyorsunuz ki, ya durun hele bu halkın bir adın var, bir varlığı var mümkünse biraz şeref, haysiyeti yoksa, var edilmeli. Bunu söyledim değil mi?Siz bunu bilmiyor musunuz? Bundan başka biz bir şey yaptık mı?Biz bu işe kitapla başlamadık mı? Kur-an'la başlamadık mı? Felsefeyle başlamadık mı? Siyasetle başlamadık mı? Elimde benim önce bir.. var mıydı? Elimde öyle bir şeyim var mıydı? Sözle başlamadım mı bu işe? Peki siz de hiç din, iman yok mu? İnsanlıkla, gerçekle ilgisi hiç bir bağ yok mu? Tepeden, tırnağa siz silahlı değil miydiniz? "Dünyanın en büyük ordusuyuz" diyen siz değil misiniz? "Amerika hergün bizimle" diyen "En büyük silah, teknik güce" yine "İsrail bizimledir" diyen siz değil misiniz? Ve bu kadar üstün silah gücü olan en çok insan vurmaz mı? Ve siz vurmadınız mı? Bunları bilmiyor musunuz? Bizim elimizde silah var mı?Tek- tük basit silahlardan başka hepsi savunma silahı değil mi?
Şimdi tüm bunlar ortadayken yine cinayetlerin de hepsinin tarihinin, katliamlarını neden öyle çılgınlaşıyorsunuz? Beni 30 bin kişinin katili diye adlandırmaktan utanmıyorsunuz?Yani gerçekten bu yüzden Türk halkından utanıyorum demiyeceğim, ama kendi egemenlerimden o kadar utanıyor ve onları o kadar çirkin görüyorum ki, yani açık söyleyeyim yarın kuvvet bizim elimize de geçse, haydi o güvendiğiniz ittifakları biz de kursak peki sizin haliniz ne olacak? Kim size sahip çıkacak? Ve herkes mezarından kalkan halklar, jenosite uğramış halklar, tüm insan hakları elinden alınmış insanlar, tüm faili meçhul cinayetlere kurban olmuş olan insanlar, yoksul düşürdüğünüz tüm insanlar ayağa kalksa, üzerinize gelse yine bayrağı sallayacak mısınız? Yine o sokaklardaki çılgınlığı yapacak mısınız? O zaman kaçacak delik değil, içine girecek hiç bir yer bulmayacaksınız.Yani insanlığın içinde tek saygı değer bir kelimeye bile layık olmayacak kadar hastalıklı bir kimlik sahibi olduğunuzu göreceksiniz. İşte bu acı sondan kurtulmak için diyorum, bizim hiç bir suçunuz yok sadece istediğimiz bu toprakların tabi binlerce yıldan beri doğmuş, büyümüşüz, niye bizi ortadan kaldırıyorsun ordan? Bir de.. siz sonradan geldiniz, haydi alabildiniz yerler sizin oldu. Haydi gelin yeniden uygarca, kardeşçe bir yaşamı düzenleyelim.
Baştan beri biz size bunu söylemiyor muyuz? Yani zorbalık, silah sizdedir diye sonuna kadar yok etmeyi siz hak mı belliyorsunuz? Kahramanlık bu mudur? Bu kahramanlık değil, en büyük kalleşliktir. Bunu bırak diyorum size, ben başka birşey söylemedim. Ama dünyaya kalkıp büyük yalanla peşime düşüyorsunuz ve alkış çalıyorsunuz buna...olabilir, ama bazıları da suskundur.Hz. Ali bile söyler: "Suskunlarda saldıranların suç ortağıdır" der. Onun için hepinize sesleniyorum Türk aydınlarıda dahil. Sağına, soluna baktım hepsi bayram ediyor. "Son isyancı başıda düştü ve isyan bitti" denildi. Acıyla onların durumuna üzüldüm.Kendi adıma değil, onların adına üzüldüm. Benim düşmemin acaba gerçekten eğer sizin ruhunuzu rahat etmişse insanlık utansın yani. Düşmanıda olsa çok övdüğünüz adına hareket ettiğiniz Atatürk bile olsaydı böyle yapmazdı. Yanlızdım, tektim kaybettiğim insan belki bundan üzüntü duyardı, ama siz yamyamlar ordusunu bile geçecek kadar kendinizden geçtiniz. Buna üzüldüm bu yüzden küçüldüğünüzü gördükçe yüzünüze bakamaz bir hale geldim. Tekrar söylüyorum, yani bir halkı tanımak niye bu kadar zorunuza gidiyor? Bir halkla kardeşçe gerçekten yaşamak için neden bu kadar masadan kaçıyorsunuz?Bak ateşkes devam ediyor. Çok bayıldığınız Tükiye'nin birliği-bütünlüğü içinde, çok istediğiniz demokrasi adına haydi gelin oturalım. Niye kaçıyorsun?Haydi sizin alan sizin olsun, ordu sizin olsun. Dostlar diyor "Gelin silah bırakalım" Evet kimlik hakkımızı verin silahlarda bir tarafta dursun. Ama nerdesiniz? Masaya gelecek misiniz? Nereye kadar daha kaçacaksınız? Bunu dile getirmek istiyorum bütün insanlığa ve kurulacak Avrupa mahkesine bunları dile getireceğim.Bu mahkemeyi kurduracağız veya ne yapılacaksa gereklerine göre bu hesabı vereceğim. Kim katildir, nasıl katildir? Onu anlatacağız. İnsanlık eğer düşmemişse herhalde adalet yerini bulacaktır. Ama biz daha çok Avrupa adeleti değil, Avrupa mahkesi değil de gerçekten kendi adaletimize, halklarımızın adaletinin sağlanmasını istiyoruz. Türk halkı eğer gerçekten yaşamak istiyorsa biraz kendine gelebilmelidir. Bu hükümet gitti.. gel-gitti Kurulacak yeni.. dikkat etsin, bu vesileyle bu uyarımı daha da yapıyorum. Umarım Avrupa'dan her istedikleri gibi bu zulmü artık sürdürme onayını alamazlar. Amerikası'da, İsraili'de yakından elinden gider o kadar güvenmesinler. Daha acılara yol açmak istemiyorlarsa bir an önce ku-ra-cakları hükümet mi olur, kuracakları demokrasi mi olur gelsinler fazla acılara yine yol açmadan bu işleri diyalogla tartışmaya açalım. Ve bunun başka bir yolu da yoktur. Devam ederlerse ne olur: Devam ederlerse kuvveti biz toplayacağız. Geldik burda önemli bir adım atılmıştır. Burda da mevziler kazanılacaktır. Ortadoğu'dea olduğumuz mevziler duruyor. O mevzilerde çalıştırılacaktır, ülkede de. Şimdi Türkiye halkının bağrında da mevziler kazanılacaktır ve bu lanetliler tayfası gidecektir. Bunun başka yolu yoktur. Benim ölümümle bu önlenemez benden bu kadar korkmakla bu korkuyu gideremezler. Aklın yolu budur, insanlığın yolu budur. Türk halkını da bir kez daha bu yol üzerinde düşünmeye, daha acılı bir savaşla herşeyi kaybetmektense, onurunu kurtarmaya, halklarla eşit-barış içinde ve demokratik bir düzen içinde yaşamaya çağırıyo-rum.
Siz değerli halkımıza bu temelde bir kez daha Partimiz'in 20. yıl dönümü ve yeni yıl dolayısıyla seslenirsem, dile getirdiğim gerçeklerin özü budur. Yine gösterdiğiniz bütün bağlılığa teşekkürlerimi belirtmek istiyorum. Çok çok bize ulaşmak isteyen, yürekten ulaşmak isteyenlere daha büyük bir yürekle cevap vermek durumunda olduğumu belirttiyorum. Özellikle bağrı yanık analar, genç kızlarımıza o gösterdikleri büyük duyarlılığa hepsine tek tek saygı, sevgilerimi yollamak durumundayım. Gerçekten istediklerinden ve umduklarından daha fazla onların emrinde, hizmetinde bir insan olduğumu yine belirtmek istiyorum. Her insanın belli bir ömrü vardır, onun iyi değerlendirme sözüne son derece bağlı olduğumu belirtmek istiyorum. Mühim olan bireyler değil veya bireyler rollerini en iyi oynamak durumunda derken onu da oynamaya çalışma sözümü yeniliyorum. Ama kurumlar daha değerlidir, daha uzun ömürlüdür. PKK'de iyi bir kurumdur. Onun etrafında oluşan bir çok kurumda değerlidir. Bizim için röne-sanstır. En şerefli, onurlu bir çağdır. Onun içinde kendimize iyi bir yer etme, iyi bir sözcüsü, iyi bir yürütücüsü olmanızı diliyorum.
Hepinizi bir kez daha bu şanlı en başta da büyük minnetle tekrar tekrar andığım bu 45 günlük şehitlerin anısına adıyorum. Onların anısına daha büyütmek için, daha başarmak için gücüme güç katarak çalışma sözümü yeniliyorum. Yine bu süreçte büyük yürüyüşe kalkan tüm halkımıza, dostlarımıza özel selamlarımı, şükranlarımızı belirtiyorum. İnanıyorum ki, her zamankinden daha fazla PKK yürüyüşü zafer yürüyüşüdür, sosyalizm yürüyüşüdür, kardeşlik yürüyüşüdür.
Bu vesileyle bir kez daha 2000 yıllara doğru elimizde özgürlüğün meşalesi olarak daha fazla, daha iradeli, daha büyük bir birliktelikle, ama mutlaka zafer tarzıyla yürüyeceğiz ve başaracız. Tüm halkımıza tekrar üstün başarı dileklerimle birlikte, her zaman sürekli saygı ve sevgilerimi sunuyorum
Parti Önderliği
27 Kasım 1998
İtalya'dan Med-TV Konuşması