18-19 Ekim 2011 tarihleri arasında Şehit Çiçek Devrimci Operasyonu olarak tanımlanan Çukurca eylemi Apo’cu saldırı ruhu ve keskin vuruş tarzı ile yapılan başarılı bir eylemdir. Bilindiği gibi 2011 yılı içerisinde mücadelemiz açısından önemli gelişmeler yaşandı. 12 Haziran seçimlerinde Kürt halkı büyük bir irade ortaya koyarak, tercihini Önderliğimizden ve hareketimizden yana yaptığını açıkça beyan etti. Bunu hazmetmeyen AKP iktidarı halkımızın ortaya çıkardığı iradeyi görmezden gelip, seçimlerden sonra hareketimize karşı bir tasfiye ve imha konseptini ortaya koydu. Bütün bunlara rağmen Kürt sorunun demokratik çözümü için büyük emekler sarf eden, büyük zorluklara göğüs geren, büyük saldırılara, tecrit-izolasyon uygulamalarına maruz kalan Önderliğimiz, çözümün gelişmesi için demokratik çözüm protokollerini hazırladı. Hazırlanan bu protokoller devlet heyetleri ile Önderlik arasında yapılan görüşmelerin sonuçları idi. Ama seçimlerde Kürt halkının ortaya koyduğu iradeye karşı AKP’nin çözüm protokollerini görmezden gelme istemi 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni bir süreci başlattı. Türk devleti sömürgeci güçlerle birlikte bazı ittifaklar geliştirerek hareketimizi tasfiye etmek için bazı yönelimlerde bulundu ve bu yönelimleri yıl boyunca devam etti. Her şeyden önce demokratik çözüm protokollerine karşı hareketimize silah bırakmayı ve teslimiyeti dayattı. Yine halkımıza karşı uygulanan soykırımı politikaları ile halkımızın iradesini kırmaya çalıştı ve bu temelde tehlikeli bir saldırı konseptini devreye koydu. Bu saldırı konsepti tabi ki başta her şeyden önce Önderliğimize yönelikti. Bilindiği gibi Önderliğimiz halkımız ve hareketimiz için yaşam ve barış gerekçemizdir. Önderliğimize yönelik saldırılar seçimlerden sonra daha da arttı. Aylarca görüşme yaptırılmadı, Önderliğimize yönelik karalama politikaları başlatıldı. Psikolojik ve özel savaş yöntemleri devreye sokuldu ve bu şekilde Önderliğimize yönelik saldırılarla esasen hareketimiz perspektifsiz kılınmak, halkımız perspektifsiz kılınmak istendi. Bu temelde adeta çözümü değil de savaşı dayatanın Önderliğimiz olduğu imajı yaratılmaya çalışıldı. Hâlbuki 93’den bu yana Kürt sorunun çözümü için en fazla emek sarf eden, çaba sarf eden Önderliğimizdir. Aslında bütün kamuoyu da, halkımız da bunu iyi bilmektedir. Fakat AKP bunu çok farklı yansıtmaya çalıştı. Adeta Önderliği çözümün önünde engel olarak yansıtmaya çalıştı. Ama bunlar gerçek dışı yaklaşımlardı. Bundan dolayı hem kamuoyunda hem halkımız nezdinde Önderliğimizi karalamaya yönelik yoğun saldırılarda bulundular. Hiçbir ahlakla bağdaşmayan bazı yönelimler içerisinde bulundular. Önderliğimize karşı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir muamele yürütüldü. Fakat Önderliğimiz tüm bunlara karşı bir direniş sergiledi ve geri adım atmadı, mücadeleden taviz vermedi. Halkımıza dönük saldırılar yıl içerisinde de devam etti.
Özellikle seçimlerden sonra Türk devletinin, AKP hükümetinin Kürt halkının iradesini görmesi gerekirken adeta bunu görmezden gelip, Kürdistan’da kaybetmenin öfkesi ile intikam alırcasına halkımıza yönelik çok büyük operasyonlar düzenledi. Kürt halkının iradesini temsil eden seçilmişlere yönelik çok büyük tutuklamalar gerçekleştirildi. Yüzlerce, hatta binlerce yurtsever insanı, Kürt halkının iradesi ile seçilmiş insanı zindanlara tıktı, gözaltına aldı. Bunları protesto eden halkımıza, demokratik haklarını serhildanlar biçiminde yansıtan halkımıza dönük katliam provaları yapıldı. Birçok yerde gencecik insanlarımız katledildi. Bu şekilde aslında AKP hükümeti, Fetullah Gülen cemaati halkımıza dönük soykırım politikasını 2011 yılında zirveye çıkarmaya çalıştı. Halk adına seçilmiş hiçbir insanı bırakmadı. Yine hareketimize karşı her türlü saldırıyı yaptı. Özellikle Türk ordusu ileri teknoloji kullanarak gerillayı etkisizleştirmek için, imha etmek için her yolu denedi. Bunu sadece kuzeyde yapmadı, bunu sadece güneyde yapmadı. Doğuda İran’la ittifak kurarak Kandil’e dönük operasyon başlattı. Yine 17 Ağustos’tan sonra Medya Savunma Alanlarına yönelik yüksek teknolojiye dayanarak yoğun hava saldırıları düzenledi. Türk devletinin ve AKP hükümetinin bu tasfiye konseptine karşı başta Önderliğimiz, halkımız ve gerilla güçlerimiz büyük bir direnişin içerisinde oldu. Yılın başından bu yana Önderliğimiz geri adım atmadı, mücadelesinde her zaman büyük bir direniş sergiledi. Her türlü saldırıyı göze alarak direnişini devam ettirdi. Halkımız tüm saldırılara rağmen kendi sistemini, demokratik özerklik sistemini inşa çalışmalarını yürüttü. Her ne kadar halkımıza dönük saldırı, tutuklama furyası devam ettiyse de, halkımız büyük bir mücadele ruhuyla adeta AKP’nin bütün oyunlarını boşa çıkarırcasına bir mücadele içerisinde oldu. Bütün bu saldırılara karşı yediden yetmişe tüm halkımız direniş tutumu içerisinde oldu. Kürdistan’ın her yerinde buna dönük direnişler geliştirildi. Yine gerilla cephesinde yılın başından bu yana gerilla büyük bir direniş içerisinde oldu. 2011 yılı mücadelemiz açısından çok yoğun geçen bir yıl oldu. Özellikle 12 Haziran seçimlerinden sonra bütün bu saldırılara karşı gerilla cephesinden de güçlü eylemliliklerle cevap verildi. Yani geçmiş yıllardan da açığa çıktı ki Türk ordusunun karadan savaşma gücü, gerillanın iradesi, kararlılığı ve azmi karşısında zayıflamıştır. Bunu en fazla 2011 yılı mücadelesi içerisinde gördük. Türk ordusu tekniğine dayanarak, tekniğine güvenerek tüm teknik imkânları kullanarak gerillaya karşı bir mücadele içerisinde olmaya çalıştı ama tüm bunlara rağmen gerillanın eylemliliklerini önleyemedi. Amanoslar’da, Karadeniz’de, Botan’da, Amed’de, Garzan’da, Serhat’ta, kısacası bütün alanlara yayılan bir gerilla eylemliliği oldu. Kürdistan merkezlerinde oldu, Türkiye şehirlerinde oldu, Kürdistan’ın bütün dağlarında oldu, Türkiye dağlarında oldu. Yapılan eylemler aslında Türk devletinin, Türk ordusunun saldırı konseptini belli düzeylerde kırma noktasına getirdi. Hatta birçok yerde düşmanın beklemediği eylemlikler oldu ve bu temelde sonbahara gelindi. Yılın başından sonbahara kadar gelişen tasfiye konseptine karşı, başta Önderliğimiz, hareketimiz ve gerilla büyük bir direniş mücadelesi sergiledi.
Tüm bunlara karşı 18-19 Ekim tarihleri arasında Çukurca’da bir eylem yapıldı. Şehit Çiçek Devrimci Operasyonu olarak tanımlandı, bu eylem halkımız tarafından bir operasyon olarak tanımlandı. Bu eylemin temel nedeni 2011 yılı içerisinde, özellikle seçimlerden sonra Türk devletinin, AKP-Gülen cemaatinin ve Türk ordusunu Önderliğimize, hareketimize ve halkımıza karşı yürüttüğü saldırılara karşı bir misillemeydi. Genel anlamda böyle bir çerçevesi vardı. Somut olarak Türk ordusu 17 Ağustos’tan bu yana Medya Savunma alanlarına dönük hava harekâtları düzenledi. Bu hava harekâtlarında bazı arkadaşlarımız şehit düştü. Yine yurtsever insanlarımız şehit düştü. Özellikle Kandil’de içerisinde Solin adlı bir bebeğin de bulunduğu yedi insanımız çok vahşice katledildi. Yine 28 Eylül’de içerisinde Rüstem Cudi, Alişer Koçgiri, Çiçek Botan, Rozerin Mardin, Nazlıcan Amara, Eşref ve Erdal arkadaşların bulunduğu 11 yoldaşımız bir hava harekâtında şehit düşürüldü. Yine bazı alanlarımızda kayıplarımız yaşandı. Aslında tüm bunlara karşı cevap niteliğini taşıyan bir eylemdi Çukurca eylemi. Onun için yapılan eylem başta Xakurke’de şehit düşen arkadaşlar olmak üzere bütün şehit arkadaşların intikamı amacıyla planlandı.
Niye Çukurca’da eylem yapıldı sorusuna cevap verecek olursak belirtilecek önemli hususlar var. Türk ordusunun kendisine en fazla güvendiği yerlerden birisi Çukurca’dır. Hem sınır hattı olması hem de geçmiş savaşımız içerisinde önemli bir yer olmasından da dolayı Türk ordusu buraya hem nicel olarak hem nitel olarak hem de teknik olarak çok büyük bir güç yığmıştır. Yirmi bine yakın asker Çukurca tugayı ve çevresinde konumlandırılmıştı. Türk ordusu aslında burada kendisine çok fazla güvenen bir konumdaydı. Özellikle tekniğine çok fazla güveniyordu. Yine birlikler oluşturduğu noktalarda, tepe, karakol, tabur ve merkezdeki güçlerde gelişmiş silahlar vardı. Özellikle termal gibi gelişmiş tüm silahlar buradaki donanımlı birliklere verilmişti. Burada kendisine güvenen bir pozisyondaydı. Hem karadan hem havadan teknolojik yapıya dayanarak kendisine güvenen bir pozisyondaydı. Bu yüzden biraz bilinçli olarak seçildi. Türk ordusunun kendisine en fazla güvendiği yerdi, yine gerillada yıllarca oluşan birikimin sonucunun da ortaya çıkacağı bir yer oluyordu. Gerillanın vuruş kabiliyetini, hazırlık düzeyini, birikim ve tecrübesini ortaya çıkaracağı bir yer oluyordu. Yılın başından sonbahar sürecine kadar yapılan eylemler vardı. Bir nevi sonbahar hamlesine de aktif bir desteğin, aktif bir katılımın olacağı bir eylem olarak da görülüyordu. Tüm bunlar için Çukurca seçildi.
Eylemin temel amacı sonbahar hamlesini geliştirmek, gerilla eylemlerine zirve oluşturmak ve Türk ordusunun yaptıklarının hesabını sormaktı. Bir de yıllarca Türk ordusunun, devletin yaptığı propaganda vardı. “Çukurca’da kuş uçmaz, Çukurca’da çok tahakkümlü hedefler oluşturduk, yeni PKK saldırılarına karşı dayanaklı hedefler oluşturduk. Bu hedefler düşürülemez çok tahakkümlü vb.” şeklinde kuru propagandalarla bir nevi ordu gücünün propagandası yapılıyordu. Tüm bunlara karşı bir eylem planlaması yapıldı. Çukurca hedef belirlendikten sonra hazırlıkları yapılmaya başlandı. Aslında Çukurca’da bulunan bütün düşman hedefleri bu kapsama alındı. Başta Çukurca merkezdeki tugay, yine burada bulunan emniyet müdürlüğü, polis lojmanları, başta kaymakamlık olmak üzere devlete ait kurum ve kuruluşlar, polislerin kaldığı Toki lojmanları, bunlar arasındaki yollar hedef kapsamına alındı. Çukurca’ya bağlı Bilican alayı, Han Tepe Taburu, Serê Sevê Taburu, Erîş Taburu, Girê Karakolu, Şiker Karakolu, bunlara bağlı tepelerin hepsi yapılan planlama kapsamına alındı. Çukurca ilçesinde bulunan tüm ordu güçleri, devletin kurum ve kuruluşları yapılan hedef kapsamına alınarak bir planlamaya gidildi. Hedefler bu biçimiyle netleştirildikten sonra bunun hazırlıkları yapıldı. Hazırlık süreci bu hedef kapsamına göre yapıldı. Çukurca eyleminin hazırlık aşaması sürecinde HPG gerillasının fedai bir gerilla olduğu ortaya çıktı. Arkadaşlar çok büyük bir fedakârlıkla, çok büyük bir moralle eylem hazırlıklarına katıldı. Başta eylemde şehit düşen Zınar, Agit, Serdar, Rohat, Kamuran arkadaşlar olmak üzere diğer birçok arkadaş eylemin hazırlık aşamasına aktif bir şekilde katıldı. Hazırlıklar esnasında birçok hususa dikkat edildi. Her şeyden önce çok büyük bir eylemin yapılacağının bilinmemesi gerekiyordu. Onun için hazırlıklar büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldü. Hiçbir küçük cihaz, büyük cihaz muhaberesi yapılmadı. Bütün hazırlıklar ve iletişim not ve kurye sistemi ile gerçekleştirildi. Çok büyük bir eylemin hazırlıkları yapılıyordu. Bu eylemin başarılı olmasının bir nedeni de gizlilikti, onun için gizlilik kurallarına dikkat edildi. Güçlerimiz parçalı toplandı, deşifreye yol açacak uygulamalardan uzak tutuldu. Hareket tarzına, konumlanma tarzına dikkat edildi ve bu temelde hazırlıklara başlandı. Eylemin alt yapı çalışmaları da bu temelde yürütüldü. Silahından cephanesine kadar olan bütün malzemeler büyük bir fedakârlıkla, büyük bir moralle, büyük bir titizlik içerisinde, gizlilik içerisinde getirilmeye çalışıldı. Savaşın yarısının hazırlık olduğu, böylesi büyük eylemlerde başarı düzeyinin hazırlıklar olduğu gerçeği yadsınamaz. Bu hazırlık sürecinde bunu bariz bir biçimde yaşadık.
Her şeyden önce arkadaşlarda çok büyük bir istem, büyük bir ruh, büyük bir kararlılık, büyük bir motivasyon vardı. Çele eyleminin başarılı olmasındaki en büyük etken budur. Arkadaşların düşmana dönük eylem motivasyonu üst düzeydeydi, büyük bir moral vardı, motivasyon vardı, kararlılık vardı. Ondan dolayı hazırlık çalışmaları bu kapsamda yürütüldü. Çok zaman alması gereken hazırlıklar arkadaşların bu yaklaşımlarından dolayı kısa sürdü. Çünkü bu hazırlıklar içerisinde yer alan arkadaşlar ne yaptıklarını, ne yapacaklarını iyi biliyorlardı. Katılımda bir tereddüt, bir kaygı durumunu görmedim. Bütün arkadaşlarda bu eylemin başarılı geçeceği azmi çok yüksekti. Arkadaşlarda bu eylemin başarılı olacağı iddiası gelişkindi, bundan dolayı tereddütsüz, kaygısız bir biçimde katılım durumu oldu. PKK militanlığının, Apo’culuğun sarsılmaz iradesini bu hazırlıklar sürecinde görmek mümkündü. Hazırlıklar bu temelde yirmi-yirmi beş gün içerisinde tamamlanma aşamasına geldi. Türk ordusunun ve devletinin geçmişte de yaptığı gibi sanki bu eylemin hazırlıklarının bahardan bu yana yapıldığı, aylarca sürdüğü, silah ve teknik malzemelerin başka yerlerden getirtildiği vb. propaganda durumları tamamıyla gerçek dışıdır, temeli olmayan propagandalardır. Geçmişte de, günümüzde de yapılan başarılı eylemlere dönük girişimlerdir bunlar. Çele eyleminde hazırlıklar büyük bir irade, büyük bir inanç ve büyük bir moral ile kısa sürede tamamlandı. Hazırlıklar sürecinde en fazla öne çıkan arkadaşların eyleme gitme istemiydi. Bunun için düzenlemede bazı zorlanmalar yaşadık. Çünkü bütün arkadaşların saldırı grubunda yer alma istemi çok fazla ön plandaydı. Hatta saldırı grubuna girmeyen bazı arkadaşların daralma, kızma, farklı bazı duygusal yaklaşımlara girme durumu ortaya çıktı. Düzenlemelerde belli bazı zorlanmalar da yaşandı. Eylem savunması ile takviyesi ile pususu ile bütünlüklü bir çalışmadır fakat arkadaşlarda olan Apo’cu ruh, Apo’cu saldırı ruhu o kadar gelişkindi ki, saldırı grubunda yer almayan arkadaşlar sanki eylemde yer almıyormuşçasına gibi bir yaklaşımın içerisine girdiler. Bütün arkadaşlarda saldırı gruplarında yer alma, düşman üzerine gitme istemi ve kararlılığı çok fazla ön plana çıktı. Hazırlıklar böylesi bir istemin, inancın, fedakârlığın gelişkin olmasından dolayı tamamlandı. Birçok ağır silah, birçok cephane, birçok alt yapı malzemesi bu hazırlıklar kapsamında tamamlandı ve hazırlıklar bu temelde bitirildikten sonra düzenlemeler yapıldı.
Düzenlemeler planlamaya göre yapıldı. Planlama çok kapsamlıydı, onun için düzenlemeler planlamaya göre yapıldı. Bütün eylem güçleri beş cephe biçiminde örgütlendirildi. Çünkü planlama kapsamına ondokuz düşman hedefi alınmıştı, ayrıca bu hedeflerden iki tanesine baskın yapılacaktı. Çele merkezinde bulunan asayiş ve düşman alayına bağlı sabit tutulan bir tepeye baskın yapılacaktı. Diğer bütün tabur ve hedefler de vurulacaktı. Çele eyleminin planlamasında aslında gerillanın bütün eylem taktikleri vardı. Baskın, sızma, pusu, sabotaj, taciz, darbeleme, suikast ve düşmanın bütün hava müdahalelerine karşı tedbirler vardı. Çele eylem planlaması gerillanın bütün taktiklerinin içi içe olduğu, aşamalı bir planlamaydı. Bunlar taktik planlama sürecinde üzerinde çok fazla konuşulan ve tartışılan konulardı. Eylem gece yapılacaktı, baskınlar gece yapılacaktı ama düşmanın hem gece hem de gündüz yapabileceği bütün müdahalelere karşı tedbirler alındı. Plan aslında bütün taktiklerin iç içe olduğu, bütün taktiklerin yürütüldüğü bir eylem planlamasıydı. Bu temelde düzenlemeler ve örgütlemeler yapıldı. Saldırı grubunda yer alan arkadaşlar, savunma grubunda yer alan arkadaşlar, pusu grupları, sabotaj grupları ve tüm bunları koordine edecek cephe koordinasyonları oluşturuldu. Bu temelde planlama ve düzenlemeler tamamlandıktan sonra pratik uygulamaya geçildi.
Eylemin hazırlıklarını yaptığımız süreçte Abdullah Gül’ün Hakkâri’ye geldiğini duyduk. Abdullah gül Türk devletinin cumhurbaşkanı olarak bir gövde gösterisinde bulunmaya çalıştı. Bütün sınır birliklerini denetleyerek, asker elbisesi giyerek aslında halkımıza ve hareketimize nasıl bir savaşta karar kıldıklarının bir gösterisini yaptı. Bir de Çukurca gibi bir yerde güçlüyüz psikolojisini, imajını yaratmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün Çukurca’ya geldiği süreçte birçok grubumuz pozisyon almış durumdaydı. Bazı yerlerde arkadaşlar eylemden iki gün önce düşman birliklerini pusuya düşürdü. Bu da eylem planlaması kapsamındaydı. Arkadaşlar Kırkdokuz sınır karakolunda Abdullah Gül’ün ziyareti nedeni ile onun güvenliğini alan düşman birliğinde hem gece hem de gündüz tuzak patlattılar. Düşmanın zırhlı aracı imha oldu, sekiz-dokuz askeri öldürüldü. Aslında bu süreçte biz eylemin pratik uygulamasına geçmiş bulunuyorduk. Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra harekete geçildi. Harekete geçildiğinde ve gruplar tek tek gönderildiğinde, arkadaşların gözlerinde bu eylemin büyük bir eylem olacağı, bu eylemin başarılı geçeceği, bu planlamanın yerine getirileceği iddiasını okuyabilirdiniz. Birey olarak yıllarca bu mücadele içerisindeyim ve en fazla rahat olduğum eylem planlamalarından biri bu eylemdi. Çünkü arkadaşlardaki o kararlılık, o iddia düzeyi bunun göstergesiydi. Aslında eyleme gidilmeden eylem kazanılmıştı. Eyleme gidilmeden eylemin başarılı olacağı belliydi. Çünkü savaş aslında savaştan önce kazanılır deyimi doğrudur. Onun için arkadaşlar harekete geçtiğinde hepsinde bu yaklaşım vardı. Tartışmalar olmuştu, toplantılar olmuştu. Her grubun görevi, her grubun hedefi, her grubun vuruş tarzı, geri çekilmesi, farklı olasılıklardaki hareket tarzı kısacası gerekli her şey tartışıldı ve bu temelde pratiğe geçirildi.
Eylem gece saat 1’de başlayacaktı. Eyleme katılacak toplam altmış grup vardı. Düşmanın onsekiz hedefini vuracak ve iki yere baskın yapacak altmış eylem grubumuz vardı. Bu altmış eylem grubu belirlenen planlama çerçevesinde, belirlenen saatte yerlerine ulaştı. Bütün arkadaşlar büyük bir duyarlılık içerisinde, tüm gizlilik kurallarına riayet ederek, büyük fedakârlıklar yaparak sağlam bir şekilde kendileri için belirlenen yerlere ulaştılar. Bu gruplar içerisinde birçok grup vardı, kollar biçiminde örgütlendirilmişti. Yapılan planlamaya göre cihazda konuşulmayacaktı. Altmış grup düşmana hiçbir görüntü vermeden, hiçbir deşifrasyona yol açmadan sağlam bir şekilde yerlerine ulaştı. Aslında bu bizim sonuç çıkarmamız gereken bir yaklaşımdır. Düşmanın en fazla tahakkümlü olduğu, tedbirlerinin üst düzeyde olduğu Çukurca tugayı, çevresindeki tabur ve karakollara altmış grubumuzun eylem için yakın mesafede yaklaşmalarına rağmen, düşman hiçbir grubumuzu fark etmedi. Bunun bir nedeni gerillanın hareket kabiliyetidir. Gerillanın iradesidir, gerillanın gücüdür, gerillanın geldiği düzeydir. Altmış tane eylem grubunun Çukurca merkezine yaklaşması ve düşmanın fark etmemesi gerillanın başarısıdır. Gerillanın geldiği düzeyin göstergesidir. Türk ordusu ve komutanları propaganda yapıyorlar ve yapmaktadırlar. Gerillanın eylem yapamayacağını, gerillanın eylem kabiliyetinin olmadığını belirtiyorlar fakat Çele eyleminde görüldü ki bir, iki, üç ya da on grup değil, altmış tane grup düşmanın en stratejik yerlerine hatta düşmanın kalbine, beynine dahi sızabilecek bir güce sahiptir. Gerillanın bu hareket kabiliyeti, gerillanın bu manevra kabiliyeti, gerillanın bu vuruş kabiliyeti Çele eyleminde kendini göstermiştir.
Gruplar yerlerine sağlam ulaştıktan sonra eylem koordinesi tarafından belirlenen saatte eylem başladı. Eylem 18’i 19’a bağlayan gece saat bire beş kala belirlenen gruplar tarafından başlatıldı. Eylem başladıktan sonra altmış tane grubun cihazı devreye girdi. Gece 1’den önce olan sessizliğin ardından eylem başladıktan sonra altmış grup harekete geçti. Altmış grubun harekete geçmesi eylemi başlattı. Yapılan planlamaya göre iki temel yere baskın yapılacaktı. Bunlardan biri Çele merkezdi. Çele merkezdeki asayişin üç koldan baskınla düşürülmesi planlanmıştı. Saldırı grubunun başında Agit Rojhilat arkadaş vardı, diğer kolların başında da başka arkadaşlar vardı. Asayişe saldıracak grup büyük bir fedai ruhla, büyük bir kararlılıkla asayişin etrafında bulunan mevzilere karşı el bombası ve B7 silahını kullanarak kısa sürede karakolun içerisine girdi. Karakolun birinci katındaki bütün düşman güçleri etkisizleştirildi. İkinci kata girilirken Agit arkadaşın silahının tutukluk yapmasından dolayı Agit arkadaş bir asker tarafından şehit düşürüldü. İki arkadaş da yaralandı. Bundan dolayı asayişin bir iki mevzisi dışında tümü düşürüldü. Agit arkadaşın şahadetinden ve bir iki arkadaşın yaralanmasından dolayı bir iki mevzi düşürülemedi. Planlama kapsamına alınan asayişin düşürülmesi büyük oranda gerçekleştirildi. Burada Agit arkadaşın fedai ruhu, cesareti belirleyici olmuştur. Burada düşmanın yirmiye yakın kaybı vardı. Arkadaşlar düşman üzerinden üç tane melez silahı, bir adet küçük cihaz kaldırdı. Merkezdeki diğer hedefler koordineli bir biçimde vuruldu. Özellikle emniyet müdürlüğü, polis lojmanları B7 roketleri ile çok etkili bir biçimde vuruldu. Yedi sekiz tane B7 silahı merkezdeki güçleri vuruyordu, bu yüzden birçok bina alev aldı. Düşmana ait çok sayıda araç imha edildi. Merkezde planlanan biçimi ile eylem başarıyla gerçekleşti.
Eylemin diğer esas bir yönü ise baskın yapılacak tepe idi. Bilican alayında binlerce asker bulunuyordu. Bu alayın kendisinde yüzden fazla çadır, yüzlerce araç vardı. Alayın kendisi ve buna bağlı bazı tepeler yoğun ateş altına alındı. Özellikle katuşa silahları ile havan silahları yine dokça ve B7 gibi silahlarla Bilican alayına bağlı tepeler ve alayın kendisi çok yoğun ateş altına alındı. Havan roketleri, doçka mermileri, katuşa silahları genelde isabetliydi. Düşmanın zaten birçok çadırı imha oldu, birçok aracı kullanılamaz hale geldi. Fakat planlamaya göre baskın yapılacak bir tepe daha vardı. Baskın yapılacak tepede altmış asker bulunuyordu. Bu tepe düşman tarafından tahakküm edilmiş bir yerdi. Tepede toplam beş ayrı tel örgü vardı. Tabi bu tel örgülerinden bazılarının da tedbiri alınmıştı. Yine bu tepede ağır silah vardı. Aslında düşman mevcut konumlanması ile kendisine çok güveniyordu. Arkadaşların vuruşuyla bu tepeye dönük baskın da başladı. Baskın grupları çok hızlı bir biçimde, büyük bir fedai bir ruhla saldırıya geçti. Saldırıya geçildiği sırada saldırının ilk anlarında Serdar ve Rohat arkadaşlar yaralandı. Her iki arkadaş da kol komutanı yardımcılığı görevini yürütüyorlardı. Serdar ve Rohat arkadaşlar talimat beklemeden çok büyük bir fedai ruhla büyük, bir sıcakkanlılıkla düşmanın üzerine atıldı fakat bu erken sıcakkanlı yaklaşım, hızlı yaklaşım arkadaşların yaralanmasına yol açtı. Saldırının zaman almasına, tepenin düşmesinin uzamasına yol açtı. Yaralı arkadaşlar sağlama alındıktan sonra, arkadaşlar üç koldan bir saat içerisinde altmış askerin bulunduğu tepeyi düşürdü. Burada büyük bir fedai ruh açığa çıktı. Hiçbir arkadaş tereddüt göstermedi. Burada bazı düşman mevzileri çatıştı, özellikle tepenin sonunda kalan bir mevzi biraz direnmeye çalıştı fakat arkadaşlar düşmanın bu mevzisini de düşürdü. Tepe komutanın içinde bulunduğu mevzi de arkadaşlar tarafından düşürüldü. Tepede bulunan düşman silahları düşmana karşı kullanıldı. Düşman bombaları, düşman roketleri tepeden alınan silahlar oradaki düşman gücüne karşı kullanıldı. Büyük bir ruhla içerisinde altmış askerin olduğu bu tepe imha edildi. Tepede iki arkadaş Zınar arkadaş ve Kamuran arkadaşlar şehit düştüler. Yaralı arkadaşlar belli bir mesafe getirildikten sonra yaralarının ağır olmasından dolayı şahadetleri gerçekleşti. Tepede aslında elliye yakın silah toplandı fakat hem şehit arkadaşların cenazeleri hem yaralı arkadaşların getirilmelerinden dolayı tepeden sadece 16 G3, 2 tane MG3, 1 bomba atar silahı, 2 termal dürbünü ve askerlerin malzemelerinden bazıları getirilerek geri çekilme yapıldı.
Genel anlamda baskın yapılacak tepe büyük oranda düştü. Planlamamızın esas bölümünü de tepe baskını oluşturuyordu. Diğer gruplar da kendilerine verilen görevler çerçevesinde, planlamalar çerçevesinde eylem başladıktan sonra düşmanı yoğun bir ateş altına aldılar. Gıre karakolu, Şiker karakolu, Serê Sevê taburu, Tepe Orte, Erîş taburu, Bilican’a bağlı tepeler, Han tepe taburuna bağlı tepeler, Çele merkezinin etrafında bulunan tepelerin hepsi aynı anda koordineli bir şekilde arkadaşlar tarafından vuruldu. Eylem başladıktan sonra düşman neye uğradığını anlayamadı. Düşmanın Çukurca’da ve etrafında bulunan hedeflerinin birkaçı dışında Çukurca merkezdeki bütün düşman hedefleri aynı anda koordineli bir biçimde yoğun ateş altına alındı ve bütün hedeflerine dönük saldırı oldu. Bu düşmanda büyük bir şok yarattı, düşman ne olduğunu anlayamadı. İlk saatlerde bazı yerler karşılık veremez durumdaydı. Düşmanın o kadar tekniğine güvendiği, tahakkümlü olduğu, katuşalarla, havanlarla donattığı taburları ateş altına alındıktan sonra karşılık veremez duruma geldi. Türk ordusu 18-19 Ekim tarihleri arasında Çukurca’da perişan oldu. İlk saatlerde karşılık veremez duruma geldiler, aslında ne olduğunu anlayamadılar, şok olmuştular. Çünkü kim kimden yardım istese, takviye gelen bütün güçler pusuya düştüler. Serê Sevê’den gelen takviye güçleri pusuya düşürüldü, merkez tugaydan gelen güçler pusuya düşürüldü. Takviye gelmek isteyenler de pusuya düşürüldü. Çele tugayı, bağlı olduğu alaylar, taburlar, tepeler eylem başladıktan sonra ne olduğunu anlayamadılar. Eylem bittikten iki üç saat sonra kobra tipi helikopterlerle müdahalede bulunmaya çalıştılar. Kobralar nereyi vuracaklarını bilmiyorlardı. Çünkü bütün hedefler vurulmuştu. Düşman eylem başladıktan sonra şok oldu. Cihazlarda bir kelime dahi konuşamadılar, bütün cihazları kilitlendi. Çünkü bütün hedefleri saldırıya uğradı. İki üç saat sonra müdahalede bulundular çünkü gerillanın bu kadar kapsamlı, koordineli bir eylem yapacağına inanmıyorlardı, beklemiyorlardı. Fakat eylem düşmanı felç etti. Çele merkezde bulunan bütün güçler felç oldu.
Azad Siser
Çele Eylemi Gerillanın Başarısının Bir Kanıtıdır -1-
- Ayrıntılar