Basına ve Kamuoyuna!
1. 22 Kasım günü(bugün) saat 10.00 - 10.30 arasında Gerilla güçlerimiz Hakkari’nin Yüksekova(Gever) ilçesine bağlı Oremar alanda bulunan Şehit Rahime ve Şehit Zerdeşt tepeleri arasında bulunan TC ordusu askerlerinin mevzilerine yönelik bir eylem gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 20 Kasım günü akşam saatlerinde Bitlis'in Şehit Mizgin alanında TC ordusu bir operasyon başlatmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 20 Kasım günü(bugün) saat 10.30 - 11.00 arasında Oremar alanı sınırında bulunan Şehit Bager tepesinde toplanan askerlere yönelik bir eylem gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 18 Kasım günü saat 08.00 - 08.30 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Avaşin alanı sınır hattında bulunan Bilican karakolu; Şehit Alişer tepesini, saat 09.00 - 10.00 arasında Oremar karakolu; Şehit Rızgar ve Şehit Fırat tepelerini havan ve katyuşalarla bombalamıştır.
- Ayrıntılar
Genel bir özelliğimizdir belki,bir arkadaş şehit düştüğünde onun direnişinden ve şahadet şeklinden söz ederiz. Nasıl kahramanca direndiklerini ve nasıl kahramanca şehit düştüklerini anlatırız. Fakat pekçok şehit arkadaşımız var ki yaşarlarken de nasıl kahramanca yaşadıklarından bahsederiz. Öve öve ve de gururla. Bu değerli arkadaşlardan bir tanesi de Reşit arkadaştır, çünkü O yaşarken de bir kahramandı. Yaşamında da, yoldaşlığında da, savaşında da ve en son şahadetinde de kahramanlığını gösterdi.
PKK tarihinde yaşanan şahadetler bir dönemin sembolü de olurlar. Önderliğin bir ölçüsünü temsil ediyorlar. Bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi başlatıyorlar. Haki yoldaşın şahadetinden günümüze kadar PKK hareketinde ve Önderlik yaklaşımında bu böyle süre gelmiştir. Bu ölçü PKK’ nin kuruluşundan bugüne kadar bir başarının temeli yeni bir hamlenin temeli ya da yeni bir çıkışın gerekçesi olarak ele almıştır. Nasıl ki Haki yoldaşın şahadeti partinin kuruluşu zemini olmuşsa, Amed zindan direnişçilerinin şahadeti 15 Ağustos atılımının temeli olmuşa, Beritan yoldaşın şahadeti kadın ordulaşmasına götürmüşse yaşanan her şahadetin böyle bir anlamı var.Reşit arkadaşın şehadeti de içinde yaşadığımız dönemin sembolüdür ve HPG 7. Konferansı bunu böyle tanımladı.
1 Haziran’dan şimdiye kadar binlerce arkadaş şehit düştü. 1 Haziran hamlesine özellikle de Oramar eylemiyle doğrultu kazandıran, “Êdi Bese” hamlesine Oramar eylemiyle cevab olan, yine Zap operasyonunda en fazla başarı sahibi olan, Bezele eyleminde başarının mimarı olan tarihimizde ilk defa bu kapsamda, bu büyüklükte yapılan 2011 deki Çele eyleminin başarısının mimarı Şıtazın Harekatının planlayıcısı ve uygulayıcısı ve en sonda da savaş tarihimize güçlü bir deneme olarak geçecek olan Şemzinan hamlesini baştan sona kadar planlayan, öncülük yapan da yine Reşit arkadaştır. Bunun içinde 7. Konferans Reşid arkadaşı devrimci halk savaşı hamlesinin öncü ve yaratıcı komutanı olarak olarak kabul etti. Karadeniz’deki arkadaşlardan tutalım Dersim, Amanoslar, Serhat, Amed ve tüm alanlardaki tüm arkadaşlar Reşit arkadaşı duymuşlardır. Arkadaşlar Reşit arkadaşın ismini duyduklarında savaşı, savaşı duyduklarında da Reşit arkadaşın ismini hatırlamışlar. Reşit arkadaşı bir de bu şekilde sembolleştirebiliriz. Zaman zaman yaşamda, gerilla pratiğinde veya bir savaş sırasında zorlu koşullarla karşılaşırız. Böylesi durumlarda yanımızda sırtımızı dayayacağımız bir arkadaş ararız. Bazen bir sevinç yaşarız, coşarız moralli oluruz o zamanlarda da yanımızda gülüşümüzü, sevincimizi paylaşacağımız bir arkadaşın olmasını isteriz. Bir çatışma esnasında düşmanla karşı karşıya geldiğimizde nasıl hareket edeceğimiz noktasında sıkıntı yaşadığımızda acaba düşmana bir darbe vurabilecek miyim yada başarabilecek miyim diye tereddüt yaşadığımız bir anda buna cevap olabilen yine özellikle büyük eylemlerde o ruh ve cesaret yaratıldığında Apo’cu kinimizi ve Apo’cu fedai ruhumuzu silahlarımızın namlusundan düşmana karşı kusmak isteğimizde harekete geçmek için bir talimat beklediğimizde o an '' Haydi yoldaşlar bu zebanileri Kürdistan'dan söküp atalım'' talimatını verecek bir işaret bekleriz. İşte tüm bu sorulara cevap olabilecek bir arkadaş da şüphesiz ki Reşit arkadaştır. Sadece savaşta değil yaşamda da yoldaşlıkta da sevinçte de paylaşımda da yanımızda bir arkadaş görmek istediğimiz de bize yoldaşlık yapabilen, buna cevap olabilen Reşit arkadaştı. Bazı mitolojilerde insanları Zeus’un zulmüne karşı koruyan savaş tanrıları var. Reşit arkadaşı da bu sıfatla değerlendirsek yanlış olmayacaktır. Düşman da Reşit arkadaşı bu şekilde tanıdı. Reşit arkadaşın yaşadığı her yerde bu temelde tedbirlerini almaya çalıştı. Reşit arkadaş savaşta abartısız her zaman bir adım öndeydi. Esas özelliklerinden birisi de bütün merkezi büyük eylemlerde yine operasyon diye adlandırdığımız devrimci hareketlerde mutlaka Reşit arkadaşın damgası vardı. Oramar eylemini baştan sona kadar hazırlayan, planlayan keşfini yapan, arkadaşları hazırlayan ve uygulamada en önde olan Reşit arkadaştı. Zap operasyonunda Çele de geçen yıl yapılan tarihimizin o zamana kadarki en büyük eylemi olan eylemde yine Reşit arkadaşın damgası vardı. geçen yıl Ştaza eylemiyle başlayıp yıl boyu süren Şemzinan'daki harekat yine Reşit arkadaşın inisiyatifinde gelişti yani bütün büyük eylemlerde büyük harekatlarda Reşit arkadaş öndeydi. Bir çok komutanımız vardır savaşta çatışmalar sırasında arkadaşlara ön cepheye gitmeyin deriz size bir şey olursa kaldıramayız; örgüt için, halk için yine Önderlik için ağır olur deriz. Şüphesiz ki o arkadaşları korumak yoldaşlığın bir ölçüsüdür, hatta bir PKK ölçüsüdür de. Eğer bir tehlike varsa kendimizi öne veririz zorlukları biz omuzlarımıza alırız. Fakat bazen de komutanlarımızı koruyoruz diye ön cepheye gitmesini engelliyoruz. Fakat biz de gitmiyoruz. Bu durumda da yapılması gerekenler yapılmıyor. Yine bazı arkadaşlarımız var işte güç topluyoruz eylem koordine ediyoruz veya ne gerekiyorsa onu yapıyoruz diyorlar. Bu şekilde davrananlar da oluyorlar. Bu durum konferansta da eleştiri konusu oldu. Komutanın katılımı pratikte belirleyici oluyor. Bu anlamda Reşit arkadaş çalışma sırasında arkadaşlara moral ve cesaret kaynağı oluyordu. Reşit arkadaşın en önemli özelliklerinden birisi de komutanlık konumunu bir kalkan olarak kullanmıyordu. Tam tersine Reşit bu konumunu en önde yer almak için değerlendirdi. Arkadaşların gitmediği bir çok yere gidip keşif yaptı düşmanı takip etti. Arkadaşların keşifler için bile gitmediği yerlere gidip eylem koordinet etti. Reşit arkadaşın konumu gereği gitmemesi gereken bir çok yere gitti. En son şahadeti de bekli de bu tarzından dolayı oldu. Keşke gitmeseydi diyoruz ya fakat eğer gitmişse deo öncülük tarzından dolayı gitmiştir. Bizler de yoldaşları olarak onun tarzını kendimize esas alacağız.
Bir başka özelliği de yoldaşlarına karşı gösterdiği mütevaziliktir. Bazen yaşamda doğal sınırlarımız oluyor,bazı arkadaşlara rahat yaklaşamazsın. Sen yanaşamıyorsun ve herhangi bir konuda sohbet edemiyorsun. Bir çoğumuz da belki böyleyiz. Fakat Reşit arkadaşta arkadaşları kendisinden uzaklaştıracak hiçbir sınırı yoktu. Her arkadaşı yanına çekebiliyordu, alıp verebiliyordu, sohbet edebiliyordu. Moral kaynağı olabiliyordu. Bir konuda zorlandığında güç veriyordu. Bununla beraber pratiğe katabiliyordu. Bir çok devrimci için Che Guvaera nın önemli bir anlamı var. Reşit arkadaş bir ara yaşamda şöyle demişti: “Benimle Che Guevara'nın tek bir farkı var; O puro içiyor ben içmiyorum'' diye. Bu değerlendirmesi gerçektende yerinde bir belirlemedir.
Heval Reşit'te fetihçi bir ruh ve bir tarz vardı. Kendisinin olduğu yerde düşmanın oraya girmesine izin vermiyordu. Disiplinsizliği kabul etmiyordu. Öz disipliniyle tanınıyordu. 2009 da Reşit arkadaşın düzenlenlemesi tekrardanZagrosa yapıldığında arkadaşlar parti kesin Zagros ta hamle başlatacak diye tahmin yapıyorlardı.Çünkü gündeminde hep savaş vardı. Sürekli Önderlik vardı gündeminde.
Şehitlere yaklaşımız büyük önem taşır. Biz şehidi bir kayıp olarak değerlendirmeyiz. Kayıp kavramını literatürümüzden silmemiz gerekiyor. Şehit bir halkın en büyük kazanımıdır. Tabi bunu yerinde olan şahadetler için söylemek gerekir. Şehit vermek bir yönüyle mücadelenin sürekliliğini mücadeledeki ısrarı, özgürlüğü, özgür yaşamı fethetmedeki ısrarı ve inadı ortaya koyar.
Şahadeti ölümde değil yaşamda zirveleşmek olarak görmek zorundayız. Şehadet amaç ve idealler uğruna yaşamın zirveleşmesidir. Şehit yaşamın ve mücadelenin en diri gücüdür. Yaşamda anlam ne kadar gelişirse o kadar güzelleşir. Anlam ifadesini özgür yaşamda bulur. Ölüm yaşamın hizmetindedir. Ölüm diye bir şey yok, asıl ölüm, anlamamaktır. Anlamak özgürlüktür. O açıdan hayatı anlayarak yaşamak önemlidir. Dolayısıyla kendini toplumu ve yanındaki yoldaşı anlayarak insanı anlamak önemlidir.
Maddi silahlar önemli değildir denilemez ama manevi silahlar en önemlisidir. Maneviyat bizim anlam gücümüzdür, yani amacımızdır. Amacımızın büyüklüğüdür. Duygu dünyamızdır bu duyguları yüceltmeliyiz. Şahadete bu temelde baktığımızda o zaman devrimciliğinin nasıl olması gerektiğinde netleştirmiş oluyoruz. Devrimcilik sadece eylemle sınırlı değildir anlam olursa eylem gelir arkasından, eylem anlamın dilidir. Anlam ve eylem bir bütündür. Fikir zikir ve eylemden bahsediyoruz. Reşit arkadaş bunu yapıyordu işte.
Bu büyük insanlık sembollerinden biri de Reşit yoldaştır. Reşit yoldaşın özelliklerine, mücadele içerisindeki yerine baktığımızda insanın gözünde hep Kemal Pir arkadaş canlanırdı. Özgürlük hareketinde her bir arkadaşın belli bir özelliği de var. Mücadele aynı zamanda PKK militanlarının özelliklerini ortaya koyuyor. Her bir arkadaşın bu özelliklerle donanmasını isteriz. Ama bu özelliklerle donansa da her bir yoldaşın kendine özgü yönleri var. Bu anlamda bizim felsefemizde her bir insanın bir dünya olduğu gerçeği var. Bu buyotuyla Reşit yoldaşa gerçekten en güzel, en anlamlı şahsiyetlerden birisi, en güzel dünyalardan birisi olarak görülebilinir. Kemal Pir arkadaşın en temel özelliğinden biri şuydu; O yanınızda ise dünyanın en büyük ordusuna kafa tutabileceğinizi düşünürsünüz, sizde müthiş bir özgüven yaratırdı. Aslında Kemal Pir arkadaşın bulunduğu ortamda sizin fark ettiğiniz sadece O’nun gücü değil, onunla birlikte kendi gücünüzü fark edersiniz. Kendi gücünüzün bilincinde olursunuz. Bir bakıma kendinizi tanımış olursunuz. Kemal arkadaşın bir diğer özelliği bir arkadaş topluluğu içerisindeyse diyelim yeni gençlerin varlığından söz edelim onlar Kemal'in gücünü fark ettiklerinde eziklik duymazlardı. Kemal arkadaş böyle bir duygu yaratmazdı. Tam tersi bir duygu ortaya çıkartırdı. Deyim yerindeyse yeni katılan bir kişi “ben de bir Kemal Pir’im” derdi. Kemal Pir arkadaşın insanda ve gençlerde yarattığı duygu buydu. Kendine güvenerek aslında Kemal Pir’leşeceğini, onun gibi olacağını hissetmek. Bu anlamda onun karşısında eziklik duyma yerine onun eşiymiş gibi davranmak biçiminde bir duygu yaratırdı.
Reşit arkadaşta da böyle bir gerçeklik vardı.Savaşta ve yaşamda herkes Reşit arkadaşın yanında kendisini öyle hissederdi. Apo’cu ruh böyle cisimleşiyor insanda Apo’cu ruhla donanmış bir insanın kendi çevresinde yarattığı etki bu. Bir devrimciliği ve kadroyu tanımlarız. En güçlü kadro tanımı var. Kadro Önderliğin değişiyle örgütlenmiş ve eylemsel kılınmış hakikattir. Bu sıradan bir tanımlama değildir. Hakikat demek yaşam demektir. Bu yaşam da özür yaşamdır. Dolayısıyla devrimciliğin, kadro olmanı komutanlığın doğrudan yaşamla bağını kurmak zorundayız. Reşit arkadaş mücadele içerisinde çok fazla duyulan bir arkadaştır. Yaşama tutkulu bağlılığıyla, yaşam coşkusu ve heyecanı, sevinci ve yaşam sevisiyle dolu bir komutan olarak biliniyor. Onda ölüm adına hiçbir şey yoktu. Şahadete özlem diye hiçbir şey yoktu. Tam tersi kavramlar vardı. Başarma ve zafer kazanma, onun temel lügatını oluşturan anlamlı kavramlardı. Bu anlamlı kavramların üstündeyse yaşamı güzelleştirme, yaşamı daha da çekici hale getirmektir. Şu çok önemlidir. Yaşamı, yani özgür yaşamı her şeyin merkezine koyarak inşa etmek gerekiyor. Yaşamın niçini ne ve nasılına cevap vermek gerekir. Devrimcilik bunun cevabıdır. Devrimcilik sadece eylemle sınırlı değildir. Anlam olursa eylem gelir arkasından. Anlam ve eylem bir bütündür. Bunlar bir birinden ayrılan şeyler değildir. Fikir ve zikirden bahsediyoruz. Bunlar iç içe olan şeylerdir. Reşit arkadaş bunu yapıyordu.
Bizim en anlamlı savaşımımız bu son süreçte oldu. Son iki yıl en muhteşem savaşın geliştiği bir süreçti. Büyük kahramanlıkların yaşandığı bir süreçtir. PKK’de fedai ruhunun en çok zirveleştiği bir dönemi yaşıyoruz. 72’den beri bu harekette fedai ruh var ama bu düzeyde ilk defa karşılaşıyoruz. Yine tarihimizde hiçbir zaman bu kadar bedel de ödememişizdir. Çok ağır bedeller ödedik, oysa Önderliğin belirttiği tarzda savaşsa daha az bedellerle daha büyük zaferler kazanabiliriz.Bütün arkadaşların şahadetleri insanları derinden etkiliyor. Bu şahadetleri duyduğumuzda apayrı duygular yaşarız. Onun yarattığı en büyük duygu nedir; Reşit arkadaşın büyüklüğü, o büyüklüğün aramızdan fiziki olarak ayrılışının boşluğu ve aslında öncesinde o büyüklüğün farkına varamayışımızın ezikliği. Bir çoğumuz bunu yaşadık. Örneğin yaratılanları kişi yaratıyor. Ama o kişi öncesinde de içimizdeydi. Zamanında ondaki büyük gerçekliği, büyük hakikati ondaki muhteşem güzelliği zamanında fark ettiğimizi söyleyemeyiz. Bunun yarattığı duygu, bunun yarattığı acı gerçekten büyüktür. O büyüklüğün karşısında yanındakine nasıl baktığın, yanındaki en yüce parti değerine, yanındaki her hangi bir yoldaşa nasıl baktığın önemlidir. Yanındakine, insana baktığında onda neyi aradığı, onda neyi görmek istediğin önemlidir. Yoldaşlık şudur; ondaki zenginliğin, potansiyelin farkına varmaktır, ondaki özgür yaşam potansiyelini acığa çıkartmaktır. Yoldaşına yardım etmek ve böylece onunla birleşmek! İşte yoldaşlık budur. Biz güzelliğin arayışçılarıyız. Güzellik, iyilik, doğruluk ve özgürlük, yanımızdaki insandadır. Dolayısıyla hakikat insandadır. Yoldaşlık bağları bambaşka ilişki bağlarıdır, aslında hakikat ilişkileridir. Şimdi Reşit arkadaşın yarattığı duyguları önemliydi, ama o büyüklüğün açığa çıkmasının veya ona bakan gözlerin onun görmesinde yarattığı bir sevinç var bu bizim kazanımımızdır. Beri yanda Reşit arkadaş şahadetinde çıkan dugyu şudur, boşluğu nasıl doldurulacak, gerçekten Reşit arkadaşın boşluğu doldurulabilinir mi? İlk açığa çıkan duygu budur. Böylesine savaşçı bir yetenek, böylesine büyük mücadeleci yetenek açığa çıkabilir mi? Tabiki kolay değildir. Tek bir kişiyle onun yerini doldurmak kolay değildir. Şahadete layık olmanın, şehide bağlı olmanın en temel görevlerinden biri onların ortaya çıkardığı boşluğu hızla doldurmak ve düşmana bu anlamda moral vermemektir. Bunun için büyüyebilmek için bunu önümüze koymalıyız.
Bizim mücadelemiz bir bütündür. Parti içersindeki yapılanmamız da bir bütündür. Fakat bu bizde bir bütünlen yaşanmıyor. Muazzam bir fedai ruh var, bu bir yüzüdür. Bu yetmez, fedailiğin her şeye yettiğini söyleyemeyiz. Hele hele rahatlıkla ölüme gitmek bir fedailik biçimi olabilir öyle değerlendirilebilinir. Ama bu, zafer getirmiyorsa kendimizig özden geçireceğiz. Adanmak tek başına yetmiyor. Fedailik adanmaktır. Bu önemlidir ama çözüm getirmek daha önemlidir. Şimdi temel ihtiyacımız bunu yaratmaktır.
Reşit arkadaşın boşluğu nasıl doldurulur, kolay değil ama yine de kendimize yükleniriz. Onun gibi olmakla onun boşluğu doldurulabilinir ancak. Bu bize sorumluk yükler özgürlünün kendisi de sorumluluk almak değil midir?. Ne kadar büyük özgürleşmişsen o kadar büyük sorumluluk almışsın demektir. PKK hareketi canlı-cansız tüm varlıklardan sorumludur. Tüm evrene karşı sorumlusundur. Tüm doğaya karşı sorumlusun, bu açıdan şehidin anısına bağlılık gerçekten büyük önem taşır. Bu açıdan şehidi hep yaşamla bağlantılandırmak lazım. 14 Temmuz’da arkadaşlar şehit düştüklerinde Önderliğin içindeki başkaydı ama yüzüne yansıyan şey bambaşkaydı. Yüzünde okuduğumuz duygu gururdu. Kemaller ve Reşitler bizim gözümüzde en canlı insanlardır. Kemal ve Reşit arkadaşlar hep buradadırlar. Onların manevi komutanları daima bizimledir, bizi hep denetimde ve kontrol altında tutar. Bunlar birer ajite değildir. İşin gerçeğidir. Şehit mücadelenin kendisidir. Mücadele akıp gidiyorsa, devam ediyorsa o zaman şehit yaşıyor demektir. Şehit, özür yaşamın kendisidir, bir akıştır bu akış sürüp gidiyorsa bu akışta doğru yaşayıp doğru savaşmalıyız. Önderliğin sözcülüğünü yaptığı şehitler gerçekliğiyle bütünleşmek bir inşa ve üretime katılmaktır. Bu eğitim devrenin şehit Reşit arkadaş adına açılması bile onun burada olduğu anlamına gelir. Biz aramızda olmayan, bir daha geri dönmeyecek birinden değil, bizden daha diri olan birinden söz ediyoruz. Şehit yaşamın en diri gücüdür. Bu sözleri beynimize ve yüreğimize kazarak nakş edeceğiz. Doğruların temsilciliğini yapanlar, yaşama bağlı olarak kalacak olanlar, asla gerçeklikten, hakikatten, topraktan, halktan, insanlıktan kopmayacak olanlar şehitlerimizdir. Şehit kopmamanın, sonuna kadar değer olmamın, değerle anılmanın ifadesidir. Şehidi böyle tanımlamak lazım. Bizim ölçü olarak alacağımız, hep yerinde duran, asla kopmayan, sarsılmayan şey, şehitler gerçeğimizdir. Önder Apo, Partimizi şehitler partisi olarak tanımladı. Şehitler bizim en büyük değerlerimizdir. Bizim onlara, Kürdistan halkına borcumuz var. Kürdistan gerçekten özgürlüğün fethedildiği bir ülke haline getirilmelidir. Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Doğru yolda olan biziz. Demokratik Türkiye ve özerk Kürdistan gerçekten şehitlerimizin anısına dikilen en büyük abide durumundadır. Biz böyle bir abide dikeceğiz!.....
Mücadele Arkadaşları
- Ayrıntılar
Bir yanmadır fotoğraf çekmek...
Işık filme düşer, filmi yakar...
Işık kalbe düşer, kalbi yakar...
Dağın dışındaki insanlar şimdiye kadar sadece çekilmiş fotoğrafları görebildiler. Ya çekilmeyenler, çekilemeyenler... Sadece kalbimizin gördüğü ve kalbimizin çektiği o fotoğrafları insanlara nasıl ulaştırabiliriz...
Fotoğraf makinesinin deklanşörüne dokunularak yaratılan fotoğraf ne kadar bir zamanı kaplar... Karanlıkların içinden gelen Kürt tarihini anlatacak kaç fotoğraf vardır... Şimdiye kadar çekilenler ne kadar anlatabilirler veya yeterince anlatabilirler mi?
Yıllardır içinde yer aldığım, yaşadığım Kürt dağlarının kaç fotoğrafını çektim tam olarak bilemiyorum ama her defasında yetersizliğin sızısını yüreğimin derinliklerinde yaşadım. Bunu burada söylemem gerekiyor. Fotoğraf makinemin çektiklerinin, kalbimin çektiklerinin yanında hiç denecek kadar az olduğunu düşünüyorum.
Son zamanlarda üzerinde uzun uzun düşündüğüm kalbimin çektiği fotoğraflar var. Hiçbir fotoğraf karesine yerleştiremediğim yüzler, sözler ve ilişkiler var. Fotoğraf makinesinin yetmediği kapsayamadığı zamanlar var.
Bir arkadaşım buna ‘biyolojik fotoğraflar’ diyor. Ben ‘kalbimizin çektiği fotoğraflar’ diyorum. Sanırım aynı şeyi kastediyoruz.
Görüntüleyebildiklerimiz mi çoktur, görüntüleyemediklerimiz mi...
Görüntüleyebildiklerimiz mi bizi biçimlendirir, görüntüleyemediklerimiz mi...
Bir yanmadır fotoğraf çekmek.
Işık objektiften geçer, kimyasal filmin üzerine düşer,
film yanar renge dönüşür. Biz fotoğrafı görürüz. Bir de kalbimizin çektiği fotoğraflar vardır. Işık kalbe düşer. Kalbimiz yanar renge dönüşür. Bu da kalbimiz de kalan fotoğraftır, onu kimse görmez. Bir biz görürüz. Bir tek biz biliriz.
Bir gerilla bir söz söyler. Bir başkası bir şarkı. Bir mermi sesi ulaşır kulağına. Bir yaradan kan akar. Maskeli bir yüz gülümser. Bir kadın uçuruma düşer. Birisi kendine ve herkese ihanet eder. Sen hepsinin fotoğrafını çekersin. Fotoğraf makinen bunların yüzde kaçını yakalayabilir bu tartışılır. Ama kalp hepsini yakalar. İstese de istemese de bunların fotoğrafını çeker. Belki fotoğraf makinesi ile seçme hakkına sahipsindir ama kalbin iyi ve kötü, acı ve neşeli, güzel ve çirkin her yaşananın fotoğrafını çekmek ve saklamakla yükümlüdür. Bunu sen bilmeden, sen farkında olmadan olamadan büyük bir dikkat ve ısrarla yapar ve biriktirir.
Fotoğraf makinesinin çektiği fotoğraflar insanı nasıl etkiler tam olarak bilemiyorum ama kalbimizin çektiği fotoğraflar önce kalbimizi, sonra yüzümüzü ve gözlerimizi etkiler. Kalbimiz de çekilen her fotoğraf kalbimize bir çizgi çeker, kalbimize bir renk düşürür. Kalbimiz de karanlık veya aydınlık bir bölge oluşturur. Ve biz kalbimiz de oluşanlara benzer biçim alırız. Kalbimizin çektiği fotoğraflar bizi oluşturur. Yanı başında birisi vurulur, bu senin kalbine vurur. Bir kadının hıçkırıkları duyulur, gözyaşları kalbimize düşer. Terli bir yüze rüzgar çarpar, kalbimiz serinler. Fotoğraf kalbimiz olur, kalbimiz yüzümüz olur, yüzümüz gözlerimiz olur...
İki yönlü bir ilişkidir fotoğraf çekmek. Fotoğraf gözleri yaratır, gözler fotoğrafı. Bu nedenle kalbin enstantanesi ustaca ayarlanmalıdır ki, kalp yanmasın, çürümesin, yok olmasın. Bir göz nasıl bakarsa, fotoğrafı öyle çeker. Çekilen her fotoğraf gözü dönüştürür, gözü oluşturur. Ve bu şekilde sürüp gider. Bir merdiven gibi birbirini oluşturarak yükselir veya alçalır.
Görmesini bilmek gerekiyor.
HALİL DAĞ
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 17 Kasım günü saat 13.00'te Gerilla güçlerimiz, Medya Savunma alanlarımızdan Zap bölgesi sınır hattında Gırê karakolunda bulunan bir kuleyi hedef alarak eylem gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 16 Kasım günü saat 13.00'te Gabar alanında bulunan Girê Cotyar taburuna yönelik Gerilla güçlerimiz bir eylem gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
14 Kasım günü sabah saatlerinde Şengal'i Özgürleştirme hamlesi çerçevesinde Şilo Vadisinin etrafındaki köylere yönelik YBŞ güçlerimiz öncülüğünde bir operasyon başlatılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Türk devleti ve AKP'nin Şehitliklerimize karşı faşist saldırıları sürmektedir. Çaresizlikle şehitliklerimizdeki mezar taşlarına ve camiye dahi binlerce askerin katıldığı operasyonlar yapılmaktadır. Bu kapsamda;
- Ayrıntılar