HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

 celal baskale_mahir_koc1Celal Başkale yoldaşla özgürlük saflarında yoldaşlık yapmış olmak gerçekten de sadece ve sadece insanı onure eder.

Celal yoldaşı ilk kez 1996 yılında Başkale zozanlarında tanımıştım. O yıllarda bizler Botan güçleriyken onlar ise Zagros güçleriydi. 1997 yılında yine bir araya gelmiştik. Bu kez örgüt Hakkari güçleriyle Başkale güçlerinin birleşmesini ve de Başkale gücünün Hakkari gücüne dahil olmasına ilişkin karar almıştı. Alınan bu karar doğrultusunda güçlerimiz bir araya gelmiş ve adım adım birleşmişlerdi.

Başkale ve Hakkari zozanları deyip geçmemek gerekir. Ferit Üdge’nin “O” kitabında tarif edildiği kadar güzeldir Başkale ve Hakkari zozanları. Sözün tam manasıyla uçsuz bucaksızdır.

Her çeşit ot’un yetiştiği, insanı her zaman şaşırtan buz gibi suları, yürürken hiç incitmeyen arazi yapısıyla tam bir coğrafik cennettir. Herkes Kürdistan’ı sert coğrafyasıyla tanır. Hele hele Hakkari ve Van derken bu daha da böyle kabul görür. Ancak Hakkari’nin Zap suyunun kuzeye düşen coğrafik alanI, Berçelan’dan Kırnasa’ya, oradan Berareş Bandırbeg’e derken tam kuzeyinde heybetli duran Spireziyle yükseklerde seyreden bir alan olduğu kesindir, ancak bir o kadar da yürümeye, gerilla yürüyüşüne de elverişlidir. Çiya Reş’te havanın açık olduğu zamanlarda Kürdistan’ın en yüksek dağı olan Ararat’ı yani Glidağı görebilirsiniz.

Dediğimiz gibi bu coğrafyanın bol suları vardır. Adeta gecenin en geç saatlerinde bile, bu çeşme şu çeşme derdini yaşamasınız, çünkü her yerde su kaynakları mevcuttur. Yine araziyi şaşırmış iseniz bile yanınızda sadece kuru ekmeğiniz bile olsa çeşitli yenilecek otlarıyla sizi besleyecek bir coğrafyadır buralar.

İnsanları ağırlıklı hayvancılıkla geçinir. Ziraat sınırlıdır. Kaçakçılık herkesin yaptığı iş’tir. Esrar ekimi de buraların en fazla rağbet gören iş’idir. Yöre insanı bu işe “kırkır” diyor. TC devleti buraları şöyle ya da böyle kendisine muhtaç etmek için ciddi yatırım yapmadığı için buranın insanı da geçimini sağlamak için en tehlikeli işlere girişmekten geri durmaz, istese de duramaz.

Celal yoldaşla işte böyle güzel ve insanı efsunlayan ve büyüleyen bir coğrafyada tanışmıştım. Ve o yıllardan sonra da şöyle ya da böyle o kuzey eyaletlerine gidene kadar da hep yakın durduk. Yer yer aynı alanlarda, aynı güçlerde birlikte kaldık.

Hakkari zozanların cephe komutanı o zaman tüm yoldaşların yüreğinde yer alan ve asla unutulmayacak olan Rojhat Bluzeri yoldaştı. Yardımcısı ise gerillamızın en seçkin ve en efsanevi komutanlarından olan Mehmet Guyi yoldaştı. Yine Başkale gücümüzün unutulmaz komutanı, yoldaşların en mütevazisi ve de en yoldaş canlısı Eşref Nodiz yoldaş.

Celal Başkale yoldaş o yıllarda yeni görev almıştı. Manga komutan yardımcısıydı. Ancak herkesin yanında görmek istediği, yanına almak istediği bir kişilikti. Henüz 22 ya da 23 yaşlarındaydı. Ahmet Arif’in deyimiyle bir filintaydı.

O yıllara göre yeni sayılırdı. Ancak pratik çalışmalara katılımı, fedakârca duruşunun yanı sıra yoldaşlara karşı gösterdiği ilgi ve saygı onu birçok yoldaştan farklı kılıyordu. Bir kere o yıllarda Celal yoldaş bir çalışmaya el atmış ise kimsenin bir daha o çalışmanın nasıl yürütüldüğüne ilişkin soru sormasına gerek kalmıyordu. Herkes bilirdi ki bir çalışmanın içerisinde Celal arkadaş varsa o çalışma kesinlikle başarıyla yerine getirilmiştir. Herkeste Celal yoldaş böyle bir intiba bırakmıştı.

Yine Celal yoldaşın kabul görmesinin ve de sevilmesinin başka bir nedeni ise güleçliği, insan canlısı oluşuydu. İnsan onunla hep alıp vermek isterdi. Öyle çok konuşkan değildi ancak soğuk hiç değildi. Gözlerinin parlayan ferleri her zaman yoldaşları tarafında özenle ele alınmışlardır.

Evet, Celal yoldaş bir müddet Hakkari zozanlarda en aktif pratiğin içerisinde oldu. Daha sonra ise bir aralar Özalp ve Kelareş hattında kalmıştı. Daha sonrası biliniyor geri çekilme süreçleri yaşandı.

Geri çekilme sürecinde onu bu kez Xınere’de görmüştüm. Başkale bölüğü olarak geri çekilmişlerdi. Yine daha sonra bir ara Kandil’de birlikte kalacaktık. Ve sonrada 2005 yılında Nucan Dirlik yoldaşın gurubuyla birlikte Dersim yolculuğuna çıkacaktı. Beşiri’de Nucan ve 5 yoldaşı şehitler kervanına katılırken Celal yoldaş bu çatışmalarda çatışarak bir gurup yoldaşıyla kurtulmuş ve Dersim yürüyüşünü devam ettirmiştir.

Celal Başkale yoldaş Dersim’de ağırlıklı olarak en zor alanlar olarak bilinen açılım sahalarında kalmıştır. Karadeniz ve Koçgiri alanları onun esas kaldıkları alanlar olmuştur.

Şunu peşinen belirtelim; son yılların düşmana şok etki yapan birçok eyleme imzasını atan Celal Başkale olmuştur. Karadeniz ve Koçgiri hattında o istediği anda, istediği yerde, eylem ortaya koyan bir kişiliktir. Öyle ki yer yer 20 saat üst üste yürüse de, coğrafyayı ve oranın halkının tanımasa da bir yolunu bulup eylem ortaya koyan bir militandır. Öyle ki iklimsel şartlar elverişsiz olsa bile o Tokat, Amasya, Sinop, Samsun özcesi istediği yerde örgütün istediği zamanda eylem ortaya koyan bir gerillasıdır. Kürdistan’da gerillaya, halka ya da Kürt halk önderliğine karşı bir saldırı gerçekleşmişse bu saldırılara ilk cevap verenlerden bir tanesi her zaman Celal Başkale olmuştur.

Eylemci denilecekse önce bu sıfat Celal Başkale yoldaşa verilmelidir. Gerilla denilecekse önce bu sıfat Celal Başkale yoldaşa verilmelidir. Ve irade, dayanırlık denilecekse bu vasıflar yine Celal yoldaşa yakıştırılmalıdır. Ve tabii inisiyatif, iddia ve hareketlilik ile hız denilecek ise bu vasıflar yine ona verilmelidir.

Celal Başkale’yle kalanlar bilirler ki 190’a yakın boyu ve çok güçlü fiziki yapısıyla o bir dağ gibidir. Sadece fiziki böyle dağ gibi değildir. Onun iradesi adeta çeliktendir. Bükülmez. Büküldüğü an onun zaten düştüğü yani kırıldığı andır. Bunun içindir ki o yıllarca en sert irade gerektiren alanlarda sorumlu düzeyde çalışmalarda bulunmuştur. Onun yanındaki yoldaşlar bu tempoya, bu ağırlığa, bu zorluklara dayanamadıkları için yerlerini değiştirmelerini hep istemelerine rağmen o adeta açılım sahalarının sigortası olarak her zaman en ağır ve imkansızların yaratıcı militanı olmuştur.

Teke tek dövüşte zaten asla yenilmeyecek olan bir kişiliktir. Ancak o sadece teke tek dövüşte değil aynı zamanda on binlerce düşman gücü içerisinde adeta yıllarca dönüp dolaşıp yılanın kuyruğunu ısırır gibi düşmanı perişan etmiştir. Çaresiz kılmıştır. İşlevsiz kıldığı gibi çıldırtmıştır.

Özgürlük saflarında düşman listelerinin ön sıralarında olan yoldaşlarımız hep olmuştur. Ancak son yıllarda TC faşist devletinin imha etmek için en çok Celal Başkale yoldaşla uğraştığını açıkça belirtmek gerekiyor. Düşmanın üzerinde en fazla beyin patlattığı, üzerinde katletmek için uğraştığı PKK militanı kesinlikle Celal Başkale olmuştur. Çünkü Celal Başkale bir yerde bulunuyorsa orada kesinlikle eylem vardır. Orada kesinlikle düşmandan intikam almak vardır. Ve orada hiç kimsenin ulaşamadığı sahalara ulaşarak ortaya eylem çıkarma vardır.

Celal Başkale ile kalan biri olarak onu düşündüğümde her zaman Fransızların meşhur öyküsü olan Asterix ve Obelix aklıma gelir. Ve bu öyküde gücüyle Romalara karşı kafa tutan Obelix gelir. İşte Celal yoldaşı bir tarihi kişiliğe benzetecek ise kesinlikle bunlardan bir tanesi Obelix olacaktır.

Yine Kürtlerin ve Farsların tarihlerinde Rüstem’e Zal vardır. Gerçektende Celal bir Rüstem’e Zal’dır. Boyuyla bir Rüstem’e Zal’dır. Gücü ile bir Rüstem Zal’dır. İradesiyle bir Rüstem’e Zal’dır. İddiası ve Cesaretiyle bir Rüstem’e Zal’dır. Savaştaki ustalığıyla bir Rüstem’e Zal’dır.

Evet, Celal Başkale yeniçağın Kürt Rüstem’e Zal’ıdır dememiz kesinlikle abartı olmayacaktır. Onunla kalanlar, onunla yaşayanlar, onunla yoldaşlık yapanlar, yanlarında her zaman bir dağ kadar güçlü ve heybetli kişinin bulunduğunu ruhlarında, duygularında kesinlikle hisseder ve bunu yaşarlardı.

Evet, Celal Başkale yoldaş yeni tarihimizin Rüstem’e Zal’ı olmuştur. Onu mutlaka özelde onunla Dersim’i görkemli dağlarında gerillacılık yapanlar daha genişçe yazacaklardır.

Celal Başkale yoldaşın bu savaşçılığın yanı sıra birde kişilik olarak oldukça güleç yüzlülüğü vardı. Yüzünde asla ama asla eksilmeyen o gülüşler o sıcak tebessümler her zaman yoldaşlarının yüreklerinde yerini koruyacaktır.

Celal Başkale birde alçakgönüllü ve sevecenliğiyle de anılacaktır. Öyle ki neredeyse bir insanın kalbini kırmayan Celal yoldaş sözün tam manasıyla bir yoldaş sevdalısıydı.

Celal Başkale yoldaş bir de mücadeleye olan bağlılığıyla anılacaktır. Onun kadar mücadele içerisinde herhalde zorluklarla karşılaşan az militan olmasına rağmen o her zaman en güçlü moral temsilcisi olmasını bilmiş, bu onun büyük devrimci ve yurtsever değerlere olan bağlılığıyla alakalıdır.

Onun fedakarlığında söz etmenin bile anlamı yoktur. O nerede bir yardım isteniyorsa orada her zaman hazırdır. Ondan istenmeyen durumlardan bile o yoldaşlarına en fazla el uzatan ve yardımlarını esirgemeyen militandır.

Devasa cüssesiyle bilinen Celal Başkale yoldaş bir de nezaketini anlatmamız gerekir. İnsanlarla ilişkilenirken kırmamak için adeta renk atan, kızaran, utanan bir incelik abidesiydi.

Evet, Celal Başkale yoldaşı anlatırken tüm bu güzel devrimci militan özeliklerinin yanı sıra birde onun sporcu kişiliğini açmamız gerekir. Siz Celal arkadaşı voleybol oynarken görecektiniz. Hem blok yaparken hem de küte kalktığında adeta vurduğu topla yerde su çıkaran bir sertlikle vurmasını görecektiniz. İstisnasız Celal yoldaş küt vurduktan sonra arkadaşlar gitmiş topun değdiği yere bakarak arkasından hemen Celal yoldaşa takılmışlardır. Birde voleybol oynanışı sadece sertliğe ve küt vurmaya dayalı değildi. Sporunda da incelik, zarafet üst düzeydeydi. Hele onun birde genel manada güzel sporcu karakteri yok muydu görmeye değerdi.

Evet, Celal yoldaşı böyle saatlerce anlatabiliriz, güzellikleri saymakla bitiremeyiz. Gerçekten de bir İslamiyet’te dile gelen  “Eşrefi Malukat”ın ta kendisiydi. Böyle güzellikler dolu olan bir militan, PKK’li ve gerillaydı.

Böyle seçkin bir militanı 9 Nisan 2012 Amasya’da düşmanla yaşanan bir çatışmada kaybetmek insanı çok fazla derinden yaralıyor. Kabul edemiyor. Gelecekte halkımız adına yapacak o kadar çalışmaya imza atacak böyle bir militanın gidişini hazmedemiyor insan…

Bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Celal yoldaş bir ara Kandil’de bir kaza yapmıştı. Takım komutanıyken bir yoldaşı kazaran onun silahında çıkan mermiyle şehit düşmüştü. Olayın soruşturması yapılmıştı. Olayın bir kaza olduğu ayrıca Celal arkadaştan kaynaklanmadığı da netleşmişti. Buna rağmen görev yapmamıştı. Ciddi zorlanmış ve adeta bunalıma girmişti. Bunun üzerine görev yapmayarak karargaha gelmişti. Karargahta kalıyordu. Ciddi zorlanmasından dolayı birçok yoldaş onunla konuşmuştu. Kendimde bir ara eskiden tanıdığım için onunla tartışmıştım. Ara da birkaç gün geçtikten sonra Celal arkadaş sabah erken görülmemişti. Öğlen olmuştu görülmemişti. Akşam olmuştu görülmemişti. Bazı yoldaşlar onun çok zorlandığını bildikleri için “kaldıramadı ve muhtemel bizden ayrıldı” demişlerdi. Kendim olup bitene zaten inanmamış ve kaçmadığını söylemiştim. Ancak bir, iki, üç, dört gün geçti. Ve günler geçmeye devam ediyordu. Bana göre o örgüt yönetimin bulunduğu yere gitmişti. Çünkü özgürlük saflarını asla terk etmeyecek bir yoldaştı. Ona kesinlikle inanıyordum. Birde onunla savaşın en sert ortamında birlikte kalmıştım. Yoldaşlığını, yurtseverliğini ve de savaşçılığını görmüştüm. Bunun için birçok yoldaşla özelde de yönetimlerle “onun gitmediğini” söylemiş olsam da zaman benim aleyhime işliyordu. Nede olsa artık arada bir haftalık zaman geçmişti. Artık sesli olarak kimseyle bu durumu tartışmasam da içimde “o gitmez” sözümden dönmemiştim. Ancak dediğim gibi zaman ben söylediklerimin tersine doğru işliyordu.

Tam artık umudumu yitirecek iken baktık bir haber geldi: “Celal Başkale arkadaş Kelareş’e gitmiş” dediler. Yani onun en iyi tanıdığı alanlara gitmiş. Nedeni ise hızla kuzeye geçerek aktif çalışmalara girerek yaşadığı durumun telafisine çalışmaktı.

Evet, Celal Başkale böyle mücadeleye köklü bağlı olan bir militandı. Bu olayı duyar duymaz onun adına çok fazla sevinmiştim. Elbette sorun doğru çıkıp çıkmama değildi, asıl sorun böyle değerli bir militanla yapılacak o kadar çok iş vardı. Asıl sevincimiz ve mutluluğumuz buydu.

Ve şimdide o aramızda ayrılmış olsa bile Rüstem’e Zal gibi bir militanı tanıdığım ve tanıştığım için son derece mutluyum.

Celal Başkale gibi bir yoldaşı özgürlük saflarında tanıdığım için mutluyum.

Celal Başkale gibi bir yoldaşla özgürlük saflarında aynı alanda, aynı şartlarda silah arkadaşlığı yaptığım için mutluyum.

Evet, Celal Başkale gibi bir yoldaşımız olduğu için PKK’liler olarak her zaman gurur duyacak ve onu her zaman hak ettiği gibi anacağız.

Şehit Mahir’lerin ve Nudaların yoldaşlığında binlerce ölümsüz şehidimizle özgürlük mücadelesini omuzlamayı en onurlu duruş olarak bilen Celal arkadaşımız bunu düşman karşısında başarılı eylem gücüne dönüştürerek hareketimizin tarihinde büyük değer yaratmayı sağlamıştır.

Evet, Celal Başkale yoldaşımız Ahmet Arif’in tarif ettiği “teke tek dövüşte yenilmediler” Kürt kahraman tipinin en ileri düzeydeki temsilcisi olarak mücadelemizde büyük bir onurla seçkin bir gerilla olarak yaşatılacaktır.

Kasım Engin