HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

pkk gerecegi_ani1PKK’nin özünü şehitlerin gerçeğinden arayıp bulmak ve öğrenmek lazım. PKK Kürt halkı için bir milat, özgürlük, eşitlik ve demokratik bir hareket olduğu tartışma götürmez somut bir gerçektir. Önderliği, şehitleri ve gerillası bunun iradi kimliğidir. PKK’nin Önderliği ve gerillası dünyada eşi benzeri görülmemiş fedakârlıklara girmiş. Halkın özgürleştirmek için canından fazla bir şey olsaydı verirdim ya da son nefesinde yaşam mücadelesinde son sözü; mezar taşıma, halkıma borçluyum yazın veya yaşamı o kadar seviyoruz. Onun için yaşam uğruna ölüme gidiyoruz. Binlercesi daha gencecik yaştayken şu veya bu biçimde tarihin seyrini değiştirecek söz, duruş ve pratikleriyle yeni Kürt kişiliğin kimliğini yarattılar.

Evet, onlarında kendilerine özgü bir yaşam tarzları vardı. 5 bin yıllık erken zihniyetin yarattığı yaşam tarzından kopuyorlardı. Sistemin verdiği anlamasız yaşamı aşmışlardı ve insanlık için yeni bir doğuş ve yaşam anlamı içeriyordu. Onun için bitkinlik, yorgunluk, tereddüt vb. düşünülecek şeyler olamazdı. Onlar bir günün bir yılın ya da birkaç asrın hesabını yapmıyorlar. Onlar sonsuza dek yeni bir yaşam insan ve tarih yaratıp tüm insanlığa mal etmek peşindeler. Bu tarihte komplo, ihanet, ayrımcılık düşünülemiyor. Buna ulaşmak içinde olağanüstü çabalar, fedakârlıklar, cesaret göstererek hiçbir bireysel hesap yapmadan kar kış demeden yılın dört mevsiminde akılların tahmin edemeyeceği yani bilimin keşif etmediği yaşamı yaşadılar. Yollar, sular, dağlar, ovalar geçtiler. Her gerillanın bir günü kitaplara sığmayacak kadar anlam dolu duygu düşünceye sahip proje yapılanlarda vardır. Büyük umutlar ve güven yaşamaktadır; ama yazılmıyor. Yazılmamış sır kalıp belki de yazmalı. Bir ruh gibi doğanın derinliklerinde rüzgâr esintilerine katarak, insanlara nefes, iyi bir duygu ve düşünce yaratıyor. Gelelim 2006, 2007’ye bağlayan Muş Güneyinde kış kampında bir grup Kürt halkının özgürlük gerillasının yaşadıkları anılar.

Kış üslenme kamp hazırlıklarımız durmadan tüm hızıyla sürüyordu. Yılın sonuna gelmiştik. Sonbahar yağmurları gittikçe kara dönüşmüştü. Özellikle Andok dağı ve Berbıheyv gibi yüksek tepelerin zirvelerinde mantar gibi beyazlıklarını kilometrelerce uzaktaki yerleri gösteriyordu. 2006 yılının baharında Muş Güneyinde 14 gerilla yoldaşlarımız binlerce asker, korucu ve teknik üstünlüğe karşı kahramanca direnerek şehit vermiştik. Artık tüm hesaplarımız ve hassasiyetlerimiz ona göre oluyordu. Tekrarın yaşanmaması için büyük bir sorumlulukla her arkadaş çok titiz davranıyordu. Her zaman şu sözü kendimize hatırlatıyorduk. Küçük bir hata telafi edilmeyecek kayba yol açabilir diyorduk.

Grubumuz 9 gerilladan oluşuyordu. Yoldaştık, dikkat edelim yoldaştık. Aynı amaca bağlanmış annemiz, babamız ve akrabalarımızdan daha çok birbirimize bağlıyız ve inançları çelikten daha güçlüdür. Onun için her gerilla yüzlerce askere karşı gelebilecek güçtedir. Hem ideolojik, psikolojik, siyasi, maddi, manevi moral açıdan bu böyledir. O inanmış, güvenmiş yeniçağın insanı oluyor.

Evet, 9 gerillaydık; ama bu 9 gerilla Garzan eyaletinden sorumlu arkadaşlardı. Grupta eyalet komutanı, cephe, bölge ve eyaletin tecrübeli kadın komutası vardı. Onun için o kışta tüm eyaletin ihtiyaçlarını tartışacak planlayacak görevine sahiptiler. Taktikten eyleme, pratikten yaşamının ince ayrıntılı bir eğitim programı üzerinde durulacaktı.

3 ayın günlük programı şöyleydi. Rojbaş saat 5, kahvaltı saat 6, sabah eğitimi 7.30, ara 11-1, öğlen eğitimi 1-4.30, günlük tekmil, akşam yemeği 4.30-6, saat 6’da da jeneratör açılıyor. 9’a kadar varsa CD’de bir film izlenir olmazsa bireysel yoğunlaşma yine sohbet ve toplu tartışalar. Yat saati 9, varsa yoğunlaşmak isteyen yani okuyup yazmak isteyen arkadaşlar için jeneratör bazen 11’e kadar açık kalıyordu. Böylece dolu bir gerilla grubun programı sadece resmiyete bağlanmış yanı oluyordu. Dakikasına anlam katmaya çalışan bu arkadaşlar bir gün Çekdar Amed arkadaş bir öneri geliştirdi. Bana şu öneriyi sundu; “heval TV’de atari oyunu var. Biraz oynayalım. Bende sıcak bakmadım. Dedim ki gerekiyor mu, faydası var mı?

Çekdar arkadaş; “siz bilirsiniz heval”

Araya diğer arkadaşlarda girdi. Azad Başkale, Azad Çermik, Selim Kotol, Argeş Siirt, Serdar Amed; “heval bizce de birazda değişiklik olsun. Biraz oynayalım dediler.

Çekdar arkadaş gülüyordu. Bende Çekdar arkadaşı çok seviyordum. Kavgalıydık ama açık ve dürüst özellikleri çok belirgindi. Her şeyiyle gözler önündeydi; ama ben gerillada bir şeyin önü açıldı mı artık o gelişiyor biliyorsunuz. Alışkanlık ve bağımlılık yaratıyor. “Tamam” dedim. Bir oynadık. Bir daha bırakmadık. Her gün saat 6’dan 7’ye kadar sıraya girip kim daha çok duvar örecek yarışmaya giriyorduk. En çok Çekdar arkadaş puan alıyordu. En az Selim arkadaş anlıyordu. Hepimiz Selim arkadaşa yardım ediyorduk. Yine fazla sayı olmuyordu.

Şimdi o kamptan Selim ve Çekdar arkadaşlar şehittirler. Azad Başkale ve Argeş Sert esir düşüp zindana atıldılar. Diğerlerimiz burada kalıyoruz.

Cevizlerimiz vardı. Kış boyu fırınlı sobamızda baklava, değişik türden pasta ve kek yapıyorduk. En güzeli de yer altı odamıza yani mangalarımıza hortumla su taşımıştık. Küçücük yer altı bir banyo yapmıştık. Böylece kış boyu başta Selim arkadaş, okuma yazması olmayan arkadaş onu da öğrendiler; çünkü programımıza öğrenme işi de koymuştuk.

Dakika dakikasına gelişmeleri Mezopotamya radyosundan dinliyoruz. Süreci oradan ele alıyoruz. Hem Önderliğin hem de örgütümüzün açıklamalarını oradan takip ediyorduk. Günde her saat başı Türk TRT radyosundan Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyorduk.

Bahara girme moralini yaşıyorduk. Her arkadaş kendi başında bir sürü plan ve proje yapmıştı. Kimisi böyle eylem yaparız. Kimisi şöyle açılım yaparız. Kimisi de yeni savaşçı vb. çalışmaları üzerinden yoğunlaşıyorduk.

Kıs sürecinde 1-2 operasyon oldu; ama sonuçsuz sona ermişti. Mart ayına girmiştik. Ayın 5. günüydü. Birden lapa lapa bir kar yağdı. Bizde fırsattır. Son bir kez daha bu karda kendimize 15-20 günlük yakmak için kuru ağaç toplayalım diye eğitime ara verdik. 2 saat kuru ağaç topladık birden kar durdu. Bulutlar dağıldı. Havalar açıldı. Bahar güneşi çevreyi vurdu. Akan su ve ağaçların kökünden buharlar kalkarak sıcaklığını gösterirken biz de çıkan kardaki izlerin derdine düşmüştük; çünkü baharda havalar açılınca her an operasyon yapma ihtimali vardır. Alelacele topladığımız odunları mangaya taşıdık. Çıkan izleri yine karla kapattık. Ama biri üzerine gelseydi hemen fark ederdi. Çok iz çıkarmıştık. Yağışlı havadır deyip kartopu oynadık. Güreş tuttuk ve kamuflajı eskisi gibi olması mümkün değildi. Artık uzaktan belli olmayacak şekilde kamufle edip yer altı köşklerimize çekilmiştik.

Ertesi gün sabah saat 6’ydı. Elimizi, yüzümüzü yıkadık. Kahvaltı yapmamız için sofraya oturur oturmaz çok uzaktan sinek sesine benzeyen çok derin bir ses duydum. His ve sezgilerime güveniyordum. Skorsky helikopterin sesi dedim. Selim arkadaş çok duyarlı ve uyanıktı. Helikopter dememle birlikte ayağa fırladı. 20 metre mangadan çektiğimiz tünelin sonundaki karşıya kaçtı. O anda 6 Skorsky askeri taşıyan helikopterle 4 Kobra savaş helikopteri Kozmê dağından çıkıp Muş Güneyinin orta alanına indirmelere başladılar. Kar diz boyu Berbıheyv, Serê Spî, Kozmê Kurtık, Andok ve Muş Güneyinin orta ve iç alanların tamamında indirmeler yaptılar.

Selim arkadaş çağırdı. Bizi arkadaşların hazırlamasını istedi. Yanına gittiğimde güler bir yüzle görüyorsun. R.arkadaş geçen yıl 18 gün sonra yine Muş Güneyinde 14 arkadaşımızı şehit ettiler. Şimdi de bizi şehit etmek isteyecekler; ama kolay olmadığını onlara göstereceğiz. Çok soğukkanlı, rahat bir yaklaşım sergiledi.

Kuşbakışı kampımızın 400-500 metre yakınımda bulunan bir tepeye askerler çıktı. Askerleri zor görebildik. Hepsi kar elbisesini giymişlerdi. Silahlarına beyaz bez sarmışlardı. Çıkardıkları izlerden askerleri görebiliyorduk.

Operasyonun 4.günüydü. 24 saat hazır bekliyorduk kampı bırakmak istemiyorduk; çünkü daha tehlikeli olma ihtimali vardı. Operasyonun 5.gününün sabahında baktık ilk gün tuttukları tepeye yine tuttular. Artık her yerin operasyon yaptıklarını sonuçta bulunduğumuz yerede bugün veya yarın operasyon yapacakları büyük ihtimal dahilindeydi. Bu gece kampı bırakıp bırakmama tartışmasına girdik. Benimle birlikte Selim, Azad Başkale ve Argeş arkadaş kampın bırakılmasından yana görüş belirtti. Azad Çermik ve Çekdar arkadaşlar bırakılmamasından yana görüş belirttiler. Serdar arkadaş, Amed ve Cudi nasıl uygun görürsek ona katılacaklarını söylediler. Sonuçta kampın bırakılmasına karar verdik.

Şimdi küçük bir hata felaket getirebilir. Kar yumuşak, ay ışığı var. Kampa yakın derede su akıyor. Ona ulaşsak izleri kaybedebiliriz; ama suların kenarlarında derelerin birleştikleri üçgenlerde düşmanımızın pusuları da büyük ihtimal dahilinde olması lazım. Ayrıca gece keşif dürbünleri çok gelişmiş.

Karın sertleşmesini bekledik. Gece saat 12’ye geldi. Kar sertleşmedi. Çıkmaya karar verdik. 100-150 metre uzaklıkta olan dereye indik. Suya girdik. Kar suyuydu. Keskin ve buz gibi soğuktu. 3 saat suda yürüdük. Baktım arkadaşlar ara istiyorlar. Zaman altın değerindedir; ama ara vermeyede mecburum; çünkü ayakları donan takatten düşen arkadaşlar var. Su kenarında 2-3 metre genişliğinde bir taş üzerinde durduk. Fazla yayılamıyoruz. İz çıkacaktı. Arkadaşlara durumları sordum. Ne var ne yok. Sonbaharda yedek bir sığınak yapmıştık. Onun hizasına gelmiştik ve arkadaşların önerileri oraya gitmekti. Bense daha uzağa gitmemizi söylüyordum. Baktım Argeş arkadaşın ayakkabısı su da gitmiş. Ayakları donduğu için farkına varmamıştı. Bende öyle görünce yedek sığınağa gidelim dedik. Çok tehlikeliydi. Sabah askerler bulunduğumuz sığınağın üstünden geçtiler.

12 Mart sabahında Türk basınında önce Lice Kulp arasında iç çelişkilerden dolayı birbirlerini öldüren 7 gerilla cenazesinden bahsetti. Sonra Kulp’a bağlı Şen yaylasında olayın olduğunu yineledi. Biz başta anlam veremedik. Bir arkadaşın sivildeki ismini veriyordu. Baktık akşam Mezopotamya radyosu anında haberi verdi. Endişelere girmiştik. Haberleri daha çok ben takip ettiğim için arkadaşlara da söylemiyordum bu olayı.

Operasyonun niçin bu kadar uzadığını başta öğrenemedik. 13 Mart’ta operasyon geri çekildi. Bizde kampımıza geri döndük. Benim endişeli ruh halimi önce Çekdar arkadaş sordu. Selim arkadaşta uzaktan gözün altında beni yokluyor. Arkadaşlara demişti “niçin R.arkadaş bu kadar düşünüyor? Akşam 5’te Mezopotamya haberinde hem operasyonun uzun sürmesi hem de verilen kayıp haberlerini öğrenmiştik. Mereto adında biri içimizden kaçmış, daha sonra geri gelip katılmış ve Dorşin alanımızda üslenen Sason ve Dorşin gücünü uykuda tarayıp katletmişti. Hakkımızda da düşmana detaylı bilgi verdiği için düşman operasyonu uzamıştı.

Öğrenir öğrenmez Çekdar arkadaş ağlamaya başladı; çünkü Çekdar yürütmüştü. Sonbaharda düzenlemesini yapıp yanımıza almıştık. En çok onları o tanıyordu. Niçin onlardan ayrıldığını, niçin onlarla şehit olmadığını bir sürü suçlayıcı soruları kendisine soruydu ve hepimizi çok acı ve derin bir duygusal atmosfer oluşturuyordu. Selim ve Çekdar arkadaş Bitlis tarafına vermeyi planlıyorduk. Bu arkadaşlar şehit düştükten sonra şehit düşen arkadaşlar Behzat Derik, Bilal Mardin, Hüner Hewreman, Botan Serhat, Serhat Serhat, Sipan Batman ve Rêber Amed. Böylece intikam ve çalışmalarını devralmak için Selim ve Çekdar arkadaşı Dorşin alanına düzenledik. 3 ay pratikten sonra 10 Haziran 2007’de yaralı bir arkadaşı kurtarmak için her iki arkadaş canını feda ettiler. Yoldaşlık bağlılığı böyledir. Bir arkadaşımızı kurtarmak için onlarca arkadaş şehit vermiştik.

Böylece sayısal küçük ama düşünce ve onuru büyük olan bu gerilla grubu veya her gerilla yaşam büyük anlamlar içeren yaşamı yaşamanın gayretinde. Onun için zaman, mekân ve imkân onun için önemli olsa da belirleyici değil. Selim ve Çekdar yoldaş gibileri an’ın devrimcileri olmuşlardı.

Baharda intikam alınacaktı. Muş Güneyinde Dorşin’de, Sason’da, Mutki’de, Şehit Cuma’da, Tatvan’da, Siirt, Şirvan, Bitlis Garzan’ın her yerinde eylemler oluyordu. Tekmilin başlangıcı Dorşin’deki şehitlerin anısına eylem yapılmış deniliyordu ve kuzeydeki tüm gerilla güçleri intikam almak için baharı sabırsızca bekliyorlardı.

Evet, gerilla inatçı, ısrarlı, kimsenin yanına bırakmayacak ilke ve anlayışa sahiptir. Gerilla yaşamını kazanılmasını beceren insanlardır. Baharda çıkar başlar maceralı serüvenine. Dağ, bazen zozanlık bazen ormanlık bazen ay ışığında kaybolan yıldızlar eşliğinde bazen de kapkaranlık gökyüzünde renklendiren yıldızlar bazen de yağmurda çınlanan şimşekten göz kamaşır yolda durunca yorgunluğunu geçirir. En iyisi ve güzeli de neyin yaptığını bilmesidir.

Mücadele Arkadaşları