2010 yılından bu yana Devrimci Halk Savaşından bahsediyoruz. Devrimci Halk Savaşını geçmiş savaşlardan farklı olarak çok daha fazla kapsamlı bir savaş biçimi olarak tanımlamıştık.
“Gerillanın mutlak olarak bir tane taktiği vardır. O da “vur-kaç” taktiğidir. Bu taktiği, küçük, zayıf güç olmasından kaynaklanıyor. Düşmanı büyük, kendisi zayıftır. Ancak öyle bir düşmana vurma ve varlığını koruma bu taktikle mümkün olduğu için savaşta bunu esas alıyor. Onun dışında öyle mutlak olan bir şey yoktur. “Vur-kaç” diye tanımlanan taktik eylemliliği içinde de bazı eylem biçimlerini kullanıyor. Pusu atıyor, baskın yapıyor, sabotaj, suikast ve sızma yapıyor. Farklı silahları kullanıyor. Bunları iç içe kullanıyor.”
Ancak Devrimci Halk Savaşın niceliği de niteliği de farklıdır. İçeriği ve muhtevası da farklıdır. Bir yoldaşımız:
“Savaşla yapmak istediğimiz nedir? Adım adım, parça parça bütün bu alanlarda sömürgeci olanı, soykırımcı olanı yıkmak, onun yerine demokratik olanı kurmak, inşa etmektir. Bunu niye savaşla yapıyoruz? Çünkü gerici olan var ve doludur. Onun yıkılması lazım. Bunu da ancak savaş yıkar. Siyasetle anlaşamamış, geri çekmemişsen, var olanı ancak savaşla yıkabilirsin. Yerine inşa ettiğin bir şeyi, öbürü yıkmak ister. Savunman lazım. Savunmazsan yaptığın inşanın bir anlamı olmaz. O halde savunmak için -savunmak da askeri bir eylemdir- dolayısıyla inşa ettiğin demokratik toplum örgütlülüğünü, yaşamını koruyacaksın, savunacaksın, güvenliğini sağlayacaksın. Güvenliğini sağlayabildiğin, koruyabildiğin kadar inşa edeceksin. Koruyabildiğin ayakta kalır. Başkasını inşa etsen de, karşı taraf da vurur seni yıkar ve tekrar ele geçirir. Savunabilir, koruyabilirsen vermezsin ama onu yaşatırsın. İşte Devrimci Halk Savaşı böyle bir mücadele oluyor” diye tanımlamıştı Devrimci Halk Savaşını.
Şimdi Yeşil Türkçü Faşistler dikkat edersek parça parça Kürt toplumunun tüm örgütlü yapılarını hedefleyerek tasfiye etmeyi amaçlıyor ve ediyorlar. Öyle ki Kürtler nerede örgütlüyse oraya yönelerek bitirmek istiyorlar. Sorun sadece gerilla güçlerine karşı geliştirdiği faşizan yönelimler değildir. Bir bütünen topyekun Kürtlerin ne kadar kazandığı değerler varsa hepsine yöneliyorlar. Dediğimiz gibi bitirmek istiyorlar. Bu bir yönü.
İkinci yönü ise Kürtleri uzun süre oyalamaları olmuştur. Sözde askeri vesayeti kaldırıyorum, buna yardımcı olun, şans verin derken özcesi zaman istemeleri iktidarda bulundukları sürece sürekli olmuştur. Nitekim bunun için özgürlük hareketi tam 5 kez yeşil Türkçü faşistler zamanında tek taraflı ateşkesler ilan ederek bu şansı bunlara vermiştir. Ancak en son 2009 yerel seçimleri ardından görüldü ki tek amaçları vardır o da: Kürtleri tasfiye etmek.
İşte o gün bugündür Kürt özgürlük hareketi diyalogun yolunu kesmese bile kendi açısından tedbirlerini almaya başlamıştır. Kendisini gelebilecek son bir savaşa, -Hıristiyanlıkta buna Armegeddon diyorlar-hazırlamıştır. Bu savaşa Kürtler 4 Stratejik Mücadele dönemi dediler. Başka bir kavramlaştırmayla Kürtler bu yeni sürece Devrimci Halk Savaşı dediler.
Ve şimdi Şemzinan’dan olup bitenler sadece ve sadece Devrimci Halk Savaşının küçük bir provasıdır. Bir müddet önce Oramar ve Stazan’da da bu yapıldı. Bir nevi düşmanı felç eden eylem biçimi ve sürekliliği oluyor bu savaşın özü.
Ve elbette savaş sadece Şemzinan’da olmuyor. Şemzinanla bağlantılı olarak Karadeniz’den Akdeniz’e, Serhat’tan Mardin’e, Botan’dan Dersim’e ve tabii ki en kısa zamanda da hedef Türkiye içleri olacaktır.
Özcesi adım adım Devrimci Halk Savaşının ilk adımları daha kararlı bir şekilde atılmaya başlandı. Bunun için Şemzinan’da olup bitenleri anlamak isteyenler öncelikli olarak Yeşil Türkçü Faşizminin hiç hukuk ve ahlak tanımayan fütursuzca saldırılarına bakmaları gerekiyor. Yine 8000 Kürt siyasetçisi, yazarı, basıncısı, tıpçısı, eğitimcisi, seçilmişi, sivil toplumcusu derken, çocuklar, kızlar, yetmişlik ana ve babalarımız her gün içeriye atılıyorlar. Ve birilerinin söylediği gibi hiçte iyi şeyler olmuyor.
İşte bu iyi şeyler olmuyor yaklaşımına karşı gerillan yeni dönemde geliştirdiği devrimci direnişin adı Devrimci Halk Savaşıdır. Başka bir isimlendirmeyle Şehit Rubar Mardin ve Şehit Rozerin Piran harekâtıdır.
Bu harekât devam eder mi, belli olmaz. Ancak bundan böyle başta Kürdistan olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde böyle harekâtlar yapacağımızın haberini şimdiden verelim.
Gün direnişi aşan bir mücadele dönemidir. Gün artık kendi demokratik özerklik projesini hayata geçirme zamanıdır. Ve şimdi gerçekten tüm Kürdistanlı gençlerin dağlara akma zamanıdır. “Varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanma” direniş günlerine akma günleridir.
“Bütün dünya birleşip üzerimize gelse de meşru haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz” günlerinde yeniden tüm Kürdistanlı ve devrimci demokrat Türkiye gençliğini dağlara davet ediyoruz.
Hayri Engin