Haftalardır sabırla yazılarınızı takip ediyorum. Ve en sonunda bir yazı yazmaya karar verdim. Çünkü artık mide bulantısından kusma noktasına geldim.
Yıllardır alışılageldik kene politikalarının yeni bir dalgasını yaymaya çalışıyorsunuz. Kene politikaları diyorum çünkü yaptığınız tek şey bir halkın sırtına yapışarak kanını emmeye çalışmak (Gerçi halkımızda kimseye kan emdirecek göz yok ya).
Birçoğunuz savaşta yakalayamadığınız başarıyı evinde bilgisayarının başında yakalamaya çalışıyor. (Yeri gelmişken belirtmekte fayda var: Diğer bir çoğunluğunuz da kardeşinin, kuzeninin veya eşinin sempatizanlığını yapıyor) Tıpkı Mr. Hyde gibi geceleri azılı bir katil olurken, sabah onun sarhoşluğuyla uyanan Dr. Jekyll gibi geceleri yazdığınız yazılara da sabahları kalkıp lanet yağdırıyorsunuz. Çünkü siz bile söylediklerinize inanmıyorsunuz. Kendinizle yüzleşemiyorsunuz. Sömürgeci faşist düşman gerçekliğine karşı nasıl direnemediğinizi anlatamıyorsunuz. Öyle düşman gerçekliği dedikse salt askeri anlamda değil; onun yıllardır geliştirdiği Türk egemen kişiliğe karşı da direnememeniz söz konusu. Sistem içi yaşam arzusu ve o çok karşı çıktığınız TC sistemi iliklerinize o kadar işlemiş ki çareyi kaçmakta buldunuz. Niye? Çünkü insan aynı fikir ve amaçta olan kesimlerle mücadele edemez de ondan. Hele bu düşünce ona hükmetmişse yapacak başka bir şey yoktur. Daha önceleri bu harekete neden geldiğinizi bilmiyorum. Benim fikrim, sizin zaten hiçbir şekilde bu hareketle bütünleşmediğinizdir. Amaca giden yolda zayıf kaldınız. Çünkü amaçlara asla inanmadınız.
İnsanlığı sevmediniz. Hep kaprisliydiniz. Bireysel olarak çıkmaza giriyordunuz. Zaten düşünce tarzınız da taklitçiliğinizi engelliyordu. Çünkü deşifre oluyordunuz. Arı ve sade bir yaşam: Bu yaşamın içerisinde kendinizi nereye kadar gizleyebilirdiniz ki? Zaten olmadı da. Aynı birimdeki arkadaşınız her gün sizi eleştiriyordu: Bireysellik, liberal yaşam, oportünizm, ölçülere gelememe,…
Kızmayın hemen. Bu sizin gerçekliğiniz ve gerçekliğinizle yüzleşme zamanınız geldi.
Her zaman merak ederim kendi gerçekliğini gizlemek isteyen sizin gibiler neden hep çareyi Önder APO’ya ve Özgürlük Hareketi’ne saldırmakta arıyor? Bu sadece sizin gibi olanlar için geçerli değil. Türk egemenleri de aynı yaklaşımı sergiliyor.
Pardon! Unutmuşum: Siz onlara özeniyordunuz değil mi?
O zaman siz de Kürdistan’da yaşanan katliamlara ortaksınız? Mesela Vedat Aydın’ı siz öldürdünüz, Mesela Ape Musa’yı siz şehit ettiniz. Eminim yaşasaydı suratınıza tükürürdü.
Bir de yoldaşlarımız için hiç utanmadan “Seni PKK içindeki çiçeklere bağışladım” deme küstahlığını gösteriyorsunuz. Hemen belirteyim PKK içindeki çiçekler kimleri esas alacağını biliyor ve bütün kamuoyu da PKK içindeki çiçeklere kimin bağışlanacağını biliyor. Bu nedenle canınızı çok fazla sıkmayın. Bu kadar kaprisli olmayın. Siz değil, PKK mücadele veriyor; siz değil PKK savaşıyor.
Önder APO’nın bir sözü var: Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir diye.
Bir de şu ukalalığınız yok mu?
Dedim ya siz aslında sömürgecisiniz. Ama bunu da kendi halkınız için yapmıyorsunuz. Çünkü robot bir yaşama adapte olmuşsunuz. Başkaları adına konuşuyorsunuz. Yüzünüzdeki sadece maske. Ve siz kendinizi maskeli baloda zannediyorsunuz.
Ancak yanılıyorsunuz. Gerilla maske takmıyor. Yaşamın en arı ve saf katmanında yaşıyor; üretiyor. Bilinçle, kültürle ve halkına olan bağlılığıyla…
Sizse o sitelerinizde yazmaya devam ediyorsunuz.
Muhtemelen bu yazıyı okuduktan sonra yazacağınız şey de şu: Apo’nun adamları aydınları tehdit etti. Hatta yazmışsınızdır belki.(Ya da hazır bir taslağı açıp boşlukları dolduruyorsunuz) İsterseniz kusura bakın; siz aydın değilsiniz (hani siz o yazınızda aslında kendinizi ve sizin gibi olanları kastedeceksiniz ya). Zaten aydınlar da bu numaralarınızı yutmuyor.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda var: Bizler hiçbir zaman tehdit vb yöntemlere başvurmayız. Ahkam kesmek sizin gibilerin işi. Bizse inandığımız şeyleri pratikleştiren insanlarız. Sizse gördüğünüz şeyleri çarpıtan…
Bir de PKK gerillası bilinç gerillasıdır. Koyun sürüsü değildir. Dünyada yaşanan her şeyi görüyor, analiz ediyor, gelecekte ne olacağını da kestirebiliyor. Tabii aynı zamanda inanç gerillasıdır: İnandığı şeylere ölümüne bağlıdır. Eğer çok merak ediyorsanız bu sitede logonun hemen yanındaki yazıyı okumanızı öneririm: Bu söz öyle basit yazılmış bir söz değildir. Kanla yazılmış bir tarihin eseridir. Sömürgeciliğe karşı Agitlerin, imha dayatmalarına karşı Zilanların, ihanete karşı Beritanların direnişlerinin eseridir.
Hatırlıyor musunuz Amed Zindanı’ndaki büyük direnişi ve bedel ödeyenleri? Mazlumların, Kemallerin ve Hayrilerin destanını; siz ihanete koşarken onların bedenlerini nasıl meşale yaptıklarını?
Peki ya Haki gerçekliği. Hani sizin gibi ihanetçiler tarafından katledilmişti emeğin sembolü.
İşte biz böyle bir geleneğin temsilcileriyiz.
Eğer bu tarihten doğru sonuçları çıkarmayı başarabilirseniz, bu diyalektiği de çözebilirsiniz.
Yani Önder APO’dan başlayan ve özgürlüğe ulaşan bu toplum gerçekliğini.
Ya da neyse siz en iyisi aynı yoldan devam edin.
Çünkü hiçten hiçbir şey çıkamaz ve sizler birer hiçsiniz!
Deniz Kendal