Son zamanlarda birçok çevre AKP’nin özelde de Erdoğan’ın İpi çekilmiştir mealinde tespitlerde bulunmaktadır. Ve öyle görülüyor ki bu tespitler giderek daha fazla taraftar bulacaktır.
Neden mi?
“Washington ve Ankara arasındaki uçurumun kapatılma imkânı artık geçti.” Bu cümleyi sarf edenler sıradan insanlar değil. Bu cümleyi sarf edenler Amerikan’ın etkili Think Thank kuruluşlarından olan Bipartisan Policy Center’in üyeleri. Bu raporu hazırlayanlar arasında geçmişte Türkiye’de büyükelçilik yapanlardan tutalım da, birçok yazar, politikacı, asker derken analizci de var. Bunun için yukarıda sarf edilen sözleri dikkatle değerlendirmek bu bağlamda önemli, hem de çok önemlidir.
“Türkiye: Güvensizliği Büyüyen Bir Müttefik” adıyla hazırlanan belgede sadece yukarıda ifade edilenler dile getirilmiyor. Çok daha geniş analizleri de içeriyor.
Örneğin: “25 yıldır Türkiye ABD’nin Orta doğu’ da en yakın müttefiki olarak sayılıyor. Bu statüsünü 1991 Körfez savaşında bölgede demokrasi ve istikrar açısından örnek konumunda olması ile kazanmıştı. Bugün ise Türkiye bu gerçeklikten uzaktır. Türkiye artık güvenli bir müttefik değildir ve ABD’nin acilen tavrını değiştirmesi gerekmektedir” denilerek, bundan böyle Türkiye’nin uluslararası güçler için eski öneminin kalmadığı, eskisi gibi her şart ve koşul altında destek görmeyeceğini ifade eden bu cümlelerin elbette pratikte yansımaları olacaktır.
Erdoğanlı bir Türkiye, sadece Erdoğan’ın ipinin çekilmesine yol açmayacaktır. Erdoğan’ın ipi çekilmiştir, bu kesindir. Ancak ipi çekilen Erdoğan aynı zamanda böyle devam ederse, hızla Erdoğan ve Erdoğan’ın faşist partisinin siyasetlerinden hızla vazgeçilmezse, bu politikalara karşı güçlü çıkışlar aynen Gezi Park’ındaki gibi gösterilmezse, gerçekten de ipi çekilmiş bir Erdoğan aynı zamanda ipi çekilmiş bir Türkiye olacaktır.
Erdoğan’ın ipinin çekilmesi, Erdoğan’ın giderek faşizanlaşan, diktatöryel emellerine bağladıkları gibi, Erdoğan ve faşist yeşil partisinin adım adım Türkiye’yi onarılmayacak düzeylere taşırdıklarını da şu sözleriyle dile getiriyorlar: “Sonunda 2013’ten bu yana Washington ve Ankara arasında makas gittikçe açıldı. Bir gün bu ilişkinin yeniden düzelmesi, Araştırma Grubunun büyük umududur ama bunun yakın zamanda olacağından emin değiliz. Artık hitabette bir değişiklik ya da bir dönem boyunca “dikkate almamak’’ ilişkileri düzeltecek bir sonuç için yetmeyebilir. Türkiye’nin liderleri ABD’nin tersine düşen bir çizgi sürdürüyorlar. Gücü kendilerinde merkezileştirmek ve böylece ne anayasal sınırlama, ne de kurumsal bir gözlem ve denge tanıyan bir İslamcı güçlü adam otoritesine doğru yürüyorlar. Bölgedeki barış ve istikrarı kurban ederek Radikal Sünni Dinci grupları destekleyen bir çizgi sürdürülmekte” denilerek, analiz ve eleştirilerini daha da derinleştirmektedirler.
Radikal Sünni Dinci Gruplar derken söz edilenlerin DAİŞ ve El Kaide ya da diğer ismi ile El Nusra olduğu açıktır. Erdoğanlı Türkiye her geçen gün dünyada nerede faşist bir yapı varsa onların yanında yer alarak, tamamen halkların karşısında faşizanca yer almaktadır. Bu kadar tekçilik, bu kadar tek renklilik, bu kadar tahammülsüzlük, bu kadar kadın düşmanlığı, bu kadar inançlara karşı hakaret hep bu faşizan emellerle bağlantılı olduğu için, Erdoğan tüm dünya için giderek serseri bir mayın haline gelmiştir.
Belirttiğimiz gibi Erdoğan böyle olmasına böyledir, ancak Erdoğan ile birlikte en çok zarar görenler Türkiye halklarıdır. Türkiye halkları hiç bir zaman bu kadar birbirine düşman hale getirilememişlerdi. Bu kadar kutuplaşma hiç bir zaman yaratılamamıştı. Bu kadar çelişkili ve çatışmalı bir durum hiç bir zaman bu düzeye taşırılamamıştı. Ve bu Türkiye için büyük bir tehlike anlamına geldiğini ifade etmemize gerek bile yoktur.
Bu tehlikenin kadınlar ve toplum için ne anlama geldiğini: “Özelikle cinsiyetçi duruşlarda, kadını koruyan mekanizmaların parçalanması ile birlikte evdeki şiddet patlama yaşadı. Gerçekten de AKP’nin yaptıkları, artık politik kutuplaşmadan sosyal patlamalara doğru ilerliyor. Her karşı duruş ve özgür ifade suç olarak yargılanıyor” diye tespit ediyorlar. Özcesi, Türkiye hızla karanlığa doğru, Erdoğan ve AKP’nin eliyle dipsiz bir kuyuya doğru yuvarlatılıyor.
AKP kurmayları ve Erdoğan’ın ifade ettikleri gibi uluslararası güçler artık Türkiye’nin yanında yer almıyorlar. Birçok anlaşma yapıldığını hepimiz görüyoruz. Ancak bizde biliyoruz ki TC devleti ile yapılan anlaşmalara uluslararası güçler bir şey için yaparlarken, TC ya da Erdoğan kendince köylü kurnazlığıyla başka anladığını ifade ederek başka bir amaç için kullanıyor.
Örneğin; en son ABD’nin DAİŞ’e karşı mücadele için güya ikna edilmiş gibi görünen Türkiye ile terörizme karşı anlaştığını dile getirmişti. Bunun için İncirlik Üssü’nü kullanacağı söylenmişti. ABD DAİŞ derken TC, kimsenin beklemediği bir şekilde 24 Temmuz 2015 gecesi yüzlerce uçakla Medya Savunma Alanlarını bombaladı. Bunu yaparken güya aynı gün DAİŞ mevzilerini de vurmuştu. Ancak açığa çıktı ki vurulan TC Subayını katleden DAİŞ adına bizatihi TC devleti idi. Yine açığa çıktı ki sözde bombaladığı DAİŞ mevzileri, boş mevzilerdi. Bu oyunlar yetmedi, ardından da YPG ve Burkan El Fırat mevziilerini vurdu.
Özcesi, kısa sürede anlaşıldı ki, Erdoğan DAİŞ ile olan stratejik ilişkilerini askıya almamış, tam tersine bu ilişkiyi daha da geliştirmek için DAİŞ’e karşı Ortadoğu’da en etkili savaşan PKK mevziilerini bombalamıştır. Hem de yüzlerce uçakla…
Bir deyim vardır, mızrak çuvala sığmadı diye. TC’nin bu kez yaptığı saklanabilecek gibi olmadığı için ABD hızla TC devletine daha doğrusu Erdoğan’a müdahale ederek, anlaşmamız DAİŞ’e dönüktü dedi. “Önceliğimiz PKK değil, önceliğimiz DAİŞ’tir.” Ve “Türkiye DAİŞ’e yoğunlaşmalı” dedi.
Sözü uzatmadan yine belirtelim ki, artık gerçekten de Erdoğan’ı dünya kaldıracak düzeyde değildir. Yüzlerce yılda oluşturan demokratik değerlere bu denli saldıran, bu denli dibine dinamit koyan bir kişilik gerçekten de artık kaldırılamaz. Kaldırılmaya kaldıramayacak bir Erdoğan söz konusu olsa da, bu gidişte en çok zararı ise muhtemelen Türkiye görecektir. Çünkü Erdoğan ve AKP’si her geçen gün Türkiye’yi dünyada, bölgede yalnızlaştırıyor. İzole ettiriyor. Türkiye’nin sadece bir iki dostu kalıyor. DAİŞ gibi El Nusra gibi… Ve bunun da en çok Türkiye ve Türkiye halklarına zarar vereceği ve verdiği gözler önündedir.
O zaman yapılması gerekli olan ilk iş, hızla Erdoğan ve onun oluşturmak istediği faşizan zihniyet yapısına karşı hep birlikte aynen bugün Kürdistan dağlarında gerillaların yaptığı eylemler gibi, Kürdistan şehirlerinde gençlerin yaptığı öz savunma ve de Kürdistan halklarının yaptıkları kendi öz yönetimlerini oluşturdukları gibi tüm Türkiye halkları da bir an evvel kendi öz yönetimlerini demokratik özerk yapılarını oluşturma temelinde harekete geçmeli ki, Erdoğan’ın İpi Çekilirken Türkiye ve Türkiye halkları zarar görmesin…
KASIM ENGİN