HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

gerilla 23Yukarıdaki sözlere geçmeden önce dünyada olup bitenlerde kopuk, adeta bir tüpün içerisine alınarak dış dünyada korunan ancak bu korunmanın ne kadar zarar verdiğini de görmeyerek, ısrarla o tüpün içinde yaşamaya ant içmiş kişiliklere dönük bir şeyler söylememiz gerekiyor.

Türkiye sinemasında böyle çokça vaka vardır. Böyle tipleri en iyi bir şekilde rahmetli Kemal Sunal canlandırırdı.

Hatırlayanlar bilir yanlış değilsek “Sütkardeşler” diye bir filmi vardı. Yine bir filmde kabadayı rolünü oynayan ile bankada çalışan ve birbirlerini tanımayan ikizleri canlandıran bir filmi vardı Kemal Sunal’ın.

Dediğim gibi yukarıda tüp içine konarak gerçek yaşamda uzak tutulan tipi en iyi Kemal Sunal canlandırmıştır.

“Tüp” içine konulan yaşam ile bir bağı olmadığı için yaşamı tanımıyor. Bunun için saf olmanın da ötesinde yaşam dışıdır. Bir mendil koklamayla başı dönebiliyor, bir sözle kana biliyor, bir hödlemeyle içine sinebiliyor. Yine her iki filmde görüldüğü gibi günlük olarak kandırılabiliyor. Ve çoğu zaman görebildiğimiz gibi yaşamın dışında kalanlar başka bir yönü de vardır. Öyle bir atıp tutanı da çıkıyor. Yaşam ile bağı olmadığı için pohpohlamayla dünyayı yarattığını düşünüyor.

Özcesi yaşamda kopuk olma iki durumu yaratıyor, ya saflığında ötesinde bir avanaklık ya da Kaf dağlarında gürleyen bir kral. Böyle durumda olan biri toplumla ya da toplumlarla sağlıklı ilişki kuramaz. Böyleleri toplumla karşılaştıklarında en hafifinden şok olurlar. Kendinden geçerler. Deli divane olurlar.

Türkiye’de yıllardır siyasetin içerisinde olan, sözde her gün bir yerlerde toplantı ve etkinlikler içerisinde olanların Sütkardeşler gibi yaşamalarına anlam vermekten gerçekten zorlanıyor insan.

Bahçeli’nin hazırlanmış konuşmalarının tümü-istisnası yok-hepsi yaşamda kopuk hazırlanan konuşmalardır. Onun toplumda kopuk olmayan konuşmaları yazılı halde değilken mikrofonlar uzatıldığında verdiği cevaplardır. Bunlarda her zaman böyle olmamaktır.

Yazılı metinleri kim hazırlar onu bilmiyoruz. Bizi ilgilendirmez diyeceğiz ama bir gerilla olarak gerçekten kendim bu yazıları hazırlayan ekibi tanımak isterdim. Bu yazıları hazırlayanlar kaç kişi olduğunu doğrusu merak eden biriyim. Çünkü bu yazıları hazırlayanlar kesinlikle “tüp içine alınmış kişiliklerdir. Bu yazıları hazırlayan kişilikler kesinlikle karantinaya alınmış, yaşam gıdaları sadece milliyetçilik hatta yer yer ırkçılık olan ülkücülük-ki bu ülkücülüğün zırnık ülkü ve ülke sorunu yoktur-olanlardır.

Bu tipler bir odaya alınmış, dünya ile temasları olmayan, muhtemelen sanal dünyayı da takip etmeyen, ellerine sadece ve sadece Türkiye’de bazı siyasetçilerin konuşmaları yine özelde ilgi sahalarına giden bazı alanlara dönük çıkan konuşmalar, görüntüler, haberler veriliyor. Ve bunlara; “haydi bir cevap yazın” deniliyordur.

Aksi taktirde yaşamın bu kadar uzağında, bu kadar yaşam gerçekliği ile kopuk metinler yazılabilir mi? Bu kadar ağzı kirli konuşulabilir mi? Bu kadar saldırgan bir dil sarf edilebilir mi? Bu kadar dar bir kelime hazinesi yani kelime darağacıyla konuşulabilir mi?

Açın bu partinin söyledikleri ve sarf ettikleri kelimeleri topu topuna kaç tanedir? “Hainler, hain, ihanet, vurun,  öldürün, yok ödün, bomba patlatın, söküp alın, bayrak dikin, haddini bilmez, sefiller, canavarlar, caniler, katiller, it sürüleri, teröristler” ve buna benzer sadece insanın ruh hastası olduğunu gösteren kelimeler.

Yaşam sadece savaşla mı yürüyor? “Kardeşlik, barış, eşitlik, adalet, özgürlük, ortaklaşma, uzlaşma, konsensüs, bir araya gelelim, konuşalım, empati, sempati” ne bilelim insanın normal olduğunu gösteren hiç mi bir söz ağızlardan çıkmaz.

Hareket olarak tam 30 yıldır savaş yürütüyoruz. Ancak açın açıklamalarımızı, yazılarımızı, mesajlarımızı savaş gücü olan bir gerilla olarak kelime hazinemizin ağırlıklı bölümü barış ve onun etrafında örülü olan sözcüklerle örülüdür.

Savaşçı bir güç olmamasına rağmen alın bu cenahın sözleri yüzde 90 vurdum, kırdımdır.

En son önderliğimiz elimizde esir bulunan asker ve tutsaklara dönük yaptığı açıklama üzerine serbest bırakılmaları gündemdeyken, “Ciğerini, Girip Söküp Alacaksın” sözleri hem söylediğimiz savaş dili, hem de Kemal Sunal’ın sütkardeşindeki filmde o evde çıkmamış avanak olan kardeşin halidir.

Adama demezler mi bre adam bir milyonluk ordun, 300 binlik polis gücün, 90 bin korucun, kendi dilleriyle söyleyecek olursak 3 milyonluk para militer güç ve sizin gibi sadece kanda beslenen yüz binlerce çevreler. Kaç sefer gelip ciğerlerini söküp götürdünüz? Kaç sefer bunu başardınız?

“Şam uzak arşın da mı” diyeceğiz ama dilimiz varmıyor. Bu tıyniyetle aynı seviye gelmek olacak ki, bunu yapmayacağız. Ama onun yerine :

“Lütfen biraz toplumun içine girin. Lütfen biraz Kürdistan’a gelin. Hatta yapabilirseniz Avrupa’ya gidin. Ve eğer size zor gelmeyecekse gelin biraz gerillayı yerinde görün” ki yaşamla yeniden bağınız oluşsun. Aksi taktirde hep o sütkardeşin yaşadığı hikaye devam edecektir. Ve doğrusu bu hem Kürdistan hem de Türkiye içinde yazık olacaktır.

Kasım Engin