Kürdistan tarihinde Mahabad bir yaradır. Hem de tüm Kürtlerin belki de en büyük kapanmayan yaralarından bir tanesi…
Mahabad Cumhuriyeti 1946 yılının ocak ayında kurulmuş ancak 1947 olmadan yıkılmıştır. Mahabad Cumhuriyeti’nin liderliğini yapmış olan ak yüzlü Qazi Muhammed ve iki yoldaşı ise 31 Mart 1947 günü aynı Cumhuriyeti’nin ilan edildiği Mahabad’ın Çarçıra meydanında tüm Kürtlerin gözleri önünde idam sehpalarında katledilmişlerdir.
Tarihi az çok bilinler bilirler ki Mahabad Cumhuriyeti sadece Mahabad Cumhuriyeti’nin eksiklerinden dolayı yıkılmamıştır. Tam tersine dış güçlerin adeta topyekün Mahabad’ın başına çullanmalarıyla yıkılmıştır. İkinci dünya savaşında sözde galip çıkan demokrasi cephesi öyle görülüyor ki 1946 yılında Yalta’da yaptıkları konferansla Kürtlerin üzerlerini çizmişlerdir. Ve olan yeni kurulmuş olan Mahabad Cumhuriyeti’ne olmuştur.
Sovyetler Kızıl Ordularını çekmişlerdir. Kızıl Ordularıyla birlikte Kürtlere sundukları yardımları da. Ne de olsa Yalta ile Doğu Avrupa’yı elde etmişlerdir. Geride kalan diğer alanlar ise demokrasi cephesinin üyelerine peşkeş çekilmiştir. Ve bu sözde demokrasi cephesinin en temel güçlerinden bir tanesi İngiltere’dir. İngiltere, daha doğrusu İngilizler ise 1800’lerden başlayarak Kürtlere karşı düşmanlık faaliyetleri içerisinde olarak her zaman Kürtlere karşı olmuşlardır. Öyle ki nerede Kürtlere karşı bir oyun sergilense ve bu oyunların altı eşilse kesinlikle altında İngilizlerin çıktığını tarih bize göstermiştir. Tabi bu kez sadece İngilizler yoktur, bu kez yeni yetme ABD’lilerde vardır. Fransızları saymadan olmaz. Onları da ekleyelim. Türkiye devletini saymaya gerek bile yoktur.
İşte tüm bu güçler 1946 yıllarının sonlarına geldiğimizde topyekün bir merkezden İran devletinin arkasında durarak Mahabad Cumhuriyeti’nin yıkılmasında başrolde yer aldılar.
Arada bu kez yaklaşık 67 yıl geçti, bu kez yer Mahabad değil bu kez yer Rojava Kürdistan’ı. Ancak aktörler yine benzer.
Tuhaf, ama bir gerçek. gerçekten de aktörler benzer. Sovyetler bu kez Rusya olarak Esat rejiminin yanında yer alarak Kürtlerin kazanımlarını görmemezlikten geliyorlar. İran zaten dünden Kürtlerin tasfiyesi için hazır. Türkler aynı 1946 yılında olduğu gibi Kürtlerin hiçbir statü elde etmemeleri için karşıt cephede yerini almaktadırlar. ABD aynen 67 yıl öncesi gibi yine Kürtlerin kazanımlarını tasfiye etmek için iş başında. İngiltere ya da Avrupa’da aynı çizgide.
Tuhaf dedik ya bu kez aynen 1946 yılında nasıl Molla Mustafa Barzani bir mermi patlatmadan Mahabad’ı tek bırakmış ise bugünde benzer bir doku devam ediyor. Bu kez PDK hem maddi hem de manevi desteklerini Kürtlerin Rojava’da tasfiye edilmesi için sarf etmekten vazgeçmiyor. Önce Rojava’da Kürtlere saldıran sözde kimi güce silah ve para veriyor, böyle Kürtlerin kazanımlarına karşı saldırı içerisinde oluyor. Diğer yandan ise Rojava ile olan sınırlarını kuş uçmaz temelde kapatarak Rojava’ya tümden bir ambargo uyguluyor. Geçen yılki ambargo biliniyor. Ancak bu kez ki ambargo tek başına uygulanan bir ambargo değildir. Öyle görülüyor ki yukarıda isimlerini verdiklerimiz güçlerin ortak bir kararını PDK uyguluyor.
Evet, gerçekten de bugün Rojava’ya karşı birçok güç saldırı içerisindedir. Hem de ortak bir cephe oluşturarak bu saldırılar yapılıyor. El Nusra gibi El Kaideci bir güç ABD ile aynı eksende yerini alabiliyor. Yine TC devleti Beşar Esat ile aynı çizgide Kürtlerekarşı buluşabiliyor. Yukarıda dile getirdiğimiz gibi İran, Hizbullah derken birçok Arap devleti de Kürtlere karşı cephenin içerisinde Kürtlere karşı yer alıyorlar. Ve bu ortaklaşmayı da öyle gizli kapaklı yürütmüyorlar. Kimi zaman açık açık alenen yürütüyorlar.
Ne var ki tüm bu saldırıları yaparlarken bir şeyi unutuyorlar, o da Kürtlerin artık eski Kürtler olmadıkları gerçeğidir.
Kürtler artık Mahabad Cumhuriyeti’nde oldukları gibi tecrit değildirler. Yine Mahabad gibi sınırlı bir sahada da örgütlenmiş değildirler. Yine Mahabad gibi silahı olan komutanlarının meydanı terk eden bir durumları da yoktur. Tam tersine Mahabad’ın içine düştüklerine düşmemek için bu kez Kürtler hem geniş bir sahada, hem daha hacimli hem de daha büyük askeri bir güçle kendilerini örgütlemişlerdir. Yine hiç olmadığı kadar Kürtler kitlesel bir güce de kendisini eriştirmişlerdir.
Bunun için diyoruz ki Rojava Mahabad Cumhuriyeti değildir. Mahabad Cumhuriyeti elbette onurumuzdur, ancak bu kez onurumuzu hiç kimseye ama hiç kimseye teslim etme niyetimiz ve düşüncemiz yoktur. Bu kez Kürtler topyekün Rojava’nın tüm kazanımlarını sağlama almak için canlarını ateşten gömlek yaparak Rojava devrimini tasfiye etmek isteyen güçlere karşı koruyacaklardır.
Kasım Engin