Faşizm neydi? Faşizm öncelikli olarak halkların iradesine saldırıydı. Faşizm halkların kimliklerini tanımamaydı. Faşizm halkların doğuştan gelen haklarını yok sayarak ezmeydi, sindirmeydi. Faşizm halkların kültürel değerlerini bastırarak kendi egemen kültürünü hakim kılmaydı.
Özcesi faşizm kötü bir şeydi. Ve kötü bir şey olarak bugünde halkların başında bir bela olarak adeta demokles kılıcı gibi sallanıyor.
14 Temmuz 2012 günü Kürt halkı Diyarbakır yani Amed’de “Barış İçin Abdullah Öcalan’a Özgürlük Mitingi” hazırlıklarına haftalarca önce girişmişti. Kürdistan’ın her alanında Kürtler Amed’e akacak ve burada Sayın Abdullah Öcalan’a özgürlük isteyeceklerdi.
Öcalan’a özgürlük esasta Kürdistan’a özgürlük ve Kürdistan’da barış demek olduğunu az çok siyasetle uğraşan herkes bilir. Türkiye’de 30 yıllık savaşın durmasını, durdurulmasını isteyenler öncelikli olarak Kürt halk önderi olan Öcalan’ı özgürlüğünü istemeleri gerektiğini bilirler. Bunun için savaşın durmasını isteyenler Amed’de milyonların bir araya geleceği özgürlük mitingini düzenlediler.
Ancak faşizm ezelden beri faşizmdir. Faşizm ezelden beri farklı seslere, farklı renklere tahammülsüzlüktür. Ve faşizm ezelden beri saldırganlıktır. Şiddettir. Bastırmadır. Yok, etme istemidir.
İşte 14 Temmuz 2012 günü Amed’de kitlelere karşı uygulanan sadece ve sadece faşizmin ruhsal tezahüründen başka bir şey değildir. Faşizmin dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Evet, birçok kişi Akepe’nin başı olan kişiden umutlu olduklarını söylediler. Kimisi ise bas bas bağırarak tek şansın bu zat ı kerem olduğunu söylediler. Ve kimisi de bu faşizan tipe destek amaçlı bildirilere imza attılar.
Evet, şimdi sormanın tam zamanıdır, iyi şeyler mi oluyor, yoksa kötü şeyler mi oluyor?
Erdoğan bir umut mudur yoksa bir umutsuzluk ve kabus mudur?
Erdoğan’a güvenmeli mi yoksa Erdoğan’ı alaşağı etmek için halkların saflarında yer mi alınmalıdır?
Erdoğan barış mı istiyor yoksa savaş mı?
Erdoğan bir diktatör mü yoksa barış elçisi mi?
Erdoğan halkların güvenecekleri bir kişi mi yoksa halkların karşı durması gerekli olan bir faşist mi?
Şimdi yeniden yeniden bu faşizmi destekleyenlere bu aynı soruları bu kez sürekli üst üste soracağız.
Evet, Amed’de olup bitenleri nereye koyacaksınız? Nereye yerleştireceksiniz?
Her halkın, topluluğun miting yapma hakkı yok mudur? Birileri de sözde Ali Cengiz Oyunu misali “vali yasaklamamalı ama madem vali yasaklamış o zaman BDP’liler de sokağa dökülmemeli” diyerek tarafsız bir pozisyona geçiriyor kendisini.
Bre adam mitingi yasaklayan senin milletvekili olduğunun hükümettir, iç işleri bakanlığındır, başbakanındır. Ve sen ve senin gibilerinin tek görevi apaçık olan bu faşizmi kapatmak için göz boyamaktan başka bir iş yapmamaktır. Siz ve sizin gibilerin tek görevi yağlama görevidir. Şiddetin daha fazla meşrulaştırılmasının yağdanlıklarısınız. Başka da bir şey değilsiniz.
Özcesi Amed mitingi yeniden göstermiştir ki faşizm çok daha ileri boyutta kendisini örgütlemeye çalışmaktadır. Ve kimilerinin söyledikleri gibi iyi şeyler olmamaktadır. İyi şeyler de bu şekilde ortaya çıkmayacaktır. Ve kimilerinin dediği gibi bu faşist diktatöre umut bağlanamaz.
Nedeni ise olup bitenlerle gün yüzü gibi ortadadır. Her şey gözler önündedir. Faşizme bel bağlayanlar, faşizmin borazanlığına soyunanlar bu kez Amed’de olup bitenlere bakarak yeniden kendilerini gözden geçirmeleri gerekir. Aksi taktirde tarih asla ama asla bu gafleti, ısrar edilirse bu ihaneti af etmeyecektir.
Amed mitinginin açığa çıkardığı bu gerçek ışığında herkes kendini yeniden konumlandırmak durumundadır dediğimiz gibi aksi taktirde tarih bu gaflet ve ihanet durumlarını af etmeyecektir.
Kasım Engin