1 Mayıs, işçilerin ve emekçilerin bayramı olarak dünyanın dört bir yanında kutlanır. Ve adaletsizlik, eşitsizlik, özgürlüksüzlük var oldukça da bu bayram kutlanmaya devam edilecektir.
1886 yılından bu yana çok şey değişti. İşçi sınıfı eski işçi sınıfı olmadığı kesindir. Ancak kapitalistlerde eski kapitalistler olmadığı bir o kadar kesindir.
Emperyalizmin kapitalistleri, dünyada kendilerine karşı geliştirilmiş olan tüm direnişleri özenle inceleyerek tedbirlerini almaya çalışırlar. Tedbirlerini ya ezerek alırlar, ya tarafsız kılarak alırlar ya da kendilerine katarak alırlar. Her halükarda direnişleri söndürmek hatta direnişleri kendi potalarına kanalize etmek için epey hünerlidirler.
Emperyalist para babalarının liberalizm versiyonu oldukça maharetlidir. Öyle ki geçmişte en radikal direniş göstermiş olanları bile kendi abı-hayatı haline getirerek yaşamaya devam ederler.
Bugün batı dünyasına baktığımızda ne söylemek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Hatta bulunduğumuz Ortadoğu’ya baktığımızda da iyi görülecek durumları yaşıyoruzdur.
1886 yılında Chicago’da direnişin sembolü olan Parsonslar, Fischerler, Spiessler ve Engelsler işçi sınıfı için hayatını ortaya atarlarken kesinlikle dar aile ve sınıf çıkarlarını düşünerek bu direnişi göstermemişlerdir. Onlar gelecek aydın yarınlar ve tüm insanlığın geleceği için canlarını feda ettiler. Kesinlikle dediğimiz gibi dar bireyci, bireysel çıkar için bunu yapmadılar. Onların tüm insanlığı kendi yüreklerin içerisinde hissederek direnişe geçtiklerini onların bize bıraktıkları yazılarından biliyoruz.
Örneğin bir August Spies, “Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurada, burada veya orada, arkanızda -ve önünüzde ve her yerde alevler yükseliyor. Bu gizli bir ateş. Bunu asla söndüremezsiniz. Öyle bir zaman gelecek ki; bizim suskunluğumuz, sizin bugün ipe çektiğiniz, seslerden daha güçlü olacaktır” diyor ve gelecek yarınlara kendisini nasıl kilitlediğini gösteriyor.
Albert R Persons daha çarpıcı sözlere yukarıda dile getirdiklerimizi haykırıyor ve “Bütün dünya biliyor, suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım. “ ve devamla çocuklarına bıraktığı mektupta “…Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi. Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz. Babanız özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır. Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum... Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız... “ diyerek ölümün üstüne yürümesini biliyor.
Evet, büyük 1 Mayıs direnişçileri böyle ölüm sehpasına yürüyorlar. Tüm insanlık için yürüyorlar. İlerici insanlık için haykırıyorlar.
Batı dünyasına ve hatta kendi topraklarımıza baktığımızda 1 Mayıs kutlamaları ne kadar bu ruha uygun ele alınıyor doğrusu tartışmalıktır. Kürdistan’da devasa bir direniş mücadelesi gelişirken, Kürdistan faşizmin en yeşil olanını her gün meydanlarda Kürt halkına reva görürken, tek bir ses söylemeyerek, mitinglerde özgürlük mücadelesinin yanında yer almayarak ve yeşil faşizmin karşısında dik durmayarak sergilenen tutum ve davranışlar asla ve asla 1 Mayıs ruhuyla bağdaşmamaktadır. Aynısı batı dünyasındaki işçi sınıfı içinde geçerlidir. Batının emperyalist devletleri her gün Kürdistan özgürlük hareketine karşı görülmemiş yeni kirli oyunlarla piyasaya çıkarak saldırırken tek ses çıkartmamaları doğrusu 1 Mayıs işçi ve emekçilerin bayramına terstir. Bu duruş bir tezatlığı oluşturuyor.
Yukarıda dile getirmiştik emperyalist kapitalist blok kendi karşıtlarını da kendi potasına alarak kendisine hizmet eder hale getirmesini iyi bilmektedir. Ve bundandır ki hem Türkiye’deki işçi ve emekçi sınıfı hem de birçok işçi ve emek sendikası bugün Kürdistan’da olup bitenlere lakayt kalmaktadır.
Hâlbuki bizlere 1 Mayısı bırakan işçi önderleri halkların özgürlükleri için inadına direnmişlerdi. İnadına halkların kardeşliği demişlerdir. İnadına dayanışma ve birliktelik çağrısı yapmışlardı.
Ve biz bugün 1 Mayıslarda meydanlara çıkıyorsak ve de büyük işçi sınıfı öncülerini anıyorsak öncelikle onların eylemlerini kendi eylemimiz bilerek bir aktivite içerisinde olmamız gerekir.
Evet, Parsons’un belirttiği gibi “Babanız özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır. Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum... Onu koruyun, bu yolda yürüyün” diyerek haykıralım.
Onurlu bir kardeşlik ve dayanışma için yaşasın 1 Mayıs işçilerin, emekçilerin ve cümle cemaat tüm insanlığı seven insanların bayramı, bizim bayramımız.
Hayri Engin