HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

tc askerligini_yapmayinSömürgecilik öyle görülüyor ki hep sömürgecilik kalacaktır.

Sömürgecilik bir kültürdür hem de dünyanın en ahlaksız kültürü. Bir kere kişiler sömürgeciliğe bulaşsın kurtulmaları çok mu ama çok zor oluyor. Bir de sömürgeciliğe bulaşanlar, sömürgecilik kurum ve sistemini yürütenler ise bunların bu kültürden kopmaları, terk etmeleri öyle görülüyor ki çok büyük ve köklü zihniyet dönüşümleri gerektirir ya da sömürge altına alınanlar tarafından çok köklü direnişlerle kopuşları sağlayarak bu kültürden kurtula bilinir.

TC devleti bir sömürgeci devlettir. Kürdistan ise sömürge bile olamayan, sömürge durumu bile kabul edilmeyen bir ülke. TC devletinin yöneticileri ve egemen elit kesimleri Türkiye toplumuna da sömürgecilik kurumları köklü bir şekilde dayatarak Türk halkını da kendi kirli emellerine alet ederek, bu sömürgeci kültürü onlara da bulaştırmışlardır. Ve nitekim bundandır ki birçok Türk ve Türkiyeli insan Kürdistan’ın sömürge bir ülke olduğunu anlayamamakta ve ısrarla TC sömürgeci devletinin Kürtlere dayattıklarını bilmeden sürdürmektedirler.

En son 30 ağustos günü TC devleti zafer bayramını kutladı. Böyle bir bayramın var olup olmadığını birçok tarihçi halen konuşurken, Kürdistan sokaklarında: “Vatan, canım sana feda olsun” sözleri korkunç düzeyde sömürgecilik kokuyor. Daha yeni tedavülde kaldırılan o meşhur, “Andımız” vardı, orada da, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” sözleriyle her gün başta Kürt çocukları olmak üzere diğer halkların çocukları şahsında tüm halklara hakaretler yağdırılıyordu. Bir Kürt olarak neden benim, bizim “varlığımız Türk varlığına armağan olsun” ki? Ya da bu topraklarda yaşayan başka halkların neden varlıkları Türk halkına armağan olsun ki? Böyle bir şey gerçek manada ancak ve ancak sömürgecilerin zihniyetinde yerini koruyabilir ki, halen bu zihniyet köklü bir şekilde varlığı koruyor.

Kürdistan, Kürt halkı her gün yeni bir yerde Öz Yönetimlerini, Demokratik Özerklik temelinde ilan ederken, günlük olarak Kürt gençleri sokaklarda katledilirken, Kürtlerin evleri ve barkları tarumar edilirken, neden Kürdistan’da, “Vatan, canım sana feda olsun” sloganları Kürdistan sokaklarında inletilir? Hem de taa Türkiye’de getirilen fakir ve fukara çocukları tarafından!

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu ve buna benzer durumlar ancak yedirilmiş, içerilmiş sömürgeci zihniyetle izah edilebilir. Sömürgecilik bir megaloman kültürdür. Kendini büyük görme, üstün görme, ayrıksı görme kültürüdür. Bu kültür toplumlara da yedirilemese sömürgecilik her yere nüfus edemez. Bunun için tüm Türk ve Türkiye halklarına da bu kirli kültür yedirilmekte ve önemli oranda gerçek manada yedirilmiştir de.

Dikkat edelim, Kürdistan’da görev yapan hiçbir polis, hiçbir asker ya da devlet memuru Kürdistan’da olduğunu aklına getirmez. Bunun için Kürt toplumuna ve Kürdistan’da yaşayan diğer halklara pervasızca yaklaşır. Onların kültürlerini, örf ve adetlerini çiğnerken, suç işlediğini anlamaz. Farkında bile olmaz. Çünkü ona göre o egemendir, çoğu zaman bu egemenlik kokan kültürün kendisine nasıl sirayet ettiğini bile anlamaz. Bunun içindir ki pervasızdır, frensizdir. Bunun için, ulu orta meydanlarda, TÜRK GÜCÜ’nü göreceksiniz deyip Kürtleri hem de Kürdistan’da sanki normal bir şeymiş gibi yere dizmekte ve ana avrat küfretmektedir.

Evet, sömürgecilik böyle bir kültürdür. Pervasızdır. Acımasızdır. Ölçüsüdür. Frensizdir. Faşizandır. İnsanlık dışıdır. Ahlak dışıdır ve de tabii ki lümpencedir.

Dikkat edelim, Kürdistan’da görev yapan devlet memurlarının çoğu lümpencedir. Bu lümpenlik, bu kişiler lümpen oldukları için sergilenmiyor. Sömürgeci kültür lümpencedir. Yani değer tanımaz, emek tanımaz. İnsan tanımaz. Böyle olduğu için onun adına sömürge ülkede hareket edenler aynen bu karakter hatlarını gösterirler. Göstermezlerse zaten böyleleri hızla memurluklarda atılı verilirler. Dıştalanırlar. Bunun içindir ki Kürdistan’a gelen asker, polis, memurlar ağırlıklı olarak gönüllülerden oluşturulur. Asker derken düz askerden söz etmiyoruz. Uzman çavuşlardan, subaylardan, özel hareket elemanları derken böyle para için çalışanlardan söz ediyoruz. Gerçekten de böyleleri gönüllüdürler. Düşmanca Kürt halkına saldırmaları da zaten bundan ileri gelir.

Evet, sömürgecilik bir hastalıktır. Ve bu hastalığını yedirdiği herkese metastaz gibi yani “Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine sıçraması, göçüm” gibi her yere, herkese nüfus etmeden rahat bırakmaz. Bu iyi bilinmelidir.

Başka da: “Artık bütün dünya Türklerin diğer milletlere gerektiğinde süngü ve kılıcın keskin kenarıyla uygarlık ve özgürlük getireceğini biliyor” sözlerin toplumlara nasıl yedirildiği anlaşılamaz.

Çok çok önceleri Türk Dış İşleri Bakanlığı yapmış olan Tevfik Rüştü Aras yine kendisine büyük bir güvenle: “Geri Kürtler yaşam kavgasında kendisinden daha üstün olan Türklerin altında kalmıştır. Bu nedenle de ya ülkeyi terk etmeleri ya da yaşam kavgasında işe yaramaz unsur olarak yok edilmeleri gerekir” dememiştir.

Unutulmasın ki, “Vatan canım sana feda olsun” diyen gençler, böylesine bir kültürle günlük olarak hastalıklı kılınıyorlar.

Öncelikli olarak Kürdistan’a zoraki gönderilen böylesine devlet memurlarına kendileri gözden geçirmeleri gerektiğini belirtiyoruz. Ve tabii esas olan ise Kürdistan topraklarında böylesine pervasızca cirit atan, bağıran, haykıran, faşizan sloganlarla topraklarımızı kirletenlere karşı Kürt halkı ve Kürdistan’da yaşayan halklar artık bu duruma dur diyerek, kendi Demokratik Özerk yapılarını oluşturarak, bu tür faşizan söylemlere son vermeleri, olmazsa olmaz bir insanlık görevi olduğu da tartışmasızdır. 

ŞIHO DİRLİK