HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

onur kirmaya hayirOnur’u, ”İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, öz saygı, haysiyet, izzetinefis ya da Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, gurur, şeref” olarak tanımlamak mümkündür.

Başka bir deyimle bireyi birey yapan kimliklerin tümünün birleşimi de demek mümkündür. Bu bağlamda onuru kırmak demek bireyin öz benliğini kırmakla eş değer anlamını taşır. Bireyin öz benliğini kırmak demek bireyin kendisine karşı saygısını yitirmesinin yanı sıra kendisine karşı olan güveninin de kırılması demektir.

Siyasetle uğraşanlar bilir ki bir birey kendisine karşı güvensiz hale getirilmiş ise o birey üzerinde her türden oyun oynanabilir ve bu duruma getirilmiş bireyler artık yönlendirilmeye açık olmanın da ötesinde kişilik olarakta bitirilmiş, sindirilmiş, güdük, ezik, kendi içine kapanık, ürkek, hastalıklı yapılara sahip olmuşlardır da demektir.

Yukarıda ifade edilen gerçekliği esas itibariyle en çok egemenler bilirler. Çünkü onlar insanlığın şafak vaktinden başlayarak toplumların ellerinde bulunan değerleri çalmak için bin bir dereden su getirmenin uğraşı içerisinde olmuşlardır. Onlar, toplumların değerlerini çalabilmek için dediğimiz gibi insanın aklını çelecek, insanı ne kadar zayıf düşürecek yol yöntem var ise hepsini keşif edip uygulamaya koymaya çalışmışlardır.

Evet, egemenler yaklaşık 5000 yıllık iktidar geleneklerinden bireylerin, toplumların, halkların nasıl yönlendirileceklerini iyi bilince çıkartmışlardır. Bunun için yaptıkları en önemli işlerin başında bireyi, toplumu, halkı ya da halkları kişiliksizleştirmeye çalışmaları olmuştur. Bunun yolu ise yukarıda da ifade edildiği gibi insanların, toplumların ve de halkların onurlarıyla oynamaktan geçtiğinin de bilinciyle halkları onursuzlaştırmaya çalışmışlardır.

Bugün Türk faşizmi diye tabir ettiğimiz yeni yetme, Rus tipi mafyacı örgüt ya da parti olan Akepe’nin tümden izlediği siyaset bireyin ve de toplumun onurunu kırma üzerine kuruludur. Çünkü bu yeni yetme faşistler biliyorlar ki bir bireyi ve de toplumu teslim almak istiyorsanız önce onu şah damarından vuracaksınız. Bu şahdamarı dediğimiz gibi insanın onurudur, toplumun toplumların onurudur.

Onur’u, ”İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, öz saygı, haysiyet, izzetinefis ya da Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, gurur, şeref” olarak tanımlamıştık. Yani insanı insan yapan değerlerin tümüne onur dedik.

Bu değerlerin içerisinde bireyin içerisine doğduğu kültür kesinlikle başat bir yer alır.

İnsanın inandığı değerler başat bir yer alır.

İnsanın içine doğduğu dil başat bir yer alır.

İnsanın düşünsel inancı başat bir yer alır.

İnsanın içine doğduğu coğrafya başat bir yer alır.

Böyle insanın asla ama asla vazgeçmeyeceği, vazgeçemeyeceği ve vazgeçmesi durumunda onursuzlaşacağı değerleri vardır. Ve dediğimiz gibi bunlardan vazgeçmesi durumunda kendisinden vazgeçmesi anlamı taşıdığından kendine ihanet etmişlik gibi oldukça insanı rencide eden bir durum ortaya çıkmış olacak ki bu da bu duruma maruz kalanları korkunç derecede kıracaktır.

İşte bunun için onurlu olmak bu insanın içine doğduğu dünyanın, toplumun, siyasal atmosferin, dini inançların, ailenin değerlerini korumasını bilmek gerekir. Bunu yapan kendisine karşı duyarlı ve onurunu korumuş olacaktır. Bunu yapmayan birey ya da toplumlar ise kendilerine karşı güvenlerini, kendilerine karşı olan saygıyı yitirerek hiçleşeceklerdir.

İşte bu durumu bilen egemenler özelde de yeni yetme faşistler bireylerin ve toplumların onurlarını kırarak bireylere ve toplumlara hakim olma siyasetini güdüyorlar.

Ancak kendileri olmak isteyenler, onurlu kalmak ve onurlu yaşamak isteyenlerin de söyleyecekleri elbette olacaktır. Bu ise mutlaka ama mutlaka bu onursuzlaştırma siyasetine karşı köklü direnişe geçmek olacaktır. Köklü ve güçlü bir direniş bu onuru kırma siyasetini kırarak bireyin ve toplumların yeniden normal gelişme seyrine girebilecekleridir.

Engin Sincer