HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

olumle dansetmekHerhalde devrimciliği tarif etmek gerekirse en iyi tarif onları “ölümle dans eden, ölüme kafa tutan, kelle koltukta yürüyenler” diye tanımlamak ya da tarif etmek yanlış olmayacaktır.

Dünyanın her yerinde adaletsizliğe, eşitsizliğe, baskıya, sömürüye kafa tutanların bir özelliğidir devrimcilik. Devrimciliği eskiyi, var olanı, verili olanı aşarak yerine köklü değişiklik getirmek olarak ele alacak olur isek o zaman neden dünyanın her yerinde devrimciliğin gerçekten de ölümle dans etmek olduğunu anlayabiliriz.

İçerisine doğduğumuz dünya toplumsallıktan kopan daha doğrusu sapan bir dünyadır. Öyle bazıların söylediği gibi “insan insanın kurdudur” sözü hikayedir. Belki de bir şeylerin hem de çok kötü şeylerin üstünü örtmek için kullanılmak istenen bir söylemdir bu.

İnsanlık öyle sanıldığı gibi ilk toplumsallaşma aşamasında sonra yani kendi benliğinin ve de toplumsallığının bilincine vardıktan sonra birbirinin kurdu olmamıştır. Tersine bir arada, ortaklaşa, paylaşımcı hatta eşitlikçi ve özgürlükçü özellikleri çok daha fazla önde olmuştur. Bu durum tarihinin neredeyse şafak vaktinde insanlığın büyük buluşlar yapmasına yol açmıştır. Neolitik devrim dedikleri ve buluşları itibariyle ancak 16. yüz yılda bu duruşa yaklaşan insanlık gibi bir gelişmeye yol açan temel neden işte insanlığın yukarıda ifade edilen komünal değerleri olmuştur.

Ne zaman bu komünal değerlerden sapma yaşanmıştır sorusuna verilecek cevap; ilk iktidarlaşma yani ilk bireysel biriktirmeyle diye cevap verilebilir. Henüz devlet denilen canavar yapılanma oluşumdan önce üçlü kurnaz ittifak; şaman yani rahip, askeri şef ve tecrübe edinmiş olan erkek’in iktidara adım adım el koyarak hem insanlığın ortak kullanım için biriktirdiği değerlere el koymuş hem de komünal yaşamı örgütleyen kadın üzerinde baskı oluşturarak giderek bu köklü insanlık karşıtı sapmaya yol açmışlardır.

Peşinde geleni ise herkes bilmektedir. Devletler, diktalar, imparatorluklar, şefler derken bugünün ulus devletine kadar gelinmiştir.

Devletler, diktalar, imparatorluklar ve şeflerin ve de ulus devletlerin ortak noktaları iktidarı tek elden toplayarak toplumun çok ama çok küçük zümresi dışında tümünü baskılamalarıdır. Sömürmeleridir. Ezmeleridir. Başka bir deyimle iradelerini yok sayarak nesne haline getirmeleridir.

Özcesi insan insanın kurdu değildir. İktidar ve devlet yapıları insanın hem kurdudur hem de insanı kurt haline getirendir.

İşte tüm devrimcilerin ortak bir özelliği bu kurt haline getirilişe karşı duruşlarıdır. Sapmayı aşarak yeniden orijinal haline getirmek istemeleridir. Kimi devrimci bu durumu ileri düzeyde felsefik ve ideolojik tanımlamalara kadar götürerek gerçekten de köklü paradigmasal yaklaşımlar göstermektedir. Ancak bazıları bu düzeyde ele alamadıkları için var olanı yıktıktan sonra bu yıkılan iktidar odakları yerine bu kez kendi iktidarını kurdukları için yine eski olana rengi farklı olsa da benzeşmeleridir. Bu şekilde de iktidar ve kirli olan devlet yapısı adeta kendisini vazgeçilmez kılarak süreklileşe bilmektedir.

Ancak ideolojik ve felsefik olarak kendilerini ikna etmiş ve bu sapma durumunu bilincine çıkaran iktidar odaklarının insanlığı teslim alan temel üç yöntemine karşı çıkarak iktidar odaklarını çıldırır haline getirebilmektedir.

Birinci yöntem olarak İktidar odaklarının edindikleri bolca tecrübeden sonra en önemli yöntemleri insanı ölümle tehdit ederek teslim alma girişimleridir.

İkinci bir yöntem ise kadını erkekle erkeği de kadınla teslim almalarıdır.

Üçüncü bir yöntemleri ise özel mülkiyetle bunu yapmalarıdır. Yani insanları parayla, maddi değerlerle satın alma ya da tehdit ederek yanlarına çekmeleri ya da tarafsız hale getirerek pasifize etmeleridir.

İşte dünyanın farklı yerlerindeki devrimcilerinin kimileri iktidar güçlerinin üç silahını da elinde alarak mücadelelerine devam ederlerken kimisi iki silahını kimisi ise bir silahını almaktadırlar.

Dünyanın her yerinde iktidar odaklarına karşı devrimcilerin iktidar güçlerinin ellerinde ilk aldıkları silah “ölüm silahı”dır. İktidarlar insanlığı ölümle tehdit ederken iktidar odaklarına karşı en etkili mücadele silahı olarak ölümle dans etmek, ölümle alay etmek, kelle koltukta yollara düşmek, ölüme kafa tutmak iktidar odaklarını çıldırtmaktadırlar.

Devrimciler ölüm silahını iktidar odaklarının elinde aldıkça iktidar odaklarına yamananlar yaşamın kutsallığına, yaşamın hiçbir şeyle değiştirilemezliğine, yaşamın sadece bireylere ait olduğunu söyleyerek iktidar odaklarının yardımına koşarlar.

Halbuki iktidar odakları özelde zindanlarda tutsak aldıkları devrimcilere karşı uyguladıkları en büyük silahları ve kozları onları ölümle, özgürlüklerini kısıtlamakla, onların yaşamlarının ellerinde almakla tehdit etmeleridir.

O zaman iktidar odaklarına karşı verilecek en etkili mücadele bu silahı onların elinde almaktır. Boşuna Mazlum Doğan 21 Mart 1982 yılında faşist TC devletinin elinde kendi yaşamını sonlandırarak direniş fitilini çakmamıştır. Yine 14 Temmuz 1982 ölüm orucu direnişçilerinin “yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz” diyerek faşizmi zindanlarda dize getirmemişlerdir.

Evet, iktidar güçlerini, baskıcıları, sömürücüleri, faşistleri ve faşist devlet yapılarını karşı en etkili direniş tutsak aldıkları bedenlerimiz üstünde istediklerini yapmaya fırsat vermeyerek her yerde her ortamda kelle koltukta, ölümle dans ederek direnişimizi süreklileştirmemizdir.

Hayri Engin