Türk devleti yetkilileri bol keseden asker edebiyatı yapıyorlar. Bu asker edebiyatına basın kelli felli bir şekilde eşlik etmekte. Öyle ki savaş davullarını daha hızlı çalmak için Kürdistan’a teftişe gelen Başkomutan olarak isimlendirdikleri Abdullah Gül’ün gezisini askeriyenin üst düzey komutasının da içinde yer aldığı bu savaş hazırlığını manşetlerden verdiler. TC işgalci devletinin savaş hazırlıkları bir yana, savaş ganimetleri üzerinde şekillenen bir imparatorluğun devamcısı olan bu devletin temel beslenme gıdası savaştır.
TC devleti yürütülen savaşın hazırlıklarını daha güçlü yürütme planları yaparken İsrail devleti ile Filistinliler arasında esir değiş tokuşu yapıldı. Bir askere karşı tam 1027 Filistinlinin serbest bırakılacağı söylendi. Yani, Galid Şalit’e karşın 1027 Filistinli direnişçi!
İsrail devletinin geçmişte de kendi esir askerlerini almak için yoğun arayış içerisinde olduğunu biliyoruz. Hatta bir esir askerini kurtarmak için insan aklının alamayacağı girişimlerde bulunduklarını da biliyoruz. Lübnan’a saldırılarının bir gerekçesi olarak Galid Şalit’in özgürlüğünü göstermişlerdi. Bu ne kadar doğrudur bu tartışılabilir ama İsrail devletinin savaşa sürdüğü askerlerini ortada bırakmadığı görülüyor. İsrail siyonizmini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ancak “yiğidin” hakkını yememek gerekir. Ne de olsa bizler Ortadoğuluyuz ve biz Ortadoğulularda esas olan bir karakter de mertliktir. Namertlik bu toprakların özünden esasta hep uzak durmuştur. Daha sonraları bu topraklara namertlik ekilmiş ise farklı yerlerden taşırıldığı da bir o kadar aşikârdır.
Evet, siyonizmi beğenmeye bilirsiniz hatta bunun karşısında ciddi durarak mücadelede edebilirsiniz. Nitekim Kürt özgürlük hareketi olarak 1982 yıllarında mazlum Filistin halkının yanında, İsrail siyonizmine karşı bugün olduğu gibi o yıllarda da ön cephede hep karşı durduk. Bunun için on’un üzerinde yoldaşımız şehit düşerken, Önderliğimiz bizatihi Siyonist rejiminin yoğun istihbarat paylaşımının yanı sıra bir fiilen TC devletine sunduğu katkılardan dolayı, TC devletine esir verilmiştir. Özcesi, biz kendi cephemizde insanlığa karşı büyük suçlar işlemiş Siyonist rejime karşı kendi cevabımızı her zaman net olarak vermişizdir.
Şimdi bu Siyonist rejim Filistinlilere esir düşmüş bir askeri için binin üzerinde Filistinliyi bırakarak kendi askerine sahip çıkıyor. Bunun karşısında İsrail askerinin bırakılacağı tartışmaları henüz medyaya yansımadan önce özgürlük hareketinin elinde esir bulunan iki askerle bir kaymakam adayı televizyonlara mesajlar gönderdiler. Serbest bırakılmalarını bekliyorlar. Hatta direk ve dolaylı olarak Türk devletinden yardım talep ettiler. Ne var ki esir askerlerin görüntüleri ekranlara geçerken devlet yetkililerinin yanı sıra tek bir TC devleti basını ve medyası bu durumu haber geçmedi. Ama ne zaman ki Galid Şalit meselesi gündeme geldi onlarca televizyon canlı olarak bu meseleyi haber konusu yaptı. Hatta TC devletinin yetkili ağızları birinci elden açıklamalarda bulundular. Dediğimiz gibi kendi esir askerlerine ilişkin ise tek bir açıklama, tek bir haber, tek bir tartışma yürütmediler.
Özgürlük hareketinin elindeki esir askerlere ilişkin tek bir söz etmemeleri hatta geçmişte bir meclis başkanının esir olarak özgürlük hareketinin eline düşenlere dönük “keşke ölselerdi” demeden de edememişti.
Özcesi bu devlet yani TC devleti kendisinin bizatihi savaşa gönderdiği askerlere sahip çıkma onurunu göstermiyor. Tersine savaş meydanlarında askerlerini terk edip kaçıyor. Hatta imkan bulursa esir düşecek askerlerini bizatihi kendileri esir düşmemeleri için katlediyor. Vuruyor.
Bu durumda: TC askerliğine niçin gidilsin ki? Bu durumda vicdani retçiler başta olmak üzere kendi askerini koruma sorumluluğu duymayan bir devletin askerliğini neden yapsınlar ki?
Evet, kendi askerini koruyamayan, esir düştüklerinde sahiplenmeyen, bu saygın, onurlu duruşu göstermeyen bir devletin askerliğini yapma. Askerlik yapıyorsan biran evvel kaç. Terk et. Ve vicdani retçiysen devletin bu onursuzluk durumunu kendinin haklı davası için daha güçlü bir gerekçe yap.
Rojhat Bluzeri