Halepçe Kürtlerin dinmeyen acısıdır. Yarasıdır. Kürtlerin tarihinde çok daha büyük yaşanan acılar elbette vardır. Binleri çok çok aşan insanın katledildiği, yakılıp yıkıldığı olaylar dediğimiz gibi fazladır.
Ancak Kürtler için Halepçe farklıdır. Çünkü Halepçe daha dün herkesin gözü önünde, herkesin gözünün içine bakılarak yapılan bir katliamdır. Jenosittir. Halepçe’nin farkı budur.
Kürtler örneğin Dersim’de, Zilan’da çok önceleri Şehrezor’da, daha daha önce Magmoni’de dediğimiz gibi çok çok daha büyük katliamlarla yüz yüze gelmişlerdir. Dersim ve Zilan’ı dünya görmek istememiş, belki de dünyanın görmemesi için hem büyük çabalar harcanmış hem de bu olayları dünyaya yayacak imkanlar olmamış. Kürtler bu durumu asla ama asla hazmetmeseler bile bu durumu başkalarına anlatmayı bir türlü yukarıda dile gelen her iki durumdan dolayı anlatmakta zorlanmışlardır.
Ancak Halepçe böyle yaşanan bir katliam değildir. Halepçe Kürtleri çok derinden etkileyen ve ciğerlerini söküp alan bir katliamdır. Nedeni ise açıktır? Daha dün yapılmıştır, daha dün gerçekleştirilmiştir. Ve de dünyanın gözünün önünde yapılırken bile refleks gösterilmemiştir. Refleks göstermeyi bırakalım göz yumulmuştur. Üstü örtülmeye çalışılmıştır.
Çok tuhaf gelebilir ama bu görmemeyi en fazla da sözde o yıllarda bizim sosyalist blok diye bildiğimiz, sonrada kup kuru çıkar ilişki içerisinde olduğunu öğrendiğimiz reel sosyalistler olmuştu.
Bu durumu 1990 yılında Berlin duvarı yıkıldığında Doğu Almanya’ya yaptığım bir gezide çeşitli sol ve etkili çevrelerle yaptığım görüşmelerde net görmüştüm. Duvarlar yıkılıyor, Doğu Almanya Batı Almanya ile birleşiyordu. O yıllarda özelde de sol ve sosyalist olan bu çevrelere en fazla sorduğum soru, Halepçe katliamı olmuştu. Halepçe katliamını neden kınamadınız(?) sorum hep öncelikli sorum olmuştur. Tuhaf dediğim işte bu soruma verilen cevaptı: Cevapları, Cevapsızlıktı. Cevap verilmiyordu. Nedeni açıktı, Saddam gibi diktatör birinin katliamı kınanması gerekirken tek bir eleştiri ve kınama yapmamışlardı. Cevapsızlıklarını daha sonra Doğu Almanya ile Saddam arasındaki ilişkiler olduğunu öğrendiğimde doğrusu reel sosyalizmin ne olduğunu iyi öğrenmiştim.
Reel sosyalistler böyle iken Saddam’a hardal gazı satan Almanya ve Hollanda firmalarının yanı sıra, sözde İran karşıtı olan batılı ülkelerin çoğu Saddam’ı silahlarla donatarak sadece Halepçe değil, 182 bin kürdün Enfal diye bilinen güya Kuran’ın bir ayetine dayandırılan ve İslam’ın küfür diye bilinen insanlardan temizleme hareketini uygulamasının tüm öldürücü tekniklerini vermişlerdi.
Başka bir dille dile getirecek olursak, Saddam’ı öldürücü bir silah haline getirenler batılı emperyal güçlerdi. Yine bu diktatörün katliamlarına kendi dar ve bencil çıkarları için gözlerini yuman reel sosyalist ülkeler olmuştur.
İşte Halepçe Kürtler için bu durumdan dolayı asla ama asla unutulmayacak bir jenosittir. Herkesin görüpte ses çıkarmadığı, göz yumduğu, karşı tavır almadığı, gizliden gizliye sevindiği, hele birde haberleşme tekniklerinin bugün ki gibi olmasa bile oldukça gelişkin olduğu bir çağda yapılmış olmasını Kürtler unutmamış ve unutmamıştır.
Halepçe bu bağlamda uluslar arası hukukun Kürtleri en açık bir şekilde ret ettiğinin, yok saydığının en belirgin olayı olmuştur. Bunun için Kürtler Halepçe’yi unutmazlar. Belleklerinde silinmeyecek bir şekilde yerleştirmişlerdir.
Kürtler eğer inanılmaz bir şekilde direnişe geçmişler ise bir nedeni kesinlikle Halepçe’dir.
Hukuksuzluğu, statüsüzlüğü aşmak için eğer Kürtler bu kadar direniyorlarsa bir nedeni yine Halepçe’dir.
Ulusal arası yok saymaya karşı eğer Kürtler inadına ulusal birliğe sarılmak için direniyorlarsa bir nedeni Halepçe’dir.
Eğer Kürtler bugün demokratik ulus diyerek ulus devlet yapılarına karşı duruyorlarsa, nedeni uluslar arası daha doğrusu kapitalist modernist kültürün halkları birbirine karşı bırakan düşmanlaştırma siyasetini Halepçe’de yaşadıkları içindir.
Özcesi Halepçe Kürtlerin büyük acı çektikleri bir katliam ve jenosittir. Ancak bunun yanında Halepçe Kürtlerin tarihe daha görkemli olarak çıkmaktan başka bir yollarının olmadığını, kalmadığını öğreten en büyük vicdan uyandıran katliamıdır.
Bunun için Halepçe’yi biz Kürtler sadece Halepçe olarak almıyoruz. Biz Halepçe’yi bu dünyaya Kürtlere bir statü elde etmeden yaşamanın her gün, her an Halepçe’lerin yeniden yaşanacağının bilincini edinerek, asla ama asla statüsüz yaşanmayacağını öğreten en büyük olayıdır.
Kasım Engin