Bir deyim vardır; “can çıkar huy çıkmaz” diye. Yine: “Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur” denilir.
Öyle görülüyor ki KDP adındaki oluşum özelde bu oluşuma yıllarca öncülük eden Barzani ailesi bir türlü edindikleri birçok alışkanlıkları terk edemeyeceklerdir. Huy misali canları çıksa da öyle görülüyor ki bundan vazgeçmeyecekler.
KDP belki de Barzani ailesi -demek gerekiyor- kuruluşundan bir müddet sonra ve ağırlıklı olarak 1963’lerden 1964’lerden sonra Kürdistan'da gelişen ve gelişebilme potansiyeli olan her harekete, her özgürlük çığlığını kendi dar ailesel çıkarları gereği karşı çıkmaya ve bunun içinde bu özgürlük çığlıklarını hem feda etmeye hem de bastırmaya ant içmiştir.
Burada uzun uzun KDP ve Barzani ailesinin tarihçesini açma gereği duymuyoruz. Doğu Kürdistan devrimcilerine karşı yaptıkları biliniyor. Nasıl o parçanın devrimcilerini teslim alarak İran’a teslim ettikleri de biliniyor. Bizatihi İ-KDP öncülerinden Süleyman Muini, Mele Avare ve İsmail Şehzade’leri katlettiler. Hilmi Tevfik halen ortada nasıl kaldırıldığı bilinmiyor. Yine Dr. Qasımlo’nun Barzaniler için söyledikleri ortada.
Kuzey Kürdistan’ın en seçkin iki devrimcisi olan Dr. Şıvan ve Sait Elçi’nin KDP tarafından nasıl tasfiye ettiklerini de herkes biliyor. Ve tabii daha önceleri güçlü bir demokrat ve yurtsever olan Faik Bucak’ın katledilişini de herkes az çok biliyor.
Güney Kürdistan'da Ali Asker ve arkadaşlarının başlarına geleni de Güney Kürdistan'da herkes biliyor. Yine 1996 yılında Dr. Sirwan’ın nasıl hunharca katledildiğini de herkes biliyor. Ve tabi 1997 yılında Hewler’de hasta hanede tedavi olan Kürdistan devrimcilerinin nasıl hunharca katledildiğini de herkes biliyor.
Sözü uzatmadan belirtelim ki KDP ve özelde de Barzani ailesi Kürt halkına karşı –kendi dar ailesel maddi ve iktidar çıkarları için- on yıllardır yapmadığını bırakmamıştır.
En son Rojava Kürdistan Devrimine karşı düşmanlıkları ise en açık bilinenidir. Erdoğanlarla birlikte el ele, kol kola yaptıkları açıklamaları herkes duydu. Basınlarında Rojava Devrimi karşıtlığını da herkes duydu. Rojava Devriminin nasıl bir devrim olmadığını, nasıl bir BAAS devlet işbirlikçisi olduğunu ve böyle ağıza alınmayacak birçok hakareti de sarf etmeyi esirgemedikleri gibi aylarca Rojava’ya açılan kapıyı ekonomik olarak çökertmek için her şeyi yaptılar. Bunlar yetmedi çetelere para ve silah verdiler. Bunlar yetmedi Türkiye devletinden Rojava’ya açılan diğer kapıların açılmamaları için dayatmalarda bulundular ve halen de bulunuyorlar.
Evet,KDP ve Barzani bunların hepsini yaptı ve halen de yapıyor. Bunlar yetmedi bu kez Kuzey Kürdistan'da süren seçimlere AKP yandaşı olarak katılmaya başladılar. Nedeni açıktır;AKP Barzani ailesiyle milyarlarca dolarlık petrol, alt yapı, inşaat, ihale derken her türden ekonomik anlaşmalar yapmıştır. AKP giderse Barzani ailesine giden bu milyarlarca dolarlık gelirler gidecek. Elbette bir sürü başka hesap ve kitapta cabası.
30 Mart seçimlerine birkaç gün kala Neçirvan Barzani’nin işte Van’a gelişinin altında yatan temel nedenler budur. AKP’nin bir bakanı gibi Kürdistan'da AKP’nin seçim kampanyasına katılmak için gelmiştir. Seçim meydanlarında Erdoğan ve Kürdistan'da işbirlikçiliği iliklerine kadar yaşayan güruhlaşmış beyin ve yüreklerini para karşılığına satmış kişilerle podyuma ve mitinglere çıkmasına gerek yoktur. Bu çok açık olur ki tepki toplamaya müsait duruma gelirler. Bunun için öyle yapmayacaklardır, ancak birçok çevrelerle ilişkilenerek AKP’nin seçimleri kazanması için teşvik edecektir. Güney Kürdistan'da kimilerine ekonomik çalışmalar yürütmeleri için sözler vereceklerdir. Böyle çevrelerden seçimde aktif olarak AKP’nin yanında yer almalarını isteyeceklerdir.
Elbette Neçirvan’ın yapacaklarının tümü bunlar değildir. Kendilerince Kuzey Kürdistan’a müdahale etmek için eski KDP’lileri, Avrupalarda yaşayıpta AKP tarafından özgürlük hareketinin karşıtlığını yapmak için getirilenleri, eskinin tüm düşmanlarını derken Hizbullahçıları AKP’ye destek sunmaya davet edecek ve bunun için aktif çalışma yürütmelerini isteyecektir.
Derler ya: “Alışkanlık, bir halata benzer. Her gün bir lifi örer ve sonunda, onu koparamayacak kadar güçlü yaparız” misali Barzani ailesi her gün ama her gün kendilerini kelepçeleyecek halatlar örmektedirler. Maalesef bu halatların kendileri için ne anlama geleceğini de bir türlü anlamamaktadırlar.
Güney Kürdistan'da yaklaşık 6 aydır seçimler yapılmıştır. Ancak bir türlü bir hükümet kurulamıyor. Bunun üzerinde düşünüp önce kendi sorunlarına yoğunlaşma yerine neredeyse günlük olarak AKP’nin bir yağdanlığı gibi Kuzey ve Rojava Kürdistan’ını karıştırmak için çalışıyorlar. Herkesin bir sabrı vardır. Allah korusun bu sabır taşırsa o zaman Güney Kürdistan'da aylarca hükümetinin kurulmasını bekleyen kesimler acaba ne yaparlar?
Önemli bir soru buyken diğer önemli bir soru ise sözde KDP’nin ortasında bulunan D’nin demokrat ya da demokratik anlamında kullanılmasına rağmen, altı aydır Güney Kürdistan'da neden hükümet kurulamıyor sorusudur? Bu soruyu kendilerini KDP’ye duygu olarak yakın duranlar bu kendilerine iyi sormalıdırlar.KDP’ye ekonomik olarak yakın duranlar iyi sormalıdırlar.
Dediğimiz gibi sözü uzatmadan yeniden belirtelim ki: “Alışkanlıklar, bırakılmazlarsa, zamanla ihtiyaç haline gelirler.” Gerçekten de KDP ve Barzani ailesi için Kürt halkının çıkarlarına düşmanlık yapma tamamen bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu alışkanlıklar KDP ve Barzani ailesi için tamamen birer kelepçe haline de gelmiştir.
Maalesef bu kelepçenin anahtarını ise Neçirvan Barzani’nin AKP Van seçim gezisinde görüldüğü gibi, KDP çoktan kaybetmiştir.
HAYRİ ENGİN