“2011 Newroz’u Kürt sorununun çözümü için Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı için kalıcı sonuçlar verecek yeni, güçlü bir direnme hamlesinin başlatıcısı oluyor.” diyordu Abbas arkadaş yaptığımız Newroz kutlamasındaki konuşmasında. Kutlama ardından gelip de televizyonun karşısında Kürdistan’ın sokaklarını dolduran yüz binleri, milyonları izleyince bu hamlenin ne denli karşı konulmaz bir etki ve coşku yarattığını da gördük.
Kürdistan’ın dört bir yanında bayramın, devrimin coşkusuyla dolu yürekler akmıştı o meydanlara. Neden sevinmesin, neden coşmasın ki bu halk. 2623 yıllık Newroz tarihini yaratmış, ona ruh kazandırmış bir halkın onurlu çocukları olarak tabii ki sevinecek böylesi bir günde. Bin yıllardır ülkelerinde, topraklarında özgür ve barış içinde yaşama dışında herhangi bir istek ve talebi olmayan bir halka yönelen tüm zalimlere gereken cevabı vermiş bu halk neden bayram yapmasın ki.
Onlar geldi ve geçti. Suwar hatın piya çun!
Kürdistan’da imparatorluklar, devletler, despotlar ve akla gelebilecek her tür iktidar mensubu alt olup gitmiş, yaptığı zalimlikler bile unutulmuş. Katliamlarla sindirebileceğini sanan, özgürlüğün önünü alabileceği gafletini yaşayan nice kendini bilmez sözde şah, padişah, kral, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı geçti bu topraklardan.
Yine de bu halkı, yüreklerindeki özgürlük aşkını, bu uğurda her tür bedeli göze almış ruhu engelleyemedi. Amed’te, Van’da, Batman’da, İstanbul’da, Almanya’da, Halep’te, Meriwan’da, Hewler’de ve dünyanın dört bir yanında bulunduğu her yerde direnişi, Newroz’u kutlayan milyonlar bitmeyecek bu çığlığı bir kez daha haykırdı.
Ya özgürlük, ya özgürlük!
***
Ama yanılmayalım. Bu bir sonuç değil. Bir başlangıç.
Son hamlenin, özgürlük önündeki tüm engellerin kaldırılacağı devrimin, mücadelenin ilk günü.
Bu kararlılığımızı, coşkumuzu, ısrarımızı görenler bunu içlerine sindirmeyecekler. Özgürlüğü sadece ama sadece geciktirebilmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar.
Nitekim dün Nusaybin’de “Barış” meydanındaki Demokratik çözüm çadırlarına saldıran, yüzlerce anayı esir alanları gördük.
Tüm Newroz kutlamalarından sonra halkımızın coşkusunu kaldıramayan faşist sürülerinin tahammülsüzlüğünü, azgınlığı gördük, yaşadık.
Bu sürülerin iplerini ellerinde tutan ve halkımızın üstüne salmaktan sakınmayan sözde siyasilerin yaptığı tehditleri, hakaretleri kendi kulaklarımızla duyduk.
“kırarız ellerini” diyor temsilcisine bir halkın. Dün birinin ayağını kırdılar Cizire Botan’da, yarın birini katledecekler herhangi bir mekanda. Öylesine azgın saldırıyorlar.
Dostu artsa da Kürt halkının, Newroz’un anlamını anlayanlar çoğalsa da Türkiye’de, düşmanları da o denli azgınlaşıyor. Hem sadece Kürt halkının düşmanlığını değil onun savunduğu her şeyin düşmanlığını yapıyorlar. Barışın, birliğin, kardeşliğin, demokrasinin, özgürlüğün…
***
Aylardır, yıllardır öz savunmadan söz ediyoruz. Tartışıyor, yolunu yöntemini oluşturmaya çalışıyoruz. Bu Newroz’da kısmi de olsa bunu başardık da. Dağda ve şehirde bizden alınmak istenenin, çalınanın geri alındığı duruşlar, haykırışlar oldu. Sıkılan kurşunun, atılan bombanın karşılıksız kalmayacağını gösteriyoruz.
Özgür duruşun tokadını atıyoruz faşistlerin yüzüne. Yüreklerimizi fırlatıyoruz mermi niyetine.
Fakat yetmez. Yetmeyecek. Daha azgın gelecekler ve yıldırmak isteyecekler.
90’larda Kürt serhıldanını başlatan Nusaybin’den başladılar. Dalgayı ilk anında kırmak, sindirmek için yaptılar. Botan dağlarında yanan ateşin ovalara yayılmasını engellemek, onları silip süpürecek sellerin ilk damlalarını durdurmak için.
Ama Kürtler neyin ne olduğunu biliyor. Teyakkuza geçmiş halkım. Coşkusunu, sevgisini, aşkını dökmüş yollara. Yumruk ettiği direncini ufuklarda dalgalandırıyor. Halkım bu sefer durmayacak. Halkım bu kez alacak hakkını. Bin yılların karanlığını yıkacak. Newroz coşkusuyla bezeli günler yaşayacak. Bir günü değil, tüm zamanları Newroz yapacak.
Li wa hemû pîroz be. Em despêdikin…
Pir Kemal