HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Halil Şahin Yoldaşın Anısına

“Zaman yaşanılanları unutturmaz. Dağda yaşananlar ise zamanla demlenir, çoğalır ve büyür.

Dağlı anılar, yüreğimizin en dibinde, daima kendisini diri tutan yanımız... Çünkü gerçek ile yüreğimizin tanıştığı mekân, dağ... Yüreğin unutamadığı tek gerçek, dağlı anılar...

Dağ, hep insana bir umut bahşeder. Sonsuz bir yalnızlık ve sessizliktir dağ yaşamı. Soyluluğunda gizler hep öteki yüzünü... Öteki yüzü toprak kadar sessiz, okyanus gibi derin ve bilgedir. Kürt, dağın yalnızlığında ve sessizliğinde kendini yaratan bir halktır.

Memleketimizde çocuklar dağın öteki yüzünün sevdasıyla büyür, öyle büyüdük. Dağ düşlerimiz, yeni bir yolculuk... Öyle çıktık yollara...

Dağ bir yol,

Yol bir çağrı,

Çağrı yüreğe düşmüş cemre, düşlerin gerçekleşmesi...

Yüreğimize dar gelen düşlerimizi bir tek dağın öteki yüzünde yaydık evrene... İnsanla öyle buluştuk. Kendimizi, düşlerimizin gerçekleştiği kadar gerçekleştirdik. Gerçekleştikçe güzelleştik, gerçekleştiremediklerimiz ise boynumuza bir günah gibi dolanır... lakin yaşam gerekçemiz olanlardır...

Sınırlar dağlarda aşılır. İnsanın kendi sınırını aşıp, sevdaya ve güzelleşmeye ulaştığı yerdir dağ. Uzun dağ yolları ve yılları kat ettik. Çok şey değişti, düşlerimiz büyüdü, yüreğimiz genişledi. Biz değiştik. Yollar değişti, çağrılar çoğaldı, yüreklere yıldızlardan patikalar kuruldu. Lakin bir tek şey değişmedi, o da gidenlerin bıraktıkları...

Her insanın içinde bir dağ yatar ve her kürdün yüreğinde dağın ötesini yakalama sevdası demlenir “ diye yazar bir yoldaş Nurhak Efsanesi atlı kitabında.

Evet, her insanın içinde bir dağ yatar. Önemli olan bu dağı açığa çıkarmaktır. Bu dağa yaraşırcasına yaşaya bilmektir. Hele bu dağ Nurhak ise adeta Sinan Cemgillerin izinden yürüyen bir militan olarak buralara ismini altın harflerle yazdırmaktır.

Nurhakların böyle bir militanı Xorto yani Halil Şahin yoldaş olduğu kesindir. Bir insanın bu kadar bir dağı seveceğini ben ilk kez görüyordum. Kendisini bu denli dağla kıyaslayıp onun geçmişini adeta kendi geçmişi bilip bu dağa sarılmasını da ilk kez görüyordum. Ve o aramızda ebediyen ayrıldığında ona ilişkin yazılacak yazıda yine onun hayran olup âşık olduğu dağın ismi geçiyordu. “Nurhaklar Sana Bir Gün Güneş Doğar” yazı başlığı beni hep duygulandırmıştır.

Kürdistan’da birçok kahramanlık öyküsü, destanlar, efsaneler genelde dağla insanın buluşmasında sonra yaratılabilir. Ya da dağ, kürdün efsanesinin yaratıldığı yer mi desek? Ne dersek diyelim hayatın akışı içerisinde kürdün kahramanlığı biraz da dağın kalbinde, zirvelerinde ve de onun ana rahminde yaşam imkânı buluyor. Bu bir yazgı, kürdün yazgısı.

Kürdün alın yazısı bu olsa da asıl kürdün kahramanlık destanları büyük direniş eylemi ve yeniden yaratılış eylemi olan 15 Ağustos’la başlar. Ve yönünü her dağa çeviren gencin öyküsü birazda kahramanca bir duruşu içerir. Tüm imkânsızlıklara rağmen düşmana inat dağlara çıkarak bir halkın umudu olmaya çalışmak kendi başına efsaneleşmeye yeter de artarda. Yaşanacak zorluklara karşı gösterilecek direnç ve iddiayı da eklerseniz tarihin akışı sizi bir Agit yapmaya kâfidir. Yeter ki bu halka, bu topraklara, bu davaya sade bir şekilde yalansız bağlı kalın ve bağlı yaşayın…

Xorto yoldaş dağa çıkarak efsaneleşen bir Kürt fedaisi değildir. O dağa çıkmadan bulunduğu alanın bir efsanesi ve kahramanıdır. O adeta hangi taşı kaldırsan altında çıkacak cıva gibi bir gençtir.

Aynen bugün gibi hatırlıyorum. Yıl 1992. o zamanlarda bizim Güney Batı Eyaletinde 6 bölgemiz vardı. Bunlardan bir tanesi Elbistan’dı. Geniş bir alan. Bizim alanlarımız ya da bölgelerimiz düşmanın çizdiği sınırları hiçbir zaman kapsamadı. Biz gerillalar, hareketimize göre alanları belirleriz. Arazi, coğrafya, sular, ovalar, nüfus, sosyo ekonomik durum derken birçok unsurun değerlendirmesi ardından oluşan bölgeler oluşturulur.

Elbistan bölgesi gerillanın üslenmesi açısından en stratejik alanların başında geliyordu. Engizekler, Nurhaklar derken gerillanın kaldığı derin ve görkemli arazileri kapsadığı için doğalında Elbistan bölgesi önem kazanan bir alanımız oluyordu.

İşte böylesine bir alana bizim düzenlediğimiz bir bölge komutanımız bulunuyordu. Ne var ki arkadaşlar nereye gidiyorlarsa orada karşılarına Xorto ismi çıkıyordu. Hangi taşı kaldırırlarsa altında Xorto ismi çıkıyordu. Ve hangi milisi, hangi yurtseveri ve hangi genci görmek isteseler hep Xorto ismi karşılarına dikili veriyordu. Birde sadece ismi arkadaşların karşısına dikilmiyordu aynı zamanda kitlelerde yarattığı etkiyi anlatmadan geçmekte hani ayıp olur. O kiminle ilişkilenmişse orada kesinlikle ona bir bağlılığın geliştiğini görebilirdiniz. Bir de ilginç olan bir durum ise gerillaya gelen birçok maddi değerlerin örgütlenmesinde yine onun ismi geçiyordu. Yeni savaşçı katılımı hakeza. İlk kez Elbistan ilçe merkeziyle ilişkiler kurulduğunda gerillanın karşısına yine o yani Xorto çıkıvermişti.

Devam edeyim. O zaman görüştüğümüz yurtseverlerin çoğu Elbistan bölge komutanı olarak Xorto yoldaşı tanıyorlardı. Ancak Xorto yoldaş gerillaya katılmış değildi. Hatta gerillayla ilişkilenmemişti. Ancak o bir gerilla gibi çalışan ve bir komutan gibi eylem koyan bir gençti. İyi bir örgütleyen ve iyi bir ajitatör olduğunu da sonra da gerillaya geldiğinde öğrenecektik.

Evet, o gerillaya gelmeden halkın gönlünde taht kurmuş bir genç oluvermişti. Arkadaşlar bir gün bu halkımız arasında efsaneleşen genci görmek istediler. Nede olsa adımıza hareket ediyor. Halkımızda onu gerilla sanıyor, hem de gerillanın bölge komutanı biliyordu.

Gerillayla o meğerse zaten ilişki arıyor. Ona milislerimizin aracılığıyla yoldaşlar ulaştıklarında o hiç tereddüt etmeden yoldaşların yanına gelecektir. Ve o alanda efsaneleşmiş genci tanımış olacaklardır. İşini iyi yapan bu dinamik, atik ve yerinde durmayan gencin çalışmalarına devam etmesini gerillada isteyecekti. Ve o deşifre olana kadar bu çalışmalarını başarıyla yapacaktı. Hem de gerilla komutanlarının yapamadıklarını yapacaktı. Özcesi kim komutan kim yurtsever, kim militan kim milis aslında o pratikleriyle hepimize göstermiş olacaktı.

Ben Xorto yoldaşı ilk kez 1993 yılında görecektim. Beyaz tenli, şirin sözlü, ince esprili, narin, hep güleç yüzüyle bir moral ve coşku kaynağı. Gerçekten bana anlatılan Xorto. Oldukça emekçi. Fedakâr. Girişken. Usanmadan çalışan. Sorunlar karşısında yılmayan.

Ancak benim üzerimde en çok bıraktığı etki onun hitabeti olmuştu. Ve bu hitabeti bir şiire dökülmeyi görsün, akan sular adeta durur. Yanında bir şiir defteri vardı. O şiir defterini okuma şansını bende bulmuştum. Ve onun ağzından dilinden şiir dinlemek bir zevkti. Ben çokta şiirle haşir neşir olan biri değilim. Ancak Xorto yoldaşın şiirleri insanı derinden sarsıyordu. Adeta yaşamın içerisinde daha doğrusu yüreğinize işlenmiş tüm özlemleri, sevgileri, arayışları, hınçları, tepkileri, haykırışları, kinleri, nefretleri bir yudumdan dile getiriyordu.

Annesini çok seviyordu. Ale anne hepimizin merakı olmuştu. Kendi adıma ben hep Ale anayı görmek ve tanımak istemişimdir. O Ale ananın oğluydu. Bir ara bende Elbistan alanında kaldığımda Ale ananın yiğitliğini duyacaktım. Ve halen Ale anayla tanışmamanın hüznünü yaşıyorum.

Xorto yoldaşın birçok şiiri Ale anaya birer çağrı ve mesaj gibiydi. Ve bir şiirinde bu duygularını bakın nasıl görkemli dile getiriyordu:

Bir gün atarlarsa cenazemi köy meydanına

Ağzı burnu kesilmiş

Bedeni paramparça

Dönüp bakma yerde yatana

Orada yatan ben olamam

Yıldızlara ve güneşe bak

Ben oradan gülümseyeceğim sana

Sana oğulluğumun verilecek hesabı budur anne...

Evet, Xorto aynen şiiri gibi hep gülümseyendi. Hatırlıyorum. 1993 yılının temmuz ayıydı. Koç dağı’nda büyük bir çatışma yaşanmış. Bu çatışma da Xebat isminde Adana katılımlı Mardinli bir genç yoldaşımız şehit düşerken çok sayıda düşman gücü vurulmuş ve düşmanın bir üsteğmen ile bir askerini esir almıştık. Yaşanan yoğun operasyonlar ardında Nurhaklara çıkmıştık. Xorto yoldaşta bu çatışmada vardı.

Benim sevdiğim dağ hep Nurhak olmuştur. Siz Pazarcık yönünde Engizeklere çıktığınızda karşınıza biraz ilerledikten sonra ilk göreceğiniz Engizek değildir. İlk göreceğiniz yer Nurhak dağlarıdır. Ve siz Nurhakları güneşin ilk ışıklarını alırken göreceksiniz. Karşınızda adeta yerde fışkırırcasına bir yassı yumruk gibi kızıla bürünen rengiyle gökyüzüne çıkan dağ kütlesini gördüğünüzde yapacağınız acaba ne olur? Ya da ilk gördüğünüzde karşınızda bir kızılımsı bir ateş topuna ne derseniz? İsyanlar içerisinde iseniz isyanınızı daha da gürbüzleştiren bir fitil çakmanın yaşanacağını inanın ben size garanti edebilirim. Ben ilk kez Nurhakları gördüğümde deyim yerindeyse aşık olmuştum. Ama ne bileyim ki bu âşık olmayı farklı yoldaşlarda yaşamış. Ve ne bileyim ki bu aşkın öyküsünü görkemli bir kalemle dile getirenler varmış. Hem de daha gerillaya katılmadan bu öyküler yazılmış…

Xorto yoldaşla kaldıkça onun bu aşk öyküsünün benimkinden kat be kat derin olduğunu görecektim. Ve onun hep “Ben Kuzey Nurhakların Çocuğuyum” sözlerinin içyüzünü birkaç ay sonra öğrenecektim. Biz düşmana vurduğumuz darbenin ardından Nurhakların güneyinden başlayarak Nurhakların kuzeyine doğru bir yolculuk yapıyoruz. Güneyden Nurhakları Engizeklerden hep görmüştüm ancak Kuzey Nurhakları bu kez Nurhakların o heybetli gövdesini aşarak gidip görecektim. Bu yürüyüşümde Xorto hep benim özel alan tanıtımcım olacaktı. O yöreyi her ne kadar küçük yaşta terk etmiş olsa da önce İstanbul peşinden gittiği Trabzon da özgürlük hareketinin düşünceleriyle tanışacak ve hızla Elbistan alanına dönerek öncelikle o televizyonlarda son yıllarda meşhur olmuş olan “Hüsna Hüsna Hüsna Cane” öyküsünün ya da parçasının geçtiği köy olan Kistik’e gelecektir. O aslen oralıdır. 1969 yılında Elbistan’ın Kistik köyünde dünyaya gelecektir. Ve alanda tek başına çalışma yürütürken her yeri karış karış tanıyacak ve araziyi tanıyan iyi bir uzman olacaktır.

İşte ben Kuzey Nurhakları Xorto yoldaştan öğrenecektim. Elbette önce onun şiirlerinden öğrendim, ancak bu kez onun öncülüğünde Kuzey Nurhaklara giriş yapıyoruz. Sünet, Kantarma, Karahasan, Hasanalyan derken Kistik ve Sevdilli de tanıyacağım. Kistik ile Kaşan arasındaki dağ kütlesine bir gün çıktığımızda neden Xorto yoldaşın bu dağa bu kadar hayran olduğunu öğrenecektim. Bu yürüyüşümüzde büyük ve ölümsüz efsane komutanımız Sarı İbrahim yoldaşta vardı. Peri bacalarında farkı olmayan bu dağ kütlesi sanki elle işlenmişti. Yüzlerce mağaraya benzer girintili çıkıntılı oyuk labirentin ta kendisiydi. O zirvelerde bilmediğiniz bir mağarada karşınıza bir kaynak çıkarsa şaşırmayın. Ancak hazırlıklı olmanız gereken durum bu değildir. Asıl hazırlıklı olmanız gereken durum Xorto yoldaşın her kaynağı karış karış bilmesidir. Ve tabii ki her bir kaynağa dönük anlatacağı bir öyküsünün olmasıdır.

İşte bu Xorto yoldaştır. Hep insana bir şeyler anlatarak kendisine hayran olunmasını size sağlayandır. Birde bu dağların görkemliliği ile bütünleşen canlı dinamik hiperaktifliğini de katın ortaya çıkacak olan bir efsanedir. Xorto efsanesi. Bir halkın bir insana niçin bu kadar bağlandığını onunla geçireceğiniz birkaç gün yeter de artardı da.

Onunla Kuzey Nurhaklar yürüyüşümüzü sürdürürken Sinan Cemgillerin gelip kaldığı yeri de görüyoruz. Adeta binlerce küçük sanki elle işlenmiş taştan yapılmış gökdelenleri anımsatan tepenin yakınından duruyoruz. Tek bir çıkışı var. Burada kalırlarken onlara bakan bizim balcı diye tabir ettiğimiz İbrahim amcamızdır. Nasıl ki o yıllarda devrimcilere destek sunmuş ise aynen bu kez daha kapsamlı olarak yeni Nurhaklara gelen gerillalara bağrını açıyor ve onları kendi gözleri gibi koruyor. Sonrada şehit düşen Mizgin-Elif Gezer yoldaşın babası olan İbrahim babamız bizim hep seveceğimiz balcı amcamız oluyor. Balcı amcamızı bize tanıtan yine Xorto yoldaştır. Onun bu topraklarda tanımadığı insan yoktur. O tanımıyorsa da onlar tanrıça Ale ananın oğlu Xorto’yu tanıyorlar. Ana tanrıçaya saygıdan ve oğlunun halkçılığından herkes onu sevmiş ve her zaman baş tacı yapmışlardır kendilerine.

Evet, Xorto bir efsane demiştik. O Nurhakların bir efsanesidir. O Nurhaklara yaraşırcasına bura halkıyla bir olmasını bilmesinin ötesinde onların içlerine girerek kendi yuvasını onların yüreğinde ve gönüllerinde kurmuştur. Biz ise onunla Kuzey Nurhakların köylerini gezerken bunu yaşayarak tadıyoruz.

Xorto yoldaş nasıl ki önce sivil de devleşerek büyümüş ise giderek gerillada ilk adaptasyon ayları dışında giderek gelişen biridir. O artık her çalışmanın içerisinde yer alan dinamik Xorto’dur. O alanda sorunlarımızı çözen militandır. O bizim öncümüzdür. O bizim gözümüz kulağımız. O bizim yanı başımızda eksilmeyen can yoldaşımızdır.

Yine hatırlıyorum. Bir gün Kistik köyündeyiz. Yani onun doğduğu köydeyiz. Ve kendi köyüyle komşu köylerinin çok ticaretle uğraştıklarını bilmiyorum. O ise detaylarıyla bilendir. O gün uzak yerlerde köyü ziyarete köyün tüm büyükleri ve birazda zengin diye bilinenleri gelmiş. Xorto yoldaş bizim parti için yardım toplamamız için uygun fırsat olduğunu söyleyecekti. Ancak onları tanıyan yoktu. En azında ben tanımıyordum. Ve alanda şimdilik ikimiz vardık. Ben bir nevi misafir o ise alanın sorumlusuydu. Onun gündüz köye girmesi insanlarımız için güvenlik sorununa yol açabilirdi. Nitekim onu herkes tanıyordu. Ben ise yörede yabancı bir simaydım. Kararımızı verdik. Ben sivil elbise giyerek gelenlerin yanına bir eve Pazarcıklı bir öğrenci olarak girecektim. Ne de olsa yöre dilimiz aynıdır. Kültürel olarak Elbistan’la yakınlığımız bulunuyor.

Xorto yoldaşın verdiği bilgiler temelinde köye giriyorum. Tabii ondan önce beni barındıracak bir üniversiteli genci Xorto çağırıyor. Tanıştıktan sonra bizim gençle okul arkadaşı olarak köye gidiyoruz. Xorto ise başka bir evde saklı kalacak. Gece hepsini toplayacağımız ve istemlerimizi belirteceğiz. Ben ise gündüz sadece bir öğrenciyim. Köye giriyorum. Herkesle tanışıyorum. Çeşitli konulardaki sohbetlerle birlikte biraz da sol eksenli tartışmanın yanı sıra Alevilik kültürünü de genişçe tartışıyoruz. Bu bilinci bize parti ektiği için donanımız fena sayılmazdı. Parti her bireyine enerji yükleyerek hazırlayarak halka göndermeyi bir ilke bellediği için bizde donanımlıyız. Ve tümünü bir Pazarcıklı, Aleviliği bilen bir genç olarak etkiliyoruz. Kimse bir gerillayla ilişkilendiğinin farkında değil.

Akşama doğru Xorto yoldaşın bulunduğu yere gidiyor planlamamızı gözden geçiriyoruz. Tüm köylülere haber vererek bir damın üstüne gelmesini istiyoruz. Hepsi geliyor. Ancak bu kez karşılarında gerilla elbiseler içerisinde bir Pazarcıklı genç ile Kistik köyünün kahramanı ve en sevilen genci Xorto’yu gördüklerinde doğrusu önce şaşkına dönmüşlerdi.

Xorto yoldaş genişçe bir konuşma yapıyor. Siyasal değerlendirme derken birçok konuyu derinlikli anlatıyor. Gelen sorulara cevaplar verildikten sonra özgürlük hareketine nasıl katkıda bulunacaklarına mesele geliyor. Gelen köylülerin ağırlığı olgun yaklaşıyor. Bize güvenliğimize ilişkin babacan nasihatlerde vererek yardımlarını esirgemeyeceklerini söylüyorlar. Güzel insanlardı. Bura insanının ürkek görüntüsüne bakmayın yürekleri dağları kaldıracak kadar geniş ve cesaret doludur. Bu insanları görmüş olmasaydım da böyle olacaklarını tahmin etmem zor olmazdı. Yanımda duran Xorto yoldaşa bakarak buralı insanların nasıl olabileceğini kestirmek zaten zor olmayacaktı.

Ben bu şirin insanları bir daha görmeyecektim. Parti beni başka alana istiyordu. Xorto yoldaşla önce Ağcaşar sonra şimdi ismini hatırlayamadığım bir dağ köyünden sonra Mir Aliyan ve nihayet o cennet gibi güzel köy olan Nergele’ye ulaşıyoruz. Nergele köyünü ben Kürdistan’ın en güzel ve yurtsever köylerinden biri olarak hep anımsayacağım. Derin bir vadide,1000 hanelik bir köy. 4 ilkokulu bulunan, köyün içerisinde fışkıran Nergele çayından yola çıkmaya başladığınızda abartısız iki saat hızlı bir yürüyüşle ancak bu köyden çıkabiliyordunuz. Birde bir meyve cennetidir Nergele. Çok uzaklarda yükseklerde kanallar açarak sular getirilmiş ve keskin yamaçlar büyük emekle işlenerek evler ve her türden ağaç ekilmiştir. Siz birde Nergele’yi köyün yükseltilerinde bulunan sık kamalak ormanında durup bakacaksınız. Hele hele sabahın erken saatlerinde çayın üzerinde yükselen buharın köyün üstünde bir bulut tacı gibi durmasını izleyin. Ve siz artık bu köye nasıl ki Nurhaklara ilk gördüğünüzde vuruluyorsanız burayı da bir kere görmüşseniz artık unutamazsınız.

Evet, Xorto yoldaşla burada, bu cennette, Nergele’de ayrılacağız. Ve bu güzel insanı bir daha görmeyecektim. Arada zaman geldi geçti. Ben Binboğalara orada Ortadoğu’ya gideceğim. O yani Nurhakların efsaneleşmiş ismi Xorto tekrar Elbistan alanına dönecektir. Orada bir müddet sonra sorumlu olarak tüm cephe çalışmalarını yürütecektir. Kış 1993–1994 yılında o kendi köyleri yakınında kalarak çalışma yürütecektir. Kışın o acımasızlığına rağmen o çalışmalarının temposunu düşürmeyecek ve giderek daha fazla açılım sağlayacaktır. Düşmanın kulağına yürütülen çalışmalar gidecektir. Ve kimin bu çalışmaları yürüttüğünün bilgisi de ulaşacaktır. O ile bir bayan yoldaşın kaldıklarını öğreneceklerdir. Küçük bir birim olduğu bilgisini aldıktan sonra alana geniş operasyonlar yapacaklardır. 17 Ocak 1994 günü Xorto yoldaşla Adıyamanlı Fidan yoldaşlar bir sığınaktayken yerleri tespit edilecektir. Düşmanla güç dengesizliği, alanın ve iklimin dezavantajlı konumundan yapılacak olan bir şey vardır: direnmek.

Xorto ve Fidan yoldaşlar ölümüne direneceklerdir. Saatlerce çatışacaklardır. Düşman yoldaşların üzerine gidemeyecektir. Bunun üzerine panzerler devreye girecek yine de düşman bir şey yapamayacaktır. Ancak yoldaşların cephaneleri giderek azalmaktadır. Ve şartların elverişsizliğinden dolayı manevra yapma imkânı da yoktur. Yapılacak olan militanca bu halk uğruna yaşamını sonlandırmaktır. Ve yapılanda bu olacaktır. İnce narin ve bir Kürt güzeli olan Fidan yoldaşla, bu toprakların yetiştirmiş olduğu en yiğit efsanevi evladı ve büyük şair Xorto yoldaş son mermilerini ve bombalarını kendilerinde patlatarak kahramanca direnişlerini kahramanlara yaraşırcasına taçlandıracaklardır.

Evet, Kuzey Nurhakların genç efsanesini kaybediyoruz. Onu yıldızlara uğurluyoruz. Ama düşman sevinmesin. Xorto efsanesinin ardından aynı alanda onlarca Xorto’yla ben sonra da saflarda karşılaşacaktım. Birçoğu ismini ya Xorto koyup gelmiş ya da Halil vurup gelmiştir. Hepside ondan etkilenerek gelmiştir.

İşte ölümsüzlük dedikler gerçeklik bu olmalıdır herhalde. Fiziksel ölümü başkaların ruhuna ekerek yaşamak!

Evet, şair yoldaşım. Seni aynı o ilk karşılaştığımız gibi anımsıyorum. O coşkun ve moralinden kendimize ekeceğimize söz vermiştik. Yıllarda geçse o heybetli duruşundan halen etkilenerek yaşıyoruz.

Evet, militan yoldaşım. Senin şahadetinin ardından çok şey olupbitti. Ancak bir şey var ki o hiç değişmedi ve değişmedi o da sana olan hayranlığımız ve bağlılığımızdır. Ve sana olan özlemimizidir…

Gözün arkada kalmasın yiğit Alxazlı militan.

Ruhun şad olsun şair yoldaşım, ruhun şad olsun ince, güzel, narin yoldaşım.

Kasım Engin