Rêber APO
Tüm şehit anne ve babaları!
Tüm şehitlerin yoldaşları!
Tarihimizde şimdiye kadar ülke içinde ve ülke dışında birçok şehit verdik. Halkımız şehitlerin halkıdır. Onların açışı budur. Biz bu acının üstünde büyüdük.. Bizim halkımız kadar şehit veren hiçbir halk olmamasına rağmen, halkımız bunun karşılığını alamamıştır. Bu, halkımızın acısını daha da arttırmaktadır. Burada biz böyle bir şehitliği yapacak kadar şehit vermeyi istemezdik. Bu yeri dışarıda yapmayı hiç mi hiç istemezdik. Amacımız buydu. Fakat gerçek olan, mücadelenin bizden, içte de dışta da şehit istediğidir. Eğer biz burada bu kadar şehidimizi vermeseydik, bunca işi de yapamazdık. Bu şehitlerimiz, her şeyden önce bizim dost halklarla bağlarımızın kurulmasını, birlik ve dayanışmanın gelişmesini sağladılar. Bizim ismimizi dost halklara duyurdular. Bunun için, buradaki şehitlerimiz en değerli şehitlerimizdirler.
Ülkede düşman, şehitlerimizi yıkamadan, kefensiz toprağa gömüyor. Düşman korktuğu için bunu yapıyor. Bu düşmanın korkusudur. Bizim şehitlerimizden, ölülerimizden bile bu derece korkuyor. Bu, şehitlerimizin büyüklüğünü gösteriyor.
En zor olay insanın şehit vermesidir ve biz bunu yaptık, ilk şehidimizi verdiğimiz zamanı iyi hatırlıyorum. Haki'yi şehit verdiğimiz zaman sanki dünya başımıza yıkıldı. Sanki gök üstümüzde ters döndü. Tabii ki mesele, hazır olmadığımız bir anda bir arkadaşın aramızdan ayrılması değildi. Mesele; dökülen kana nasıl sahip çıkılacak? İlk atılan adımlar devam ettirilecek mi, ettirilmeyecek mi? Oluşturduğu birlik yürüyecek mi, yürümeyecek mi? Yıkılacak mısın, yıkılmayacak mısın? Eğer sen, burada kendi şehitlerinin kanı üzerinde durmazsan, onların kanına sahip çıkmazsan, ondan sonra nefes bile alamazsın. Düşman da, üzerimize geldiği ve ilk yoldaşlarımızı böyle şehit ettiği zaman istedi ki, biz böyle yapalım ve kendimizi uzaklaştıralım, pişman olalım ve eski yaşamımıza dönelim. Amacı buydu. Biz bunu başlangıçta fark ettik. Arkada devlet ve her yönüyle üzerimize geliyor. O halde, biz de kan üzerinde yürüyeceğiz. Mücadelemizi daha da yayacağız, genişleteceğiz, bir adım daha ileriye atacağız. Bunun dışında şehitlerin anısına sahip çıkamazdık ve biz öyle yaptık. Orada insan tek bir şey söyleyebilirdir. İlk şehidimizin anısına bağlılığın bir gereği olarak dedik ki, "PKK'yi kuracağız, ilan edeceğiz. Ne kadar yetersizliklerimiz de olsa, ne kadar hazır da olmasak, partiyi, Partiya Karkeren Kürdistan'ı ilan edeceğiz." Onların anısına sahip çıkmak, ancak PKK'yi ilan etmekle mümkündü. Başka türlü anıya sahip çıkılamazdı ve öyle de yaptık.
Şimdiye kadar ispatlanan ne oldu? Kendi şehitlerinin anısına yerinde ve zamanında mücadeleyi yükselten, anılarına anında sahip çıkan, büyük bir davanın sahibi, yürütücüsü olur. Onlar büyük bir yaşam, halkın tümünün yaşamı olurlar. İnsan kendi tarihi üzerinde bir kez daha durduğunda, yine parti tarihi üzerinde durduğunda rahatlıkla diyebilir ki, bu tarih şehitlerin tarihidir. Hepimizi bırakalım, bu tarihi kendi kanlarıyla yazanlar şehitlerin kendileridir.
PKK'yi ilan ettik. Şehit Mazlum'u andık; ülkeye erken dönüşü gerçekleştirdik. Şehit Mahsum Korkmaz'ı andık; eskiden ülkede on kişi barınamıyordu; dedik ki, silahlı 50 kişi, 100 kişi gece-gündüz kalacağız ve kesinlikle çıkmayacağız. Önümüzdeki yıllarda, onların anısına amacımıza ulaşacağız diyorum. Agit'in anısının gereklerini, gücü on misline ulaştırarak yerine getireceğiz dedik. Gerilla oluştu, O'na sahiplik ettik. Şehit düşenler bunu yerine getirdiler.
Gece-gündüz demeden mücadelemizi güçlendireceğiz dedik. Mademki hedef budur, ne kadar yokluk olursa olsun biz yine de var edeceğiz. Biz öyle yaptık. Birçoğu böyle değil. Bizim önderliğimiz zaten siyasi olarak güçlüdür. Bunu biz mi yarattık? Hayır, her şeyden önce şehitlerin yaşamı, bizim için bir emirdir. Biz onların emirleri doğrultusunda yürüdük. Ben kendim mücadeleyi bu aşamaya vardırdım. Bu neyi ispatlıyor? En büyük kuvvet şehitlerdir. Benim şehitlere olan bağlılığım, ortaya çıkardığım mücadele ve yürüttüğüm iştir. Her şeyden önce neden budur diyorum? İnsan kendi yoldaşının kanını unutamaz. Unutmak, insanın yanlışlıklara girmesidir, erken düşmesidir, erken şehit olmasıdır. Şehitlerin istediği yaşam nedir? Erken düşmeyeceksin, çok gelişeceksin, gün be gün düşmanı vuracaksın, ondan alan kurtaracaksın. Şehitlere bağlılık gerçekten budur. Onlar ne diyor. "Biz mücadeleyi belli bir aşamaya kadar getirdik, bundan sonra siz devam ettireceksiniz, erken şehit düşmeyin." Şehitler bize şunu emrediyorlar: "Daha erken yürüyün, yanlışlıklara, eksikliklere az düşün. Bizi düşüren eksiklikler farklıydı ama düşürdüler, siz düşmeyin. Bizim dönemimiz dardı, olanaklar da azdı. Bundan sonra imkanlarımız çoktur. Bizim kamınız üzerinde imkanlar çoğalmıştır. Biz kan verdik size, siz üzerinde yürüyün" diyorlar. Bu ne anlama gelir? Bu, onların emirleri, manevi komutanlıkları altında yürünmesi anlamına gelir. O arkadaşlar ki, her biri birer kahraman. Onları kelimelerle ifade etmek olanaksızdır. Onları erken unutmak, onlar için "gittiler" demek hakarettir, büyük bir hakarettir. Şehitler karşısında içine girilebilecek en büyük namussuzluktur. Her bir arkadaşımız şehit düştüğünde, yaşamla ölüm iç içe gelip eşitleniyor bizde. PKK'nin yaşamında biz bir şey çıkardık ortaya; ölü kimdir, yaşayan kimdir? Her şeyden önce, kalan arkadaşlar ve tüm Kürdistan halkı, onların amaç ve arzularını yerine getirmezlerse, onların yaşam hakları yoktur. Benim yeminim böyledir. Öleni erken unutuyorlardı, kalanlar da zaten kendilerini ölümden çok uzak tutuyorlardı. Fakat bir aldatmacaydı. Kendi mücadelemizle bu gerçeği ortaya çıkardık. Bizim mücadelemizde ne ölüm öyle ölümdür, ne de yaşam öyle yaşamdır. Ne biz öyle yaşamı kabul ederiz, ne de öyle ölümü kabul ederiz. Biz bunu ortadan kaldırdık. Bir yerde biz, ölümü ortadan kaldırdık. O sahte yaşamı ortadan kaldırdık.
Söylemek istediğim; mücadelemizin bu düzeye ulaşmasının, halk ayaklanmamızın bugün bu aşamaya ulaşmasının, şehitlerin kanı temelinde gerçekleştiğidir. Bu önderlik, şehitlerin kanı pahasına oluşmuştur. Halkların davaları üzerine insan yalan söylememelidir. Tüm bu gelişmeler, kanların dökenlerin emeklerine bağlıdır. İnsan bunu unutmamalıdır. Şimdiye kadar hep başkaları için kan döküldü. Birileri geçenlerde şöyle bir şey söylüyordu; "Kürt insanı başka halkın askeri olunca utanıyor." Tabii, doğrudur. Biz şimdiye kadar başkalarının askeriydik. Döktüğümüz kan, bizim için değildi. Bizim döktüğümüz kan kötülüğümüz içindi. Fakat PKK şehitlerinin döktüğü kan bizim içindi; onlar bizim şehitlerimizdir. Bir kabile, aşiret veya bir ailenin şehitleri değildirler. Yüzde yüz Kürdistan halkının şehitleridirler. Ne kadar halk şehitleri olmuşlarsa, o kadar da dönemin şehitleri olmuşlardır.
Burada onların eksikliği nedir? Gençtiler, insan o eksiklikleri ortadan kaldırabilmelidir. Bundan böyle tüm arkadaşlar ve dostlar, şehitlere yetersiz yaklaşımı ortadan kaldıracaklar. Şehitlere yaraşır tarzda işlerini yürütecekler, az hata yapacaklar. Şehitlerin içine düştükleri hataları ortadan kaldıracaklar. Büyük şehidimiz Mehmet Hayri, "Ben devrime borçluyum, mezar taşıma bunu yazın" diyordu. Bu çok doğru bir sözdür. Hepimizin borcu var. Ve şimdi, borçlu gitmememiz için, bir fırsat, bir imkan var elimizde. Ben kendi üzerimde duruyorum. Borcum var mıdır diye her gün kendime soruyorum ve diyorum ki, ben bir şeyler vermişim. Belki henüz küçük borçlarım olabilir, ama en büyük borcumu ödediğimi sanıyorum, Benden daha çok sizin borçlarınız var. Bu borçları nasıl ödeyeceksiniz? Mücadelede az hata yaparak ödeyeceksiniz. Eğer kanınızı erken dökerseniz, ödeyemezsiniz.
Şimdi kendimiz için bir yaşam yarattık. Ölümü kaldırdık ortadan, ölümsüzlüğü yarattık. Kürt halkı için bu zorunluydu ve lazımdı. Bundan böyle de kötü ölümden kendinizi kurtarın, şerefli yolda, şehitlerin yolunda yürüyün, ama güçlü yürüyün. Böyle yaparsanız, bir günlük ömür yeter size. Biz bu yaşamı kabul ediyoruz; bu şerefli bir yaşamdır, insan bu yaşamı kabul eder. Bunun dışındaki bir yaşam haramdır. Şehitler için ettiğimiz yeminin gereklerini yerine getirmek için, onların yaşamlarını Kürdistan'a değil, gücümüz yettiğince dünyaya mal edeceğiz. Bizim şehitlere verdiğimiz söz budur.
İşte bu temeller üstünde Kürdistan'da yeni bir yaşam doğacak. Yeni özgür toplumda her biri bir gül gibi, hani derler ya "Muhammed gülü" gibi dipdiri yaşayacak, kıpkızıl bir gül gibi her biri toplumun bir köşesini süsleyecek. Onlar özgür Kürdistan'ın, vatanın çiçekleridirler. Şimdiye kadar, inanıyorum ki, ben şehitlerin yolunda yürümüşüm, PKK'yi şehitlerin yolundan yürütmüşüm. Bugün Kürt halkını da şehitlerin yolunda ayağa kaldırdık. Bundan sonra, bu kadar şehit için diyorum ki, PKK'de geçmişten daha fazla şehitlere yoldaşlık yapacağız. Halk ayaklanmalarıyla şehitlerin yaşamını sürdüreceğiz.
Her zaman söylüyorum: PKK şehitleri ölümsüzdür! Doğru yaşam şehitlerin kendileridir.
26 Mart 1990 Tarihli PKK Ortadoğu Şehitliği'nin açılış töreninde yapılan konuşmadan derlenmiştir...