İnsanlık tarihinin başlangıcından bu güne tüm insanların kutsadıkları değerler vardır. Kutsanan değerlerle esasta insanlar kendi değerlerine sarıldıkları ve kendi değerlerini kutsadıkları için insanlar bu kutsallıklara her zaman çok değer biçmiştir.
Kutsal kelimesinin kökeni Sosyal Bilim Akademilerinin hazırladığı bir sözlükte:
“Kutsal: Dinsel bir saygının konusu olanı dile getirir. Temeli ‘gıda’ anlamına gelen Sümerce ‘kauta’ kelimesine dayanır. Toplum yaşamında önemli olanın, değer olarak görülenin adeta dokunulmaz, değerli görülmesi anlamındadır ve insanın metafizik yönü için çok önemli bir yer tutar. Bu özelliğinden dolayı da toplum yaşamında kolay kolay değişmez. Her toplumun kendisi açısından kutsal saydığı, ona inandığı değer yargıları vardır. İnsanların daha çok inanç yanına hitap eder” diye ifade edilmiştir.
Başka bir sözlükte ise Kutsal ya da kutsallık:
“Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsî, mukaddes.
Sıfat olarak: Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsî, bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen.
Felsefe de ise: Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan” olarak tanımlanmıştır.
Dikkat edilirse kutsallık atfedilen özellik ya da değer insanların bir nevi vazgeçilmezleri olmaktadır. Nedenini yukarıda ifade etmiştik. Çünkü değer verilen özünde bireyin ya da toplumun kendisidir. Çünkü kutsallık atfedilen gerçeklik özü itibariyle toplumu var eden, topluma ruh, maneviyat katan bir gerçekliktir. Çoğu zaman kutsallıklar maddi olarakta kattıkları olmaktadır. Özcesi kutsallar her toplum için çok fazla önemli olduğu için vazgeçilmezleridir. Çoğu zaman zihinsel yapı taşlarını bile oluşturan bu kutsallar ya da kutsallıklar bunun içindir ki göz nuru gibi üzerinde titrenilir.
Bu titreme başkaların değerlerinin aleyhine olursa bu elbette kabul edilmeye bilir, hatta dogmatizm olarak bile ele alınabilir. Hiç şüphe yoktur her kutsal putlaştırıldığı anda itibaren dogmalaşır ve özünde uzaklaşır.
Bu her iki gerçekliği gözeterek son dönemde yaşanan birkaç hususu belirtmek yararlı olacaktır. Olup bitenleri belirttikten sonra da Kürdistan gençliğine birkaç söz söylemekte yerinde olur.
Rêber Apo tam 16 yıl önce uluslar arası güçlerin ortaklaşa yaptıkları bir korsanlık ve çete eylemiyle esir alınarak TC devletine teslim edildi. Tam 16 yıldır İmralı’da en dayanılmaz şartlarda tek başına bir hücrede tutulmaktadır. PKK’nin yeminli düşmanları, uluslar arası emperyal güçler, sömürgeci güçler, ilkel milliyetçiler, faşistler, çeteler derken neredeyse her gün RêberApo’ya hakaret etmekten vazgeçmediler. Bunlar yetmedi yeminli PKK düşmanlarını televizyonlara çıkararak konuşturmak için Avrupalarda getirdiler. Yeminli PKK düşmanlarını günlük olarak meclislere çağırtıp konuşturttular. Bunlar yetmedi basın yoluyla, sanal yoluyla derken dünyanın en ileri düzeyde tecrit edilmiş olan insana yüzlerce, binlerce hakaretler yağdırlar. PKK’yi parçalamak için, Kürt halkını Rêber Apo’dan uzaklaştırmak için, kardeş halklar nezdinde itibarını düşürmek için neler yapılmadı ki?
Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bu düzeydeki bir özel savaş, derin özel psikolojik savaş, yalan ve yanıltmaya dayalı kirli savaşa rağmen RêberApo her geçen gün Kürt halkı nezdinde daha da güçlendi. Halklar nezdinde daha kabul edilir oldu. PKK hareketi ve kadroları için daha fazla sarılma ve onu takip etme gerekçesi oldu. Uluslar arası sahada daha fazla görülür oldu.
Onca kirli saldırılara rağmen RêberApo özgürlük hareketini ve özgürlük mücadelesini bugünlere getirdi. Hem de büyük bir inatla.
Gerçekler böyle olmasına rağmen şer odakları halen en kirli ve alçakça saldırılarını yürütmekten bıkmadılar. PKK’nin ve Kürt halkının yeminli düşmanları yeniden yeniden yeni planlar yaparak RêberApo’ya yeniden saldırmaya başladılar.
Biz bu şer odaklarının, özel savaş aygıtlarının, alçaklığın dip noktasına düşmüş bu kişilikleri, kurumları, partileri ve çevreleri biliyoruz. Kuyruk acılarının ne olduğunu da biliyoruz.
Ancak bir şey var ki onu anlamıyoruz, o da: KÜRT GENÇLERİNİN SESSİZ KALIŞINI…
Hani gençlik Apo’nun fedaisiydi?
Hani Önder Apo’ya yönelen eller kırılacaktı?
RêberApoKürt halkının ve Ortadoğu’nun bir kutsalıdır. Özelde Kürt halkı için yıllarca emeğine emek katarak kendisini Kürt halkının yaşamının gıdası kautası haline getirdiğini en çok bizler biliriz.
Gerçeklik buyken bu kutsal’a saldırıya sessiz kalan kim?
Kılı kıpırdamayan kim?
Sadece bir iki söz söyleyerek görevini yerine getirdiğini düşünen kim?
Kim, kutsal’a eksik yaklaşan?
Kimdir kendi değerlerine sahip çıkmayan?
Tek bir kelimeyle söyleyecek olursak: KÜRT GENÇLİĞİ…
Geçmişin yeminli Kürt düşmanları olan PDA’cıları onlarca hakaret yaparken bir köşeden durup susmak, izlemek şimdi Kürt gençliğine yakıştı mı?
Amed’de hem de gençliğin merkezinin yüreği olan Amed’de Rêber Apo’nun resimlerini Bilboard’larda tek tek söken TC polisine tek laf, tek bir taş, tek bir Molotof atmayan kim?
Amed’de halkımızın yüreğinin attığı merkezde herkesin gözünün içine baka baka Rêber Apo’nun resimlerini söken polislere karşı tavırsız kalan kim?
Kimdir ki Amed’i kendine başkent kılmış, kendine mesken ve Kâbe kılmış ancak kendi kutsalı bildiği değerlere tam da bu Kâbe olacak merkezde saldırısına karşı susan ve tek bir girişimde bulunmayan?
Hatırlayalım Hz. Muhammed’e yapılan hakarette dünya ne kadar sarsılmıştı? Müslümanlar değerlerine ne kadar sarılmıştı? Reflekslerin düzeyi ve dozajının ne olduğunu kim görmedi?
Gösterilen refleksler o düzeydeydi ki ABD başta olmak üzere tüm batı dünyası özür diledi, Hz. Muhammed’e hakaret edenlere karşı çıktılar.
Evet, Kürt halkının değerlerine saldırılmıştır. Bu değerleri koruyacak kesimlerin başında öncelikli olarak kesinlikle gençlik gelmektedir. Kadınlar ve analarımız gelmektedir.
Denilecek ki tek bir şey yapmadan sözle yetinenlere ne diyorsunuz?
Onlara bir şey demiyoruz, onlar kendi eylemleriyle ağırlıklarını göstermişlerdir. Eylemleri sözle sınırlı kaldığı için ağırlıkları da söz düzeyindedir.
Ancak kendisini Apo’nun fedaileri olarak tanımlayanlar sözle değil eylemle yaşadıklarını da herkes bilir.
Apo’nun militanları söz ile eylemin ortak olduğuna inanarak yaşayanlardır.
Bunu asla ama asla unutmadan Kürdistan gençliğini kendi görevi olan değerlerini savunmaya ve korumaya davet ediyoruz.
Hayri Engin