HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Çoğu zaman toplumsal anlam da; siyasi tansiyonun yükseldiği anlarda, reaksiyonun tavan yaptığı durumlarda akıllara; Mendel’in o bilinen hikayesinin getirilmesinin iyi olacağını düşünürüm! Salt bu düşünceyle; o rahibin genetik çalışmalara bulaştığını ve bu konularda çığır açan gelişmelere ön ayak olduğunu anlamaya çalışmak son derece önemlidir.

Kilisenin arka bahçesinde kuşları izleyerek, DNA denilen o muammanın çözümünü ortaya çıkarabilmek, elbette o dönemde başlı başına bir olaydı. Hele hele bunu gerçekleştirenin bir Rahip olması ise sözü edilen buluşun-gelişmenin enteresanlığını ikiye katlıyordu.

Şimdiki dönem itibariyle mevcut teknik gelişimi ve adına uzay çağı denilen bir clockover’ın yaşanıyor olması, bariz şekilde yaşanan akıl tutulmalarını da çarpıcı bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor.

Herhalde son günlerde akıl tutulmasının yaşanıldığı olayların başında; ülke genelinde kutlanan Newroz kutlamaları ve Batman’daki görüntüler geliyor.

Cumhuriyet tarihi denilen dönemde bilinen ilk siyasi Newroz kutlaması 1982 yılının Mart’ında, Amed zindanlarında, Mazlum Doğan’ın direnişiyle gelişmişti. Üzerinden tam 29 yıl geçen bu direniş ve coşku, bu yıl her yerde bir isyan ateşine dönüşerek kutlanıldı.

Devasa bir coşku ve aklın tanıma kavuşturma da zorlandığı bir huşu içinde geçen bu kutlamalara damgasını vuran ise “Demokratik Çözüm Çadır”ları oldu.

Zaten bu çadırlar üzerinden hemen hemen birçok yerde ciddi saldırılar ve provokasyonlar geliştirildi.

Nihayetinde de konu; Batman’daki görüntüler etrafında bilinen söylemler etrafında gelişmeye, hatta tıkanmaya neden oldu. İlginçtir; bu kitlesel kutlamalar, iradi beyanatlar bir iki onurlu aydının kaleminin ve belirli birkaç gazetenin dışında hiçbir kesimin dikkatini çekememişti.

Fakat Batman görüntülerinden sonra iç meselelerde birinci sıraya yerleşen bir konu gündeme geldi.

Eşrefi mahlukat vatan cengaverleri de; “kırarız” demeye başladılar, “densizlik” olarak yorumladılar ve hatta “yazıklar olsun” diye de sitem ettiler.

Yüksek tansiyon ve gerilimin amacı yine kendine söylem sanatında bir alan açmıştı. Bunun işletilmesi için de toplumsal anlamda oluşturulan blok; saldır saldır polemiğiyle harekete geçirildi.

İlk defa olmadığı için bu yüksek tansiyonlu söylemler ve saldır/saldır polemiği çok şaşırtıcı olmuyor. Ama öteden beri denenen yöntemlerle, bugün de hareket halinde olmak, siyasi zeminde seyrüsefer istemi son derece şaşırtıcı oluyor.

Bu denklemde; Newroz coşkusunu ve kutlamalarını gözlemlemeyenler, görmeyenler doğal olarak da bu sorunun, yani Kürt toplumunun bugün itibarıyla ortaya koyduğu durumun DNA’sını çözemiyorlar.

Bunun nedenleri hakkında yorum yapmaktan ziyade, bu durumun devamı konusunda nelerin olabileceği üzerine bazı tahminlerde bulunmak daha sağlıklı olabilir.

Newroz kutlamasını kendi bedeniyle başlatan Mazlum Doğan’ın öngörüsünü elbette her kesimden, her siyasi aktörden beklemek biraz safdillik olur!

Kürtlerin DNA’sı dediğimiz olayın dışında tutuyor bütün muhatapları! Hatta sorumluluk sahibi olanları, toplumsal kesimleri de bakan körler durumuna düşürüyor.

Elbette bundan sonrasında da; güvenlik görevlisi ve milletvekili arasında sirayet eden görüntüler üzerinden, bütün kesimler yorum geliştiriyor ve var olan uçurumları daha da derinleştiriyor.

Bu da uzun zamanda ya da kalıcı anlamda herhangi bir sükuneti ortaya çıkarmıyor…

Bu yaklaşımların hizmet ettiği tek şey; çatışmaların derinleşmesi ve toplumsal öfkenin hep patlama noktasında gezinmesi oluyor.

Bunu bütün kesimler bildiği halde, ufak çıkar hesapları ve basit seçim kaygıları gibi nedenler, işin özünü ve gerçeğin kendisini bu şekilde heba ediyor.

Hatta bunların olabileceğini hissedercesine Ulusal Halk Önderinin geçen hafta belirttiği “son derece hassas bir süreçten geçiyoruz, kırılgan bir dönemdir” belirlemesi daha da meşru bir izafiyete kavuşuyor.

Son bir hafta da, Newroz coşkusu çerçevesinde ortaya çıkan görüntülerin yanı sıra, son iki günlerde var olan tartışmalar, 30 yılın ardından halen neden aynı noktada olunduğuna dair de çok güçlü bir veri olmakta.

Bir yerde meşru hakları uğruna her türlü bedeli ödemeye hazır halk yığını!

Öte tarafta bu yığınları görmeyen, konunun DNA’sını bilmeden mücadele etmeye çalışan yöneten elitizmi! Tuhaf değil, yeni de değil. Sadece basit bir tekrar oluyor. İşte bundan dolayı da kazandırmıyor, boş bir enerji salınımı oluyor.

Böyle olunca da; insanın aklına kilisenin bahçesinde kuşları izleyen ve onların anatomisi üzerine araştırma yapan Mendel geliyor. Bu büyük gözlem gücü ve sebatlı çalışmaları sonucunda insanlık tarihine nakşedilen gelişmeleri ortaya çıkarıyor o rahip!

Toprak Cemgil