Bugünlerde Filistin çok gündemdedir. Özelde İsrail siyonizminin yüzlerce insanı katletmesiyle gündemdeyken en son BM’de “'üye olmayan gözlemci devlet' olarak tanınması ya da kabul edilmesiyle de gündeme geldi.
1948 yılından bu yana Filistinler BM tarafından parçalandıktan sonra bugüne kadar her zaman üvey evlat muamelesi görmüşlerdir. En son alınan kararla umarız bu durum biraz hafifler.
Filistin ile Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin tarihsel ilişkilerine hiç girmek bile istemiyoruz. Bir yoldaşımızın da belirttiği gibi, İsrail faşizmine karşı Arap halklarıyla kardeşliğimizi Lübnan’da verdiğimiz şehitlerle ortaya koyduk. O yıllara öncelikli olarak FKÖ’ye genelde Filistin’e karşı olupta İsrail yanında yer alanlar bugünlerde hiç bu durumlardan söz etmiyorlar. Onlar söz etmesinler biz söyleyeceklerimizi söyleyemeye devam edeceğiz.
Dünün Filistin karşıtları bugünün Filistin dostları olmuşlardır. Mahirlerin kaçırdıkları İsrail elçiliği esasta Filistin halkına karşı gösterilen yakınlıktı. Birde unutulmamalıdır ki Türkiye sol geleneğinde gelen tüm devrimcileri öncelikli olarak Filistin’de, Filistinli devrimcilerde eğitim almışlardır.
Başka bir deyimle Filistin ya da Palastina diyenler öncelikli olarak sosyalistlerdir. İki de bir Filistin direnişini öcü gibi gösterenler ise bugün Türkiye’de iktidarda ve onların etrafında konumlamış, yuvalanmış kesimler tarafından yapılmıştır.
Ancak tarihi ironilerle doludur. Dünün Filistin düşmanları bugün Filistin dostu olmuşlar! Dünün dostları ise güya düşman gösterilmeye çalışılıyorlar! Bu kadar pervasızlık sözün tam manasıyla ahlaksızlıktan öteye bir şeyi ifade etmemelidir.
Filistin çocukları 1987 intifada’sından bu yana direniyorlar. Ne kadar Filistin çocuk katledildi acaba? Mutlaka bunun bilançosu bir gün yapılacaktır. Buna olan inancımız tamdır.
Halen hatırlıyoruz Filistinli bir çocuğun göğsünü açarak İsrail askerine “vur” demesini. Kocaman harflerle de “WHY” diye sormasını da hatırlıyoruz.
Evet, biz her zaman Filistin çocuklarının yanında olduk. Çünkü onlar küçücük bedenleriyle, ellerinde taşlarla, ellerinde sapanlarla, ellerinde çatallarla, yer yer de ellerinde araba tekeri yakmak için çakmaklarla, Molotoflarla, yüzleri poşulu, çoğu zamanda Arafat’ın o meşhur kefiyesiyle yüzleri örtülü haldeyken gördük. Her zaman onlarla biraz gururlandık. Onurlandık. Başkalarının yapamadıklarını adeta Hz. İsa gibi tüm kesimlerin günahlarını omuzlarına sırtlayarak Golgatha tepesine çıkarak çarmıha gerilmesi gibi yapmalarına gururlandık.
Evet, o çocukların hepsi içimizde çıkaramadığımız sese ses oluyorlardı, haykıramadıklarımızı haykırır oldular, adaletsizliğe baş koyarak hepimizin içinde var olan isyancı damara basarak bizi biraz biz ediyordu.
Tok ve gür bir sesle: “Yaşasın özgürlük, yaşasın adalet, yaşasın eşitlik ve yaşasın haklı direnişimiz” diyerek göğüslerini panzerlere siper ederek yüreklerimizde ölümsüz yerlerini almışlardı.
Şimdi aynısını belki de çağın gerekleri, belki de düşmanın karakterinden kaynaklı Kürdistan’da çocuklar bu kez Filistin çocuklarından devraldıklarımızın daha fazlasını, daha fazla bir cesaretle ve daha az imkanlarla Kürdistan sokaklarında Kürdistan’ın Siyonistleri olan Kemalistlerine, yeni yetme Rus tarzı mafyacı olan sahte İslamcı ve Fettulahi polislerine, askerlerine, cümle cemaat ne kadar asimilasyon kurumu varsa hepsine karşı elde taşları, sopaları, Molotofları ve de yüzlerinde poşularıyla meydanlarda, sokaklarda en ön cephede direniş içerisindedirler.
Filistin’de bizim çocuklar taşlarıyla İsrail siyonizmine karşı dururken Akepe ve Fettulahilar tarafından fedai oluyor, Kürdistan’da ise aynısını dediğimiz gibi belki de daha fazlasını kemalizme, sahte devlet Müslümanlarına ve de Fettulah polis ve askerine karşı yaptığında ise terörist ve kandırılmış çocuk oluyor.
Evet, Filistin çocukları fedai ancak Kürt çocukları terörist ve öne sürülmüş çocuk!
Engin Sincer