HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Bahar genel anlamıyla yeniliği, oluşumu ve doğuşu simgeler. Bir yerde arınma olmaktadır bahar. Havaların güneşe çalması ve etrafımızda bulunan canlıların ötüşleri ve renge bürünmesi bende de bir gerilla olarak baharın coşkusunu nüksettirdi.  Her daim aklımda olan gerçeklik bir kez daha beynimin derinliklerinde yankılandı, “eğer gerilla romantik olmazsa, kiralık katilden farkı olmaz” diye. Çok değil daha üç beş gün önce bu düşüncelerimin içinde yazdığım bir yazıda “çocukluk siz büyüklerin anlayamayacağı bir hayat dekondu” şeklinde bir cümle kullanmıştım. Şu anda da yaşanan gelişmelerin doğrultusunda bu cümleyi ve çocuk olabilmenin külfiyatını düşünüyorum.
Başta şunu söyleyeyim size kendini büyük sanan küçükler; yargıladığınız çocukların gözüyle dünyaya bakabilseydiniz, canı gönülden inanıyorum ki, bu gün çok farklı bir dünya da çok farklı çocukluklar yaşanacaktı. Fakat heyhat işte! O siyah cübbelerinin altına ya da kar maskesinin ardına gizlenmeye çalışarak gerçeği ne demir parmaklıklar arkasına atabilirsiniz, ne de dipçikle gerçeğin kafasını ezebilirsiniz. Olsa olsa en fazla rüzgar ekersiniz bu fırtınanın hiç eksik olmadığı ve olmayacağı coğrafyada…
Tabi bunun yanında dikkatimi çeken bir diğer nokta da; belirli çevrelerde Hakkari’de yaşanan olayı daha çok bir özel harekatçının kontrolsüzlüğü olarak lanse etmeye çalışan kesimin varlığı. Riyakarlığın bu kadarına ne denir bilmiyorum ama sistemli bir saldırının amaçları veya çıkış zihniyetini anlamak bu kadar da zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Burada gerçekleştirilmek istenenler ve gelişen saldırıların hedefi gayet anlaşılırdır.
Baharın ilk günlerini yaşadığımız bu günlerde gelişen bu saldırıları, öfke olarak zamanı geldiğinde tereddütsüz bir şekilde gösterileceğinden kesinlikle kuşku duyulmamalı. Bunların gelişmesi kime ne kazandırır? Bu soruya en doğru cevap olarak şunu belirtmek gerekir; bu ülkeye kaybettirir. Ve analara, bacılara olmadı bir de çocuklara saldırmak da bir yerde bir bitiştir.
Ben Kürt gençlerinin ne yapacağını iyi bildiğimden dolayı, burada uzun uzun izah etmeyeceğim. Çünkü bugün vücuduna on üç kurşun sıkılan Uğur’u, kolu kırılan Cüneyt’i, bir bahar suyunda boğularak şehit düşen Abdulsamet’i ve insanlıktan nasibini alamamış biri tarafından öldüresiye dayak yiyen Seyfullah’ı yaşatmak için ve onlar gibi milyonların çocukluğunu asker postallarının ve panzer tekerleklerinin gölgesinde yaşamaması için bu dağlardayım ben…
Tabi bunun yanında; bizde çocukluğumuzda sokağı çıkma yasaklarından, bir köşe başında ensesine sıkılan tek kurşunla amcamızın dünyamızdan yok olmasından, coplarla analarımızın caddelerin ortasında sürüklenmesinden, dağlarda ölen büyüklerimizin cesedinin bir panzerinin arkasına takılarak şehirlerde sürüklenmesinden dolayı dağlara çıktık. Eteği tutuşanlar var bu noktada yazıp söylüyorlar, “böyle yapmayın bu onları daha da çoğaltır, bugünün çocuğu yarının PKK’lisi olur” diye. Evet, ben dünün çocuğuydum, bugünün hem çocuğu hem de PKK’lisi… Beni dağlara getiren nedenler vardı, hem de bugünküne benzer nedenler. İşte bugün de dün gibi dayatılacaksa, benim Kürt çocuklarına ve gençlerine söyleyeceğim çok fazla bir şey yok. Çünkü aynı havayı soluyoruz ve aynı coğrafyanın kaderini sırtlıyoruz… Dediğim gibi çocukluk; siz kendini büyük sanan zavallıların anlamayacağı bir hayat dekondu… Siz rüzgar ekmeye devam edin…

 Toprak Cemgil