HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

kerdogan12Geçenlerde ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey Kürt özgürlük hareketine karşı yapılmak istedikleri planları anlatırken ” Orası Erdoğan’ın ülkesi… “ diye söze başlamıştı.

Batılar içerisinde herhalde en pragmatist olanlar Amerikalılardır. Belki bu pragmatizm Amerika’nın oluşumuyla bağlantılı bir şeydir. Zamanında Avrupa’da varlıklı ailelerin topraklarını oğulları arasında böle böle bir şey kalmayacağını anladıklarında en iyi yol olarak tüm topraklarının evin en büyük oğluna bırakılmasında bulmuşlardı. Bu durumda varlıklı ailelerden gelipte hiç bir şeyleri neredeyse olmayanların gidecekleri bir yerleri yoktu. Yine o yıllarda gelişen birçok radikal harekete karşı Avrupa monarşilerinin sert yönelimleri de yaşanmaktaydı. Hele birde işsiz olanlar, ortada kalanlarda az değildi. Ve tabii birde maceraperestler de vardı. Dünyayı gezmek isteyenler, yeni kıtaları ve yeni sahaları keşfetmek isteyenler. İşte tamda böyle bir süreç ve ortamda Amerika’ya gidişler vardı. Yeni bir koloni vardı. İngilizler hakim olmuşlardı. Bu yeni koloniye yukarıda dile getirdiğimiz tüm kesimler ağırlıklı olarak gönüllü gitseler de sürülenler de az değildiler.

Sonuç itibariyle Amerika’ya gidenlerin birçoğu “aç gözlüydü.” Doyuma ulaşmamışlardı. Aşağılanmışlardı. İtilmiş ve kakılmışlardı. Bu ise esasta yeni bir yaşam kurarlarken büyük bir hırsla yönelmelere götürdüğü gibi müthiş enerjiler açığa çıkarıyordu. İşte bu açığa çıkan enerjiyi buraya gidenler gidiş şartlarından kaynaklı pragmatizme yani kendi çıkarlarını iyi kollayan, gözeten bir yaşam biçimine götürdü. Bu onların dillerine de yansıdı. Pragmatist olanlar çokta özenli olamazlar. Çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre bir dil ve davranış içerisinde olurlar. Örneğin Obama’nin Erdoğan ile konuşurken elinde Baseball sopasının bulunması bu doğrudan yaklaşımla olan bir yaklaşımdır.

Evet, Amerikalılar tüm batılılarda en pragmatist olanlardır. Bunun için söyleyeceklerini çoğu zaman süsleyemezler. Doğrudan girerler. Ve tabii birde pragmatizmlerinden dolayı olmalıdır ki bugün dünyanın en hegemonik gücüdürler. Bu ise ayrıca bu özensizliğe bir kabalık eklemektedir.

Ancak bu özensizliğin birde avantajlı yönü vardır. Birey Amerikalıları iyi izlerse, iyi dinlerse, iyi takip ederse ne demek istediklerini iyi anlar. İngilizlerin o centilmenlik siyaseti altındaki hilelerini anlamak gerçekten çok zordur. Size gülerlerken bakmışsınız kuyunuzu kazıyorlardır. Yine Fransız nezaketi deyip geçmeyin, nezaketlidirler ancak çıkarlarını korumak için yılanın zehrinden daha tehlikeli olan zehirlerini size karşı kullanmakta çekinmezler. Almanlarda böyledir. İtalyanlarda. Ve tabii dünyanın başka emperyal ve sömürgeci güçleri de böyledir. Saman altında su yürütme diye tabir ettikleri siyasetleri ezilen halkları ya da aslında tüm insanlığı hep kandırmaya götürebilecek düzeydedir.

Ancak Amerikalılar öyle değildir. Amerikalılar daha dobradır. Daha kestirmecidirler. Bunun için bir Bush Irak saldırısında Yeni Haçlı Seferi diye bilmiştir. Çünkü ABD’nin bölgeye müdahalesi gerçekten de yeni bir Haçlı Seferiydi. Halbuki bu Haçlı Seferini en çok isteyenler İngilizler ve Fransızlar olmasına rağmen sanki havalarında değilmiş gibi birçok yaklaşım sergilemişlerdi.

İşte en son olarak ABD genelkurmay başkanı olan Dempsey” Orası Erdoğan’ın ülkesi…” derken gerçekten de Türkiye’yi Erdoğan’ın ülkesi gördükleri için bu cümleyi sarf etmiştir. Yani söylediklerinde hile ve hurda yoktur. Ne düşünüyorsa harbiyen söylemiştir.

Dünyanın en süper gücü olan ABD’nin genelkurmay başkanı bunu söylüyorsa Türkiye’nin tümü bu durumu iyi düşünmelidir. Türkiye gerçekten de artık Erdoğan’ın ülkesi olmaya doğru hızla ilerliyor.

Düşünebiliyor musunuz Türkiye’de Erdoğan’ın onayı olmadan artık bir şeyler yapılabilsin. Türkiye tümden Erdoğan’ın kafasındaki proje neyse ona göre şekil almaya doğru gidiyor. Neredeyse yaşamın en kritik kararları Erdoğan’ın iki dudak arasında çıkan sözlere endekslenmiştir.

Şimdi sormak gerekir dünyanın en büyük diktatörü olarak bilinen Adolf Hitler bu kadar yetkiye ve etkiye sahip miydi? Yani Almanya’nın tümü Adolf Hitler’in kafasındaki projelere göre mi gidiyordu? Sanki tam öyle değildi. Öyle olmadığı için ancak Hitler dediklerinin yerine getirilmesi için binlerce insanı katletmişti.

Erdoğan ise Hitler’den çok daha fazla yetkilerle donatılmıştır. Neredeyse hem hakim, hem savcı hem de infazcıdır. Yani tam bir diktatördür. Total diktatör mü diyelim?

Evet, “Orası Erdoğan’ın ülkesi” olmaya gerçekten de hızla adımlarla ilerlemeye doğru gidiyor. Korkarız bu gidişe hızla dur denilmezse yarın Almanların başına gelenler tüm Türkiye’nin başına gelecektir.

Şıho Dirlik