HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

newroz mazlum_dogan

Newroz, karanlığa ışık tutan ateş

Kara kışlara inat güneşe uzanan bir kardelen,

Özgür yaşama duruş,

Doğanın yeniden canlanması,

Ve yeniden ama yeniden

Kürtlerin tarih sahnesine durduğu,

Bende varım dediği diriliş günü...

Mazlumların, Rewşenlerin, Ronahilerin elele verdiği,

Özgürlük ateşini Kawa'dan teslim aldığı gün bugün.

Kürtlerin destansı öyküsü Demirci Kawa efsanesiyle büyüdük ve büyütüldük. Hatırlıyorum, daha dün gibi. Düşman izin vermezdi, Newroz  kutlamalarına. Ve her Newroz bir serhıldan olurdu Kürdistan'da.  Her Newroz direniş günü olurdu bu topraklarda. Dün olduğu gibi bugünde hala böyle devam etmekte.  

Küçüktüm,  henüz çok küçüktüm. Hayal meyal hatırlıyorum. Mahallenin çocukları olarak zula yapardık tüm araba lastiklerini. Tabi ben kız çocuğu olduğum için her zaman gerisinde takip ederdim, ahaliyi... Bilirsiniz işte. Kızdık, kız çocuğuyduk. O yüzden örf ve adetlerin biz kız çocuklarına biçtiği misyonla katılmakla yükümlüydük. Öyle büyütülmüştük. Ve öylede büyütülmüşlerdi , bizden öncekiler. Kız çocuğu olarak bu geleneğe itaat etmekle sorumlu ve zorunluyduk. Bu böyle gelmiş böyle gitmeliydi ömrü billah. Ne hikmetse... Ama hiç bir zaman bunu kabullenmek istemedim. Çocuk aklımın erdiği kadar da olsa...

Sen kız çocuğusun bunu böyle, şunu şöyle yapmalısın nasihatları bitmek tükenmek bilmedi hiç bir zaman. Biteceğe de benzemiyordu. Öfkeleniyordum, ama çok öfkeleniyordum. Aksini yapmak için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.

İşte böylesi bir Newroz günüydü. Yine kız çocukları gece dışarı çıkmamalı, otur oturduğun yerde nasihatlerinin başımı ağrıttığı bir anda, alıp başımı çıktım gecenin bir yarısı sokaklara... Sokaklar alev alev yanıyordu. Havada isyan kokusu, havada direniş kokusuydu genzime dolan. Newroz'du. Ve bugünde isyan, direniş, umut vardı. İsyan depreştikçe depreşiyordu içimde bir yerlerde. Bir taraftan Kürt halkına yapılan zulme, bir taraftan da adını bile koyamadığım kız çocuklarına biçilen misyona öfkeli dolanıp duruyordum sokaklarda. Tepkiliydim, öfkeliydim ama nedenini  bilmeden. Öfkeyle hop oturuyor, hop kalkıyordum. Bir şeyler yapmak istiyorum, ama ne yapacağımı da bilmiyordum. Yine de içimi rahatlatan, beni ben yapan bir gün olduğunu anımsıyorum Newroz'un. Bugün hala aynı duyguyu yıllar geçtikten sonra yetişkin biri olarak aynı heyecan ve coşkuyla yaşıyorum. Artık bir yetişkin olarak ve en önemlisi de bir devrimci olarak daha yoğunluklu yaşıyorum bugünü. Adın da ateş, adında direniş var Newroz'un. Her türden haksızlığa isyan. Her türden tahakkümcü anlayışa isyan var bugünde...

Sonunda güçte olsa kendimi boş bir arazide çaldığımız araba lastiklerinin içinde buldum bir anda. Sevinçten delirircesine mutlu olduğum ateşin aydınlığında bulmuştum kendimi. Mutluydum ama çok mutlu. Coşkumun, sevincimin sebebini biliyordum. Ancak öfkemin, isyanımın sebebi  neydi tam olarak isimlendiremiyordum. Çocuktum, çocuk aklımla akıl erdiremiyordum. Adını koyamadığım çelişkilerimin ön sancısıydı o vakit yaşadığım. Tanımını koyamadığım düşüncelerimin henüz kıyıya vurmadığı bir yaştaydım belkide. Ancak hem Newroz ateşini düşmana inat yaktığımız için, hem de sen kızsın erkek çocuklarla gece dışarı çıkıp gezemezsin söylemlerini boşa çıkarmanın mutluluğuydu ruhumu saran. Garipti çok garip. Sorguluyordum çocuk aklımla bir çok şeyi. Erkekler neden her istediğini yapabiliyordu, peki ben neden yapamıyordum. Benim onlardan eksik olan yanım neydi? Aramızdaki fark neydi? Yada var mıydı? Yada kanıksatılmak mı istenmişti?

Büyüdüm ve elbette şimdilerde gereğinden fazla  anlam veriyorum. Veriyorum ki ,özgürlük dağlarında bir özgürlük savaşçısı gerillayım. O günden bugüne neler gördük, neler okuduk, neler yaşadık. Çocukken zordu bu çelişkiler... Aklımız ermiyordu. Toplumun tüm hücrelerine nüfus eden erkek akıl, iktidarcı zihniyet vurdukça vurmak istiyordu önce kadını, sonra toplumun tüm kesimlerini. Ancak büyüdük, büyüdükçe anlam verdik. Çelişkilerimiz arayışlarımıza kapı araladı. Arayışlarımız geliştikçe sorguladık, sorguladıkça yanıtları aramanın gerekliliğini daha bir yakıcı hissettik. İşte bende milyonlarca çocuk ve en önemlisi de kız çocuğu olarak yaşadığım bu çelişkilerin dehlizlerinde aradım kendi aidiyet kimliğimi... Bazen ulusal kimliğimi, bazen kadınlık kimliğimi, bazen de insanlık kimliğimi. Ama en çok acıtan ve de  en çok yüreğime dokunanıydı çocukluk yıllarımı dolu dolu yaşayamamak.  Kendi toprağımda, kendi memleketimde, kendi ana dilimle... Ağır ve zalimce olan...

 Onlarca sayısız kahraman bu topraklarda yaşadılar, bu sancılı ve zorlu demleri... Onlarcası bu çelişkilerle büyüdü ve sonra yürüdüler dağlara, özgürlük saflarına... Kürt halkına yapılan bu zulmü, bu sömürüyü, bu tahakkümü kabul etmediler. Newroz ateşinde kutsadılar bedenlerini. Özgür yaşama olan tutkularıyla kucakladılar Newroz ateşini, ve tüm ateşleri... Kürt çocuklarının bu özlemlerine kapıları sonuna dek aralamak için...

Tarihten bugüne Newroz ateşini sürekli diri tutabilmek için sayısız yiğit Kürt çocukları özgürlük mücadelesine adadılar kendilerini. Hepside mertçe, yüreklice, cesaretlice yüreğini ortaya koydular. Bu yürekle sahip çıktılar özgürlük ateşine... Mazlumların ateşini gürleştirdikçe gürleştirdiler. Özgür kimliği yaşatmak uğruna mücadeleye gönül verdiler. Zekiyeler, Rahşanlar, Ronahiler, Berivanlar  kendi bedenlerini ateş topu yapıp düşmanın yüreğine korkuyu saldılar.

Tarihte bilindiği üzere Kürtlerin diriliş destanı Demirci Kawa efsanesidir. Demirci Kawa efsanesi köleciliğe, zulme karşı direnişçiliğin  sembolüdür. Demirci Kawa'nın isyanı, zalim hükümdara karşı isyan savaşıdır, başkaldırıdır.  Dolayısıyla dün olduğu gibi bu günde zalimlere, egemenlere, iktidar odaklı güçlere isyan vardır Newroz'da. Her 21 Mart'ta ateşler yakılarak karşı konulur bu zulme. Kürt halkı tarihte olduğu gibi bugünde Demirci Kawa’nın çekiciyle paramparça ettiği tahakkümcü zihniyeti, düşünceyi hiç bir zamanda kabul etmedi. Etmeyecektir de. Geçmişte nasıl boyun eğmediyse bugünde boyun eğmeyecek kadar onurlu ve direngen bir halk olmaya yeminlidir her zaman.

Bu coğrafyanın çocukları olarak, ateşle kutsandık. Uçsuz bucaksız dağlarda sevdik, sevildik. Yaşadık, yaşattık. Dağların sert, soğuk, erişilmez doruklarında ateşle ısındık. Ateşle yıkandık. Dağ yaşamını, dağları kendimizden bir parça bildik. İşte o nedenle bugün Kürt özgürlük savaşçıları olarak dağlara bir kez daha  sığındık. Dağları Kürtlerin en kadim dostu bildik. Kürt halkı olarak binlerce yıl dağlarda özgür yaşadık. Bundandır, bugün yine dağları mesken eyledik.Özgürlüğümüze vurulan bu tahakkümcü zihniyetin zincirlerini bir kez daha kırmak için. Bir kez daha ezmek için.

Bu dağlara sığınmış, bu dağları kadim dost olarak görmüş bir hareket olarak, PKK hareketi de yeniden doğuşun, dirilişin semboldür aynı biçimde. Mazlum Doğan, Amed zindanlarında Dehaklara karşı isyan ateşini yükselterek Demirci Kawadan teslim aldı bu ateşi. Ve sonra Zekiyeler, Semalar nice yiğit kahramanlar bu ateşi ölümsüzleştirdiler.  

Kürdistan’da bir gelenektir ateş. Zerdüşten, Kawa'dan, Mazlumlardan kalan bir gelenek. Direş geleneği olan. Kürt halkı ateşin tarihiyle var oldu bu topraklarda. Ateşle kutsandı. Ateşle sınandı. Dolayısıyla Newroz, özgür yaşam iradesini kırmak isteyenlere bilenmiş bir yürek, sınanmış bir ateştir. Newroz şehitlere bağlılık, onların izinde yol almaktır. Çelik kadar güçlü yüreğe sahip bir hareketin savaşçıları olarak Newroz ateşini, dört parça Kürdistan başta olmak üzere dünyanın her yerinde yükseltiyoruz. Bu direniş geleneğini yaşatıyoruz. Kanımızın son damlasına kadar da ateşin kutsallığıyla direnecek kadar güçlü ve onurlu bir hareketiz biz.

Newroz, özgür kimlik arayışına süreklilik katan eylemdir Kürt halkı ve Kürdistanlılar için. Bu yüzden Önderliğimizin de ifade ettiği gibi "ey yaşam ya seni özgür yaşayacağız, yada hiç yaşanmamış sayacağız." Yaşayacaksak özgür yaşayacak ve bu ilkenin gereğince  gerekirse bir kez değil, onlarca kez bedenimizi ateş topu yapacağız. Biliyoruz ki, özgür yaşamın tek ilkesi onurlu yaşamaktır. Bu ilkenin gereği olarak, her zamankinden daha fazla bu ilkeye göre yaşamak gerektiği  açıktır. Onlarca şehit kahraman yoldaşlarımızın direnişleri bize bunu öğretti ve de yaşattı. Bedenini hiç ama hiç tereddüt etmeden ateşe veren yiğitler özgürlük değerlerine sahip çıkmak için ölüme alay edercesine yürüdüler. Kürt özgürlük mücadelesi şehitleri anlamlı yaşamın vazgeçilmez ilkesi olan özgürlük için kuşandılar ateşten gömleklerini. Bize düşen hakikatsa bu ilkenin vazgeçilmezliğini her an anımsamak ve anımsatabilmektir her dem. 

Arya Andok