HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

molotofBilinir insan doğası gereği baskıya gelmez. İnsan gibi toplumlar da baskılara karşı refleks göstermeye meyillidir. Dünyanın her yerinde devletçi ve iktidarcı güç odakları ezmek, sömürmek, baskı altında tutmak istedikleri insan ve toplumları karşı bunun için çeşitli zengin yöntemler geliştirmeye çalışmışlardır.

Bu gerçeklik böyle olmasına böyledir lakin TC devleti gibi sömürmek için zengin yöntemler geliştirme konusunda mahir olan, devlet ve güç odaklarını bulmak zordur. TC devleti ilk kuruluşundan başlayarak, bugüne kadar, bu zengin yöntem geliştirme yeteneğini korumuştur.

Hatırlayalım; TC devleti daha 1924 yıllarında kendi tekçi düşünce ve siyasi yapısını oturtmak için birçok farklı dini inanç gurubuna yasaklar getirmiş ve giderek buralara ait gelenek ve değerleri yasaklamıştır. Buna en iyi örnek ise hiç şüphe yoktur ki 25 eylül 1925 yılında geliştirilen Şark Islahat Planı olmuştu. Bir halkı tümden tasfiye etme planı olan bu planda neler var, neler yok ki! Dil yasaklarından kültürel yasaklara, göçertmelerden sürgünlere, eritmelerden yok etmelere kadar, abuk sabuk ama halklar ya da baskı altına alınlar için ölümcül olan bu tür karar ve yasaları her zaman çıkartmışlardır.

Peşi sıra “İsyan” dedikleri ancak özü itibariyle saldırılara karşı kendini savunan Kürtlerin direnişlerine karşı geliştirdikleri ve aldıkları insan aklının ve ahlakının almayacakları karar ve yasalar…

Daha sonraki yıllarda ise bu kez Celal Bayarlar sürecinde 49’lar ve 400’ler meseleleri…

Cuntalar geleneği güçlü olan bu devlet, her bir cuntada ise akıl almaz uygulama ve yasalar çıkartmıştır. Öyle ki dünyanın hiçbir yerinde olmayan dil yasakları, dile kelepçe vurmaları…

Özcesi bu devletin tarihi böyle akıl almaz, vicdan kaldırmaz, ahlak götürmez çok uygulamaları, kararları ve yasalarla hep dolu olmuştur.

Şimdi de ismi ak ancak yüreği, zihni ve beyni kara olan AKP yeni bir yasa çıkarmıştır. İnsanların doğal ve meşru olan protesto haklarını hep yasaklıyor, yasaklamayla kalmıyor, -protestocular maske takarlarsa- terörist bilerek, her türlü muameleyi yapmaya kendini hak gören uygulamalara kapı aralıyor. Maske demişken, birileri faşizan uygulamalara takılmamak için yüzünü kapatırken, yüreği zift tutanlar toplum içinde sadece ve sadece maskeyle-hem de on yüzlü maskelerle-dolaştıklarını ve yaşadıklarını unutuyorlar.

Ayrıca Molotof denilen protesto aracını silah kategorisine çıkararak, polise Molotof kullananlara karşı silah kullanma suretiyle vurma yetkisi, hatta talimatı veriyorlar.

Özcesi; Molotof artık bir silahtır, hem de vurucu ve öldürücü bir silah. Ve bu silaha karşı her türlü yaptırım uygulanacağa göre, o zaman bizim de yapmamız gerekenler var demektir…

TC faşizmi kara ve zift gibi yüreğiyle faşizmini artırarak sürdürüyor ve sürdüreceğinin mesajlarını ve pratiklerini günlük olarak büyük bir kararlılıkla vermeye devam da ediyor. Bu demektir ki mücadelemiz sürdürülmek durumundadır. Bu demektir ki; karşı koyuş sürdürülmeye devam edecektir. Bu ise günlük olarak Kürdistan’da faşizme ve ak ve kara yüreklere karşı direniş demek olacaktır. Faşizm ise bizim kullandığımız savunma aletlerine belirttiğimiz gibi katletme ile cevap vereceğinin kararını almıştır.

O zaman yapmamız gereken nedir? Sessiz kalamayacağımıza göre kendimizi savunacağız. Bu bir. Madem Molotof öldürücü bir silah olarak görülüyor ve öyle de karşılık görecektir, o zaman bizler de onların anlayacağı dilde cevap vermemiz gerekmez mi? Silah ise, o zaman size alın silah diyerek, vereceğimiz cevapları vermemiz en doğru yol ve yöntem olmaz mı? Denilecek ki ama bu ateşli bir silahtır. Tamam, ama bu devlet ateşli olmayan bir savunma aracını ateşli silah kategorisine almıştır. Sadece bu kategoriye almamıştır, aynı zamanda Molotof’u kullananlara karşı katletme hedefli silahta kullanacaklardır. İşte bunun için yüreği, beyni, zihni, ruhu, yedi ceddi kara ve DAİŞ olanlara karşı alın size silah diyerek, hem de ateşli silah diyerek kendimizi savunmamız en meşru hakkımız olduğu açık değil midir? 

 

Şıho Dirlik