HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Son dönemlerde Türkiye’de bir MİT tartışması almış, başını gidiyor. Kamuoyu bu tartışmayı sürdüre dursun, AKP apaçık herkesin gözleri önünde, MİT yasasını çıkarttı ve uygulamaya geçirdi bile. Böylece ilgili kesimlere mesajını iletmiş oldu. ‘’Biz AKP hükümeti değil, AKP devletiyiz.’’ Gerçektende öyle; yasamadan tut yargıya, askerden tut polise, sağlıktan tut eğitime, siyasetten tut istihbarata kadar artık devletin her kurumu buram buram AKP kokuyor. Yaptığı hamleler tıpkı bir satranç oyunundaki gibi, dikkatli ve kendinden emin bir oyuncu rolünü oynamaya çalışıyor. Şimdilik hamleler başarılı gibi görünse de, yaşanan krizle oyunun mevcut haliyle devam edilemeyeceğinin ilk sinyalleri verilmeye başlandı. Peki, bu oyunda kim şah, kim mat olur? Bu sorunun cevabını vermeden önce mat olan bazı rakiplere şöyle bir bakalım;
Aslında birkaç gündür CNN Türk kanalında yayınlanan ‘’ Son Darbe 28 Şubat ‘’ adlı belgesel, mat olan rakipleri bizlere hatırlatıyor. Derin devlet, tek devlet, lâik devlet, diyerek, her gün meydanlarda ve medyalarda şahlananların, yeşil devlet karşısında yelkenleri nasıl suya indirdikleri gösterilmektedir.  Tabi bu belgeseli de bir hamle olarak ele alalım, çünkü o yalnızca bilinen ve görünen darbelerden söz ediyor, peki ya hala AKP eliyle sürdürülmekte olan, inceden inceye devam eden derin darbeye ne demeli?  AKP patentli medya, nasıl ki geçmişte başka güçlere göz yumduysa, bu günde aynı şeyi yapmaktadır. Ama şimdilik…  
İlk rakiplere ‘’Ergenekon’’ adı verildi ve TC’nin gelmiş, geçmiş sözde en vatanseverleri birden bire vatan hainlerine dönüşerek, tek tek enselendiler. Bu matsal hamleden sonra, hemen kollar sıvandı, vatan uğruna her gün asıp kesenlerin başına ‘’balyoz’’ gibi inildi. Daha düne kadar terörü şöyle bitireceğiz, böyle yok edeceğiz diyenler birden bire, terör örgütü liderleri olmuş ve roller değişmişti, düne kadar ilticacı, vatan düşmanı olanlar, bu gün yeşil renge büründükleri demokrasi ile karşı tarafı aynı suçla yargılar hale gelmiştir. Hem de öyle böyle değil, koskoca genelkurmaylığın başını çektiği, gerçektende içinde nitelikli teröristlerin olduğu örgütler olmuş, görev süresi dolan, soluğu kışlada değil, hapishanede bulur olmuştu.
Artık bu böyle gidemezdi,  görülüyordu ki tren raydan çıkmış, hızını alamayanlar oyunu kurallarına göre oynanmıyorlardı. Böyle giderse, ülkede AKP dışında vatansever kalmayacaktı, görünen fotoğrafta herkes vatanına karşı gaflet ve ihanet içindeydi. AKP şah olmadan ona bir mat çekilmeliydi. Bunu da ancak devlete ihanet etmemiş MİT üzerinden yapabilir, AKP’ye ‘’haddini aşma’’ mesajı verilebilirdi. Bu operasyona uygun kılıflarda hazırlanmıştı ama beklenen olmadı. Her ne kadar, gündem oluşturulmuş, acabalar havada uçuşuyor olsa da, tez elden çıkarılan yasayla son vatanseverler şimdilik ihanetçi olmaktan kurtulmuşlardır.
Tarih boyunca vatanseverlikleri uğruna işledikleri cinayetlerle, gerçekleştirdikleri katliam ve kırımlarıyla yedi düele nam salan bir ülkenin halini görüyorsunuz. Görünürde tek kahraman var, o da Erdoğan. Ama ben bir şeyi merak ediyorum, bu tek  vatansever Dolmabahçe sarayında, bu gün ihanetçi, terörist oldukları belirlenen paşalarla, ülkenin geleceği adına hangi önemli konuları  konuştular ki, bu sır mezara kadar gizlenecek bir sır oldu. Yani bir ülkenin başbakanı nasıl olur da hala suçlu konumunda olan biri ile yapılan görüşmeyi devlet menfaati adı altında, bir sır olarak saklar. Bu ve bunun gibi birçok kirli oyunun deşifre olmaması için, Hakan Fidan’ın aklanması gerçekleşmiştir. Hükümetin kendisini bin bir kılıfa sokmasının, Oslo görüşmelerinin, KCK davasının bahane edilmesinin altında bu nedenler yatmaktadır. Her zaman olduğu gibi PKK ve PKK ile mücadele gerekçe gösterilecek, tüm kirli oyunların üzeri kapatılmaya çalışılacaktır. Böylece Erdoğan ve ekibi çıkarttıkları yasalarla dokunulmazlıklarına dokunulmazlık zırhı çekerek, kendilerine biraz daha yaşam olanağını yaratacaklardır. Tabi bu onların şah olacağı anlamına gelmez, bu oyunda şah olmak o kadar da kolay değil. Çünkü her şey görülen, daha doğrusu gösterilmek istenen gibi değil.
Dersim Uğur Kaymaz