Cemal yoldaş dağa 2002 yılında gelmişti. Onu ben Kandil’de tanıyacaktım. Uzun bir süre aynı taburda kaldık. Tabur gücüne göre yaşı ileri sayılırdı. Tabur’daki yoldaşların yaş ortalaması 22 ya da 23 iken Cemal yoldaş 29 ya da 30 yaşlarındaydı.
Arkadaş yapısına göre yaşça büyük olması yer yer şaka konusu yapılabiliyordu. O 4 yıl boyunca Balkanlarda çeşitli düzeylerde çalışmalarda yer alarak gelmişti. Bu bağlamda yeni bir arkadaş değildi. Bir kadroydu. Birçok yerde görev almış en zor süreçlerden geçmişti. Ancak gerillada yeniydi. Yeni savaşçı eğitimi görmüş sonra da direkt bizim tabura gelmişti.
Cemal yoldaş örgüte yazdığı bir raporda kendisini tanıtırken şunları yazacaktı:
“ Raporumu yazarken kısa bir özgeçmişimi yazmak istiyorum. Ailem yurtsever, Amed merkezinde oturuyor. Örgütle ilk tanışmam 1990 sonlarında başladı. 1991’nin başında saflara gidip katılmak istedim. Fakat kabul edilmeyip beni geri gönderip milis olmamı istediler. Beş kişilik bir grupla komite kurup 1993’lere kadar aktif çalışmalara katıldım. Düşmanın yönelimlerinden sonra 1993–1996 yılına kadar aktif katılamamış olsak da ilişkimi sürdürdüm. Aynı zamanda çalışmak zorunda kaldım. Maddi durumumuz düşük olduğundan dolayı 1998 yıllarına kadar Amed ve metropollerde ayrı ayrı ilerde birkaç defa yakalanıp serbest bırakıldım somut kanıt olmadığından dolayı. 1998’de Bursa cezaeviyle ilişki kurdum. Sa. arkadaşlar tarafından Ro. üzeri Y.’a gittim.
Bilindiği gibi 9 Ekim komplosu başladı ve bunun önemli bir ayağı da Yunanistan’dı. Oldukça zorlu bir süreç yaşandı. 2002 yılına kadar Yunanistan’da kaldım. Birçok çalışmada kaldım. Aynı zamanda son bir buçuk yıldır Yunanistan yönetiminde yer alıyordum.
Ülkeye gelmek için birçok defa raporlar ve dayatmalarım oldu fakat kabul edilmiyordu. En son beni başka devletlere göndermek istediler ama ben kabul etmedim. Ülkeyi dayattım ve 2002’nin başında İran üzeri Kandil’e geldim… “
Evet, Cemal yoldaş önceleri partiye katılmak istemiş ancak arkadaşlar onu almamışlar bu kez Yunanistan’da kadro çalışması yaparken dağa gelmek istemiş bu kez oradakiler Cemal yoldaşı göndermemişlerdi. Netice de Cemal arkadaş gerilla için ileri yaş denilebilecek bir yaşta gerillayla buluşacaktı.
İşte ben onu bu süreçlerde tanımıştım. Biz ona takılmasına takılıyorduk ancak Cemal yoldaşı tanıyanlar da bilirler ki o kolay kolay daralmayan biridir. Ve bilirler ki o hiçbir yoldaşını incitmeyendir. Ve bilirler ki o ona görkemli yakışan gülümseme tüm takılmalara rağmen yüzünden düşmeyendir.
Evet, Cemal yoldaş dağa geç gelmiştir. Ancak adeta nasıl ki bir insan susar ve ilk gördüğü çaydan, arktan, pınardan, kaynaktan öyle doyasıya kendisini boyunca uzatarak içerse işte Cemal yoldaşın da ülkeye olan bu hasreti ancak ciddi bir dindirmeyle mümkün olabilirdi. Bunun arayışı içerisinde olan Cemal yoldaş yaşadığı onca cephe deneyimi, uluslararası deneyimi ve tabii ki halkla kadroyla deneyimi onu dağda sadece ve sadece avantajlı kılacaktı. Ve nitekim o erkenden hem de çok erkenden bulunduğu timin, takımın, bölüğün ve taburun en çok sayılanı olacaktır.
Müthiş soru soran bir arkadaştı. Sanki yeni katılmış gibi heyecanlı heyecanlı tartışırdı. Müthiş yaşama katılandı. Hiç de çekinmeden söyleyeyim: belki de dağın en komünal yaşayan yoldaşlarındandı. Nasıl olmuşta da o kadar Avrupa’da kalmasına rağmen bunu başarmıştı halen anlamış değilim.
Gerçekten sade ve saf bir Kürttü. Temizdi, saftı, sevgi dolu biriydi. Hani İsa’da bir yanağına vururlarsa diğer yanağını göster ilkesi var ya, Cemal yoldaşta bunun daha ilerisi vardı. O yoldaşlarını incitmemek için her iki yanağını da verendi.
Yaşamdaki duruşu oldukça radikaldi. Yaşam dışılıklara asla izin vermezdi. Taburun tümü Cemal yoldaşın eleştirilerinden korkardı. Çünkü onun yaşam duruşu sade olduğu için yaptığı eleştiriler daha anlamlı oluyordu, değerli oluyordu. Disiplinsizlik olduğunda eleştirirdi, çünkü o müthiş disiplinli bir gerillaydı. Fedakârsızlığı mı eleştirecek, o müthiş fedakâr bir yoldaştı. Ya da üslup konusunu mu eleştirecek, onun üslubu güzeldi.
Hatırlıyorum hafiften saz çalardı. Ve hafiften türkü söylerdi. Onun bulunduğu takımdan sadece ve sadece türkü söylememi ve de onun türkü söylemesini dinlemek için bir gün gitmiştik. Gece yarılarına kadar türkü söylemiştik.
Evet, Cemal yoldaş güzel bir insandı. Sonraları taburdan çıkmış ağır silah takımın sorumlusu yapmışlardır. Kani Cenge’nin şehit Kajin tepesinde 14,5’luk vardı yanında. Ve tabii bir sürü başka silahlar da. O bunların hepsini öğrenmişti. Sadece onunla kalmak için 2 gün yanında kalmıştım. Ve her konuşmak istediğimde onu cihazın başka bir kanalına çekerek bol bol tartışmışızdır.
Evet, Cemal arkadaş gerçekten dağın en güzel olanlarındandı. Sevecendi. Hep sormuşumdur; acaba dağda incittiği bir karınca var mı diye? Karıncaların dili olsa da daha doğrusu bizim anlayacağımız tarzda bir dilleri olsa kesinlikle hayır diye cevap vereceklerdir.
Cemal yoldaş ağır silah takımına gitmeden önce kuzey gruplarına girmişti. Ancak o dönem yaşadığı fizik sorunlarından dolayı 2003 yılında çıkarılmıştı. Ancak o hiçbir zaman pes etmemiş ağır silah takımından sonra Özel Kuvvetlere önerisini yapmış ve önerisi kabul olmuştur. Yıllarca Özel Kuvvetlerin bir elemanı olarak aktif çalışmalara katılmıştır.
Cemal yoldaş bu kez de Özel Kuvvetlerde adım adım kendisini geliştirecektir. Onun araştıran, inceleyen ve ona has olan nezaketi saygı dolu üslubuyla birleşince çok erkenden sevilen biri olacaktır. Ben onu Özel Kuvvetler çalışmasında birçok yerde görmüşümdür. Eskisi gibi sık değil ancak az da değil.
Onu en son kuzeye gitmeden önce 2007’da Zap’ta görecektim. Özel Kuvvetleri ziyarete gitmiştim. O da oradaydı. Ve kuzey için hazırlık yapıyordu. Aynen 2002 yılında yeni gelirken tanıdığım gibiydi. Canlıydı. Coşkuluydu. Sevecendi. Heyecanlıydı. Ve de ilgiliydi.
Evet, ona sanki zaman işlemiyordu. Onun ruhsal derinliklerindeki pozitif enerji adeta bitmeyen bir kaynak gibi onun yüzüne yansıyordu. Güleç kılıyordu. Samimi söyleyeyim ki onun kadar nazik bir gülüşe az rastlamışımdır. Doludizgin gülenleri, güleçleri görmüşümdür. Ama Cemal yoldaşın güleçliği kendisine hastı. Ona müthiş gidiyordu.
Evet, o bu güleçliğiyle kuzeye Dersim’e yöneldi. Hayali Amed’di ancak Kürdistan’ın başkenti her yerde hissedilebilirdi. Bir Dersim’de de insan Amed’i yaşayabilirdi. O bu heyecanla Dersim’e koyuldu.
Cemal yoldaş pratikte nasıl çalıştığını bilemiyorum ancak onunla kalan biri olarak karınca kararınca onun emeğini katarak çalıştığına adım gibi eminim. O gittiği her yerde istisnasız yoldaşlığın en güzelini yaşamış ve yaşatmıştır. O sanki PKK’nin yoldaşlığını süzülerek yaşayan biri olarak hiçbir zaman yoldaş kelimesini ağzından düşürmemiştir. O yoldaşlığı bir bayrak olarak yükseklerde hep dalgalandırmış ve en iyi yoldaş olarak kalmasını da bilmiştir.
8 Haziran 2008 yılında Ovacık’ta düşman güçleriyle yaşanan bir çatışmada Cemal yoldaşı, o güleç, sevecen, narin, emekçi ve yoldaşlığın güzel timsali yoldaşı kaybettik. Onu sonsuzluklara uğurladık.
Biliyoruz, biliyorum senin için çok mu ama çok erken oldu bu gidiş. Dağa geç gelmiştin hâlbuki senin dağı çok uzun yaşaman gerekirdi. Senin özlemini giderecek bir zamana ihtiyacın vardı. Ancak düşman buna izin vermedi.
Güzel yoldaş düşmana inat senin yoldaşların olarak senin bu dağlara olan özlemini hiç eksiltmeden yaşatacağımıza sana söz veriyoruz.
Ruhun şad olsun güleçliğin güzel timsali yoldaş, ruhun şad olsun.
Mücadele Arkadaşları