HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

mayis sehitleriBir arkadaşımızın mayıs ayına ilişkin yazdığı kısa bir şiirle girelim:

“Bir türküdür gerillanın dilinde özlem

Bir halaydır gerilla yürüyüşü

Olgunlaşan aşk gibi

Meyveye duruş

Gulandır

Güllerin derilişidir Mayıs”

“Mayıs ayı en çok şehidin mevcut olduğu, sanırım şimdiye kadar her gününe bir şehit değil, bu ayın belki de her saatine bir şehit sığdırdığımız bilinir ve biz de bu şehitler ayı anısına bağlı olarak işlerimizi en sağlam bir hamlenin gereği olarak yürütürüz. Mayıs ayı bizim hamle ayıdır, şehitlerin anısına bağlı olmanın ayıdır. Ve hepsi de görkemli hamlelerle karşılanır, biz birçok şehide söz verdik. Davamızı yaşatacağız diye söz veriyorsunuz, bu tamamen kesintisiz giderek büyüyen, savaşan bir örgütle mümkündür. İşte biz bunu mümkün kıldık. Söze bağlı olmak basit değil. Bize inanarak şehit düştüler. Denizler, Türkiyeli sosyalistlere, Kürt sosyalistlerine inanarak idam sehpasına cesur çıktılar, cesur şiar attılar, tekmeyi savurdular idam sehpasına. Çıkarılacak tek sonuç bu cesarete karşılık vermektir” diyor Kürt halk önderliği.

Evet, şehitleri ve mayıs şehitlerini böyle ele alıyor Kürt halk önderliği.

Mayıs ayı sadece biz Kürtler açısından önemli bir direniş ayını ifade etmiyor. Mayıs ayı neredeyse tüm halkların direniş tarihinde önemli bir direniş kesitini oluşturuyor. Nedendir bilenmez, belki de tam da kestirilemez ama mayıs ayının böyle direnişi bol olan bir ay olduğu kesindir.

1 Mayıs dünya emekçilerinin direniş bayramı, 6 Mayıs büyük Türkiye devrim şehitleri olan Deniz, Yusuf ve Hüseyin; peşinden de İbrahim Kaypakayalar, derken nice Türkiye devrimcisinin şahadeti.

6 Mayıs Suriye’de Osmanlı paşası olan Cemal Paşa’nın 21 Arap aydınını Osmanlılara karşı gösterdikleri direnişten dolayı idam etmesi ve bugüne kadar gelen mayıs direniş geleneği. Evet, Araplarda 6 Mayıs günü şehitler günü olarak anılır. Çünkü işgale ve sömürgeciliğe karşı verilen en anlamlı şehitler bugünde verilmişti.

Ve Hakilerin, dörtlerin şahadetleri hep mayıs ayı içerisinde gerçekleşen şahadetlerdir. Yine biz de biliriz ki bu şahadetler bir halkın yeniden diriliş destanını da yaratırlar. Kahramanlar da aslında böyle var olurlar. Yani, kahramanlar varsa yaşam ve direniş vardır, kahramanlar yoksa yazılmamış ve geri bıraktırılmış bir halk ve tarih vardır. Ne diyor Kürt halk önderliği:

“Kahramanlar kendi toplumları için ödedikleri bedeller ve yürüttükleri mücadelelerle belli bir süre yaşarlar ve kendi bulundukları yerelin kahramanı haline gelir, yaşamaya, yaşatılmaya devam ederler. Neredeyse her etnisitenin, her klanın bir kahramanı, yaşayan efsanesi vardır. O toplumun çocukları, onlara dinletilen müziklerde, ninnilerde, anlatılan masallarda, daha sonraki süreçte bütün bir eğitim sistemi, günlük sosyal yaşam içerisindeki tüm kültürel, sanatsal, üretimsel faaliyetlere yedirilerek o insana mal edilebildiği oranda o insan toplumsallığının bir parçası haline gelirler” diyor.

Kürdistan devrimi açısından elbette şahadetler yukarıda dile gelenlerle sınırlı değildir. Önderliğimizin “her gününe bir şehit değil, bu ayın belki de her saatine bir şehit sığdırdığımız bilinir“ cümlesi Kürdistan devrim şehitleri açısından mayıs ayının yerini ortaya koyar.

Bahar tüm halklar tarihinde hamle günlerini ifade eder. Kışın ciddi yoğunlaşmalar ardından çıkışların en görkemli olanları hep birazda bu ayda gerçekleşir. Nasıl ki mayıs ayı direnişe kalkan halklar için önemliyse, direnişi kırmak isteyen egemenler açısından da mayıs ayı karşı çıkışlar için adeta vazgeçilemez aylardandır. Nedeni ise halkların kışın yaşadıkları yoğunlaşma ardından yapacakları hamleyi durdurmanın en iyi aylarından bir tanesi mayıs ayıdır.

Özcesi ezilenler hazırlanıp atağa kalkmak isterler mayıs ayında, ezenler de bu atağı yani hamleyi durdurmak için, ötelemek için saldırıya geçerler. Mayıs ayında kıyasıya bir direnişin yaşanması birazda bundandır.

PKK direniş tarihinde de mayıs ayı kıyasıya mücadelenin yaşandığı bir ay olmuştur. Bu direniş ayının anısına mayıs ayı bir nevi şehitler ayı iken, 18 Mayıs günü ise biz Kürtlerde şehitler günüdür.

18 Mayıs günü Antep’te hain bir güruh takımı tarafından Haki Karer yoldaşımızın katledilmesi esasta yukarıda söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu gösterir. Kış ve bahar boyunca Önder Apo Kürdistan’ı dolaşarak toplantılar yapmıştı. Bu toplantılar ciddi bir hamlenin hazırlığına işarettir. Bunu fark eden işgalci güçler ve onlara bağlı komple ihanetçi hain takımı Haki Karer yoldaşı hedef alarak katlederler. Haki Karer yoldaşın hedeflenmesi sıradan bir seçim değildir. Yeni şekillenen, filizlenen bir hareketi kalbinden vurmadır, beyninden vurmadır. Kürt halk önderliğinin yıllar sonra Haki Karer yoldaş için “gizli ruhumdu” demesi bu bağlamda boşuna değildir.

Hani şair’in mısralarında Haki Karer yoldaşın şahadeti ardından dökülen mısralar gibi.

“Canım aldılar ecelsiz

Pırıl pırıl bir on sekiz mayıs günü

Yoluna baş koyduğum

Vebalim, sevdalım

Toprağına uzandım

Saplandı yağlı kurşunlar delikanlı bedenime

Tepeden tırnağa kandım

 

Ben insandım

Ben cümle ezilenlerin sadık dostu

Zulme, baskıya, sömürüye düşmandım

Bağımsızlık ve özgürlük kavgasında

En ön saflarındaydım mazlum halkımın

Elde silah kahramanca savaştım

Yokluğuma kadeh tokuşturdu hain takımı

Bilmediler ki ben söylenen türküde

Yakılan ağıtta ve dinmeyen silah seslerinde yaşayandım

Haki Karer yoldaş işte “yakılan ağıtta ve dinmeyen silah seslerinde” yaşayan biri olduğu için “Yurt sevgisini iğrenç bir maske gibi

Suratlarında taşıyanlar” canını alırlar ecelsiz.

Çok zaman geçmese de 1982 yılında büyük değişimlerin yaşandığı 17’yi 18’e bağlayan bir mayıs gününde bu kez dörtler diye bilinen Ferhat, Necmi, Eşref, Mahmut arkadaşlar fitili kendilerine çakarak 18 Mayısların nasıl iyi birer takipçisi olduklarını hepimize gösterdiler.

Yine kocaman bir kış gelmiş geçmiş, tartışmalar yürütülmüş, hazırlıklar yapılmış ve bir başka 18 Mayıs günü kibriti kendi bedeninde çakan, dört yiğit Kürdistan devrimcisi, ölümleriyle yeniden yaşamanın yolunu gösterirler. Mazlum Doğan baharın müjdecisi olarak 21 Mart günü üç kibrit çöpüyle Newroz’u kutlayıp zaten bir meşale oldular. Yapılması gereken Mazlum arkadaşın tek yaptığını daha da ileriye taşıyarak “teslimiyet ihanete, direniş  zafere” yani doğru yaşama götürür şiarına denk bir direniş ve cevap içerisinde olmaktı.

Evet, mayıslar bizde hep böyle direnişlerle örülü olan bir aydır.

Kürdistan devrim süreci mayıs ayında bolca büyük destan yaratan şehitlere tanık olmuştu. Bir Leyla Kasım’ın Saddam rejimi tarafından idam edilmesi derken 1978’lerde Haki Karer, 1979’larda Halil Çavgun, 1982’lerde Dörtler, 1983’lerde Ramazan Kaplan, Mehmet Karasungur, İbrahim Bilgin ve 1990’lardan sonra, Ozan Mizgin, Hewler, 1999 yılında önce fedaimiz Ferhat Kotranis ve ardından da Amedli Sinan, Medeni-Nesih Özcan derken daha nice halk kahramanı.

Kürt halk önderliği:

“Bu şehitler halen diri ve karşınızda. Düşmana gösterdikleri çok onurlu ve büyük kini, öfkeyi unutmayız. Her an onların günlük emir komutasındayız, gücümüzce layık olmaya çalışacağız. Onların kini, onların yaşamının emrettiklerini yerine getirmek için, durup dinlenmek yok. Ben biraz bağlı kalmaya çalıştım, biraz onların sözcüsü olacağım dedim. Sanıyorum biraz layık oldum. Daha fazlasını bundan sonra karşılamaya çalışacağım. Arkadaşlarımı hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım. Siz de eğer benimle geliyorsanız, bu yoldaşların yoldaşı olmayı bilmelisiniz. Başka hiçbir şey sizi, onlara layık bir yoldaş kılmaz ve bunlar tarihin değerleridir” diyerek şehitlere özelde de mayıs şehitlerine nasıl yaklaşmamız gerektiğini bize gösteriyor.

Başka bir deyimle: “Şehidi anlamak, şehide hakkını vermek, şehidin vasiyetine göre yaşamak bir devrimcinin en temel ve başta ele alması gereken görev ve sorumluluk olduğu gibi; bunu egemen kılmak, onun savaşımını kesin vermek, bağlılığın en vazgeçilmez bir gereğidir.”

Bir şehidin vasiyetine göre yaşamak belki de yaşamların en zorudur. Ancak belki de yaşamlarının en anlamlısıdır da aynı zamanda.

İnsanlar niçin ölümün üstüne üstüne yürümeye cesaret ederler diye sorulabilir. Herhalde verilecek ilk cevaplardan bir tanesi inandığı ve baş koyduğu davanın –bu baş koyma gerektiğinde kendi bedenini de götürse-haklı olduğuna inandığındandır. Yani ideallere olan bağlılığıdır.

İkinci önemli husus herhalde bu ideallerin gerçekleşmesine inanmaktır. Bu inanç nedir diye sorulacak olunursa verilecek en doğru cevap herhalde şu olacaktır: “yoldaşlarım benim yürüdüğüm ve yarı yolda iradem dışında bırakmak zorunda kaldığım yürüyüşü devam edeceklerdir. Dalgandırmak isteyipte yeterince dalgalandıramadığım bayrağı en yükseklerde dalgalandıracaklardır. Ve belki de üçüncü önemli bir hususta “aradığım özgürlük, adalet, ortaklık, eşitlik ve kardeşlik ülkesinin hayata geçirilmesidir” olacaktır.

Evet devrimciler bu üç temel direk üzerine kurdukları ilkeler ve inançları temelinde sonuna kadar tereddüt etmeden yürümesini bilmişlerdir. Eğer gelecekte savunduğum ve inandığım idealler gerçekleşmeyecekse, bunun için yoldaşlarım yürümeyeceklerse ve de özlediğim yaşamın, şairin deyimiyle:

“Yasamızda

Kilit vurulmuş

Yasak kapıları

Kırmak yok

Açmak var

Suları

Gürül gürül

Akıtmak var

Ve tüm insanları

İnsanca yaşatmak var.

Yasamızda

Kan

Barut

Ateş

Ölüm

Yok

Olmayacak

Özgürlük ve kardeşlik var” yoksa neden canımı, bedenimi ve de gençlik yıllarımı vereyim ki?

Evet, mayıs şehitlerini anarken bugün o büyük direnişçilerimize yüzümüzü dönüp dua ederken onların istedikleri, hayal ettikleri ve özlemlerini çektikleri bir yaşama doğru adım adım ilerlediğimizi gördükçe vicdanen daha rahat oluyor ve onlara layık bir yoldaş olduğumuzu söyleyebiliyoruz.

Bugün onların özlemi olan halkların kardeşliğine doğru yeniden adım adım Demokratik Ulus Bloğu temelinde ilerlerken Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin, Kaypakayaların ve de Hakilerin, Karasungurların, Leyla Kasımlardan Gurbet Aydınlara kadar yaşamlarının en güzel anlarında canlarını bu idealler uğruna veren tüm mayıs ayı devrim şehitlerine daha yakın olduğumuzu görüyor ve inanıyoruz.

Evet, yeniden Kürt halk önderliğinin:

Siz de eğer benimle geliyorsanız, bu yoldaşların yoldaşı olmayı bilmelisiniz. Başka hiçbir şey sizi, onlara layık bir yoldaş kılmaz ve bunlar tarihin değerleridir” diyerek bu yolun en amansız takipçisi olacağımıza dair halkımıza, ilerici insanlığa ve de şehitlere verdiğimiz sözümüzü yeniliyoruz.

Karer Celal