HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Özel savaş herhalde savaşların en kirlisi, en vahşisi, en ahlaksızı, en çirkini, en pervasızıdır.

Özel savaş komplocudur, yalancıdır, entrikacıdır, arkadan vurucudur, kalleşçedir.

Özel savaş sinsidir, bölücüdür, parçalayıcıdır, nifakçıdır, zehir saçandır.

Özel savaş tek kelimeyle çirkeftir. Dindarlarımızın deyimiyle Allah insanı böylesine bir savaş biçiminde korusun.

Tarihi incelediğimizde özelde özel savaş kavramıyla biz 1945’ten sonra daha doğrusu İkinci Dünya savaşı ardından sıkça karşılaşırız. Nedeni ise İkinci Dünya savaşı ardından birçok ülkede yükselen özgürlük mücadeleleridir. Ve birçok ülke bu özgürlük mücadeleleri en çok da emperyalistleri zorlamışlardır.

Yine biliniyor İkinci Dünya savaşı öncesi emperyalistler halkların topraklarını işgal ederlerken direk, dolaysız askeri güçleriyle işgal ederlerdi. Buna siyaset bilimi klasik sömürgecilik diyordu. İkinci Dünya savaşından sonra emperyalistler yeni sömürgecilik diye tanımlanan çıplak askeri güçle işgal yerine kendilerine bağlı, bağımlı, işbirlikçi iktidarlarla varlıklarını sürdürmeye devam ettiler.

İşte tamda bu işbirlikçiliği hem gizlemek, hem işgallerinin devam ettiğini gizleye bilmek, hem de sömürünün üstünü örtmek için dolaysız savaş yerine her türden yalanı, ahlaksızlığı ve sahtekârlığı içeren savaş türü olan özel savaşı geliştirdiler.

Özel savaşın tehlikeli yönü çıplak savaştan daha büyük tahribatlara yol açmasında yatar. Özel savaş insanların ruhsal dünyasına ki buna psikolojik savaş diyorlar-müdahale eder. İnsanın duygusal, duygu yüklü bir varlık olduğu bilincinden hareketle insanları yine toplumları manipüle etme imkânları her zaman vardır. Denilir ya “toplumlar inşa edilmiş gerçekliklerdir”. Bu sosyolojik tespitten yola çıkarak emperyalistler insanların ruhsal dünyasına müdahale ederek insanları etkilemeye, yönlendirmeye, kendilerinin istediği yere çekmeye çalışırlar.

Özel savaş bunu yapmayı hedeflerken başvurduğu silahların başında yalan, dolan, iftira, nifak tohumları ekme, bölüp parçalama, bunlar yetmezse zora dayalı şiddet, kaçırma, vurma, gizliden katletme derken özcesi insanın bilinçaltını etkilemeye çalışırlar.

Örneğin 1972 yılında Şili’de halkın büyük çoğunluğunca sevilen ve seçilen Allende’ye karşı öyle bir kara propaganda yürütülür ki bir yıl geçmeden halkı Allende’nin üzerine sürerek iktidardan alıp idam ederler.

Peki, nasıl oluyor da halkın ezici çoğunluğunun oyunu ve onayını alan halkçı Allende bir yıl geçmeden halk tarafından “alaşağı” edilir.

Nedeni basittir Şili’de ABD tekellerinin ve tröstlerinin o güne kadar dünya da görülmemiş ölçüde özel savaş yöntemlerine başvurmalarıdır. Öyle ki parayla insan ayarlarlar, ellerine de pankartlar verirler, sloganları da belirlerler ardından da sokaklara düşüp protesto etmelerini isterler.

Öyle ki piyasadan malları çekerler, gizli depolarda saklarlar, halkın ihtiyacı olan eşyaların bulunmadığının propagandasını da medyalarıyla yayarlar, ardından da bunun sorumlusunun Allende olduğunu söyler ve yayarlar.

Bunlar yetmez bu kez paralarla özel ayarladıkları kadınları piyasaya sürerler. Öyle ki meydanlara çıkan kadınların çocukları Allende tarafından “kaybedilmiştir, öldürülmüştür” diye haykırırlar.

Bunlar olup biterken benzer hatta daha yavan olan eylem biçimleri başını alıp gider. Televizyonlar, radyolar hep bu eylemleri verir. Hep bu mitingleri verir. Açlığı, erzaksızlığı, boşalan rezervleri ve stokları verirler.

Özcesi Allende’nin iktidara gelmesiyle yıkılan bir Şili imajı çizilir ve bu öyle ustalıkla yapılır ki bir yıl geçmeden halk Allende’nin devrilmesi için ayağa kalkar. Eksik olan faşist Pinochet cuntasıdır o da iktidara el koyarak uzun vadeli bir faşist diktatörlüğün önünü açar.

Çok da fazla zaman geçmeden, ama artık faşistler iktidardadır, ABD’nin İTT firması yeniden maden ocaklarına sahiptir, yeniden tekeller ve tröstler Şili’de başat güçler olmuşlardır. Ve dediğimiz gibi çok da zaman geçmeden stoklarda saklı olan mallar piyasaya sürülür, çocukları kaybolan “anaların” hiçte “ana” olmadıkları ortaya çıkar. Sokaklarda gösteri yapanların hiç de halktan insanlar olmadığı, para karşılığında Allende’yi zayıf düşürmek için yaptığı anlaşılır. Aslında Allende’yi düşürmek için yapılan tüm eylem ve girişimlerin sadece yalan ve dolan, düzmece oldukları ortaya çıkar. Allende’nin Şili yeraltı ve yer üstü zenginliklerine halk adına el koyduğu, ABD şirketlerinden alıp devlete mal etmenin bedeli böyle akıl almaz bir kirli, ahlaksız, fütursuz bir özel savaş olmuştur.

Daha sonraları bu kirli, ahlaksız, belden aşağıya vuran özel savaş dehalarının “yirmi yalan bir doğru eder” sözünü kullandıkları söylenir. Bu entrikacı, komplocu, anti insani, kalleş, etik değerlerden kopmuş insanların ve emperyalist para babaları ve hizmetçilerinin bu sözü söyleyip söylemediğini bilmiyoruz. Ancak dünyanın birçok yerinde özel savaşçıların “yirmi yalan, bir doğru eder” mantığı ile hareket ederek birçok başarı elde ettiklerini iyi biliyoruz. Halkları kandırdıklarını iyi biliyoruz. Yalanlarla, dolanlarla bunlar yetmediklerinde tehdit, şantaj ve can almalarla insanları etkilemeye çalıştıklarını iyi biliyoruz. Biz bu kirli edepsiz, ahlaksız özel savaşı iyi biliyoruz.

Başka güçlerinin başka yerlerde başka zamanlarda kullandıklarını bu kez Türk özel savaş sisteminin çok daha fazla katlayarak devreye koyduğunu da biz biliyoruz. Kendi sahte İslamcı tarafgir çevreleriyle özelde özgürlük hareketine karşı edepsizliğin ve ahlaksızlığın da ötesinde bir dille saldırıya geçtiklerini de biliyoruz.

Her gün onlarca yalanı, aslı astarı olmayan asparagas haberlerle piyasaya çıkararak kendi içi boş medyalarıyla halkları etkilemeye çalıştıklarını da biliyoruz.

Öyle ki hem kendi bu ahlaki olarak dibe vurmuş medyaları yalanların da ifade edemeyeceği yalanlarla haber yapıyorlar, ardından da bu yalanların ötesinde olan haberler üzerine bu kez sahte İslamcı siyasetçileri ve hatta başbakanları veri olarak kullanarak yorum yapıyor.

Doğrusunu söylersek özel savaşın bu kadar pervasızını dünyanın her halde hiçbir yerinde göremezsiniz. Kendin yalanı uydur, kendin yalanı yayınla, daha sonra da bu yalanları veri olarak kullan ve özgürlük hareketine bu yalanlar üzerinden saldır.

Ama biz şunu alenen belirtiyoruz:

BİN YALANINIZ BİR DOĞRU ETMEZ, bunu bileceksiniz.

Şili de yirmi yalan bir doğru edebilirdi, ancak Kürdistan’da cümle cemaat kirlenmiş basınınızla saldırıya geçseniz de bin yalanınız bir doğru etmez. Bunu da bileceksiniz.

K. Nurhak