Çokça sarf edilen bir söz vardır: “bağcıyı mı dövmek yoksa üzümü mü yemek” diye.
İnsanoğlu eğer normal ölçülere göre yaşıyor ise yani toplumsal bir varlık olarak refleks gösteriyor ise yapacağı iş üzüm yemek olacaktır. Yani bağcıyı dövmeyi hedef olarak belirlemek toplumsallığımızın dışında bir yaklaşım olmaktadır.
Sözü çok uzatmadan doğrudan meseleye girelim. CHP tamamıyla bekçiyi ve bağcıyı dövmeye dönük endekslenmiş özel bir devlet partisidir. Öyle ki toplumsal ilişkilenmeleri normalleştirecek en küçük adımları bile her zaman bloke eden gerici bir güç olmaktan bir türlü kendisini kurtaramamıştır.
CHP’nin tarihsel köklerini inmeyeceğiz sadece yıllar yılı CHP’nin; basiretsiz, çapsız ve de eskilerde bir yoldaşımızın deyimiyle kabız yani tıkanmış kişiliği olan Deniz Baykal ile ne kadar da çok zaman fuzuli harcandığını hep birlikte yaşadık. En küçük gelişmeye sert refleksler veren, sosyal demokrat olması gereken bir CHP’yi ne kadar MHP’ye yaklaştırdığını ya da yakınlaştırdığını da hep birlikte görmüştük. Adeta bir NSDAP’ye dönüşen CHP bunun için uluslar arası zeminlerde artık sosyal demokrat görülmek yerine milliyetçi hatta ırkçı bir parti olarak algılanmaya başlanmıştı.
Ancak o dönemlerde CHP’nin belki de en negatif durumu sorunlara çözüm üretmekten ziyade sorunları derinleştiren, sorunların çoğalmasına ve büyümesine yol açan ve tahrik eden bir unsur olmasıydı.
CHP el değiştirdi, kimine göre artık bu gerilim siyasetini terk edecekti. Ne de olsa başına hem alevi hem Kürt hem de Dersimli birisi getirilmişti. En azından alevi, Kürt ve Dersim sorununa bir pozitif yaklaşım sergileyecekleri beklendi.
Ne var ki ilginç bir şekilde Dersim katliamı için “eğer literatürde böyle bir özür dileme varsa özür diliyorum” diyen Akepe oldu. Hem de Sünni, muhafazakar dindar ve hem de tekçi bir zihniyete sahip olan bir Akepe’nin başındaki şahıs.
En son Hüseyin Aygün’ün 1930’larda Dersim’de halkın doğal lideri olarak öne çıkan, 7 arkadaşı ile birlikte asılan, üstelikte o dönem TC devlet ile görüşerek sorunu bitirmeye dönük gittiği Erzincan yolunda güya “yakalanarak” daha sonra idam edilen Seyit Rıza’nın itibarının geri iadesine dönük bir öneri sunmuş. Bu öneri CHP’den geçse meclise gelecek. Mecliste ise büyük bir ihtimalle yaşanan gergin ortamın yumuşatılmasını için kabul edilecek ve belki de Kürtlerle TC devletinin yaşadığı sorunlar biraz da olsa gerilim dozajını düşürecek.
Ama CHP toplantısında bu önerinin ret edildiğini öğreniyoruz. Sadece ret edildiğini öğrenmiyoruz aynı zamanda birçok CHP’linin ekranların başına geçerek bu alınan utanılası kararı savundukları ve hatta çok pişkince “CHP yani partiyi de düşünmemiz” gerekir diye tarihte olup biten faşizan uygulamaları harfiyen savunduklarını görüyoruz.
İlginçtir ancak CHP’nin başında yenilikçilik, sorunların çözümü için projeler üreteceğini söyleyerek gelen bir alevi, bir Kürt ve bir Dersim’li var iken bunlar olup bitiyor.
Başka bir durum ise Kürtçe’nin anadilde eğitim dili olmasına dönük CHP’nin gösterdiği yaklaşımdır. CHP’nin başındaki kişi “bunun çok erken olduğunu, alt yapı hazırlıklarının eksik olduğunu” gerekçe göstererek karşı çıkıyor.
Tekçi bir parti olan Akepe oy kapmak içinde olsa en azında 2023 vizyon kitapçığına bu yolu açmış gibi yapmışken sözde sosyal demokrat, sözde yenilikçi ve sözde “bu sorunun çözülmesi için herkes elini taşın altına koysun” diyen bir CHP bunu bile yapmıyor. Bunun çok çok gerisinde tamamen bir nasyonalist çizginin dışına bile çıkmıyor.
Sözü çok uzatmadan artık özelde aleviler ancak genel olarakta Kürtler ve tabii ki Dersimliler bu CHP’yi görmeleri gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun sadece ve sadece bir kılıç artığı olduğunu artık görerek CHP’yi Dersim’de çıkarmaları gerekiyor. Artık CHP Dersim’e girmemelidir.
Hatırlayan bilir hem de geçen yıl sözde alevi, sözde Kürt ve sözde Dersimli olan bir Kamber Genç kendilerinin öz be öz Türk olduklarını söylemişti.
Şimdi işte bu öz be öz Türkler egemen Türklerin işini yapmaya devam ediyorlar; ancak bu kez bir alevi olarak, bu kez bir Kürt olarak, bu kez bir Dersimli olarak bu kirli siyaseti uyguluyorlar.
Artık bu durumun görülmesi ve bu yeni faşizan Kemalist yaklaşımlara karşı tüm Alevilerin, tüm Kürtlerin ve de tüm Dersimlilerin ortak cephe alması gerektiği açıktır.
K. Nurhak