HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Sonbaharın soğuklarına rağmen bu aralar gerillada sıcak günler yaşanıyor. Ve öyle görülüyor ki her PKK’li için kutsal olan doğuş günleri daha da sıcak geçecek.

Henüz bir iki hafta önce gerillan ve halktan bir grup yoldaşımız önderliğimizin çağrıları üzerine Türkiye’ye döndü. Daha da doğrusu bilinen resmi sınırlardan geri döndüler. Yoksa gerillalar her zaman kendi topraklarında en yüksek mekânlarda meskenleşirler.

Kürt halkı Ortadoğu’da yeniden doğuş için atılan bu adımları gerçekten de görkemli karşıladı. “Korsan” olan gerillayı alenen meydanlarda karşılamak her zaman görülecek bir manzara olmayacağından olmalıdır ki halkımız, halkımıza yaraşırcasına kendi evlatlarını karşıladı.

Kürt halkı vakur bir halktır. Aslında tüm Ortadoğu halkları böyledir. Ne var ki Ortadoğu’da yaşayan diğer halklar, onları aydınlıklara taşıyacak özgürlükçü arayışçıları yeterince örgütlü olmadıkları için bu vakurluklarını solgunca yansıtabiliyorlar, biraz mat duruyorlar.

Örneğin Türkiye’de yaşayan ve binlerce şehidi olan Türk halkı ve Türkiye halkları Denizlere, Mahirlere, Sinanlara sahip olmasına rağmen bugün neredeyse şoven bir dalganın içerisinde sürüklenip gidiyor. Adeta Romalılar sürecindeki Gladyatörlerle aslanların kavgasını arenalarda izler gibidirler. Ve çoğu zaman çılgınca dövüştürülen, vuruşturulan bu kavgalarda imparatorların tarafgiri olabiliyorlar. Arenalarda aslanlara parçalatılan gladyatörlerin haykırışlarını duymaktan, sezmekten, işitmekten aciz olarak sadece kavganın zevkini kendilerince izlemektedirler. Kendi açlıklarını, kendi acizliklerini, kendi boyun eğmişliklerini, kendi iktidarsızlıklarını bu kavgalarda unutuvererekten en çılgınca alkışlara, bağırışlara kendilerini kaptıra biliyorlar, futbol statlarında olduğu gibi.

Evet, Türk halkı ya da Türkiye halkları arenada zoraki kavgaya tutuşturulan gladyatörleri izlettirilmeye alıştırılıyor. Ve İran halkları, Irak’ta yaşayan diğer halklar da buna alıştırılıyor. Suriye’de kardeş Arap halkı da buna alıştırılıyor. Ve bundan olmalıdır ki salyalı zihniyet sahibi olan egemenler, iktidarcılar, rant yiyiciler ısrarla vakur olan halklarımızın bu gaflet durumunu da arkalarına alarak gladyatörlerin parçalanmalarına alıştırılıyor. Ve bundan olmalıdır ki en azgın, insanlıktan nasibi almamışlar, zihnen ve beynen yürekleri kararmış olanlar inadına inadına barış için, kardeşlik için, özgürlük için, adalet için, daha insanca ve onurlu bir yaşam için ellerini uzatanlara azgınca saldırıyorlar.

Saldırmanın da ötesinde özgürlük savaşçılarına teslim ol çağrıları yapıyorlar. Sanki inançlarından vazgeçmişlerde, sanki davalarına sırt dönmüşlerde ve sanki kötü bir şeyler yapmışlar da teslim olmaları isteniyor. Bilmeyen diyecek ki suç işlemişler. Bilmeyen derki ailelerine darılmışlar da dağlara çıkmışlar. Ve tabii ki bilmeyen diyecek ki birileri onları kandırıpta terörist devletin düşmanı etmişler.

Yok, öyle bir şey yok. Kürdistan gerillası dağlara kendi iradesiyle çıkmıştır. Ha denilecek ki her zaman gönüllü olmamıştır. O da yanlış sayılmaz. Kürdistan gerillası adeta zoraki gladyatörler gibi arenalara çıkartılmıştır. Bu bağlamda bir zorakilik vardır. İnkâr edilen, imhayla karşı karşıya gelen bir halkın en büyük arayışları olarak inkârın ve imhanın son bulması için yol eğer gladyatörler gibi zoraki arenalara çıkmaktan başka yol bırakılmamışsa bu da yapılmıştır. Öyle kimsenin suç işlediği yoktur. Tersi doğrudur. Halkımız dönen gerillaları nasıl karşıladığını herkes görmüştür. Bir de unutmayın bu gerillalar terörist devlete karşı en sıcak olan ölüm kalım meydanlarında yer almamışlardır. Bir de ölüm kalım meydanlarında kaç kez ölüm çemberinde geçmişler ise, feleğin imbiğini yırtarak ayakta kalarak terörist devletin suç makinelerine karşı en ön cephede kavga ederek gelmiş olsalar acaba bu halk onları nasıl karşılayacaktır, hiç düşündünüz mü?

Ve saymaya devam edelim. Her bir gerilla kutsal bir davanın neferi olduğunu bilerek yaşamayı bir erdem biliyor. Ve her bir gerilla hiç kimsenin katlanamayacağı fedakârlıkları göğüsleyerek yaşıyorsa orada yüksek bir moral var demektir. Eğer bu moral değerler olmazsa bir gün değil bir saat dahi kimse dağlarda yaşayamaz. Yaşayacak olanlar kendilerine dağları piknik yeri görecek olan olabilir. Ki bunlar da ancak tatil günlerini hesaplayarak kalabilirler. Yalnız dağları kendilerine yaşam meskeni beleyenler inançları, moralleri, bağlılıkları yüksek değilse ve de ölümüne bir halka sevdalı değillerse burada yaşayamazlar.

Gerilla sıcak günleri tüm sonbahar soğuklarına rağmen yaşıyor dedik. Terörist devletin tüm görmezden gelen, bön, kendini beğenmiş, inkâr ve imhadan ısrarlı, zihnen ve beynen kararmış yüreklerine inat gerilla soğukları sıcağa çevirerek yaşıyor.

Bu yüksek morali katıldığımız Apollo Akademilerinin kapanış yani mezuniyet törenlerinde görüyoruz. Komutan yetiştiren Mahsum Korkmaz Akademisi, Kadro yetiştiren Haki Karer Akademisi ve de özgür kadın arayışçılarını en yüksek düzeyde yetiştiren Şehit Beritan Akademisi öğrencileri diplomalarını alırlarken sürecin istediği kararlı ve fedaice duruşu tok haykırdıkları sözlerinden görüyoruz. Rêber Apo’ya bağlılıklarını haykırırlarken görüyoruz. Şehitlere bağlılıklarını ifade ederlerken görüyoruz. Ve de halkımızın kutsal ve haklı davasını sonuna kadar sahiplenme sözlerini verirlerken görüyoruz.

Ve işte bunun için diyoruz ki gerilla sıcak günleri yaşıyor. Bir taraftan akademilerimizin kapanışlarını görkemli moral etkinlikleriyle kutlarken, diğer taraftan yaklaşan doğum günümüzün sıcaklığını yaşayarak tüm Kürdistan gençlerini sonbaharda sıcak günleri yaşamaya çağırıyoruz.

K. Nurhak