Özgürlük hareketimizin büyük bir direniş göstererek, sömürgeci ve inkarcı zihniyet güçlerini Zap alanında yenilgiye uğratarak elde ettikleri zaferin ikinci yıldönümüne girerken, kanlarıyla özgürlük destanını yazanların kervanına Önderliğe olan büyük bir bağlılık ve inançla katılan Cahit, Ayhan, Erdal, Arteş, Baran, Tufan, Agit, Zından ve Özkan yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Halkımızı bir bayram havasıyla serhıldanlara kaldıran, örgütleyen direniş ruhunu güçlü bir biçimde bir kez daha tüm dünyaya gösteren, bu görkemli direnişte yer alan militanlarımızı da bu yıldönümü vesilesiyle başarılarından ötürü tekrardan saygıyla selamlıyoruz.
Birçok yöntemle yürütülmeye çalışılan özel savaş yöntemleri, 2008 yılında da önemli ittifaklarla özgürlük değerlerimize saldırarak sonuç almak istedi. Başta Önderliğimize karşı ve hareketimize karşı bütün siyasi, kültürel, diplomatik, ekonomik ve askeri boyutlarda konseptler uygulamaya konularak saldırıya geçildi. Başta ABD’nin istediği bu kara operasyonu, savaş karargahımızın beynini hedef alarak PKK’nin güçlü yanlarını ezmeyi, tasfiye etmeyi amaçlıyordu. Bütün sistem güçlerini arkasına alarak operasyona başlayan faşist Türk ordusu, Zap’ta Önderliğinin özgürlüğüne kilitlenmiş inanç yüklü, ateş yürekli ve irade Abidesi olan HPG gücü ile karşılaştı.
21 Şubat günü başlayıp 9 gün süren bu savaşta, faşist Türk ordusu arkasına aldığı ittifak güçlerinin emirleriyle elinden geleni yapmaya çalıştı. İstihbarat, keşif, hava ve kara kuvvetlerinin hepsini, bölge politikaları içinde bir piyon olarak devreye koydu. Teknolojik imkanlarla donatılmış Türk askerleri, yoğun hava bombardımanı desteğiyle operasyona başladılar. Çiyaye Reş, Şikefta Birindara ve Karker tepesini içine alan gerilla güçlerimizin savunma pozisyonu içinde bulunduğu uzun bir silsileden oluşan bu hatta çatışmalar yoğunlaştı. Diğer taraftan Çemço ve Küçük Cilo tarafından da yönelim oldu. Gerilla güçlerimizin kahramanca verdikleri sert cevaplarla, birçok mevzide bozguna uğradılar. Fakat hava saldırısı desteğinde operasyonlarına devam etmek istediler. En çok güvendikleri kobranın düşüşünden sonra, kolları kanatları kırıldı. Psikolojik üstünlük gerilla güçlerimizin eline geçince, yenildiklerini en derinden hissettiler. Aslında bu anda geri çekilme kararını dört gözle bekler oldular.
Bütün imkanlarını seferber eden faşist Türk ordusu, yoğun çatışmalar sonrasında büyük darbeler yiyince umutları kırıldı. Büyük ittifaklar sonucunda medyayı ve halkı da hazırlayıp savaşa giren ordunun ayak sesleri yavaş yavaş sönmeye başladı. Direnişin karşısında kırılma yaşanınca, geri çekilmek istediler. Çünkü hem Türkiye’de otoriter bir yapılanma olarak güven aşılayan bir ordu, bu kimliğini kaybedecekti hem de Güney Kürdistan’da ki bütün örgütlenmelere rağmen PKK çizgisi, genel Kürtlerin temsili düzeyinde hakimiyet kazanacaktı. Askeri bir yenilginin yanında, siyasi bir yenilgiyle de yüz yüze kalan inkar ve imha sistemleri, bu durumu ilerletmenin kendileri açısından korkunç sonuçlarını gördü.
Büyük bir direniş ruhuyla savaşı karşılayan güçlerimiz çatışma süreçlerinde soğuk, açlık ve uykusuzluk sorunlarını inanç ve iradeyle bertaraf ederek, faşist Türk ordusuna unutamayacağı ağır bir darbe vurdular. Bütün arkadaşlarımız onurumuza ve özgür yaşamımıza saldıran bu orduya karşı, komple bir saldırı ve savunma ruhuyla cevap verdi. Verdiğimiz şehitlerle vaat ettikleri ve kandırdıkları yalancı yaşama tenezzül etmediler. Kardan yaptıkları mevzilerde saatlerce kalan, ağır silah mevzilerinde günlerce hava saldırılarına geçit vermemekte ısrarlı olan yoldaşlarımız, saldırılarıyla düşmanını şok ettiler. Bedeller vererek özgürlüğümüzü savunan yoldaşlarımızın hepsinin kilitlendiği nokta, zafere olan inançtı. Ancak böyle zaferler kazanarak halkımız temsil edilecek, şehitlerimize layık olunacak ve Önderliğimizin özgürlüğü sağlanabilecekti.
Savaşa öncülük edip şahadete ulaşan komutanlarımızdan; Ayhan ve Cahit yoldaşlar bizler için yüksek bir cesaret kaynağı oldular. Ayhan yoldaş bulunduğu cephede ilerleyen düşman kolunu etkili bir şekilde vurarak durdurdu. Cahit ve Erdal yoldaşlar tepedeki mevzilere saldırıp, düşmanı sıkıştırıp ölümcül darbeyi vurdular. Küçük Cilo cephesindeki düşmana karşı da mevzilenen gücümüz içinde yer alan Baran ve Tufan yoldaşlar da kahramanca savaşıp, genç yüreklerini direniş ile taçlandırdılar. Özkan ve Arteş yoldaşların öncülüğünde, tüm hava saldırılarını yüksek bir ısrarla cevap verip boşa çıkaran birimimiz, direniş mevzisini son ana kadar koruyup halkının onurlu savaşında Zından ve Agit yoldaşlarla birlikte abideleştiler.
Tüm zorluklara karşı direniş gücünde ustalaşmış gerillanın taktikteki başarısı, halkımızın bahar süreciyle birlikte bir bayram coşkusuyla serhıldanlarla bu zaferi sahiplenmesini de beraberinde getirdi. HPG olarak, özgürlüğe susamış bir halkın Önderliğini Özgürleştirmek görevi ile karşı karşıyayız. Bu uğurda yapılacak bütün direnişler, bizi daha çok başarıya yaklaştırıyor. Kahraman gerilla gücünün nasıl bir zafer ruhunu içinde yaşattığını gördük. İnsan düşüncesinin, iradesinin, ruhunun ve enerjisinin en büyük taktik olduğunu bir kez daha ispatladık. Yenilmemize dönük beklenilen bütün umutları kırıp, halkımızın umudunu güçlendirdik.
Bundan sonraki bütün yaşamımızı yenilmeyen bir direniş yaşamı haline getirerek, ancak Önderliğimize layık olabiliriz. Önderliğimiz üzerindeki baskıları durdurup, Önderliği koruyup Özgürleştirmek yine böyle direnişlerle mümkün olacaktır.
Fazıl Botan