Gerilla yine kleşlerini konuşturdu. Direnmenin, şehitlere ve bin bir emekle yarattıkları değerlere sahip çıkmanın yolunu bir kez daha gösterdi. Kürt halkına dayatılan soykırım gerçeğini yıkmak, tarihten silmek için direnişçilerin, kahramanların izinde yeni bir destan yazdı.
İkinci Çele Eylemi yine düşmanı şoka sokan, çaresiz kılan, ne yapacağını bilemez duruma getiren etkili bir darbe oldu. En olmaz denen koşullarda gerçekleştirilen bu eylem gerillanın neler yapabileceğini göstermenin önemli bir göstergesi tabii. Kardı, kıştı, karşıda devasa teknik vardı, her yer gözetleniyordu, dünyanın teknolojisi devredeydi, en usta eğitilmiş paralı askerler vardı. Hepsi de fazlasıyla doğruydu. Ama gerilla yine vurdu.
Kim engelleyebilir ki fırtınalı yürekleri? Kim engel olabilir ki intikam ateşiyle bezeli ruhları? Kim sınırlandırabilir ki koşulları aşmayı yaşam felsefesi haline getirmiş gerillayı?
Nafile çabalar uzun süre devam ettirildi. Yok, dağılıyorlar, yok, teslim oldular, yok, savaş kapasitesi kalmadı.
Bilmeyenler olabilir ama normal gerilla ve savaş düzenlerinde aynı hedefe yönelik eylem, saldırı gerçek anlamıyla bir risktir. Çünkü en son eylem yapılan, üzerine ölüm tehdidinin geldiği alan ve orada bulunan askeri güçler daha tetikte, daha duyarlıdır. Savaş teorisinde de yerini bulan bu durum şüphesiz asker, ordu psikolojisinin düzeyinden yola çıkarılarak düzenlenmiştir.
Çele’de bulunan tüm askeri güçler de Türk ordusunun tüm Kürdistan genelindeki askeri üslerinden daha yoğun bir duyarlılığa, tedbire ve teknolojik donanıma sahip güçlerdir. Sınır üzerinde ortalama üçer kilometre ara ile konumlanmış bulunan askeri tepe, karakol ve mevziiler birbirlerini savunma esprisi temelinde yerleştirilmişlerdir.
Her tepede ya da mevzii de 70’den az olmamak kaydıyla 300-400 kişiye kadar çıkan sayıda asker bulunmaktadır. Bu askerler termal denilen ısıya duyarlı gözetleme sistemleri, gece görüş dürbünleri, hareket detektörleri ile keşfi sağlayan, yine görülen hedefleri güçlü vurmak için de tank, obüs, havan, katuşa gibi bombardıman silahlarına, yine çeşitli çap ve nitelikte ferdi silahlara sahipler.
Tabii hava şartlarına uygun olarak her türlü ekipman ve donanıma sahip küçük ordular oluyor bunlar. En son ayartılan, sözde özel, profesyonel tecrübeli askerleri de unutmayalım. Her biri uzun süreler eğitim almış, gerilla eylemleri ve hareket tarzı hakkında sıkı bir eğitimden geçirilmiş askerler.
Tabii hedef aldığımız Çele’de durum biraz daha farklıdır. Çele nüfusundan daha çok asker ve polis gücünün konumlandığı Çele ilçe merkezinde bulunan askeri hedefler daha iyi korunan, sürekli gözetim altında bulunan yerler. Şehir merkezinde olmanın getirdiği avantajlar yukarıda saydığımız özelliklerin yanında ordu için diğer bir avantaj.
Tüm bunlara rağmen bu ordu yine de gerillayı durduramamıştır.
Nafile örgütlenmeler ve çabalarla bizi durdurabileceğini düşünenler yine darbe almışlardır.
Kayıplarını her zamanki gibi gizlediler. Aşina olduğumuz bir şey. Düşman, kayıplarını ancak kendisi açısından propaganda malzemesi haline getirebildiği durumlarda açıklar. Ancak o zaman kayıplarının çokluğunu göstererek halkta kendisi için destek aracı haline getirir. Zaten bu eylemdeki kayıplarını verselerdi şaşardık. Çünkü kendilerini yalanlamış olacaklardı.
Son aylarda sıkça söylüyorlar ya, bitirdik, yok ettik, kökünü kuruttuk diye. İşte o sebeple bu eylemdeki kayıplarını açıklamış olsalardı durumun hiç de öyle olmadığını kendi ağızlarıyla itiraf etmiş olacaklardı. Bu sebeple kayıplarını gizlemek zorunda kalmışlardır. Ama herkes neyin ne olduğunu iyi biliyor. Eğer kayıplar o kadar çok olmasaydı dışarı haber sızmasın diye kaçak yollarla götürmezlerdi cenazelerini.
Bu eylemle bir kez daha gerilla karşısında sadece teknik üstünlüğüne dayalı savaş yürüten bir düşman gerçeği olduğu, buna rağmen gerillanın irade ve azmi karşısında hiçbir şansı olmadığı ortaya çıkmıştır. Yenilen darbe yenileceklerin habercisi olduğundan ordu ve emrindeki askerler, yine onları savaş sahasına süren yeşil Türkçü faşist odaklar daha bir panik, daha bir korku içindeler şimdi.
Şüphesiz bu eylem, diğer tüm eylemlerimizde olduğu gibi şehit yoldaşlarımızın emekleriyle kazanılmıştır. 49 numaralı tepe olarak adlandırılan karakol ve güvenliğini tutan tepeye yönelik gerçekleştirilen baskında 4 güzel yoldaşımızı şehit verdik.
PKK’nin mayasında var olan o direnişçi özü, saldırı ruhunu, fedai duruşunu sergilemekten bir an bile geri durmayan, tereddüt yaşamayan yoldaşlarımız eylemimizin başarısı için canlarını ortaya koymaktan çekinmemişlerdir. Viyan, Şayan, Diren ve Rojhat yoldaşlar Kürt Soykırım Günü olan 15 Şubat’ın arifesinde bugünleri yaratan şehitler ordusuna katılarak Önderliğimiz etrafındaki ateşten çemberin halen tüm sıcaklığıyla var olduğunu ispatlamışlardır. Yoldaşlarımızın anısını düşmana darbe üstüne darbe vuran gerilla direnişinde önümüzdeki süreçte daha güçlü yaşatacağız.
Şehit yoldaşlarımız keskin biçimde süren mücadelenin dışında kalmamış, Kürt halkını, gençlerini, kadınlarını, çocuklarını yalnız bırakmamışlardır. Halkımızın gösterdiği direnişin ruhu, duygusu, bilinci, cesaret ve fedakarlık ölçüsü olarak her zaman olduğu gibi özgürlük mücadelemizin gerçek çekim güçleri, yürütücüleri, komutanları oldular.
Hepimize, tüm halka doğru tutumun nasıl olması gerektiğini gösteren bu şahadetler özgürlük mücadelesini daha doğru çizgide, kesin bir başarıyla yürütmemizi emrediyorlar. Emirlerine uymak, özgür bir halk ve özgür bir yaşam uğruna durmadan mücadele etmek, direnmek sözümüz, eylemimiz olacaktır.
Pir Kemal
Çele Eylemi Paniği Çoğalttı
- Ayrıntılar